Doğan Hızlan, Mersin Kenti Edebiyat Ödülü'nü Aldı

Son Güncelleme:

TÜRKİYE'nin tek kent edebiyat ödülü olan Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, yazar ve sanat eleştirmeni Doğan Hızlan'a verildi.

TÜRKİYE'nin tek kent edebiyat ödülü olan Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, yazar ve sanat eleştirmeni Doğan Hızlan'a verildi.


Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından verilen Türkiye'nin tek kent edebiyat ödülüne yazar ve sanat eleştirmeni Doğan Hızlan layık görüldü. MTSO Konferas Salonu'nda gerçekleşen ödül törenine MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Doğan Hızlan, secici kurul üyeleri Sina Akyol, Celal Soycan, Ogün Kaymak, Metin Cengiz ve Cemal Sakallı, sanat ve edebiyat dünyasından birçok davetli katıldı.


Törende seçici kurul adına ilk olarak söz alan Celal Soycan, Mersin Kenti Edebiyat Ödülü'nün Türkiye'de kent adına verilen ilk ve tek edebiyat ödülü olduğunu belirterek, "Bu, Mersin kentine yakışır bir ödül. Çünkü Mersin'in geleneğinde edebiyat var. Biz Mersin'de hem konuşur, hem de birbirimizi dinleriz. Bu birçok bölgede olmayan bir özelliktir. Çünkü birçok yer dinlemeyi bilmez, yalnızca konuşur. Edebiyat ise dinleme bilimidir. Dinlemek edebiyatta çok önemlidir. Bir kitap okurken birisiyle konuşur gibi konuşamazsınız, susmak zorundasınız. Susup dinleyerek kendimizi anlarız. Bu nedenle Mersin ve edebiyat özdeş kavramlardır" dedi.


Ardından söz alan yazar, şair Metin Cengiz ise, Hızlan'ın sanat eleştirmeni yönünü ele alarak, şunları söyledi:


"Eleştirmenlerden tüm yazarlar çekinir, çünkü eleştirinin yüzü soğuktur. Doğan Bey ise kriterleri öyle güzel kullanır ki; kimin üzerine yazıyorsa, adeta kucaklar. O yazılarda edebiyat ve sanata olan sevgisini görmemek mümkün değil. Yargılarını incitmeden söyler."


Yazar Sina Akyol ise Hızlan'ın gazeteci kimliğini anlattı. Hızlan'ın gazetedeki yazılarının köşesinin sınırlarını aştığını kaydeden Akyol, daha çok eğitici, gazete okuma kültürü, sanatı, edebiyatı sevdirme misyonu ile yazılan yazılar olduğunu söyledi.


MTSO Başkanı Aşut da, ödülün Mersin'in kültürel anlamda tanıtımının yanı sıra, hayatını edebiyata adayanların emeklerine saygı amacıyla başlatıldığını dile getirdi. Aşut, amaçlarının sembolik bir ödül vermek olmadığının altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Bana göre Sayın Hızlan'a ödül verilme gerekçesi kendisinin bizi bilgiyle, evrensel değerlerle buluşturması ve dünya insanı olma kültürünü oluşturmasıdır. Belki de daha önemlisi, varlık sebebimiz olan Türkçemize yaptığı katkıdır. Kendisinin Türk Dil Kurumu'nda yıllarca yaptığı görev, onun bu çabasının göstergesidir. Her millet kendi dil kökleri ile düşünür, kendi olgularını anlatmak için yarattığı kendi kelimeleriyle düşünce üretir. Başka milletlerle etkileşimlerin sonucunda her dil birbirinden etkilenir. Bu gayet doğaldır. Ancak, bu etkileşim, kendi dilinin yok olması seviyesine kadar gelirse büyük sorunlar ortaya çıkar. Kendinize ait olmayan bir kelime ile düşünemezsiniz. Eğer düşünce üretemezseniz, felsefede, sanatta, bilimde, hatta inanç dünyanızda bile gelişme gösteremezsiniz. Bu anlamda, felsefede, sanatta, bilimde ilerlemek istiyorsak, önce dilimize, önce hazinemiz olan kelime köklerimize sahip çıkmalıyız."


Bugüne kadar ödül verilirken gözetilen ana kriterin Türk diline ve dolayısıyla düşünce üretme gücüne yapılan kaktı olduğunu vurgulayan Aşut, sözlerini şöyle tamamladı:


"Ülkemizin; dünya, üçüncü bin yıla girerken, hak ettiği noktada olmamasının nedenlerini sadece ihracatta, üretimde, teknolojik gelişmede veya ekonomik faaliyetlerde arayanların aslında tüm bu geri kalmışlıkların nedenlerinin temelinde bulunan ve düşünce üretme becerimizin kaynağı olan 'dilimize' ne kadar sahip çıktığımıza bakmaları gerekir. Başka ağacın meyvelerini kendi ağacınıza takarak meyve ağacı yaratamazsınız. Kendi dil ağacımıza sahip çıkmak zorundayız. Kendi düşüncelerimizi üretebilmemizin tek yolu budur."


'ÖDÜLLENDİRİLMEK ÇOK GÜZEL'


Son olarak kürsüye gelen Doğan Hızlan ise, bugüne kadar hep ödül veren biri olduğunu kaydederek, "Hatırlanmak, unutmamak, ödüllendirilmek çok güzel. Üstelik benim için daha da güzel ve özel, çünkü ben daima jürilerde bulundum. Hep ödül vermeye alıştım. Ödül alınca şaşırıyorum ve tuhaf geliyor. Bu nedenle bugün tuhaf bir duygu yaşıyorum" dedi.


Dilin tüm ülkeler için önemli olduğuna dikkat çeken Hızlan, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Dilin önemini biz sadece kendi ülkemizde hissetmiyoruz. Başka yerde o dili kullananların da o dille hitap edildiğini, o dille konuşulduğunda bize ne kadar değer ve önem verdiklerini görüyorsunuz. Bu nedenle önemsiyorum."


Bir kentin edebiyat ödülünün olmasının ve 10 yıldır sürdürülüyor olmasının çok önemli olduğunu işaret eden Hızlan, sözlerini şöyle tamamladı:


"Bugün benimle ilgili yapılan değerlendirmeler çok önemliydi. Bana önemli sorumluluklar da yükledi. Bundan sonra yazacaklarımda hep bugün söylenenler aklıma gelecek ve daha dikkatli yazıp, bunları hak etmeye çalışacağım."


Bu arada, Mersin Kenti Edebiyat Ödülü geçtiğimiz yıllarda, Nezihe Meriç, Tahsin Yücel, Osman Şahin, Latife Tekin, Leyla Erbil, Ahmet Oktay, Demir Özlü, Metin Cengiz ve Cevat Çapan'a da verilmişti.


- Mersin

Kaynak: DHA