TBMM İle AB Hoşgörü Sempozyumu Devam Ediyor

Son Güncelleme:

TBMM ile AB ülkelerinin parlamentolarındaki milletvekilleri arasındaki diyalogu geliştirmeyi amaçlayan Hoşgörü Sempozyumu, Viyana'da devam ediyor.

TBMM ile AB ülkelerinin parlamentolarındaki milletvekilleri arasındaki diyalogu geliştirmeyi amaçlayan Hoşgörü Sempozyumu, 26-27 Kasım tarihleri arasında, Avusturya'nın başkenti Viyana'da devam ediyor.


AB Uyum Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu da Sempozyuma deyindi;TBMM ile AB'nin ortaklaşa düzenlediği "Hoşgörü Sempozyumu" projesinin öncüsü olan AB Uyum Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB yolunda bazı engellere rağmen yoluna devam ettiğini söyledi. Hemen ardından konuşan İİT Genel Sekreteri İhsanoğlu konuştu.


Viyana'da başlayan Hoşgörü Sempozyumu'nun açılışında konuşan İİT Genel Sekreteri İhsanoğlu; Batı'daki İslamofobi'nin, "Nefret suçuna giden bir yol olduğunu" söyledi. Batı'daki İslam karşıtlığıyla mücadele için, "Nefret suçlarının geniş bir tanımının yapılması gerektiğini" ifade eden İhsanoğlu, "Nefret suçlarıyla ilgili yasal mevzuatın da hazırlanması lazımdır" dedi.


İhsanoğlu, yeterli ve yetkin mevzuatın ortaya konması ve yasalarla uygulanması gerektiğini savundu.Batı'da İslam'a karşı önyargıların 11 Eylül sonrası daha da artığını belirten İhsanoğlu, "İslamofobi'yi İslam'a karşı korku ya da şüphe olarak tanımlayabiliriz. Ancak İslamofobi'nin yeni bir tanım olmadığının altını özellikle çizmek istiyorum" diye konuştu.İslamofobi'nin, "İnsanların insanlık onuruna yapılmış bir saldırı olduğunu" belirten İhsanoğlu, Batı'da, "Müslümanlığın insan hakları ve çağdaşlıkla bağdaşmayan bir inanç olduğu ve terörizmin İslamla bağdaştırıldığını" kaydederek, "Bunun tümüyle yanlış ve haksız olduğunu" söyledi.


İhsanoğlu, Batı'daki bu önyargılarla mücadele edebilmek için Müslüman toplumların sivil toplum örgütleriyle (STK) çalışarak batı toplumlarına ulaşma programları yapmalarının çok faydalı olacağını belirtti. Aynı zamanda eğitimin de çok önemli olduğuna işaret eden İhsanoğlu, genç nesillerin de gerekli eğitim programlarını almaları gerektiğini bildirdi.Çok kültürlü toplumlarda hoşgörüsüzlüğün hep aşırı uçlarda bulunduğunu anlatan İhsanoğlu, "Her iki taraftaki kökten dincilere karşı ortak bir platformda birleşme" önerisinde bulundu.


İİT olarak, İslam ülkelerinde İslam adına şiddet eylemlerinde bulunanlara, "Kendi adınıza veya örgütünüz adına konuşabilirsiniz ama İslam adına konuşma hakkına sahip değilsiniz" uyarısında bulunduklarını belirten İhsanoğlu, son zamanlarda Hz. Muhammed ile ilgili filme karşı yapılan eylemlere değinerek, "Uluslararası medyanın Kahire'deki ABD Büyükelçiliği'nin taşlanmasına geniş yer verdiğini ancak bu şiddet eylemlerini kınayanları görmezden geldiğini" söyledi.


Uluslararası medyaya sitem eden İhsanoğlu, "Medya neden gidip radikal grupların eylemlerine odaklanıyor da barışa çağrıda bulunanları görmezden geliyor. Yani medya yangına körükle gidiyor ama yangını söndürmek istemiyor" diye konuştu. İhsanoğlu, İİT olarak dine dayalı hoşgörüsüzlükle mücadelenin çok önemli bir konu olduğunu düşündüklerini belirterek, 2005'te ortaya koydukları bir eylem planı kapsamında Batı'da giderek artan İslam düşmanlığına karşı bir gözlem merkezi kurduklarını ve burada sürekli raporlar hazırlandığını kaydetti.


