Demirtaş: Çağrıyı İyi Okumak Lazım
BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Diyarbakır'da Öcalan'ın okunan mektubuyla yaptığı çağrının içeriğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da Öcalan'ın okunan mektubuyla yaptığı çağrının içeriğine dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Yapılan çağrı önümüzde ki yıl seçimler için bir çağrı değil, önümüzdeki yüzyıllar için yapılmış bir çağrıdır BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da Öcalan'ın okunan mektubuyla yaptığı çağrının içeriğine dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Yapılan çağrı önümüzde ki yıl seçimler için bir çağrı değil, önümüzdeki yüzyıllar için yapılmış bir çağrıdır. Bu çağrının içeriği herkes tarafından doğru okunması hepimizin faydasınadır" dedi.
Partisinin TBMM'deki grup toplantısında ilk olarak Diyarbakır'da il ilçe yöneticilerinin bulunduğu 77 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin konuşarak, "Hükümetin uzun süredir denediği siyasi soykırım operasyonudur. BDP'nin iradesini kırma operasyonlarını kınıyorum. Son 3.5 yıldır hükümet ve destekleyen çevrelerin ısrarla uyguladıkları politikadan vazgeçmiş olurlar, diye umut ediyoruz. 14 Nisan 2009'dan bu yana. Çözüm ve barış sürecine destek verirken, partimizi hiçleştirme örgüt halkımıza yönelik operasyonların olacağını tahmin ediyorduk, şaşırtmadı. Eğer bu tür yaklaşımlar siyasi soykırım tasfiye operasyonları olarak sürecekse, içinde bulunduğumuz tartışma süreci başka aşamalara yol açacaktır. Herkesi, bir kez daha aklı başında sağduyulu davranmaya davet ediyorum" dedi.
Hükümeti bürokratları, emniyet yetkililerini bu doğrultuda uyarmasını isteyen Demirtaş, "Yargı değil, siyasi operasyondur. Nevruz sonrasında partimize dönük halk desteğini kırmaya yönelik. Bugün itibariyle arkadaşlarımızın serbest bırakılmalıdır" diyerek TBMM Uludere Alt Komisyon Raporu'nu şöyle değerlendirdi:
-ULUDERE-
"Yarın TBMM ilk Roboski raporunu oylayacak, ya kabul edecek ya kabul. Alt komisyonun raporunun hangi sonuçları ortaya çıkarıp çıkarmadığı izlendi. Alt komisyon öyle bir çalışma yürütmüş ki önemli bir kısmı raporun AKP propagandası hükümet propagandası gibi dizayn edilmiş. Sanki orada Roboski köylülerinin bulunması suçmuş, onun dışında da suçlu yokmuş gibi. Bu Meclis alt komisyonu mu Genelkurmay alt komisyonu olarak mı çalışmış belli değil. Vicdan işidir, vicdanını dinlemeyen milletvekili suç işlemiştir. Komisyon raporu bir suça ortak olmak dışında Bir şey değildir. Kürkçü, partimiz adına yeni başlayacak sürece hizmet edecek bir bakış açısıyla olaya yaklaşmalı ve Roboski katliamının karanlıkta kalmaması için çaba göstermiştir. Komisyondaki AKP çoğunluğu nedeniyle şerhler dikkate alınmadan düzenlenmiş yarın da oylanacak. Roboski katliamına yaklaşım ve trajedinin çözüm şekli, bu katliamda ulaşacak son aşama bu sürecin turnusol kağıdıdır. Ortada üstü örtülecek kapatılacak bir durum yoktur. Hangi olayı bugüne kadar kapatabildiniz, tarihteki hangi katliamın üstü örtülü. Roboski'yi örtmeye insan hakları diyen kendine bir komisyonun gücü yeter mi? Bütün partili milletvekillerine sesleniyor, kullanacağınız oy ya bu suça ortak olacağınızı ya da suçun parçası olmayacağınızı gösterecektir. Neyin nasıl olduğu gün gibi ortadayken, bu kadar aleniyken, sanki bilinmeyen bir güç, kime ait olmayan savaş uçaklarının gerçekleştirdiği katliam gibi hiç kimseye sorumluluk atfedilmeden hazırlanmış komisyon raporunu kimse içine sindirmemelidir. Umut ediyorum partinin değil, vicdanının sesini dinleyip raporu iade edecektir.
Bir ülkenin hükümeti savaş uçaklarının parçaladığı insanlardan özür dilemekten niye gocunur? Haklı olarak 'İsrali'in özür dilemesi önemlidir' dedik. Şimdi başka devletlerden biz bunu isterken kendi vatandaşlarımızdan nasıl esirgeriz. Hele hele helalleşmeden söz ettiğimiz, yeni bir süreci yaşamı tartıştığımız bu günlerde devlet adına bir özür neden çok görülür? Roboski böyle kapatılacaksa, tüm kimliklerin helalleşmesi kucaklaşması nasıl olacak. Böylesine yakın tarihte gerçekleşmiş katliama bile böyle yapılırsa tarihteki katliamlarla nasıl yüzleşeceğiz."
-NEVRUZ-
Diyarbakır'da gerçekleştirilen Nevruz kutlamalarının Ortadoğu'da gerçekleşmiş en büyük olduğunu hatırlatan Demirtaş, "Halkın nasıl bir heyecanla beklentiyle, meydanı hınca hınç doldurduğunu vicdanı barıştan yana olanlar anlamıştır. Mutlaka anlamayan anlamak istemeyenler vardır, hep olacaktır. Diyarbakır'da 2 milyon insan meydanları doldurur, herkesin bunu bir anlaması lazım. Orada yaşanan büyük halk referandumunun herkes tarafından iyi yorumlanması gerekir" diyerek şöyle devam etti:
"Orada bedava buzdolabı kanepe makarna dağıtılmıyordu. Barış özlemi özgürlük sevdası o kadar insanları biraraya getirdi. Öcalan'ın el yazısıyla gönderdiği mesajı dinlemek tarihe tanıklık etmek ve mesajın arkasında olduğunu ifade etmek için milyonlarca insanlar meydana çıkıyorsa sosyolojik açıdan büyük kayda değer bir gelişmedir. Şimdi bunun yerine işi magazinleştirmeye orada verilen mesajların üstünü örtmeye alışmak, bu sürece yapılan en büyük haksızlıktır. O meydanda ulunan herke, halkı gazeteci STÖ vs. heyecanla izledik. Neydi oradaki heyecan, binlerce yıldır kaderimizmiş gibi bize dayatılan karşılıklı olarak birini yıpratma, yok etme savaşma çatışma anlayışına karşı bir manifestoydu, herkesi heyecanlandıran buydu.
Onlarca medeniyet Mezapotamya ve Anadolu da şekillenmiştir. ve o toprakların kültüründe birbirine karşı saygı, birbirini kabullenme birarada yaşama kültürü vardır. Yapılan çağdıra belki de felsefik ideolojik olarak en büyük atıf köklerimizedir. Bizler çarpıtılmış tarih dayatılan ulus devlet ırkçı şöven anlayış nedeniyle tarihte hep böyle yaşanmış gibi böyle gelmiş böyle gider diye kabul ettik. Bazı mesajlar çarpıtılmaya çalışıldı bin yıllık İslam bayrağı altında hangi hukuk altında ise bugün de ona riayet etmeli mesajıydı, o hukukta zorlama asimilasyon inkar yoktur. O hukukun özü budur. Bin yıl önce Kürtler ve Türkler karşılaştığında Mezapotamya Anadolu topraklarını yurt edinip ilk kez temas kurduklarında o halkları birarada tutan şey İslamiyetti.
