Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu - Son Dakika
Güncel

Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (3) "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, geçen haftalarda Türkiye aleyhine bir karar aldı.

29.09.2014 13:33
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, geçen haftalarda Türkiye aleyhine bir karar aldı. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden öğrencilerin muhaf sayılmasını temin edecek yeni bir düzenleme istedi. Aslında bu karar yanlış bir karar. Çünkü Batı'da bunun uygulaması yok, böyle bir şey olmaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeşilay'ın Wow İstanbul Hotel'de düzenlediği Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de Suriye ve Irak'tan kaçan 1,5 milyon sığınmacı bulunduğunu hatırlattı.

Ölümden kaçan bu kişilere kapıları kapatmalarının mümkün olmadığını belirten Erdoğan, "Çünkü bizim medeniyetimiz, bizim inancımız asla buina müsade etmez" ifadelerini kullandı.

Avrupa kıtasının tamamında, bu bölgeden gelen sığınmacı sayısının yalnızca 130 bin olduğunu anlatan Erdoğan, "Ey Avrupa senin şefkat kucağın yok mu? Sen şefkat ellerini ne zaman açacaksın bu tür mağdurlara mazlumlara? Silah vermeye gelince gönderiyorsun. Bunlar oluyor. İşte bugün, bazı gazetelerde, bazı Avrupalı dostların, ülkelerin gönderdiği füzeler, silahlar teröristlerin elinde yakalanmış ve şimdi bunlara cevap arıyorlar. Sadece Avrupa değil, Batı'nın her kesiminde bu var. IŞİD'in elinde şu andaki silahlar malum. Bunları gazeteler yazdı, sosyal medya yazdı, görüyoruz. Karşı karşıya olduğumuz bir çok küresel meseleyi işte bu zaviyeden görmek, bu zaviyeden değerlendirmek durumundayız" dedi.

"Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini tartışmaya açarsanız..."

Farklı bir dünyanın, farklı bir kalkınma, modernleşme, ilerleme modelinin mümkün olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Manevi olana, yerel olana, geleneksele düşmanlık yaparak, onu yeryüzünden ve vicdanlardan silerek insanlık kalkınamaz, ilerleyemez, modernleşemez. Bakın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, geçen haftalarda Türkiye aleyhine bir karar aldı. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden öğrencilerin muaf sayılmasını temin edecek yeni bir düzenleme istedi. Aslında bu karar yanlış bir karar. Çünkü Batı'da bunun uygulaması yok, böyle bir şey olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde; şimdi bir örnek veriyorum, zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya dersinin, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz ama ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi her zaman tartışma konusu olur. Eğer din ve ahlak kültürü dersleri olsun mu olmasın mı diye tartışılacaksa, uyuşturucu bağımlılığından neden şikayet ediliyor? Terörden, şiddetten, ırkçılıktan, antisemitizmden, İslamofobi'den neden şikayet ediliyor. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini tartışmaya açarsanız, kaldırırsanız, çok tabii olarak uyuşturucu gelir, onun yerini doldurur. Şiddet gelir, ırkçılık gelir, onun yerini doldurur."

"Uyuşturucu baronlarının gençlerimizi elimizden almasına sessiz mi kalacağız?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, manevi değerlerine bağlı bir nesilden söz ettiklerinde hem içeride hem dışarıda itirazların yükseldiğini, alkolle ilgili Avrupa ülkelerinde ve ABD'de olan, hatta onlardan çok daha hafif düzenlemeleri getirdiklerinde içeride ve dışarıda hedef yapıldıklarını söyledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arkadaşlar, bizim içimiz yanıyor içimiz. Biz dertliyiz dertli. Öyle anne babalar gördük ki, öyle anne babaların derdini dinledik ki gerçekten perişan olmuşlar. Çocukları alkol bağımlısı olmuş, çocukları uyuşturucu bağımlısı olmuş, biricik yavruları ellerinden, evlerinden, yüreklerinden kopup gitmiş. Ocaklar sönmüş, bu uğurda cinayetler işlenmiş, hayatlar yitip gitmiş. Bunu seyredecek miyiz? Özgürlük deyip buna kayıtsız mı kalacağız? Uyuşturucu baronlarının, uyuşturucu mafyalarının, çetelerin, simsarların gençlerimizi ellerimizden almasına özgürlük deyip sessiz mi kalacağız? Kesinlikle hayır. En başta Türkiye Cumuhriyeti Anayasası bize bu mücadeleyi yapmak için kesin yetki veriyor. Anayasa'nın da ötesinde insan olmak, vicdanı olmak, bir kalbi olmak bize böyle bir sorumluluk yüklüyor. Asla rehavet içinde olmayacağız. Türkiye'de yasadışı madde kullanım oranı ne kadar az olursa olsun tehlikenin büyümekte olduğunu görecek, daha işin başındayken tedbirlerimizi alacağız."

Türkiye'nin büyürken, ilerlerken, gelişmiş ülkelerin yaşadığı acı tecrübeleri tekrar etmek zorunda olmadığını ifade eden Erdoğan, "Farklı bir kalkınma modeliyle yani toplumsal ve bireysel tatmini, huzuru göz önünde tutarak bir kalkınma modelini uygulamak, orada başarılı olmak durumundayız. Maddi olarak zenginleşirken, manevi olarak fakirleşen bir Türkiye özünden uzaklaşan bir Türkiye olur. Buna izin vermeyeceğiz. Burada bütün bakan arkadaşlarımızdan ve bakanlıklarımızdan rica ediyorum. Başta Yeşilay olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarımızdan ve özellikle medyamızdan rica ediyorum. Yol yakınken tedbirlerimizi alalım. Duyarlı olalalım ve gençliğimizi bu modern vebadan ne olur uzak tutalım" diye konuştu.

Yeşilay'ın uluslararası örgütleneceği yönündeki haberden büyük mutluluk duyduğunu da belirten Erdoğan, "Bu uluslararası örgütlenme ağı ne kadar yaygınlaşırsa inanıyorum ki bu çalışmalar çok daha farklı bir zemin bulacaktır. Birleşmiş Milletler'in, Dünya Sağlık Örgütü'nün, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerin tecrübelerini çok iyi incelemek, değerlendirmek, uygulamak zorundayız" dedi.

"Türkiye örnek olacak"

Birçok kişinin "Polis mücadele etsin. Asker mücadele etsin. Devlet bu işin tedbirini alsın" diyerek meselenin sadece güvenlik boyutuyla ilgilendiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Elbette polis, asker, devletin tüm birimleri bu meseleyle kararlı şekilde mücadele edecektir. Ancak evde mücadele yoksa ailede mücadele yoksa, güvenlik birimlerinin tek başına mücadelesi yeterli olmaz, olamaz. Benim çocuğum asla kullanmaz... Arkadaşlar, gidin AMATEM'lere bakın. AMATEM'lerin önünde benim çocuğum asla kullanmaz diyen anne babaları göreceksiniz. Okul ve eğitim bu meselede en önemli mücadele zemini. Sadece öğretmen gözetimiyle değil, artık müfredatı da gözden geçirerek mücadeleyi en başta sınıflardan, en başta ders kitaplarından başlatmak zorundayız. Bu konuda eksiklerimiz var. 12 yıldır bu konuda istediğimiz adımları atamadığımızı bir özeleştiri olarak söyleyebilirim. Milli Eğitim müfredatımız, çocuklara pozitif bilimleri en kaliteli, en yeni şekilde aktarırken çocukları şiddetten, terörden, ırkçılıktan nefret suçlarından ve zararlı maddelerden uzak tutacak şekilde mutlaka yeniden ele alınmalıdır. Başbakanlığımız süresince eğitimin altyapısını yeniden inşa etmek için çok yoğun gayretimiz oldu. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte bu artarak devam edecektir. Altyapıya ilişkin sorunlar çok büyük oranda çözüme kavuşmuşken artık içeriye muhteviyata yoğunlaşmak zorundayız. Çocuklarımıza ve gençlerimize bariyerlerin, sınırlamaların olmadığı bir zihin dünyasını açarken onlara milli, manevi, ahlaki ve insani değerleri de en azami şekilde aktarmak, eğitimin temel amacı olmalıdır. İnşallah Türkiye'nin gençliği, gelişmiş ülke gençlerinin yaşadığı acı tecrübeleri yaşamadan geleceğe yürüyecek. Farklı bir kalkınma modeli, manevi olan ile maddi olanı çatıştıran değil, buluşturan bir kalkınma modeli inşallah Türkiye'den bütün dünyaya örnek olacak."

Katılımcılara teşekkür eden Erdoğan, sempozyumun zararlı alışkanlıklarla mücadele yolunda ufuk açıcı olmasını ve başarılı geçmesini dileyerek sözlerini tamamladı.

- İstanbul

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement