Türkiye Sivil Havacılıkta Dijitalleşme Hedefliyor

Son Güncelleme:

Sivil Havacılık Genel Müdürü Yüksek, Türkiye'nin ICAO dijitalleşme hedeflerini gerçekleştirmeye odaklandığını belirtti.

MERTKAN ORUÇ/AYŞE BÖCÜOĞLU BODUR - Sivil Havacılık Genel Müdürü Kemal Yüksek, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün (ICAO) dijitalleşme hedefini her açıdan gerçekleştiren ilk ülke olma hedefiyle çalıştıklarını bildirdi.

Yüksek, AA muhabirine 2025 yılı faaliyetlerini ve 2026 hedeflerini değerlendirdi.

Türk sivil havacılığının Kovid-19 salgınından sonra çok hızlı bir toparlanmayla ivmesini artırdığını belirten Yüksek, bu yılın da sivil havacılık açısından hareketli geçtiğini söyledi.

Yüksek, 2025'te uçuş noktaları, uçan yolcu sayısı gibi birçok alanda artış kaydedildiğini, Türk Hava Yolları ve İstanbul Havalimanı'nın bu yükselişteki çarpan etkisine dikkati çekti.

Havacılığın çok daha efektif bir ulaşım modu olarak her alanda kullanılır hale geldiğini ifade eden Yüksek, şu ifadeleri kullandı:

"Dünyanın ulaşamadığımız bir noktası kalmasın istiyoruz. Uçuşlarımız yaklaşık 355 noktaya, 130'dan fazla ülkeye erişti. Bu, artarak devam ediyor. Çok şükür burada hiçbir zafiyet ve hiçbir kayıp olmadı, 2025'te de önemli artışlar sağlandı. Özellikle Çin pazarında, Uzak Doğu'da, Hong Kong'da çok önemli anlaşmalarla bu süreç yaşandı ve önemli frekanslar kazanıldı. Emniyet ve güvenlik açısından da ülkemizde özellikle sivil hava trafiği ve hava ulaşımı noktasında sağlıklı bir yıl geçirdiğimizi söyleyebilirim."

"Üç senedir yürüttüğümüz çalışmaların sonuna geldik"

Yüksek, en büyük değerlerinin "Yeni Sivil Havacılık Modeli" olduğunu ve bu modelin üç ayaktan oluştuğunu söyledi.

Bu ayaklardan birinin otomasyon sistemi olduğunu belirten Yüksek, "Çözümlerimizi ve uygulamalarımızı sadece Türkiye için düşünmüyoruz, 'büyük Türkiye' için düşünüyoruz. Büyük Türkiye'de dost ve kardeş ülkelerimizin olduğu bir coğrafya ve bunların hepsinde uygulanabilecek çözümler üretmeye çalışıyoruz." diye konuştu.

Yüksek, otomasyonun havacılık faaliyetlerinin yönetildiği yazılımsal platform, KDM ORG'nin de insan kaynağı ve lisanslamanın yönetildiği yapının platformu olduğunu kaydetti.

Üçüncü olarak da faydalı servisler denilen 'Mania' sistemlerinin yazılımı ve insansız hava aracı (İHA) çözümleri gibi yapılarla da Yeni Sivil Havacılık Modeli'ni tanımladıklarını belirten Yüksek, şu değerlendirmede bulundu:

"Burada hareket noktamız ne diye sorarsanız Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün (ICAO) dijitalleşme hedefini her açıdan gerçekleştiren ilk ülke olmak istiyoruz. Bütün davranış şekillerimizi, bütün eylemlerimizi yazılımla ifade eden bir kurum olmak istiyoruz. Dolayısıyla bu çerçevede de yaklaşık üç senedir yürüttüğümüz çalışmaların sonuna geldik. 2026'nın ilk çeyreğinde tamamlanmış olacak. Birçok modülümüz tamamlandı."

Yüksek, söz konusu yazılımın dost ve kardeş ülkelere kurulduğunda hızlı bir şekilde üst seviyede operasyon yürütme imkanı sağlandığını ifade etti. Bunun önemli bir "yumuşak güç" olduğuna işaret eden Yüksek, şunları kaydetti:

"Biz, tabii burada çok iddialıyız. Şunu iddia ediyoruz. Büyük Türkiye'nin amiral gemisi, lokomotifi SHGM olacak. Bunu söylerken de altını dolduruyoruz. Diyoruz ki biz, bunu 2026'nın ilk çeyreğinden sonra bütün dost ve kardeş ülkelere çok hızlı bir şekilde TÜRKSAT üzerinden paylaşabileceğiz, yansıtabileceğiz. Suriye, Libya, Türk Cumhuriyetleri, Balkan ülkeleri gibi yaklaşık 50-60 ülkeye anında bunu verebileceğimiz bir yapıya geldik. Şu an Kırgızistan, Azerbaycan dahil yazışmalar var, bunu talep ediyorlar. Biz de ürünümüzü ülkemize yakışacak seviyeye getirmek istiyoruz."

"Ani müdahale mangası gibi ifade edebileceğimiz bir yapıyı kurguladık"

Yüksek, Suriye, Libya ve Irak gibi uzun süre uluslararası sivil havacılık ekosisteminden uzak kalmış ülkelerde altyapı kadar insan kaynağının da önemini vurgulayarak, bu noktada da eğitimlerde Türkiye'nin destek sağladığını söyledi.

Türkiye'nin İHA operatörleri için eğitim kaynağı açısından oldukça önemli bir noktada olduğunu anlatan Yüksek, havalimanları gibi merkezlerin istem dışı dronlardan korunması konusunda da projeler ürettiklerini belirtti.

Yüksek, "Savuran Hava Savunma Sistemi Projesi"nin bu noktada çözüm sağladığını belirterek, "Özel hard kill dronlardan oluşan iki tane de soft kill dronun olduğu ve havalimanı etrafında 2 kilometrede bir konuşlandırılmış, 250 kilometre hıza ulaşabilen 'ani müdahale mangası' gibi ifade edebileceğimiz bir yapıyı teorik olarak kurguladık ve bunu AR-GE projesi olarak Bakanlığımızın onayıyla hayata geçiriyoruz." dedi.

Göç zamanında kuşların havalimanı etrafında ve üzerinden geçmesi esnasında oluşan uçağa çarpma, motora girme gibi arızalar neticesinde birçok uçağın ciddi hasar aldığını ve birçok operasyonda aksama meydana geldiğini ifade eden Yüksek, bunun Türkiye'de, hava yollarında, yıllık yaklaşık 80-90 milyon dolara zarara neden olduğunu kaydetti.

Yüksek, proje kapsamındaki iki dronun çıkardığı ses ve ışıkla bir nevi "çobanlık" görevi üstlenerek göçmen kuşları o bölgeden uzaklaştıracağını bildirdi. Yüksek, projenin sadece havalimanlarına saldırılar gibi tehditleri ortadan kaldırmadığını, başka kritik tesislerin korunmasında da kullanılabileceğini söyledi.

"Dijital sisteme geçmeyi çok önemsiyoruz"

Yüksek, Libya askeri heyetini taşırken düşen uçağa da değinerek, uçağın Malta sivil havacılığında tescilli olduğuna ve pilotlar, uçak, denetlemeler ve her türlü operasyonun söz konusu ülkeden yürütüldüğüne dikkati çekti.

Temsil şirketinin uçuş izni alabilmesi için uçuşa elverişlilik ve sigorta evrakı alması gerektiğini vurgulayan Yüksek, şu ifadeleri kullandı:

"Bunları zaten almadan, bunlarda bir kontrol yapılmadan uçuş izni verilmiyor. Dolayısıyla bunlara bakıldığı zaman zaten bir sıkıntı yok. Ama, tabii, bu uçuşa elverişlilik demek bunun bakım süreçleri, uçağın hangi bakımlardan geçtiği, bu bakımlarda bazı istisnalar olmuş mu, bazı tespitler olmuş mu, bunlar zaten kaza kırım incelemesinin sonunda ortaya çıkacak hadiseler. Bu, tabii pilotların lisansına kadar gider. Yani pilotlar bu lisansı nereden almış, nasıl almış, deneyimleri ne, başka kazaları var mı, sağlık raporları ne?"

Yüksek, böyle hadiselerin sivil havacılık sisteminin güçlü olmak zorunda olduğunu ortaya koyduğunu anlattı.

Bu konuda uluslararası hassasiyetin olduğunu ve bu gibi hadiselerin sivil havacılığın sigorta maliyetlerine kadar her şeyi etkilediğini belirten Yüksek, sözlerini şöyle tamamladı:

"O yüzden biz de bu dijital sisteme geçmeyi çok önemsiyoruz. Burada bir ihmal, kişiye bağlı bir atlama veya kontrolsüz bir durum oluşmaması gerekiyor. Çünkü burada en ufak bir hata böyle çok üzücü hadiselere sebep olabiliyor. Dolayısıyla şu an olayı incelediğimizde uçağın kalkışında, hava trafik kontrolörleriyle olan iletişiminde hiçbir sıkıntı yok. Fakat belli bir süreden sonra pilot, uçakta bir elektrik arızasından bahsediyor. Bu elektrik arızasının boyutunu bilemiyoruz. Normalde bu uçak tipinde üç jeneratör var, her motorda bataryası var. Yani elektrikten dolayı bir uçağın düşmesi söz konusu değil normalde. Ama son 2-3 dakikada telsiz konuşmasında da bir cızırdama duyuluyor. Demek ki orada elektriğin bataryadan veya sağlanmasından değil de bunun daha üst seviyesinde sistemlerin çalışmasını etkileyecek bir hadise olduğu kanaati oluşuyor. Tabii, bunların hepsi oradaki kara kutu dediğimiz, bilgilerin, motordaki her saniyenin tutulduğu ne olduğuyla ilgili uçaktaki içerideki konuşmalar da dahil bunlar incelendikten sonra ortaya çıkar."

Kaynak: AA