Bu tarihi gerçeğe atıf yapmak niye rahatsız ediyor bazı çevreleri. Köklerimizde bu var. Bunu anlamadan kimse kendisine Müslüman da diyemez. O hukukun gelişen ilişkinin temellerine gerekçe kurallarına atıf vardır. Şimdi bazıları ilk kez duymuş gibi feryat figan ediyor. Bu çevreler acaba ilk kez geçen hafta Cihangirde karışlaştığını mı düşünüyorlar? Tarihi altyapısı kültürü var. Yeniden hukuk şekillenecek ise bu çağrıdaki en önemli nokta budur ki geçmiş hatalara düşmeyelim.O toprakların binlerce yıllık kadim halklarından Ermenisi, Farsı, Türkmeni vs. Türkü Kürdü birada birbirine diline inancına kültürüne saygıyla yeni bir yönetim anlayışı yaşam inşa edebilirler mesajıdır. Mesajın temel en güçlü yanı budur. Önce birbirimizi öldürmeyi bırakalım. Bu toprakların bu medeniyetlerin gerçek yaşatıcıları ve temsilcileri olarak birbirimizi düşman olarak görmekten vazgeçelim. Biz bu halkın gerçek temsilcileriyiz. Herkes 'bu bizim kaderimiz mi?' diye düşünmeli Türk, Kürt, Alevi, Sünni düşman mı olacak? Aleviler Araplar düşman mı olacak? Böyle miydik tarihte. Herkes bir kendine sormalı. Bu iş klasik bir taktik siyaset işi değil. Yapılan çağrı önümüzde ki yıl seçimler için bir çağrı değil, önümüzdeki yüzyıllar için yapılmış bir çağrıdır. Bu çağrının içeriği herkes tarafından doğru okunması hepimizin faydasınadır."
-"GERİ DÖNÜŞÜN KAPILARINI AÇALIM MESAJIDIR"-
Ortadoğu'da taşlar yerinden oynayıp yeni dizayn süreci tartışıldığını söyleyen Demirtaş, Öcalan'ın mesajında "Kökeni bu topraklarda olan medeniyetler olarak elele verip kendi geleceğimizi kendimiz yaratmıyoruz. Klasik bir ateşkes taktik geri çekilmeden öte yüzlerce yıllık hatadan geri dönüşün kapılarını açalım mesajıdır" dedi. Bu mesajın "Yakın dönemin siyasi çekişmelerine, siyasi düşmanlıklarına, seçim ve partizan yarışlara kurban edilmeyecek kadar tarihsel bir mesaj olarak algılanması" gerektiğini sözlerine ekleyen Demirtaş, şöyle devam etti:
"Bunun gereğini yerine getirmek için BDP ve DTK olarak üstlendik. Sözün gereğini yerine getirme konusunda özverili davranacağız. Ne kadar tahrik etmeye çalışırlarsa çalışsınlar bu stratejik değişikliği anlatabilmek için politikamızı buna göre dizayn edeceğiz. Bütün bu ifade ettiklerimize karşı hükümet aynı ciddiyetle derinlikle yaklaşacak mı? Bilmiyoruz. Dil zihniyet yaklaşımını görmüş değiliz. Muhalefetin hali ortada. Bu kadar tarihsel bir dönüşüm tarihsel bir helalleşme birarada barış içinde bütün kültürlerin renklerin birarada yaşayacağı duyguyu 'nereden zayıflatırım?' diye elele verip provokasyon çağrısı yapanlar bu metni anlamaktan çok uzaktalar. Türk milliyetçisi islamcısı da Kürdü de Ermenisi de Arabı da bu ülkeni gerçeğidir. Bu gerçeği yok etme üzerine politika kurulamaz kurmamalıdır Zaten farlı kesimlerin birbirini ortadan kaldırma inancını kültürünü sınırlama anlayışı bu geleneği yaratıyor.
Devlet nasıl olacak diye soruyorlarmış. Devlet evet bahçeli olsun. Ama bu bahçede rengarenk çiçekler olsun devlet bahçesiz olması ama bu bahçede kan gözyaşı olmasın, bu bahçede Isparta'nın gülü de Hakkari'nin lalesi sümbülü de olsun. Biz önümüzdeki yüzyılları etkileyecek ve değiştirecek bir döneme tanıklık ederken öfkeyle kinle tahrikle konuşmayacağız. Çünkü değişim dönüşüm başladı halk bunu istiyor. Bu toprakların yerli halkları bunu istiyor. Bu diğer partilerin de sürece sahip çıkmasını parlamento dışındakilerin de doğru okunmasını istiyoruz."
