6. Uluslararası Çocuk Buluşması

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Türkiye'nin sırtını dönemeyeceğini, kapılarını kapatamayacağını belirterek, "1,5 milyon Suriye'den göçmen geldi. Onlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Hiçbiri de olmayabilir, aynı dinden, etnik kökenden de olmayabiliriz, mazlum, muhtaç kim varsa, onlara sahip çıkmak, bizim temel vazifemizdir. Bu bir lüks değildir" dedi.

İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından, yetimlere destek olan aileleri buluşturmak ve farklı kültürleri bir araya getirerek kaynaşmalarını sağlamak amacıyla düzenlenen 6. Uluslararası Çocuk Buluşması, Sinan Erdem Spor Salonu'nda gerçekleştirildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da organizasyonda bulunmayı çok istediğini ancak Afganistan ziyareti dolayısıyla programda yer alamadığını dile getiren Akdoğan, "Kalbi selamlarını, muhabbetlerini sizlerle paylaşmamı istedi. Ben de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın sevgi ve selamlarını sizlere iletiyorum. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu da programı yakından takip ediyor, kalbi burada atıyor. Onun da muhabbet ve selamlarını sizlere iletiyorum" dedi.

Akdoğan, "Bizim inancımızda yetimlik yalnızlığı, kimsesizliği ifade etmez, ümmetin evladı olmayı, milletin evladı olmayı ifade eder" diyerek, şöyle devam etti:

"İnancımıza göre bir çocuğun başını okşamak sevaptır, yetim malı yemekse büyük günahtır. Yetim malı yemek, gidip yetimin malına el koymak demek değildir. Varlık sahibi, imkan sahibi olanların bu imkanı yetimle paylaşmaması demektir. Çünkü zekat, muhtacın malıdır, o servete sahip olanın malı değildir. İşte bizim inancımıza göre, bütün bu yavrucaklara sahip çıkmak, en temel vazifedir. Biz, beşikten mezara kadar iyiliği emretmekle emrolunmuş bir ümmetiz. Hayatımızın her anında, bir hayat tarzı olarak iyilik yapmak, hayırda bulunmak durumundayız. Nazım Hikmet der ki 'Ölen çocuklar büyümez'. Evet, ölen çocuklar büyümez. Ama annesini babasını kaybeden çocuklar öyle bir büyür ki... Hele bir de kardeşi varsa, onun elini tuttuğunda annesi babası gibi davranmak zorundadır, birden aile büyüğü olmuştur. İşte o yavrucağı yalnız bırakmamak hepimizin üzerinde bir vecibedir."

Savaş, kıtlık, yoksulluk ve salgın hastalıkların ilk önce çocukları, bebekleri vurduğunu anlatan Akdoğan, buna karşı duyarlı olmak, el birliğiyle harekete geçmek gerektiğini belirtti.

Akdoğan, bebeğin bir masumiyet ifadesi olduğunu dile getirerek, bebekleri katledenlerin, çocukları yetim bırakanların masumiyeti, insanlığı hedef aldığını ve insaniyeti katlettiğini söyledi.

"Allah için gidiyoruz, karşılıksız gidiyoruz"

Türkiye'nin neden her yerle ilgili olduğunun ve her yere elini uzattığının sorulduğunu aktaran Akdoğan, şöyle konuştu:

"Biz de diyoruz ki 'Bizim ecdadımız öyle yapmıştır'. Büyük tsunamiden sonra Türkiye, bütün STK'lar, gönüllü kuruluşlar olarak zarar gören ülkelere gitmiştik, Maldivler'e gitmiştik. Maldivler'e gittiğimizde dediler ki 'Hoşgeldiniz Osmanlı'nın torunları. Osmanlı bize sahip çıkmıştı'. Her nereye gittiysek, bizim ecdadımız oradaki mazlumlara sahip çıkmıştı. Bu, hem bize tarihin emanetidir hem de bugün bizim için bir insanlık görevidir, ahlaki ve vicdani bir görevdir. Biz sırtımızı dönemeyiz, kapılarımızı kapatamayız. 1,5 milyon Suriye'den göçmen geldi. Onlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Hiçbiri de olmayabilir, aynı dinden, etnik kökenden de olmayabiliriz, mazlum, muhtaç kim varsa, onlara sahip çıkmak, bizim temel vazifemizdir. Bu bir lüks değildir. Bazı ülkeler bunu bir sosyal etkinlik olarak görebilir. Bizim için ahlaki duruştur, bunları yapmak zorundayız. İnadına yapacağız, inadına hakkı tutup kaldıracağız, inadına adaleti yüceltmek için mücadele edeceğiz. Kim ne derse desin."

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İHH konusunda bazen rahatsızlık duyan çevreler bulunduğunu kaydederek, onların, Türkiye'den, Türkiye'nin gönüllü kuruluşlarının, vakıflarının, derneklerinin Ortadoğu'ya, Afrika'ya gitmesinden, Türkiye'nin buralarda etkinlik kazanmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi.

Akdoğan, "Biz oralara gittik mi Allah için gidiyoruz, karşılıksız gidiyoruz, Allah rızası için gidiyoruz. Afrika'da Hristiyanlık yükselmiştir. Kilise buralara insani yardım gönderdi, okullar, hastaneler açtı. Yardım verme karşılığında oradaki insanların dinini değiştirmesi konusunda çalışmalar yaptı, misyonerlik faaliyetinde bulundu. Bugün Hristiyanlık yüzde 50'lere yaklaştı. Biz gittiğimizde, karşılıksız gittiğimizde, Allah rızası için gittiğimizde 'Petrol, altın var mı? Nasıl ticaret yaparız?' diye değil... Bunu anlamıyorlar. Türkiye'nin etkinlik kazanmasından rahatsızlık duyuyorlar. Ama biz oralarda var olmaya devam edeceğiz. İHH'yla, diğer gönüllü kuruluşlarla, vakıflarımızla, TİKA'yla bütün kurumlarımızla buralarda var olmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. - İstanbul