"İslam Bir Estetik Dinidir" - Son Dakika
Politika

"İslam Bir Estetik Dinidir"

Başbakan Davutoğlu, "Diyanet İşleri Başkanlığımız dünyadaki genel değişime ve küresel toplumun ihtiyaçlarına göre de kendini yenilemesi gereken bir kurumdur." dedi.

17.10.2014 18:28  Güncelleme: 20:26

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Cami mimarisi de dahil olmak üzere İslam bir estetik dinidir, sosyal kültür açısından barış dinidir, dolayısıyla İslam'ın herhangi bir şekilde yurt içinde veya yurt dışında şiddetle, terörle ilişkilendirilmesine karşı hepimiz tam bir seferberlik halinde hareket etmeliyiz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığındaki bilgilendirme toplantısının ardından Başkan Mehmet Görmez ile açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu, vatandaşların ve Başkan Görmez'in hac ibadetlerini tamamlayarak yurda döndüklerini hatırlatarak, haclarını tebrik etti, ibadetlerinin kabul olmasını diledi.

Bu haftanın Camiler Haftası olduğunu ve bu bağlamda haftanın temasının cami ve gençlik olarak belirlendiğini söyleyen Davutoğlu, görüşmede camilerle ilgili de istişarede bulunduklarını bildirdi. Görmez'in hükümetin kurulmasının ardından kendisini ziyaret ettiğini belirten Davutoğlu, kendisinin de bir iade-i ziyaret gerçekleştirdiğini dile getirdi.

Toplantıda dini hayat ve yapılan faaliyetler konusunda geniş kapsamlı bilgi alma imkanı bulduğunu anlatan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının neredeyse cumhuriyetle yaşıt en köklü kurumlardan biri olduğunu anımsattı. Davutoğlu, "Bu açıdan devletimizin, toplumsal hayatımızın kültürel sürekliliği, inanç özgürlüğü, inancımızın yaşanabilmesi ve son yıllarda özellikle artan uluslararası misyonuyla en temel kurumlarımızdan biridir" dedi.

Diyanetin bünyesinde hizmet veren personeliyle çok geniş bir kadro ile görevini ifa ettiğini dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu topraklarda, inancımızın, kültürümüzün ve temel değerlerimizin hayatiyetini devam ettirmesi sadece dini bir konu olmanın ötesinde aynı zamanda kültürel birlikteliğimizi, kültürel mevcudiyetimizi de ilgilendiren çok temel bir meseledir. Bu açıdan Anadolu'da Trakya'da asırlarca süre gelen temel insani değerlerimiz, ki birçok manevi öncüyle, Hazreti Mevlana'dan, Ahi Evran'a, Hacı Bayram-ı Veli'den Ebu Eyyub el-Ensari'ye kadar bu topraklara bir şekilde bu manevi özü vermiş şahsiyetlerin diktiği tohumlar bugünkü kültürümüzün de ana omurgasını teşkil etmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu çerçevede hem vatandaşlarımızın dini hizmetlerini yerine getirmesi açısından tanzim edici bir rolü vardır, kamu görevi rolü vardır, hem kültürel sürekliliği devam ettirmesi bakımından dini bilginin yaygınlaşması görevi vardır, hem yurt dışındaki vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın, gönüldaşlarımızın ve daha da uzak coğrafyalardaki dindaşlarımızla ilişkiler bağlamında yurt dışında yürüttüğü son derece asli görevler vardır, hem dini bilginin sağlıklı bir şekilde elde edilmesini temin edecek eğitim görevi vardır. Bu bakımdan Diyanet İşleri Başkanlığımız ilk kurulduğu dönemle kıyas edildiğinde aslında dünyadaki genel değişime ve küresel toplumun ihtiyaçlarına göre de kendini yenilemesi gereken bir kurumdur. Statik bir kurum değildir kesinlikle. Kesinlikle temel bazı itikadi esasları sadece yaymaya ve bunu korumaya yönelik bir kurum değildir. Uluslararası sistemdeki, uluslararası toplumdaki her bir değişimin etkilediği bir sosyal, kültürel, manevi ortam söz konusu ve Diyanet İşleri Başkanlığımızdan beklediğimiz temel görev bu etkiler çerçevesinde toplumumuzun ihtiyaçlarına cevap verilmesidir."

Davutoğlu, 1924'ten bu yana yürütülen birçok çalışmanın Diyanet İşleri Başkanlığının kendi içinde de reforme ede ede bugüne getirdiği çalışmalar olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"İlk defa iktidarımız döneminde 2010'da Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili kanuni düzenleme yapıldı, ancak bunun yanında da bütün bugün aldığım bilgiler de dünyadaki gelişmelerden gördüğümüz bu konularda hala ciddi bir yeniden yapılandırma ihtiyacı sözkonusu. Şimdi hem din görevlilerimizin görevlerini ifa ederken İslam'ın barış dini olduğu ve bu barış dini olma özellikleri itibarıyla da sosyal ahengin korunmasında temel değerlerin menşei, kaynağı olduğu gerçeğinden hareketle herkesi kuşatıcı, içselleştirici bir görev ifa etmeleri lazım. Bu anlamda dini hizmetler bağlamında, içeride de üzerinde durduk, atanmış din görevlisi kavramının yerine gönüllü görevini ifa eden ve aşkla görevini ifa eden, bir memur ya da bürokratik görevlinin ötesinde bu kültürel sürekliliği aşkla sağlayan bir din görevlisi anlayışının yerleşmesi önem taşıyor."