İslam teşkilatı Genel Sekreteri Prof.


Dr.


Ekmelettin İhsanoğlu Hoşgörü Sempozyumunu medyaya değerlendirmelerde bulundu:


İhsanoğlu Konuşmasında;" Bu Sempozyum birçok milletvekili Avrupalı milletvekili akademisyenlerin katıldığı önemli bir platform. Burada sabahtan beri yapılan gerek açılış gerek konulu tartışmalarda toleransın başkalarını kabul etmenin, başkalarını anlamanın, başkalarını kabul etmenin önemine işaret verildiğini ve ayrıca İslama fobi olayının kökleri,


sebebiyet veren amirler faktörler


ve aynı zamanda neticeler üzerinde durdu.


Bunu nasıl beraber müşterek anlayışla ve Toleransın değişik bir yorumuyla


nasıl önünü kesebileceğimizin bu düşmanlığın


İslamiyeti kötülemenin ve kültürler arası diyaloğun


onun yerine inşa edilmesini


nasıl sağlanacağını tartıştık. Çok önemli hem Türk tarafından hem Avrupalı


dostlar meslektaşlarımız tarafından çok canlı bir şekilde ve açık bir şekilde tartışmalar oldu. Bu gerçekten seviyeli bir tartışma oldu. Bu gibi yapılan tartışmalar ilk defa yapılan tartışmalar değil. Burada yapılan Müzakereler ilk yapılan Müzakereler değil.


Burada bana göre en önemli iki husus birisi eğitim sistemine yönelik olan konu yani


milletler arası kültürler arası medeniyetler arası


hassas konuların veyahut çatışma konularının çakışma konularının tespit edilerek müşterek mensup olduğumuz


medeniyetin


insanların kümülatif olarak inşa ettiği tarih öncesinden


orta doğudan Yunandan, İslam medeniyetinden, Orta Asya'dan, Osmanlı döneminden


yapılan büyük katkılarla bugüne ulaşıldığını göstermesi bakımından


böyle bir müşterek projenin


etrafında şekillenmesidir.


bunu Unesco vasıtasıyla yapmak ki, dünyanın her tarafında değişik seviyelerde üretilecek


referans kitaplarla müşterek gelecek nesillerin


aynı insanlık ailesine mensup olduklarını, aynı kanaatlerle yetişmelerini


ötekisine başkasına düşman


gözüyle değil. Onun bir kendisinin ve karşısındaki insanın aynı aileye mensup olduklarının


altını çjzerek yetişmesidir.Bu anlayış içerisinde yetişmesidir.


İkinci husus bu medyanın tesiri medyanın daha çok yine radikal gurupların üzerinde değil kamuoyonun paylaştığı ve kamuoyunu oluşturan geniş kitleler üzerinde onların müşterek anlayışları üzerinde durulması lazım geldiğini çatlak sesleri büyütmeden onları kendi hacimlerinde sunması lazım. Yani burada medya ve eğitimin çok önemli bir rolü olduğunu uyguladık. ve bence bu varılan anlaşmaların yani bu müşterek anlayışın en önemli iki hususi bunlardır.


Tabi bu diyalog merkezi


şimdiye kadar bu konuda yapılan. Yani uzun yıllardan


beri


otuz kırk yıldır bu diyalog meselesi gündemdedir, ben seksenli yıllardan itibaren değişik seviyelerdeki değişik platformlardaki diller arası Müslümanlık, Hristiyanlık


ve Musevilik


uzakdoğu dinleri Hind dinleri vesaire ile forumlara katıldım bu konuda bazı eserler verdim.


Bunlar devam eden faaliyetlerdir. Şimdi Suudi Arabistan Kralı majesteleri Kral Abdullah'ın bu sefi teşebbüsü İslam dünyası adına


önemli bir teşebbüstür. ve burada


Viyana gibi bir Avrupa Şehrinde Katolik dünyasının önemli


tarihi merkezlerinden bir yerde bunun açılması, Tüm dünyadaki ön yargıları


bazı ülkelerde ve tabii ki bizim ülkemizde de önyargılar var .


Kilise yapmak, kavra yapmak


izin verilmiyor. Bu onların tabii hakkıdır bu hakların tanınması ve daha iyi ileri bir noktaya anlaşmak zemininde daha iyibir noktaya gelmeyi temenni ediyoruz."Dedi.


TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Nabi Avcı Sempozyumu değerlendirdi;


Avcı konuşmasında;"Viyana tabii her şeye rağmen doğu ile batı arasında önemli bir geçiş kenti . Bizimde burayla ilgili vücut hattı


bir çok hatıralarımız var. Dolayısıyla Türkiye, Avrupa birliği ilişkilerinde çok stratejik bir


kavramı olan, tolerans hoşgörü veya bugün tasfiye etmeye çalıştığımız biçimiyle müsamaha kültürü için ve (kültürü?) konuşmak için uygun bir mekan gayet güzel verimli bir toplantı


oldu. Bu toplantı vesilesiyle gerek Türk kamuoyunda gerek Avrupa kamu oyunda Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerindeki deyim yerindeyse seri rüzgarlarının


tarihi ve kültürel köklerine inme fırsatını bulduk bunun konjonktürel bir durum olmayabileceğini bunun arka planda yatan nedenleri iyi bilerek çözüm getirebileceğimizi, bunları konuşma fırsatımız oldu bence verimli oldu, bence verimli gidiyor. Valla benim kişisel olarak milli eğitim komisyonu başkanı olarak, dünkü sabahki toplantıda da dile getirdiğim özellikle akademiklerin, sanatçıların, sporcuların


serbest dolaşımına ilişkin Avrupa birliğinin getirdiği kısıtlamaların Avrupa kültürüne de, Diplomatik nezaketlere de uygun olmadığını özellikle vurguladım. İnşallah bunun içeride söz verildiği gibi ilgili hükümetler nezdinde olumlu etkileri olur ve özellikle Türk sanatçılarına, sporcularına,gençlerine,öğrencilerine, akademisyenlerine


Avrupa'nın muhtelif ülkelerine


geçiş gidişlerine kısa süreli bilimsel çalışma amaçlı sanatsal


amaçlı sportif amaçlı gidişlerinde önlerine çıkartılan bu anlamsız vize bariyerleri engelleri


bu vesile ile inşallah kaldırılır diye ümit etmek istiyorum ."Dedi.


Avusturya Halkçı Parti (ÖVP) Viyana Eyalet Başkanı ve


Milletvekili Christine Marek Sempozyumu Değerlendirdi:


Marek konuşmasında;"Böyle bir sempozyumun Avusturya'da olmasından dolayı çok mutluyum. Bu Sempozyumun insanları yakınlaştırması, Avrupa ve Türkiye için acil olduğunu ve


diyalog üzerinde tartışmamız gerektiğini .İnsanların birbirlerini iyi tanımalarını sağlayacağını düşünüyorum. Bu insanları bir araya getiren ön yargıları kaldıran bir sempozyum oldu . Bunun için çok mutluyum.Grup içinde heyecanlı çalışma, gerektiğinde


iyi bir ortam olacaktır. Ama sonra en önemlisi, ortak çözümler bulmaktır.Ben Politikacıların, Ekonomik temsilcilerin


birlikte tartışmalarının önemli olduğunu düşünüyorum.Ve dini temsilcimiz Dr.Fuat Sanac da temsil ediyor. Birlikte sırt sırta verip olanakları tartışmalıyız. Avusturya'nın ve Türkiye'nin bir çok paylaşımı var. Avusturya'da üçüncü büyük gruptur Türk göçmenler. Uzun yıllardan beri Türkiye'nin, Avusturya'nın


en büyük ekonomik


yatırımcıları olmuşlardır. Hem de


Ekonomik boyutlu işbirliği yapmak için


biz bir araya gelip


bir şeyler yapmalıyız."Dedi.


Avusturya Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) Aşırı Sağcı parti Milletvekili Susanne Winter:


Avusturya Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) Aşırı Sağcı parti Milletvekili Susanne Winter 2008 Yılın'da Hazreti Muhammed aliyhisselama sözlü hakarette bulunmaktan Graz Eyalet Ceza Mahkemesince, 3 ay tecilli hapis ve 24 bin Euro para cezasına çarptırılmış kişi olarak tanınıyor.Viyana'da düzenlenen Hoşgörü sempozyumuna


katıldı.


