Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması
"Berkin Elvan, hepimizin evladı sayalım, onun gibi Ali İsmail Korkmazlardan, diğerlerinden başlayarak söyleyeyim; bunlar sokak olaylarında hayatını kaybetmiş, bizim gençlerimizdir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, " Berkin Elvan, hepimizin evladı sayalım, onun gibi Ali İsmail Korkmazlardan, diğerlerinden başlayarak söyleyeyim; bunlar sokak olaylarında hayatını kaybetmiş, bizim gençlerimizdir. İnşallah bundan sonra kesinlikle böyle bir olay yaşamayız. Bu olaylardan sonra yapılacak şey de ciddi bir adli soruşturmayla kimin sebebiyet verdiğini, bu ölümlere kimin yol açtığını ya silah olarak ya eylem olarak tespit etmek ve bunun cezasını vermek" dedi.
Bursa'da, AS TV'de canlı yayınlanan bir programa katılan Arınç, Berkin Elvan'ın ölümüne ilişkin bir soru üzerine, 14-15 yaşında bir delikanlının, evinden çıkıp ister ekmek almaya gitsin isterse merak saikiyle sokağa çıksın, talihsiz bir şekilde başından vurulup ölmesinin çok acı bir olay olduğunu söyledi.
Bu olaya bir babanın evladına, bir ağabeyin kardeşine baktığı gibi bakılması gerektiğini vurgulayan Arınç, "Yani suç işleyen, suç işlemiş insanlar için böyle bir akıbeti düşünemeyiz. İnsanlar, yaptıklarının karşılığını görürler ama böyle masumane duygularla dışarıya çıktığını öğrendiğimiz, bildiğimiz ve çok genç yaşta bir çocuğun böyle bir şekilde hayatını kaybetmesinden ıstırap duyarız. Samimi olarak duygularımızı, düşüncelerimizi ifade ettik" ifadesini kullandı.
Arınç, sokak olaylarının fevkalade kötü neticeler verebildiğini dile getirerek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "Sokaklar karanlıktır, tehlikelidir, tuzaklarla doludur" sözünü çok beğendiğini anlattı.
Kendisinin 68 kuşağından olduğunu, 1970 ve 1980 öncesini bildiğini, sokaklarda çok büyük değerlerin, bir neslin kaybedildiğini bildiren Arınç, şöyle konuştu:
"Biz çok dövüldük, çok sövüldük, yurtlardan atıldık, bir sürü ithamlarla karşılaştık, sürüklendik. Ben iki tane yurt değiştirdim, sığınacak yer bulamadık. Maalesef o olayların içinden de çıkamadık. Biz milliyetçi, mukaddesatçı düşünceye sahiptik, karşımızda çok acımasız sol gruplar, devrimciler vardı. Onlarla bazen sopalı kavgalar oldu. O zaman başkaları bize, 'Siz korkaksınız, sizden bir adam olmaz' dediler ama ağabeylerimiz bizi tuttu. 'Bu olaylar gelip geçicidir ama sizi yok edebilir, siz bu olaylara karışmayın' dediler. Biz kendimizi mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalıştık. 1980 darbesinden sonra ben onların avukatlığını yaptım, 'Ağabey sen haklıymışsın, biz sokakta perişan olduk, bizim üzerimizden siyaset yaptılar, bizi yok ettiler' dediler. Onları da yaşadım çünkü örgütün davasına da ben bakmıştım. Şimdi o yüzden sokaklardan uzak durmamız lazım."
"Bunları savunmak mümkün değil"
Arınç, Gezi olayları başladığında başbakan vekili olduğunu, ilgili kurum ve kuruluşları topladığını, üst üste toplantılar yaptıklarını ve ona göre bir eylem planı çıkarıp bunu uyguladıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Ondan sonra bir mahkeme kararı imdada yetişti, dedim ki 'Mahkeme kararı hepimizi bağlıyor, ona da uyacağız, gerekirse referandum yapacağız.' 'Bu, Belediye Başkanı'nın işidir, Belediye Başkanı halka sorsun, burasının ne olacağına karar versin' dedik. Tam yatışıyordu ki sokak olayları patladı. Onu zaten tertipleyenler, böyle bir şeyi amaçlayanlar her zaman pusuda yatarlar. 'Sadece ağaç kesme meselesi değil aptal, uyan' diye tweet'ler atıldıktan sonra sokakta orayı burayı yakmaya, silahlar atılmaya başlandı ve 6-7 tane canımızı kaybettik. Şimdi mesele Gezi Parkı'ndaki 4 tane ağacın yerinden sökülüp atılmasından çıktı, o sırada yapılan yanlışlıklar da şüphesiz çok önemli. Orada toplananlara kötü davranıldı, aşırı şiddet kullanıldı, belki belediyenin işçileri, belki oradaki müteahhidin işçileri, oradaki çadırlardan birkaç tanesini yaktılar, öbürleri gelip tahrik etti, iş kontrolden çıktı. Şimdi 310 trilyon civarında maddi zarar var, sadece o sokak olaylarında. TOMA'lar yakılmış, evlerin camları kırılmış, bankalar, iş yerleri, kamu araçları tahrip edilmiş ve hiçbiriyle kıyas kabul etmeyecek değerde insanımız vefat etmiş. Maddi ve manevi kaybımız var."
Arınç, buna benzer olaylardan mutlaka uzak durmak gerektiğine dikkati çekti.
Söz konusu olaylarda polisin aşırı şiddet uyguladığı eleştirilerine de değinen Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Evet, polis aşırı şiddet uygulamışsa onu eleştirelim ama, sokakta yüzleri poşulu, ellerinde kızıl bayraklarla bir yerden bir yere koşan, taşları atan, her yeri yıkan hatta çiçek bırakmayan, camları kıran, araçları tahrip eden, bu olayların nasıl başladığını biz biliyoruz. Ben de o günlerde İstanbul'daydım. Bir yakınımızın düğününe gitmek üzereydim, Beşiktaş Caddesi'nden geçiyorum, bizi arabada fark ettiler, o tencere tavacılar. Çevremizi aldılar, zor düğüne girdim, düğünden çıkana kadar dışarıda tencere tava. Düğünün tadı tuzu kalmadı. Oradan çıktık, Florya'da milletvekillerinin konukevi var oraya gideceğiz, yine bu grupların içine düştük. Böyle kendisini kaybetmiş, kimisi şortlu, kimisi bilmem neli, ellerinde tencere tavalar, 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diye bağırıp çağırıyorlar. Pencereleri örttüm arabada, bir hadise, olay çıkmasın diye. Şimdi bunların daha kötüsünü yaşadı İstanbullular. Kimisi tweet'lerle kimisi televizyon kanallarıyla yönlendirilmiş kimisi de müthiş bir organizasyonla belli yerlerde toplanabilecek hale gelmiş. İstanbul'da, Dolmabahçe'deki ofis basılmak üzereydi. Polisin gayretiyle kurtuldu. Merkezdeki Başbakanlık binasına yürümek istediler, yine güvenlik güçlerinin basireti sayesinde bunlar önlendi. Tahripten, işgalden, hakaretten başka bir şey düşünmeyen bir güruh ortaya çıktı. Bunları savunmak mümkün değil."
Bunların demokratik hak olmadığını, toplantı ve gösterinin her yerde yapılabileceğini ancak belli ölçüler içinde hareket edilmesi gerektiğini ifade eden Arınç, bu olayların ne zaman çığrından çıkacağını kimsenin bilemeyeceğine dikkati çekti.
"Yasa dışı örgütlerin kuyruğuna takılmamak lazım"
Arınç, Ukrayna'daki olaylara da değinerek, "Ukrayna'da halk sokağa çıktı. Neden? Avrupa Birliği (AB) yanlılarıyla Rusya karşıtları arasında. Parlamento binasına girdiler, şu oldu, bu oldu. Hiçbir AB yanlısı, ülkenin bölüneceğini tahmin etmiyordu ama yukarıda Kırım elden gitti. Gelişmeleri herkes seyretmek zorunda kaldı. Bir kıvılcımın neye mal olacağını, sokak olaylarıyla gösterilerle tayin edemezsiniz. O zaman demokratik hakların ötesine geçmemek, yasa dışı örgütlerin kuyruğuna takılmamak lazım" değerlendirmesinde bulundu.
İnternetteki tahriklere kapılmamak gerektiğini vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
"Öyle tahrikler vardı ki 'Şurada 10 kişi öldü, parçalandı, üzerlerinden silindir geçti, haydi siz de oraya gidin.' Halbuki yok hiçbir şey. Sadece insanları tahrik etmek için. Berkin Elvan, hepimizin evladı sayalım, onun gibi Ali İsmail Korkmazlardan, diğerlerinden başlayarak söyleyeyim; bunlar sokak olaylarında hayatını kaybetmiş, bizim gençlerimizdir. İnşallah bundan sonra kesinlikle böyle bir olay yaşamayız. Bu olaylardan sonra yapılacak şey de ciddi bir adli soruşturmayla kimin sebebiyet verdiğini, bu ölümlere kimin yol açtığını ya silah olarak ya eylem olarak tespit etmek ve bunun cezasını vermek. Ali İsmail ile ilgili Kayseri'de devam eden bir dava var ama Berkin için açılan bir dava yok. Çünkü görgü şahitleriyle olayın failleri henüz belirlenemedi. Tabii bu olayın arkasından da akşam bir başka gencimizi şehit ettiler. Tunceli'de de TOMA'nın içinde bir polisimiz şehit oldu. Hepsi üzücü, hepsi bizim evlatlarımız. Bereket babalar bu konuda çok doğru şeyler söyledi. Oradan birisi, buradan birisi aynı ortak paydayı ortaya koydu, halkımızın sağduyusunu gösterdiler."
- Bursa