Gürer Aykal'ı Ağlatan Eser

Son Güncelleme:

Sanatçı Bir Aileden Geliyor. Yazar, Resim Eleştirmeni ve Rejisör.

Sanatçı bir aileden geliyor. Yazar, resim eleştirmeni ve rejisör. Bütün bu kimliklerini aynı anda taşıyan ve yıllardır devlet operalarında sahneye koyduğu eserlerle büyük ses getiren bir sanatçı; Mehmet Ergüven. Şimdi ise bu akşam Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde 56 yıl aradan sonra prömiyer yapacak "Kerem" operasının rejisörlüğünü üstlendi. Çok güvendiği bu büyük prodüksiyonla ilgili Ergüven, Ankara Hürriyet’in sorularını yanıtladı.


Rejisör, resim eleştirmenliği, yazarlık. Bunlardan hangisine daha yakın hissediyorsunuz?


- Koşullar neye elveriyorsa, ona yöneliyorsunuz. Ama ben hepsine eşit mesafedeyim. Mesela ben yazamasaydım, herhalde çıldırırdım. Peki hangisi olmak isterdiniz derseniz de, yazar olmayı tercih ederdim. Yazarlık, benim için daha cazip.


Şu an içinde bulunduğunuz ruh hali nedir peki?


- Kesinlikle heyecan! Meslek yaşamımda 11 Nisan gerçekten önemli bir tarih. 56 yıldır çeşitli nedenlerle oynanamayan bir eseri; "Kerem"i sahnelemek çok büyük bir heyecan ve gurur veriyor.


Gürer Aykal ağlıyordu


Çeşitli nedenler nedir?


- Çoğunlukla teknik nedenler, bahsettiğim. Bu nedenlerin başında eserin zorluğu geliyor. Özellikle koro için külfetli bir eser. İkincisi çok uzun. Tabi uzunluk göreceli bir kavram; ama Adnan Saygun Hoca’nın tasavvuf felsefesinden hareketle tekrara dayalı bir müzik estetiği var. Adeta gönül gözüyle izlemek üzere bestelenmiş bir eser. Doğrudan doğruya müziğin kendisini bir temaşa nesnesi olarak kabul etmek gerekiyor. Bu, tekrar tekrar izledikçe anlaşılacak ve sevilecek bir eser. Sahneye koyduğum yedi ya da sekizinci Türk operası olan "Kerem", 20. yüzyılın ikinci yarısında dünyada yazılmış en önemli operalardandır. İleride anlayacaklar, demiş Adnan Saygun. Haklı çıkıyor. Örneğin orkestra şefi Gürer Aykal tesadüfen provamızı seyretti. Ara verildiğinde yanına gittim, konuşamadı çünkü heyecandan ağlıyordu. Prova çıkışında gittim; "Mehmet konuşamayacağım" dedi. Hala ağlıyordu.


Kaç kişilik bir ekip çalışıyor?


- Eserde 90 kişilik bir koro, 70 kişilik bir orkestra ve bazı rolleri çift çalıştığımızdan 40 kişi de çift oyuncu kadromuz var. Yani yaklaşık 200 kişi sahne alıyor.


Peki böylesine büyük bir prodüksiyonu başka şehirlerde sahnelemek mümkün müdür?


- Vallahi kaç gündür bunu konuşuyoruz! Maalesef hayır, mümkün değil. Nedeni de teknik yetersizlikler. "Kerem"i, İzmir’de Ahmet Priştina ölmeden önce yapmaya kalkıştık; ama Allah bizi korumuş. Çünkü bu eserde hem sahnede, hem sahne dışında koro var. İzmir’deki sahnenin kulisine 50-60 kişilik koroyu koyamazsınız, yer yok. Bütün tadı kaçardı yani.


Eseri sahnelerken ne gibi değişiklikler yaptınız?


- Eseri çok ciddi olarak elden geçirdik. Tekrara dayalı bazı bölümleri makasladık. Örneğin 122 defa tekrarlanan bir bölüm var. İnsanlar fenalık geçiriyor tabi dinleyince. Eserin özünü bozmadan böyle kesmeler yaptık. Üç perdeden iki perdeye inmesinin nedeni bu.


Esere bugünden ne kattınız?


- Bu tür eserlerde bizi bekleyen bir tehlike var; folklorik öğelerle eser, birdenbire çayda çıra estetiğine dönüyor. Şalvarlar, sazlar, bağlamalar çıkıveriyor ortaya. Bunlarla yola çıktığınız zaman eser, hormonlu bir müsamereye dönüyor. Müsamereye dönmemesi için çok uğraştık. Sonuçta da ortaya çok güzel bir prodüksiyon çıktı.


"Kerem", bu sezon kaç temsil yapacak?


- Prömiyerle birlikte beş temsil yapacak. Önümüzdeki sezon da devam edecek. Bir arkadaşım "Operanın başarısı kuliste başlar" demişti. Oyuncular mutluysa, esere güveniyorsa başarı sağlanır. Biz burada o ruhu yakaladık. Tüm ekip, tahmin edemeyeceğiniz ölçüde heyecanla işlerini yapıyorlar. Bu yüzden eserin devam edeceğine inanıyorum.

Kaynak: DHA