Mısır, Devrim, Darbe ve Sonrası" Paneli

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Araştırmacısı Yavuz Güçtürk, birçok uluslararası örgütün Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin faili olduğu suçların "insanlığa karşı suçlar" olduğu görüşünü taşıdığını belirterek, "Batı kamuoyunun ikircikli tutumu Sisi'nin elini güçlendiriyor" dedi.

SETA'da düzenlenen "Mısır, Devrim, Darbe ve Sonrası" panelinde konuşan Yavuz Güçtürk, "Devrimden Darbeye Mısır'da İnsan Hakları" temalı sunumunda, "Batı kamuoyunun ikircikli tutumu Cumhurbaşkanı Sisi'nin elini güçlendiriyor" dedi.

Araştırmacı Güçtürk, Mısır'daki 25 Ocak devrim sürecinde geleneksel medyanın devletin yanında yer aldığını ve devrim yanlılarının halka ulaşmak için alternatif iletişim araçlarına başvurduğunu kaydederek, bu süreçte sosyal medya platformlarının yoğun şekilde kullandığını hatırlattı.

Mısır'da askeri darbeyle görevinden alınan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde askeri vesayet ve yargı vesayetinin kırılamadığını belirten Güçtürk, "Mursi görev süresinin yarısına bile gelmeden darbe ile karşılaştı. Devrim diktatörden kurtulmayı başarsa da diktatörlüğün sonu gelmedi ve askeri kanadın etkileri Mübarek sonrasında da sürdü" şeklinde konuştu.

Güçtürk, devrimin sadece ilk ayında 846 kişinin öldüğünü, 6 bin 500 kişinin yaralandığı bilgisini aktardı.

Yargılama aşamasının da "yüzeysel" olarak geçiştirildiğini söyleyen Güçtürk, Mursi'nin, Hüsnü Mübarek ve devrim sırasında tutuklananlara ilişkin bir komisyon kurduğunu, bu komisyonun da 9 bin kişinin hukuksuz şekilde cezaevinde tutulduğunu belgelediğini söyledi.

Mısır'daki darbenin sadece iki yılda yaptığı insan hakları ihlallerinin 1973 yılında General Pinochet'in Şili'de 13 yılda yaptığı ihlallere eşdeğer olduğunu belirten Güçtürk, "Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına bakıldığında sadece darbenin ilk 6 ayında gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin devrim sırasında yapılan insan hakları ihlallerinden kat be kat fazla olduğunu görüyoruz" dedi.

Güçtürk, darbe sonrası Mısır'da, yapılan insan hakları ihlalleri, "8 Temmuz Cumhuriyet Muhafızları Katliamı, 27 Temmuz Manastır Katliamı, 14 Ağustos Rabia Katliamı, 16 Ağustos Ramses Katliamı, cezaevindeki kitlesel ölümler, kadınlara yönelik toplu taciz ve tecavüzler" şeklinde sıraladı.

Darbe sonrası Mısır'da, BM ve insan hakları örgütlerinin çalışmalarının yetersiz olduğunu söyleyen Güçtürk, "Mısır'da yakın zamanda bir ışık görünmüyor" görüşünü paylaştı.

-"Bu çaba beyhudedir"

Eski Mısır Yatırım Bakanı Yahya Hamid de birçok ülkeyi gezdiğini belirterek, yurt dışında yaşayan Mısır vatandaşlarının hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar darbeden memnun kalmadığını ifade ederek, "Mısırdaki devrimin başarıyla sonuçlanacağı konusunda en ufak bir şüphem yok. Mısır'ın eski günlerini tekrar yaşatmaya çalışsalar da bu çaba beyhudedir" dedi.

Bakan Hamid ülkedeki darbe sonrası dönemin adalet ve özgürlük adına umut verici olmadığını kaydederek, halkın refah düzeyini yükseltmeyi ve sorunlarını çözmeyi vadeden darbe yönetiminin de başarılı olmadığını söyledi.

Sisi'nin izlediği şiddet yöntemlerinden dolayı halkın desteğini önemli ölçüde yitirdiğini belirten Hamid, "Devrim süreci Mısır toplumunu ciddi oranda dönüştürdü. Artık Mısır'da zulme karşı duran bir kesim mevcut. Darbe karşıtı muhalefet, şiddet kullanımını tercih etmedi ve barışçıl duruşunu bozmadı. Toplumumuz genç bir toplum, gençlik enerjisiyle de özgürlüğünü isteyen bir toplum" ifadesine yer verdi.

Mısır Eski milletvekili hukukçu Taher Abdelmohsen de darbe sonrası yönetimin insanların liyakatine bakmayıp kendine yakın olan insanları devlet kurumuna atadığını, polis ve askerin hukuksuz tutuklamalarının da önünü açtığını söyledi.

Abdelmohsen, "Türk halkı ve devletine Mısır'daki devrime ve Mısır halkının onur mücadelesine verdiği destek için teşekkür ediyorum" ifadeleriyle sözlerine son verdi.