-"İslam bir estetik dinidir"

Cami mimarisinde sözkonusu olabilecek estetik boyutta zaaf niteliği taşıyan gelişmelerin önüne geçilmesi konusunun herkesin sosyal sorumluluğu olduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cami mimarisi de dahil olmak üzere İslam bir estetik dinidir, sosyal kültür açısından barış dinidir, dolayısıyla İslam'ın herhangi bir şekilde yurt içinde veya yurt dışında şiddetle, terörle ilişkilendirilmesine karşı hepimiz tam bir seferberlik halinde hareket etmeliyiz. İslam selam verme anından itibaren muhatabına her bir inananın 'Ben senden eminim sen de benden emin ol' selamını verdiği bir dindir. Mimari açıdan ise bir estetik dinidir, mimari kargaşanın sürdüğü herkesin istediği tarz bir mimari anlayışıyla, bina anlayışı mimari diyemeyeceğimiz şekilde sade bir şeyi inşa etmeye dayalı, bunların hepsini ele aldık."

Cami mimarisi konusunun sadece Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili olmadığını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerle de ilgili olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Ben bugün özellikle rica ettim Diyanet İşleri Başkanlığından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla da bunları konuşacağız, cami mimarisine bir estetik boyut kazandıracak bir denetim mekanizması kurma ihtiyacı var" dedi.

Camilerin devlet dairesi gibi belli saatlerde açılıp kapanan mekanlar olmaktan çıkarılıp sosyal işleri yoğun, toplumun her kesimine hitap eden bir niteliğe dönüşmesinin önem taşıdığını anlatan Davutoğlu, "Gençlerimizin, çocuklarımızın camilerde belli kurallara uyup uymama ötesinde camilere rahatlıkla girip çıkılabilen, rahatlıkla o sosyalleşmeyi gerçekleştirebildikleri mekanlar haline gelmesi konusunu ele aldık. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanımızın hassas tutumundan da çok etkilendiğimi, mütehassıs olduğumu da ifade etmek isterim" diye konuştu.

-"Bilgi anarşisi aslında dini şiddete yol açıyor"

Dini bilginin sağlam kaynaklardan elde edilmesinin öneminin özellikle son dönemlerde yaşanan gelişmelerle daha büyük bir önem ifade ettiğini söyleyen Davutoğlu, "Eğer bugün çok az bir dini bilgiyle insanlar dini konuda her türlü hükmü verebilecek konumda görmeleri gibi yanlış kanaat cereyan etmişse işte bu bilgi anarşisi aslında dini şiddete yol açıyor. Bilgide ortaya çıkan şiddet dini görünümlü veya algıda böyle ortaya çıkartabilen IŞİD benzeri yapılar ve diğer yapılarda toplumsal hayatımızda da İslam'ın dünyadaki algısını etkileyecek sonuçlar doğurabiliyor" dedi.

Toplantıda ilmihal kavramından başlayarak bu konuların nasıl ele alınması gerektiğini de paylaştıklarını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Dini hayat denince burada hiçbir mezhep ayrımı, din ayrımı gözetmeden bütün din ve mezheplerin, muharrem ayı var, Alevi kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın da bütün Sünniler ve diğer cemaatler gibi muharremi idrak etmeleri bağlamında da konuları ele aldık. Hiçbir ayrım gözetmeden herkesin kendi özgür iradesiyle dini anlayışını yaşayabilme hakkı insanlık onurunu ilgilendiren bir haktır. Bu anlamda o onurun korunması çerçevesinde de bütün din görevlilerimize Diyanet İşleri Başkanlığımıza içselleştirici, bütünleştirici ve birlikte ortak bir sosyal hayatı paylaşıcı bir çerçeve sunma ihtiyacı var. Biraz latifeyle ama gerçeği yansıttığını düşündüğüm için 'Türk İslamı, Arap İslamı, Afrika İslamı' gibi ayrımlar değil aslında İstanbul İslamı var, Medine İslamı var, bir çok kültürün bir arada yaşadığı İslam anlayışı ki kültürel çoğulculuğu da bünyesinde barındırır. Bir de böyle bir çoğulculuk anlayışına sahip olmadan gelişen dini telakkiler var ki maalesef alternatif veya farklı gördüğü her şeyi yok etmeye, tahrip etmeye dönük bir anlayış. Bu bazen farklı dinler, mezheplere mensup dini mekanların Irak'ta, Suriye'de görüldüğü gibi bombalanması, tahrip edilmesi şeklinde tecelli ediyor. Bazen hiç İslam'la uzlaşması mümkün olmayacak katliamlar şeklinde tecelli edebiliyor. Buna karşı İslam'ı bir barış dini olarak takdim etmek, korumak, yaymak başta Diyanet İşleri Başkanlığımız olmak üzere hepimizin görevidir."

- Ankara

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement