Ünal: "Silahlı İnsansız Hava Araçları, Şimdi Önümüzdeki Günlerde Yeni Nesil Geliyor ve Dünyada...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, "AK Parti'de yeni olan ne var? AK Parti'de yeni olan ve kıymetli olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, "AK Parti'de yeni olan ne var? AK Parti'de yeni olan ve kıymetli olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir. En büyük yenilik budur. Tekrardan siyasetle birlikte, siyasete çarparak, siyasetin sorunlarını bizzat hissederek o liderle birlikte hareketin yoluna tekrardan koyulmasıdır. İkinci büyük yenilik de bizim 15 yıldan beri mücadelesini verdiğimiz siyasi sistem değişikliği." dedi.
Ünal, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen "Siyasette Yenilenme ve AK Parti'nin Geleceği" başlıklı panele katıldı.
Panelde, dünya genelindeki hakim partilerin kendilerini yenileme süreçlerinden bahseden Ünal, "Bir siyasi partinin kendini yenilemesi ve bütün dünyada varolan hakim parti modelinin Türkiye'de yeni yeni ortaya çıkmasını bizim başka bir okumayla değerlendirmemiz lazım. İbni Haldun okumasını burada ben doğru bulmuyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en çok önem verdiği konuların başında kadroların gençleşmesi, gençlere daha çok yer verilmesi geldiğinin altını çizen Ünal, şu anda AK Parti MKYK'sında 18-24 yaş aralığında 2 genç bulunduğunu ve bunların partiye çok büyük kattılar sunduklarını bildirdi. Ünal, "2019'dan sonraki süreçte de biz gençleri hem belediye meclislerinde hem TBMM'de, değişik karar organlarında, daha çok, daha sık göreceğiz" dedi.
"Biz geçtiğimiz 15 yıl boyunca şeytan taşlamaktan tavaf yapmaya vakit bulabildik ama çokta öyle bulabildiğimizi söyleyemem" diyen Ünal, özellikle iç vesayetle çok ciddi bir mücadele yürüttüklerini söyledi. İktidara geldiklerinde "her olursa olsun AKP'den kurtulmayız" diyen bir lobi olduğunun hatırlatan Ünal, şöyle devam etti:
"Bunlar hala var. Bunlar değişik kombinasyon yapıyorlardı. Birilerini yan yana birilerini üst üste getiriyorlardı, değişik kombinasyonlarla her seçimde AK Parti'nin karşısına sürüyorlardı. Her seferinde yeniliyorlardı. Olmadı yargıyı önümüze sürdüler, olmadı 27 Nisan'da orduyu tekrar önümüze sürdüler. Bu 15 yılda biz 2 temel şey yaptık. Bir; Türkiye'nin gelişmesi anlamında, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, teknolojik alt yapıda. Şu anda bir şey söyleyeyim dünyanın en iyi teknolojik alt yapısına sahibiz bilişimde. Niye? Çünkü en son biz kurduk. Savunma sanayinde iyi bir noktadayız. Mesela insansız hava aracı teknolojisinde şu anda dünyanın en iyisiyiz. Şimdi 4,5 ton ağırlık taşıyacak, silahlı insansız hava araçları şimdi önümüzdeki günlerde yeni nesil geliyor ve dünyada örneği yok."
Bugün bilgiyi kullanmanın daha çok ön plana çıktığına vurgu yapan Ünal, Türkiye'nin bu açıdan son derece iyi durumda olduğunu dile getirdi.
Türkiye'ye yönelen tehditlerin bir bir bertaraf edildiğini ancak bunların durmayacağını bildiklerini aktaran Mahir Ünal, "Ama biz delik tıkamakla, palyatif tedbirlerle değil. Biz yeniden her şeyi inşa ediyoruz. Ama her şeyi inşa ederken dört temel şeye bakıyoruz. Muhafaza edilmesi gereken şeyler neler? Tamamen yıkılması şeyler neler? Değiştirilmesi gereken şeyler neler? Hiç yoktan yapılması gereken şeyler neler? Bunlar çok önemli." diye konuştu.
Geçmişten bugüne sistemin önünü tıkayan şeylerin artık değiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Ünal, "Bir yerde insanlar ne yapacağını bilmiyorsa bu bir eğitim sorunudur. Yapma istekleri yoksa bu bir motivasyon sorunudur. Bir şeyler yapmak istiyorlar dirençle karşılaşıyorlarsa bu bir sistem sorunudur. Biz meseleleri ele alırken aynı zamanda çok sistematik de bakıyoruz. Diğer siyasi partilerden bizim çok temel farkımız var. Biz meseleleri öyle ezbere yorumlarla değil, bir meseleyi ele alırken, onu verili, bilgiye dayalı ele alıyor, analiz ediyoruz. Yoksa 15 yıl boyunca iktidarı size kimse vermez. Bir şeyin, bir tesadüfün sonunda iktidarda kalmazsınız. Orada, zaman içinde bu ortaya çıkacak, AK Parti'nin nasıl 15 yıl iktidarda kaldığı. Bir sistem inşa ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Milli eğitim olmaz, eğitim evrenseldir"
Gelecek 15 yılda dünyayı çok şiddetli bir türbülansın beklediğini söyleyen Ünal, "Yani bir kaotik belirsizliğin içerisine giriliyor. Buna hazırlık yapan üç ülke var. İngiltere, Türkiye ve Rusya buna ciddi anlamda hazırlık yapıyor." bilgisini verdi.
Ünal, kültün ve eğitimde istenilen sonuçların alınamadığını ifade ederek, "Çünkü, sistem kendisini iki yerden inşa ediyor. Milli eğitim ve kültür. Milli Eğitim olur mu? Milli eğitim olmaz, eğitim evrenseldir. Milli Kültür ve Eğitim olur. Çünkü, kültürler millidir, eğitim ise evrenseldir." dedi.
Kültürün korunması gereken ve milli olması gereken bir şey olduğunu belirten Ünel, şunları kaydetti:
"Ama eğitim milli olmaz. Eğitim, bütün dünyanın ortak birikimi, kullandığı bir sistematiğin adıdır.
Biz, eğitimde bir çekme ve itme halindeyiz ama bu çekme ve itmenin sonuda şuna inanıyorum ki biz eğitimde alt yapı sorunumuzu çözdük. Dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu gibi akıllı tahta ve çocukların önünde tablet bilgisayar yok. Sınıflarımız 30'ar kişilik. Bu alt yapıyı şimdi doğru bir şekilde planlıyoruz. Hatalar olmadı mı oldu ama önümüzdeki süreçte yeni sınav sisteminin sonuçlarını 5-10 yıl sonra göreceğiz."
Genel Başkan Yardımcısı Ünal, AK Parti'nin Türkiye'yi zenginleştirdiğini ve özgürleştirdiğini de belirterek, "Toplumun üzerindeki korku perdesini çekti aldı. 1990'ları bilmeyenler, korku perdesinin nasıl bir şey olduğunu bilmezler. Bu ülkede, alevi olmanın, Kürt olmanın, Kürtçe konuşmanın, insanların inançlarının tanımlandığı bir ülkede yaşamanın nasıl bir şey olduğunu. Bir ülkeyi zenginleştirdiğinizde, özgürleştirdiğiniz zaman bu zenginliği ve özgürlüğü yönetecek bir sistem kurmak istedik. Eğer bu zenginliği ve özgürlüğü yönetecek sistem kuramazsanız bu özgürlük ve zenginlik kaosa dönüşür." değerlendirmesinde bulundu.
"Özgüvenimize dönük çok ciddi bir saldırı var"
Ünal, panelde de yaptığı konuşmada, bazen kendisini bin yaşında hissettiğini ifade ederek, 1970'li yılları yaşadığını, bu süre içinde kağnı, karasabanı ve gaz lambasını gördüğünü anımsattı.
Ünal, yaklaşık 45 yıl içindeki değişimlere bakıldığında, çok fazla şeyin olduğunu dile getirerek, "45 yılda soğuk savaş yıllarını yaşadık. Demir Perde kavramı vardı, sınırların bir anlamı vardı. Telsiz Kanunu vardı, 'devlet sırrı' diye bir kavram vardı. Bizim zihinlerimiz, coğrafi sınırlara göre şekillendi. Bizler, fiziki haritaya göre düşünüyorduk, şimdiki gençler sanal bir coğrafyaya göre düşünüyorlar. Şimdiki gençler ve bizim için yakın ve uzak kavramı aynı değil." diye konuştu.
Ünal, şimdi bugün bir kişinin Şangay'a gidebileceğini, internetle buradaki bir sokağı yakından inceleyebileceğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Bazen gerçekliği okurken şöyle bir hata yapıyoruz. Geçmişin bakış açısıyla, geçmişin kavramlarıyla, geçmişin okumalarıyla bugünü anlamlandırmaya çalışıyoruz. Geçmişte yapılan hataları yapıp geçmişin kavramlarıyla bugünü mü okumaya çalışacağız, yoksa bugünü bugünün kavramlarıyla mı izah edeceğiz? Geçen gün Mevlüt Çavuşoğlu, muhteşem bir cümle kurdu. CHP Grup Başkan Vekili, 'Sizin dış politikanız zigzaglarla dolu' diye bir cümle kullandı. Çavuşoğlu da 'Mayınlı bir arazide düz koşarsanız ölürsünüz.' dedi. Muhteşem bir anlatım tek cümlede. Yani, tüm pozisyonların hızla değiştiği, bütün bakış açılarının hızla değiştiği, bütün kavramsallaştırmaların bir anda içinin boşaldığı, değişim aralığının bu kadar daraldığı bir dünyada siyaseti, AK Parti'yi ve Türkiye'yi konuşuyoruz."
Milenyum olarak isimlendirilen 2000'li yılların 1990'ların başında tasarlandığını, 1980'lerde bunun konuşulduğunu belirten Ünal, "Ama bunlar bize uzaktı. Bizim doktora yaptığımız yıllarda, bu ülkede Popper okutulmazdı, okunmazdı, bunların bakış açısı akademinin gündemine gelmezdi. Çünkü, bu ülkede sosyoloji bir rejimin meşrulaştırılmasının akademik aracı haline dönüştürülmüştü. Yani, konuşamaz, tartışamazdınız. Bunları yapanlar, 12 Eylül sonrası 1402'liklerin çoğu böyleydi. Yeni şeyler söyleyenler adamlardı. Aslında bugün Türkiye'yi siyaseten götürdüğümüz yerin neresi olduğunu düşünürken nereden geldiğimizi hatırlamamız da çok önemli." şeklinde konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, toplum olarak korunması gereken en önemli şeyin özgüven olduğunu vurgulayarak, "Çünkü özgüvenimize dönük çok ciddi bir saldırı var." dedi.
"Daha düne kadar FETÖ ile kolkalaydınız?" şeklinde cümle kurulduğunda, arka plana dair bir fikrin olmaması durumunda bütün argümanların kaçınılmaz olarak çöktüğünü ifade eden Ünal, şöyle devam etti:
"Aslında başka bir şey söylüyor sana. 'Daha düne kadar Esed ile kolkolayken, FETÖ ile kolkolayken...' diye cümleye başlayan bir zihin size statükoyu dayatıyor demektir. Bu zihin, güvenlik arayışında olan bir zihindir. Bu zihin, kendi pozisyonunu koruyarak kendini koruyacağını koruyan bir zihindir ve dolayısıyla sağlıklı bir zihin değildir. Tabii ki ben pozisyonumu değiştireceğim. Her şey bu kadar hızlı değişirken benim pozisyonumu değiştirmemden daha doğal ne olabilir.
Kaldı ki, eğer karşınızdaki bir yapı, düne kadar sivil toplum örgütü görünümünde bir maske takmış ve daha sonra bu yapının sivil toplum örgütü olmadığı ve bu yapının yaklaşık 40 yıldan beri daha derinde, yani o ibadetin, o dini boyut görüntüsünün altında daha derinde farklı bir mekanizmayı işlettiğini farkettiğinizde tabii ki bu yapıya karşı pozisyonunuzu değiştireceksiniz. Sizinle adeta ortak Bakanlar Kurulu Toplantısı düzenleyen, stratejik işbirliği çerçevesinde kendi anayasasını, kendi kamu reformunu yapmak istediğini söyleyen bir ülke bir anda kendi halkını katletmeye başladığında tabi ki buna karşı pozisyonumuzu değiştireceğiz."
"AK Parti'de yeni olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir"
"Siz, Türkiye'nin dış politikasını mahvettiniz" şeklindeki sözleri de değerlendiren Ünal, "Dokuz tane ülkeyi çevrede yönetilemez hale ben mi getirdim? Türkiye'nin verdiği mücadelede, Türkiye'nin etrafına adeta bir çember çizip o çemberi ateşe verenleri konuşmak yerine bunu Türkiye üzerinden konuşmak bir dil çabukluğundan başka bir şey değil." dedi.
Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Öte yandan Cumhurbaşkanımız anayasa gereği partisiyle ilişkisini kestiği dönemde siyasetin merkezinde ciddi bir kayma ortaya çıktı. 16 Nisan referandumuyla birlikte tekrar bu eksen yerine oturdu.
Cumhurbaşkanımızın metal yorgunluğu dediği şey aslında, ilk günkü heyecanı, aşkı, bakış açısını ve o heyecanla iş tutmayı kaybetme hali. Eğer, siz Türkiye'yi taşıma iddiasında olan bir siyasi partiyseniz her şeyden önce sizin özgüveninizi, kendi kavrayışınızı, yenilenmenizi gerçekleştirmeniz gerekiyor.
Yeni bir dil, yeni bir söylem için bakış açınızı değiştirirsiniz, kavrayış biçimlerini, zihin içeriğinizi değiştirirsiniz.
AK Parti'de yeni olan ne var? AK Parti'de yeni olan ve kıymetli olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir. En büyük yenilik budur. Tekrardan siyasetle birlikte, siyasete çarparak, siyasetin sorunlarını bizzat hissederek o liderle birlikte hareketin yoluna tekrardan koyulmasıdır. İkinci büyük yenilik de bizim 15 yıldan beri mücadelesini verdiğimiz siyasi sistem değişikliği."
Türk kelimesinin bir ırk anlamı taşımadığının da altını çizen Ünal, "Türk, bir tarihsel ve sosyolojik bakış açısının, kavrayışının, Türk bir ufkun adıdır. Türk, bir kültürdür. O yüzden, biz Osmanlı'yı ve Selçuklu'yu yok sayamayız. Osmanlı ve Selçuklu deneyimini de yok sayamayız." dedi. Ünal, şunları kaydetti:
"Devlette devamlılık esas ama hükümet etme, idari sistem değişime ve zamanın şartlarına göre yeniliyoruz. Bize ısrarla hükümet sistemi değişikliğini 'Siz Cumhuriyet'i değiştiriyorsunuz, Cumhuriyet'in kazanımlarını ortadan kaldırıyorsunuz' gibi anlamsız bir sürü dayatma yaptılar. Soğuk savaş yıllarının, o günün bakış açısına, o günün kavrayışına göre şekillendirilmiş idari sistemi, bugünün sistemine göre uyarlamazsak nereye gidebiliriz? Gidebileceğimiz bir yer var mı?
Araba gitmiyor, 1930 model, 1940 model, 1950 model araba gitmiyor. Biz, 15 yıl boyunca sistemin gücüyle gitmedik, siyasetin gücüyle gittik. Nasıl siyasetin gücüyle gittik? Her iki yılda bir seçim yaptık, milletin bize verdiği desteği her iki yılda bir konsulte ettik ve sonra siyasetin gücüyle o gitmeyen arabayı ite ite bir yerlere taşıdık. Çalışmayan bir sistemde, siyasetin gücüyle iş yapmanın siyaset mekanizmalarında da çok ciddi bir deformasyon oluşturduğunu görüyorsunuz."