Susanne Winter


Yaptığı açıklamada;"Evet onlar soruyu sordular, ben beş yıl önce yargılanmıştım ve ben bilgilendirilmiştim, bunu


yine söylemek zorundayım. Biz herhangi bir dine hakaret etmek istemiyoruz. Biz herhangi bir Peygamberlere


hakaret etmek istemiyoruz.Ve ben bu yüzden olduğunu düşünüyorum benim gerekçelerim vardı. Bugün burada olduğumdan dolayı


içten teşekkürlerimi sunarım. Ben zaten teşekkür etmiştim.Çünkü


ben bugün burada, büyük


hoşgörü olduğuna inanıyorum.Beni buraya bu sempozyuma davet ettiniz. Ben bir çoğunuzun benim için ne düşündüklerini biliyorum.Yani bu hoşgörüden dolayı


ben minnettarım ve çünkü bu hoşgörü takdir edilmelidir.İnanıyorum ki bu sempozyumla


karşılıklı birbirimizi tanıyarak


büyük hedeflere yol


alacağımıza. Sizin Ülkeniz ve benim Ülkem için de son derece önemlidir.


Ülkelerin özgürlüğü ve bağımsızlığının korunması gereklidir.Ve aşırı önemli


hukukun üstünlüğü, ancak eğer biz esas hukukun üstünlüğünü getirirsek, ben inanıyorum ki


kararlı ve iyi bir işbirliği içersinde


olursak


önümüze hiç bir engel geçemez diyorum, Sempozyuma davet edildiğim için ilgililere çok teşekkür ediyorum.'dedi.


Avusturya Yeşiller Partisi Federal Milletvekili Alev Korun


Basına yaptığı açıklamada;


Korun;" Sempozyumun ilk iki konuşması şimdiye kadar yapıldı konusu tolerans ben bu tolerans sözünü açıkçası pek sevmiyorum. Çünkü tolerans katlanmaktan gelen bir şey tolere etmek yani sizden farklı olan bir şeyi


ama işte sevmiyoruz ama ne yapalım bi gözümüzü kapatalım


gibisinden


bir tat bırakıyor


o nedenle ben Toleranstan çok


saygı eşit haklar ve bir biriyle dostça buluşma


sözcüklerini kullanmak istiyorum. Bu anlamda sempozyumun yararlı olacağını umuyorum


bence en büyük etkilerinden biri


milletvekillerinin bire bir görüşme imkanının olmasıdır.


Şimdiye kadar ki konuşmalarda, benim düşünceme göre biraz çok fazla hep aynı


şeyler söylendi. Ben kendi yapacağım konuşmayla da


buna biraz daha belki karşı çıkmak olarak değil ama


olan sorunlarında altını çizmek amacındayım. Bunu yapmak istiyorum,


çünkü


diyalog eğer


diyorsak,


saygı diyorsak o zaman farklı fikirlerimiz olduğu noktaları da gerçekten dile getirmemiz lazım.


Sadece biz hepimizi çok seviyoruz işte herkesin bir birine toleransı var demekle sorunlar dünyada çözülmüyor. Siyasetçi olarak benim gördüğüm şey bu. Şimdi eğer çeşitlilik diyorsak diyalog diyorsak bu tabi hem Avrupa'da böyle, hem de Türkiye'de böyle. Sabahki konuşmalarda Avrupa ile ilgili birçok eleştiri noktası geldi. Bunların bazılarına katılıyorum, bazılarını biraz daha farklı görüyorum. Ama burada Türk parlamenterlerle TBMM den gelen Parlamenterlerle bir diyalog imkanımız varsa eğer ki olduğunu düşünüyorum.


O zaman Türkiye'deki çeşitlilik konusunda neler oluyor. Azınlık hakları, kadın hakları konusunda neler oluyor, nasıl gelişmeler var. Bunları da beraber dostça ama açık açık sorunları da dile getirerek konuşmak gerekir diye düşünüyorum. Önümüzde daha bir buçuk gün var çok değişik ve önemli konuşmalar olacağını umuyorum gelecek soruları da sabırsızlıkla bekliyorum." dedi.


Viyana Marriott Hotel'de gerçekleşen Hoşgörü Sempozyumu'nun salı günü akşam bitmesi öngörülüyor. - VİYANA

Kaynak: İHA