DHA YURT BÜLTENİ-2

Son Güncelleme:

Sokak kedisini telef eden köpeğin sahibine 'basit yaralama' suçundan işlem, pitbull'a ise el konulduDenizli'nin Merkezefendi ilçesinde, 10 gün önce sokak kedisine saldırarak öldüren Alman kurdu köpeğin sahibine 'basit yaralama' suçundan işlem yapıldı.

Sokak kedisini telef eden köpeğin sahibine 'basit yaralama' suçundan işlem, pitbull'a ise el konuldu

Denizli'nin Merkezefendi ilçesinde, 10 gün önce sokak kedisine saldırarak öldüren Alman kurdu köpeğin sahibine 'basit yaralama' suçundan işlem yapıldı. Alman kurdu köpeğin yanındaki yasaklı ırklar listesindeki pitbull'a ise, el konuldu. Pitbull sahibine 7 bin 802 lira para cezası kesileceği öğrenildi.

Değirmenönü Mahallesi'nde geçen 12 Kasım Salı günü meydana gelen olayda, isimleri öğrenilemeyen 2 kişi, tasmalarını tuttukları ancak ağızlıkları olmayan biri Alman kurdu, diğeri pitbull cinsi köpekleri gezdirmeye başladı. Bu sırada Alman kurdu, esnafın beslediği ve kaldırım kenarında uyuyan sokak kedisine saldırdı. Hayvan sahipleri ve çevredeki esnaf, kediyi köpeğin ağzından almak için mücadele etti. Defalarca tekmelenen köpek, kediyi bir türlü bırakmadı. Zorlukla köpeğin ağzından kurtarılan kedi, tedavi için rehabilitasyon merkezine götürüldü. Ancak 4 gün sonra öldü. Ayrıca olayda, kediyi kurtarmak isteyen kırtasiyeci Ersin Kaya elinden ısırılınca yaralandı. Saldırı anı ise, güvenlik kamerasınca kaydedildi. Görüntüde, ön iki ayağı kırılan sokak kedisinin yaralı halde kaçmaya çalışması yürek sızlattı.

ALMAN KURDUNUN YANINDAKİ PİTBULL'A EL KONDU

Soruşturma başlatan polis, Alman kurdu köpeğin sahibi hakkında, esnafın elini ısırdığı için 'basit yaralama' suçundan işlem yapıldığı ve dava açılacağı öğrenildi. Alman kurdu köpek, sahibine teslim edildi. Yasaklı pitbull cinsi diğer köpeğe ise, Milli Parklar ve Doğa Koruma Şube Müdürlüğü tarafından el konuldu. Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları ve Rehabilitasyon Merkezi'ne götürülen pitbull cinsi köpek kontrol altına alınıp, barınağa konuldu. Soruşturmanın ardından polis tarafından pitbull cinsi köpek besleyen sahibi hakkında tutulan tutanağın, Milli Parklar ve Doğal Hayatı Koruma Şube Müdürlüğü'ne gönderileceği belirtildi. Şube Müdürlüğü, pitbull'u besleyen sahibine, 7 bin 802 lira para cezası keseceği öğrenildi.

'KÖPEKLER AĞIZLIKSIZ ÇIKARILMASIN'

Yaralı kediyi kurtarmaya çalışırken elini köpek ısıran kırtasiyeci Ersin Kaya, "Biz 4-5 kişi kediyi köpeğin elinden alamadık. Kedinin hali içler acısıydı. Ben hayatımda böyle bir şey yaşamamıştım. Kedinin iki ayağı kırıldı, boynunda derin yaralar oluştu. Bu köpekleri gezdirirken, ağızlık takmalarını istiyorum. Çünkü o an orada bir çocuk olabilirdi. Onu da ısırabilirdi. Ben köpeklere karşı değilim. Sokaklarda hayvanlar gezdirilsin ama kesinlikle tedbiri alınmalı. O gün köpeklerin ağzında, ağızlık takılı olsaydı, o kedi ölmezdi. Kediyi öldüren köpeğin yanında yasaklı olan pitbull cinsi köpek de vardı. Bu köpeklerin ağzında ağızlık yoktu, çocuklara bile saldırabilirdi" diye konuştu.

Veteriner Eren Yavuz, Türkiye'de bazı ırklardaki köpeklere yasak getirildiğini, bunlardan birisinin de pitbull cinsi olduğunu söyledi. Yavuz, yasağın temel sebebinin, köpeklerin amacı dışında kullanılması, yasa dışı dövüşler yaptırılması, kontrol dışı davranışlar nedeniyle çevreye ve insanlara zarar vermesi olduğunu belirterek, "Bu köpeklerin üretilmesinde belli amaçlar tasarlanmış. Toplum içerisinde bu köpeklerin yer alması uygun bulunmadı. Pitbull ırkı diğer canlılara karşı daha hırçın ama bu köpekleri besleyenlerin hiç mi suçu yok? Köpek beslerken psikolojik tahliller yapılmalı. Genellikle bu tür köpekler, psikolojisi bozuk insanların elinde bulunduğu zaman bu köpekler sorun yaratıyor. Burada sorun köpekte mi besleyende mi? noktasına gelindi. Her besleyen psikolojik sorunlu mu? Tabi ki değil ama kurunun yanında yaşta yandı. Pitbull köpekler aslında sevecen ve birçok ülkede beslenen bir ırk diğer canlılara karşı biraz saldırgan oldukları için kontrol altında tutulmaları gerekiyor" dedi.

BESLEMENİN CEZASI 7 BİN 802 LİRA

Yavuz, Pitbull beslemenin cezasının bulunduğunu ifade ederek, "Pitbull reklamının ve pazarlamasının yasak olduğu bir köpek ırkı. Cezası ise 7 bin 802 TL. Bir zamanlar, insanların kedilere köpeklere saldırtması, kontrolsüzce salıvermeleri sonucu çevreye zarar vermeleri nedeniyle bu kural koyuldu. İnsanlar bu konuda çok radikal bir kararla karşı karşıya kaldı. Mevcut olan köpeklerin kontrol altında bulunması, üretilmesinin yasaklanması kaydıyla bu hayvanların beslenmesine devam edilebilir" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Köpeğin kediyi ısırdığı anların güvenlik kamerası görüntüsü

Esnaf Ersin Kaya'nın kedilerle ilgilendiği görüntüler

Esnaf Ersin Kaya ile röp.

Veteriner Eren Yavuz'dan detaylar

Veteriner Eren Yavuz ile röp.

Haber-Kamera: Deniz TOKAT/ DENİZLİ,

=============================

Köy okulu için hayal ettiği müzik sınıfına öğrencilerin desteğiyle kavuştu

Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde, köy okuluna müzik sınıfı kurulması için çaba harcayan Müzik Öğretmeni 29 yaşındaki Deniz Aksekili, bu konuda çalışmalar yapan bir lisenin öğrencilerinin desteğiyle hayaline ulaştı. Aksekili, "Bu müzik sınıfında inşallah, Türkiye'ye nam salacak öğrenciler yetişecek. Bu sınıf benim hayalimdi. Artık müzik derslerimizi tam anlamıyla uygulamalı olarak yapacağız. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz" dedi.

Kırsal Tırazlar Mahallesi'ndeki Tırazlar Hüseyin Gümüşlü Ortaokulu'nda 2 yıldır müzik öğretmenliği yapan Deniz Aksekili, geleceğin müzisyenlerinin yetişmesi için okulda bir müzik sınıfı oluşturmaya karar verdi. Aksekili, köy okuluna kurulacak müzik sınıfı için destek ararken, bu konuda çalışma yapan bir grup liselinin varlığından sosyal medyadan haberdar oldu. Türkiye'deki çeşitli illere giderek okullara enstrümanlar bağışlayan, müzik sınıfı kurulmasını sağlayan İstanbul'daki özel bir lisenin (Saint Michel Fransız Lisesi) son sınıf öğrencileri Ece Ülgentürk, Eda Güçhan ve Deniz Aynur ile temasa geçti. Öğrencilere, ihtiyaç listesini ulaştıran öğretmen Aksekili'nin çabaları, olumlu sonuç verdi. Akordeon, vurmalı çalgılar, org, gitar, bağlama, armonika ve tef gibi çeşitli müzik aletleri temin edilerek köy okuluna ulaştırıldı.

'BU SINIF BENİM HAYALİMDİ'

Hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını anlatan müzik öğretmeni Aksekili, "Okulumuza bir müzik sınıfı kurulmasını hayal ediyordum. Sosyal medya hesaplarımda dolaşırken, bir grupla tanıştım. Onlara okulumuzu anlattım. Hayalimizi anlattım. Müzik dersliğimizin olmadığını söyledim. Müziğin temel eğitim olduğunu söyledim. Onlarda beni iyi niyetle karşıladı. Benden ihtiyaç listesini istediler. Bende listeyi hazırladım. Sonra müzik aletlerini temin ettikten sonra. Okulumuza gelerek müzik atölyemizi kurduk. Şimdi artık sıra bizde. Gelişim çağımızdaki çocuklarımızın yeteneklerini keşfedeceğiz. Hayatlarına dokunuş yapacağız. İçlerinde müziğe karşı çok yetenekli öğrencilerimiz var. Bu okulda, bu müzik sınıfında inşallah Türkiye'ye nam salacak öğrenciler yetişecek. Bu sınıf benim hayalimdi. Artık müzik derslerimizi tam anlamıyla uygulamalı olarak yapacağız. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz" dedi.

ÖĞRENCİLER MUTLU

Okulda okuyan 8'nci sınıf öğrencisi Döndü Bozkurt (14), "Müzik öğretmenimiz bize böyle bir sınıfın kurulacağını söylediğinde çok mutlu olduk. Müziğe karşı büyük bir ilgim var. Bu aletlerle müzik dersi görmek çok güzel bir duygu. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum" dedi. 7'nci sınıf öğrencisi Seher Sahra Metin de (13), "İçimizde olan ışığı daha da aydınlatan herkese çok teşekkür ediyorum. Ben en çok org aletini sevdim. Bu imkanları bize sağlayanlardan Allah razı olsun" dedi.  Bir diğer 7'nci sınıf öğrencisi Fırat Şahin (13) ise, "Bu sınıf bence çok güzel oldu. Vurmalı aletlere ilgim vardı. Özellikle darbukaya. Gerçekten bu sınıf çok güzel oldu. Herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Okuldan genel görüntü

Müzik sınıfından genel görüntü

Öğrencilerin müzik aletlerini öğrenmesinden görüntü

Müzik aletlerinin okula getirilmesinden görüntü

Müzik Öğretmeni Deniz Aksekili röportaj

Öğrencilerden Döndü Bozkurt, Seher Sahra Metin, Fırat Şahin röp.

Genel ve Detay görüntü

Haber- Kamera: Cemil SEVAL/ MANİSA,

=============================

Bodrumlu eğitimcilerin 'Ben öğretmenim' klibi beğenildi

Muğla'nın Bodrum ilçesinde görev yapan 8 müzik öğretmenin, 24 Kasım Öğretmenler Günü için hazırlayıp seslendirdikleri bestenin klibi beğeni topladı.

Kerem Aydınlar Ortaokulu Müzik Öğretmeni Hüseyin Turgay Kutluğ, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'Eğitimde İyi Örnekler Projesi' kapsamında çalışma yaparak 'Ben öğretmenim' adlı besteyi yazdı. Bodrum Belediyesi'nin destekleriyle eserin klibi çekildi. Bodrum Bilim ve Sanat Merkezi Müzik Öğretmeni Adil Sevencan, Gölköy Ahmet Naci Coşkunoğlu Ortaokulu Müzik Öğretmeni Ferah Utku Pekdemir, Ortakent Kerem Aydınlar Ortaokulu Müzik Öğretmeni Hüseyin Turgay Kutluğ, Hüseyin Turgut Karabağlı Ortaokulu Müzik Öğretmeni Öznur Bircan, Suzan Abdülhakim Bilgili Ortaokulu Müzik Öğretmeni Hasan Genç, Mahinur Cemal Uslu Ortaokulu Müzik Öğretmeni Serap Erkefeli, Kanuni Sultan Süleyman Anadolu Lisesi Müzik Öğretmeni Şahin Kapar ve Gülriz Donanmış klipte parçayı seslendirdi. Çekimler ise, Bodrum Belediyesi Herodot Kültür Merkezi'nde ve okullarda gerçekleştirildi. Öğretmenlik mesleğinin her zaman güzel haberlerle gündeme gelmesini dilediklerini belirten Müzik Öğretmeni Hüseyin Turgay Kutluğ, "Ata'mıza ve tüm meslektaşlarımıza saygılarımızla bu eserimizi hazırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. 24 Kasım Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun" dedi.

===KUTU===

BEN ÖĞRETMENİM

Gürdal Karagöz'ün aranjörlüğünü yaptığı 'Ben öğretmenim' şarkısının sözleri şöyle:

Atatürk'ün izinde

Hep çalışkan hep zinde

Gecesi gündüzünde

Ben öğretmenim

Bir çiçek bahçesi düşün

Lale, nergis, manolya

O bahçe benim sınıfım

Çocuklar çiçeklerim

Bilgimle onları sularım

Sevgimle ısıtırım

Mum gibi erisem bile

Çevremi aydınlatırım

Başöğretmen izinde

Sevgisi en derinde

Yurdumun her yerinde

Ben öğretmenim

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

(Muğla klasörüne geçildi)

Klipten görüntü

Haber- Kamera: BODRUM (Muğla), DHA)

=============================

Emekli öğretmen hastalığına rağmen ürettiği bez bebeklerle yaşama tutunuyor

Küçüklüğünde tavukların kanat tüylerini tığ gibi kullanıp dantel örmeye başlayan Emekli öğretmen Gülderen Değirmenci, 'Çocuğunuza bir tutam sevgi uzatın' sloganıyla yola çıkarak 25 yıl önce oyuncak bebekler yapmaya başladı. Kızıyla birlikte kendi markasını oluşturan Değirmenci, şimdi bebeklerini Türkiye'nin her köşesine yolluyor.

İzmir'de yaşayan emekli öğretmen Gülderen Değirmenci (70), küçüklüğünde annesinin ona tığ vermemesi üzerine, kesilen tavukların tüylerin sert kısımlarını tığ gibi kullanarak el işine adım attı. Babasının ilkokulda aldığı dikiş makinesi ile örgü, kanaviçe, dantel gibi birçok el sanatını evde öğrenen ve kardeşlerine, komşularına elbiseler diken Değirmenci, ilk çocuğunu doğurduktan sonra 23 yaşında romatizmal bir hastalığa yakalandı. Ateşli dönemleri olan, sürekli ilerleyen ve eklemlerde tutukluk yaparak hareketi kısıtlayan bir hastalık olan Ankilozan Spondilit (AS), Değirmenci'yi zorlamasına rağmen, bu hastalık onun üretmesine engel olmadı. Evde bez bebek yapımına başlayan Değirmenci, kronik hastalığına rağmen iki çocuk büyütmenin yanında evde yaptığı el sanatlarına da devam etti. Değirmenci, her detayını kendi tasarladığı ve elde yaptığı bez bebeklerini çevresindekilere hediye etmeye başladı. Hastalığı nedeniyle oturamadığı için dikiş makinesinin başında ayakta durarak bebeklerinin elbiselerini dikti, onlara ipliklerden lüle lüle saçlar yaptı. Üretmenin insan ruha iyi geldiğini düşünen Değirmenci, kızı Eda'nın da desteğiyle bir yıl önce bebeklerini sosyal medya üzerinden tanıttı. Bebeklerin ilgi görmesi üzerine, Değirmenci ve kızı Eda Bilir, kıyafetinden, yüz ifadesine kadar birçok farklı bez bebek tasarladı. Sosyal medya üzerinden sipariş alan anne-kız şimdi, müşterilerinin fotoğraflarına ve zevklerine göre tasarımlar yaparak, bebeklerini yurdun dört bir yanına gönderiyor. Yaptıklarıyla gençlere mesaj vermek istediğini söyleyen Değirmenci, "Ben bu yaştan sonra bebek yapmayı zorunlu olarak yapmıyorum. Gençlere bir mesaj vermek istiyorum. Benim yaşım ileri olduğu halde, sağlıklı olmadığı halde bunlarla uğraşıyorum, üretiyorum. Gençler de boş durmasınlar. İnsanın psikolojisi düzeliyor, başka hiçbir şey düşünmüyorsunuz. Günümüzde gençlerin çoğu vaktini boşa harcıyor. Zaman ayırıp kendi becerilerine uygun şeyleri bulabilirler. Çalışmayı, üretmeyi denesinler. Üretmek insanı çok mutlu ediyor. Yaşlı hanımlar da boş durmasın, örgü örsün, şal örsün, üretime katkıda bulunsunlar" dedi.

'HASTALIĞIM ENGEL DEĞİL, UMARIM GENÇLER BENİ ÖRNEK ALIR'

Hastalığı nedeniyle hala daha yürümekte, oturup kalkmakta, hareket etmekte zorluk yaşadığını aktaran Değirmenci, "Ama buna rağmen ayakta dikiş dikiyorum, pek oturmuyorum. Sabahları bebek yapıyorum, akşamları örgü örüyorum. Boş durmam, televizyonun karşısında oturmam.  Hastalığım engel değil, engel diye bir şey yok. Ben engel tanımıyorum. Engelli görünebilirim ama üretmeye devam ediyorum. Bunlarla uğraşırken hiçbir şey düşünmüyorum. Ağrı, acı, yorgunluk hissetmiyorum. Sadece bebekleri düşünüyorum, onları nasıl giydiririm, yüzlerini nasıl yaparım diye. Onları satışa gönderdiğimde, 'Canlarım benim' diye uğurluyorum. Hepsine isim koyuyorum. Araştırıyorum, hayal ediyorum. Tasarımlarımı o an içimden nasıl geliyorsa öyle yapıyorum. Güzel şeyler çıkıyor, aldığımız tepkiler çok güzel. Bir bebeğin aynısından bir ikincisi olmuyor, hepsi kendine has. Bundan sonra yaşım dolayısıyla gelecekteki hiçbir şeyi hayal etmek istemiyorum. Şuan yaptığım işleri düşünüyorum sadece. Umarım gençler benden örnek alırlar, birkaç sene sonra bana hak verip, adımı anarlar. Gençlere bez bebek yapımını öğretmek de istiyorum. Emekli öğretmen olduğum için öğretme isteği var içimde hala. Bir iki kişi gelirse, küçük atölyemde onlara öğretebilirim. Mümkün olsa da bir sınıfta öğrencilerin hepsine öğretebilsem. Ruhu tatlandıran tek şey öğretmek benim için" diye konuştu.

'ANNEM DURMUYORSA, BENİM HİÇ DURMAMAM LAZIM'

Değirmenci'nin kızı Eda Bilir (40) ise yurdun birçok noktasından sipariş aldıklarını belirterek şunları söyledi:

"Anneme malzemelerin alımı konusunda yardım ediyorum. Öncesinde neler yapacağımızı planlıyoruz. Sosyal medyadan bize ulaşıp fotoğraf gönderiyorlar, onlara uygun bebekler tasarlıyoruz. Kıyafetlerin renkleri, hobiler, evcil hayvanlar, meslek alanlarına göre yapıyoruz. Yaptığımız bir bebeğin benzeri bir daha yapılmıyor. Sürekli yeniliyoruz, farklılaştırıyoruz. Küçük çocuklar için bez çanta yapıyoruz, önüne bebeğimizi iliştiriyoruz. İçimize sinmiyorsa kenara koyuyoruz. Benim küçük kızım da bazen bize yardım ediyor. Müşteriler bebeklerin yüzlerine baktıklarında hepsinin farklı bir ifadesi, farklı bir enerjisi olduğunu söylüyor. Toplum ve çocuklar tarafından erkek mesleği olarak bilinen meslekleri kadın bebekler üzerinde yapıyoruz. Kaptan, itfaiyeci, futbol hakemi, tamirci, asker, hakim, diş hekimi kadın bebeklerimiz var. Çocukların bu konuda da farkındalık geliştirmesini önemsiyoruz. Yılbaşı için tamamen kumaştan yapılmış bir ağaç yaptık. Plastik yerine doğal malzemeler kullandık. Annemle böyle bir aktivite yapıyor olmak çok güzel, sürekli araştırıyoruz. Annem çok üretken, her şeyi elimizle yapıyoruz. Işın kılıcı siparişi geliyor, onu kendimiz yapmaya çalışıyoruz. Annem hastalığına rağmen hiç durmuyor, o durmuyorsa benim hiç durmamam gerekiyor diye düşünüyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Gülderen Değirmenci'nin bebekleri yaparken görüntüler

Eda Bilir ve Gülderen Değirmenci'den detay görüntüler

Muhabir anons

Bez bebeklerden genel ve detay görüntüler

Gülderen Değirmenci ile röportaj

Eda Bilir ile röportaj

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Hande NAYMAN/İZMİR,

=============================

Eski tarım aletlerinden 'Osmanlı Torunu Müzesi' oluşturdu

Çanakkale'nin Çan ilçesine bağlı Çomaklı köyünde yaşayan işçi emeklisi Mehmet Bul (56), 15 yıl önce evinin bir bölümünü eski tarım aletlerinden oluşan 'Osmanlı Torunu Müzesi'ne dönüştürdü. Mehmet Bul, bu müzeyle amacının eski ve yeni tarihe ışık tutmak olduğunu söyledi.

Çan ilçesi Çomaklı köyünde oturan evli ve 2 çocuk babası Mehmet Bul, eski tarım aletlerinden oluşan parçaları evinin bir bölümünde toplayarak, 'Osmanlı Torunu Müzesi'ne dönüştürdü. Gelen ziyaretçileri evin giriş kısmındaki bölümde dibek taşı, bulgur taşı, toprak kerpiç, su matarası, nohut, mısır kavurma kabı, orak, saban, ahşaptan yayık ayran yapma makinesi, elde kullanılan odun arabası, halı dokuma makinesi, terazi, elek, kürek, testi ve ahşap kaşıklar karşılıyor. Evin kapalı bir bölümünde ise gaz lambası, mataralar, fener, berberlerin yüz yıkamak için kullandığı kap, çivi, pense, çekiç, at nalı, ibrik, bakırdan kap, közle çalışan ütü, bıçak, radyolar, teypler, daktilo ve plak gibi aletler, ziyaretçileri 100 yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. Köye gelen vatandaşlar, eski tarım aletlerinin bulunduğu müzeyi ilgiyle geziyor. 'Osmanlı Torunu Müzesi'nde 500'e yakın eser yer alıyor.

'YENİ NESİLLERE AKTARMAK İSTİYORUZ'

Geçmişi geleceğe taşımak için, 'Osmanlı Torunu Müzesi'ni kurduğunu kaydeden Mehmet Bul, "Tarım üzerine geçmişte kullanılan tüm ürünleri burada topluyoruz. Yeni nesillere aktarmak istiyoruz. Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz. Ziyarete gelenlere müzemizi ve içindeki geçmişi anlatıyoruz. Ziyaretçiler, içeriye girince inanamıyor. Taş evin girişinde evin doğallığını bozmadan bu müzeyi hazırladık" şeklinde konuştu.

Çomaklı köyünün hayvancılık ve sebzecilikle uğraştığını söyleyen Köy muhtarı Halil İbrahim Öztürk, ""Bu müzede geçmişte ve günlük hayatta kullanılan çocuklarımızın ve gençlerimizin bilmediği tarım aletlerinin kullanıldığı ürünler yer alıyor" dedi.

'BU ÜRÜNLER GELECEKTEKİ ÇOCUKLAR İÇİN BİR HATIRADIR'

Ziyaretçilerden Hamide Çetiner, "Bu müzedeki çoğu tarım aletlerini biz kullandık. Bu ürünler gelecekteki çocuklar için bir hatıradır. Şimdiki çocuklar bu ürünleri bilmiyorlar. Müzeyi ziyaret ettikçe öğrenecekler" dedi.

'GEÇMİŞİMİZE IŞIK TUTMAK İÇİN ANLATIYORUZ'

Gençlere ışık tutmak için müzenin hazırlandığını ifade eden köy sakinlerinden Mehmet Sarıbıyık ise, "Ziyaretçiler bu müzeyi gelip, gezdikçe mutlu oluyoruz. Öğrenciler bize bu ürünleri soruyorlar. Biz de onlara geçmişimize ışık tutmak için anlatıyoruzö diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Osmanlı Torunu Müzesinden genel ve detay görüntü.

-Müzede eski tarım aletlerinden detay görüntü.

-Müzenin sahibi Mehmet Bul'un müzeye ziyarete gelenlere müze ve ürünleri anlatmasından detay görüntü.

-Hamide Çetiner ile röp.

-Mehmet Sarıbıyık ile röp.

-Müze sahibi Mehmet Bul ile röp.

-Köy Muhtarı Halil İbrahim Öztürk ile röp.

Haber-Kamera:  Mustafa SUİÇMEZ/ÇAN(Çanakkale),

=============================

Çernobil faciasında gözlerini kaybeden öğretmenin meslek aşkı

Bulgaristan'ın Varna şehrinde dünyaya gelen, dört aylıkken Çernobil faciasından etkilendiği için gözlerini kaybeden Ayhan Özgür, ailesi ile birlikte Türkiye'ye geldi. Eğitimine İzmir'de başlayan ve en büyük hayali öğretmenlik olan Özgür, hiç bir zorluğun kendisini yıldırmasına izin vermedi. Çok çalışan ve Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünden mezun olan Özgür, 7 yıldır Aslanlar Ortaokulu'nda görev yapıyor. Öğrencileri ile sıcacık bir bağ kuran Özgür, "Gözlerim görseydi de bu mesleği seçerdim" dedi.

Bulgaristan'ın Varna şehrinde dünyaya gelen Ayhan Özgür'ün (33) ailesi, oğullarının 4 aylık olduğunda gözlerinin görmediği fark etti. Burada çeşitli tedaviler uygulanan Özgür'ün, Ukrayna'nın başkenti Kiev'in 140 kilometre kuzeyinde bulunan Çernobil kentindeki nükleer güç reaktörünün dördüncü ünitesinde meydana gelen patlamanın ardından, çevreye yayılan radyoaktif maddelerin etkisiyle görme yetisini tamamen kaybettiği anlaşıldı. O dönem Türklere yönelik baskı yapıldığını iddia eden aile, iki çocuğunu alarak Türkiye'ye göç edip, İzmir'e yerleşti. Yeni hayatına zorlanmadan alışan ve eğitim hayatına Aşık Veysel Görme Engelliler İlkokulu'na başlayan Özgür, azmiyle hayalini kurduğu Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü kazandı. 2008 yılında mezun olan Özgür, önce bir süre Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde, ardından ise Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Kız Meslek Lisesi'nde memur olarak görev yaptı. Burada telefonlara bakan Özgür, çalışırken sürekli öğretmen olarak atanacağı günü hayal etti. Hayali de 2012'de gerçekleşti. 2012- 2013'te Gaziemir'de bulunan Aslanlar Ortaokulu'na atanan Özgür, burada öğrencilerle sıcacık bir bağ kurdu.

'ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ BENİM İÇİN BİR TUTKU'

Lise eğitimi sırasında öğretmen olmaya karar verdiğini ve bu mesleğin kendisi için bir tutku olduğunu söyleyen Ayhan Özgür, "Okula giderken tek istediğim şeyin öğretmenlik olduğunu fark ettim. İstediğimi elde ettim. Çalışanlar her şekilde başarıyor. Bazı şeyler engel tanımıyor. Çok çalıştım ve çabalarımın karşılığını da aldım. Çok fazla uğraştım, yoruldum. Başarının verdiği mutluluk, geride kalan zorlukları gölgede bırakıyor" dedi. Okulda olmanın, öğrencilerle ders işlemenin kendisine büyük bir mutluluk verdiğini ifade eden Özgür, mesleğini ve öğrencilerini çok sevdiğini anlattı. Özgür, "Çocuklar benim anlattıklarımı bildikleri, söylediklerimi tekrarlayıp, konuları anlayarak başarılı oldukları zaman çok mutlu oluyorum. Dönemlerini başarılı kapattıklarında, bu benim için her zorluğa değiyor" diye konuştu.

'GÖZLERİM GÖRSEYDİ DE BU MESLEĞİ SEÇERDİM'

Öğretmen olarak atandıktan sonra çok fazla zorluk yaşamadığını belirten Özgür şunları söyledi:

"Çocukların beni kabullenmesi zor olmadı. İlk zamanlar ayakkabılarımı nasıl giydiğimi, bağcıklarını nasıl bağladığımı soran öğrencilerim oldu. Onlara ayakkabılarımı nasıl giyindiğimi gösterdim. Okula geldiğimde ilk önce öğrencilerime kendimi tanıttım, görme engelli bir öğretmenle ders yapmanın nasıl bir şey olduğunu anlattım. Öğrencilerime, 'Bir şey sorduğum zaman parmak kaldırırsanız, ders bitene kadar beklersiniz. Ben görmem onu' dedim. Neden, çünkü onların el kaldırdığını görmeyeceğim. Bana seslenecekler. Bu şekilde anlaştık, dediklerimi yapıyorlar. Çocukların hepsini seviyorum. Burada mutluyum. Gözlerim görseydi de bu mesleği seçerdim."

Özgür ile ders işlemenin keyifli olduğunu belirten öğrenciler de, öğretmenlerini çok sevdiklerini ifade etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Görme engelli Ayhan Özgür'den görüntü

Ayhan Özgür ders işlerken görüntü

Sınıftan ve öğrencilerden görüntü

Ayhan Özgür koridorda yürürken görüntü

Özgür ve öğrencileri ile röportaj

Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN - Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,

=============================

Özel öğrencilerin özel öğretmenleri

İZMİR'deki Bornova Hasan Tahsin Özel ve Mesleki Eğitim Merkezi'nde çalışan özel öğrencilerin özel öğretmenleri, işlerini aşkla yapıyor. Öğrencilerin, bu okula dünyaya yeni gelmiş bir bebek gibi başladığını ifade eden özel eğitimciler, çocuklarının emeklediğini, yürüdüğünü, bazılarının ise koşabildiğini gördüğünde bir annenin hissettiği duyguları yaşıyor.

İzmir'de 25 yıllık öğretmen Cemile Bayar, 30 yıllık öğretmen Sultan Berna Kumbaracı ve 20 yıllık öğretmen Firdevs Öner, meslek hayatları süresince en fazla manevi tatmin duydukları dönemi yaşıyor. Hasan Tahsin Özel ve Mesleki Eğitim Merkezi'nde görev yapan eğitim emekçileri, el sanatları, gıda teknolojisi ve seramik atölyesinde öğrencileriyle birlikte üretime katılıyor. Otizmli, down sendromlu ya da hafif zihinsel engeli olan öğrencilerin, motor gelişimlerindeki ilerlemeyi yakından gören öğretmenleri, öğretmenlik mesleğini her geçen gün biraz daha seviyor.

'ONLARLA GURUR DUYUYORUM'

Bu okulda çalışacağını duyduğunda tereddütte kaldığını ifade eden 25 yıllık el sanatları öğretmeni Cemile Bayar, öğrencileriyle zaman içinde kaynaştığını söyledi. Hasan Tahsin Özel ve Mesleki Eğitim Merkezi'ni artık farklı bir okul gibi görmediğini anlatan Bayar, "Burada 15 yılı doldurdum. Tayinim buraya çıktığında bu okulla ilgili bilgim yoktu. Başlangıçta tereddütte kaldım. Ama bu 15 yıl bana çok şey kazandırdı. Çok farklı çocuklarla çalışıyoruz. Onların neye tepki verebileceğiyle ilgili kendimizi geliştiriyoruz. Onları yönlendirmeye çalışıyoruz. Hepsi birbirinden farklı" dedi. Bütün öğretmenlerin özverili olduğunu ancak yoruldukları anlar da olsa birbirlerini tölere edebildiklerini kaydeden Bayar, "Beklenmedik anda çocukların bir tepkisiyle karşılaşınca o yorgunluk tamamen ortadan kalkıyor. Atölyede güzel bir ortam var. Sadece boncuk dizenler de var, daha zor çalışmaları yapabilen öğrencilerimiz de var. Öğretmenler gününde sürprizlere alışığız. Ama bizim için her gün özel. Ben çocuklardaki ilerlemeyi görünce çok mutlu oluyorum, onlarla gurur duyuyorum" diye konuştu. El sanatları atölyesinde yeni beceriler öğrenmenin mutluluğunu yaşayan 17 yaşındaki Doğukan Balduk, "Ben okulumdan çok memnunum. Öğretmenimi çok seviyorum, atölyede yeni şeyler yapıyoruz. Cemile öğretmenim bize çok şey öğretti. Bütün öğretmenleri çok seviyorum" dedi. Hem atölyede çalışıp hem Karabağlar Belediyesi'nde staj yapan Dilan Beşkaya (17) da okul bittikten sonra Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na girip devlet kurumlarına atanmak istiyor. Atölyeyi çok sevdiğini anlatan Beşkaya, "Ben 3'üncü sınıf öğrencisiyim. Önceden bilmediklerimi Cemile hocadan öğrendim. Burada etamin (perde yapmakta kullanılan, pamuk, keten ya da ipekten, gevşek ve delikli dokunmuş bir kumaş) yaptım. Aynı zamanda çalışıyorum. İlk kez iş sahibi oldum. Biraz yorulsam da çok mutluyum. Burada öğrendiğim için oraya çabuk alıştım" dedi.

ÖĞRETMENİNE KOLYE HEDİYE EDECEK

10 yıldır bu okulda çalıştığını anlatan gıda teknolojisi öğretmeni Sultan Berna Kumbaracı da mesleğinde 30 yılı geride bırakmış deneyimli eğitimcilerden biri olarak meslek hayatındaki en zevkli ve en fazla manevi tatmin duyduğu yılları yaşadığını dile getirdi. Kumbaracı, "Çocuklara her öğrettiğim bilgide dünyalar benim oluyor. Bu duyguyu yürekten hissediyorum. Onlar buraya dünyaya yeni gelmiş bebek gibi başlıyor. Siz onun emeklediğini, yürüdüğünü bazılarının ise koştuğunu gördüğünüzde bir anne ne hissederse onu hissediyorsunuz. Bunları konuşurken bile duygulanıyorum. Çünkü mesleğimi çok seviyorum. Öğrencilerimi çok seviyorum. Burada olmak benim hayata bakış açımı değiştirdi. Onlarla olmaktan mutluyum" diye konuştu. Hamur açmayı öğrenip mutfakta pasta, börek yapan öğrencilerden Eray Korkmaz da mutfakta bulunduğu için oldukça mutlu olduğunu anlattı. Aşçı olmayı çok isteyen Korkmaz, öğretmenini çok sevdiğini söyleyerek Öğretmenler Günü için ona kolye hediye edeceğini belirtti.

ÖĞRENCİLERLE SICAK VE DUYGUSAL İLETİŞİM

Seramik öğretmeni Firdevs Öner ise 20 yıllık iş yaşamının 7 yılını özel öğrencilerle birlikte geçirdiğini, en mutlu yıllarının bu okulda geçtiğine dikkat çekerek, "Seramik bölümü vücuttaki elektriği alır. Seramikle uğraşmayı çok önemseyen özel öğrencilerle beraberim. Öğrenciler bu bölümde kendi içsel dünyalarını rahatlıkla yansıtıyor ve mutluluklarını paylaşıyor. Diğer okullara göre bizim okulumuzda çalışırken biraz daha sabırlı olmak gerekiyor. Sabır, sevgi ve özveriyi öğrencilerimizle buluşturuyoruz. O zaman ortaya da bu güzel ürünler çıkıyor. Veli, idare ve bizler sıkı bir diyalog içindeyiz. En ufak yanlış özel öğrencilerde farklı etkilere yol açar. Sıcak ve duygusal bir iletişim kurmamız çok önemli. Toplum içine girdiklerinde kendilerini ifade etmede sorun yaşamasınlar istiyoruz. Haftanın 3 günü staj yapıyorlar. Para kazanmanın ne olduğunu kavramaya çalışıyorlar. Birçoğu ilk parasıyla ailesine hediye alıyor. Onların toplumda yer bulmasını arzu ediyoruz. Bütün çabamız bunun için. Son yıllarda onlara karşı daha duyarlı olunmaya başlandı. Bu okullar o öğrenciler için bir fırsat. Veliler, çocuklar mezun olduktan sonra da bizle bağlarını koparmıyor" şeklinde konuştu

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Atölyelerde çalışan öğrencilerden detay görüntü

Hamur yapan, seramik boyayan öğrencilerden görüntü

Öğretmen Cemile Bayar ile röportaj

Öğretmen Sultan Berna Kumbaracı ile röportaj

Öğretmen Firdevs Öner ile röportaj

Öğrencilerden röportaj

Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,

=============================


Kaynak: DHA