-"ÇAKTIRMADAN, ŞÖYLE SINIRI GEÇİN İLE OLMAZ"-
Dönemin "Herkesin birbirine yüreğini açma zamanı" olduğunu ifade eden Demirtaş, yaklaşımların "Bu noktaya ulaştıktan sonra parlamento ve hükümet bu işin yasal tedbirlerini alırsa kalıcı olur. Bu sürecin akamete uğramaması için sürecin sağlıklı yürümesi için alınması gereken yasal idari tedbirlerin ne olduğunu anlatıyoruz. Bu konuda çok sayıda yasa teklifimiz vardır. Tarihi bir sorunun, isyanın bitişini konuşuyoruz" dedi.
Parlamento ve hükümeti bu meseleye yaklaşımını, "Çaktırmadan şöyle geçin sınır dışına çıkın, ben görmezden geleyim" olamayacağını vurgulayan Demirtaş, "Bu kadar üstünkörü bir yaklaşım olabilir mi? Parlamento bu ülkenin en önemli sorununa duyarsız mı kalacak? Gece gündüz aciliyeti olmayan bir sürü yasa çıkaran parlamento bu tarihi sorunu konuşmaktan bununla ilgili yasal tedbiri almaktan imtina mı edecek? Parlamentonun da üzerine düşenler vardır. Hükümetin de muhalefetin de" diyerek şunları söyledi:
"Başka ülke deneyimleri var. başka ülkelerde benzer sorunlar çözülürken birebir aynı olmasa da parlamento komisyonlar kurmuştur barış komisyonları vs. bizim parlamentomuz böylesine tarihi helalleşme ve çözüm sürecine sırtını dönerek tarihsel rolünü oynayamaz. Birlikte bu sürecin altına gövdemizi koyduk diyorsak herkesin bu konuda akılcı mantıklı düşünmesi gerekir.
Geri çekilme meselesi önemli bir tartışma. Sadece geri çekilenlerle ilgili değil süreci yönetenlerle ilgili yasal güvenceye ihtiyaç vardır. Hangi hukuka dayanarak bu çalışmayı yapıyoruz açıklığa kavuşturulması lazım. Bunlar aynı zamanda parlamentonun Türkiye'ye sunacağı barış iradesidir. BDP'nin dayatmasından öte bu ortaya koyduğumuz tartışmadır.
Bizim sunduğumuz akil insan listesi yoktur. Mutlaka olacaktır ama sunulmuş bir isim yoktur. Bizler bu çalışmayı yürütecek komisyonun bütün toplumun vicdanını temsil eden örgütsel olarak da sahada çaba sarfetme konusunda liyakate sahip olmasını istiyoruz. Bu komisyon yasayla mı olur yasa olmadan sivil inisiyatif olarak mı ortaya çıkar bunu iyi tartışmak gerekir. Çünkü yakın zamanda MİT müsteşarının başına gelenleri biliyoruz.
Kamuoyundan destek var evet hiçbir savcı harekete geçmedi ama harekete geçmeyeceğinin garantisi yok. Başka formüller de olabilir ama 'Çaktırmadan yürütün biz hükümet olarak görmezden geleceğiz' şeklinde bir yaklaşım olamaz. Diyelim ki çekilme başladı Başbakanın sözü güvence kabul edilerek. Örneğin Şırnak'ta geçiş yapan PKK'lı gruba operasyon yapılsa çatışmada askerler ve PKK'lılar yaşamını yitirse, orada operasyon yapan askere ne diyeceksiniz 'suç mu işledin' diyeceksiniz? Askerler dese ki 'onlar bize saldırı hazırlığı içindeydi'. Ortam bu kadar provokasyona açık bırakılabilir mi? Geri çekilenin de, güvenceye ihtiyacı olacaktır. Bu güvence tek başına hukuki korumadan öte toplumsal güvencedir. Parlamento ve hükümet bunu yapmakla barışın ne kadar arkasında durduğunun garantisini vermiş olacak."
-"AKİL KADINLAR OLSUN"-
Bu arada sorunun çözümü için kurulması planlanan Akil Adamlar Komisyonu içinde "Akil Kadınlar Komisyonu" olsun diyen Demirtaş, "Hakikatler komisyonu önerirken de bu noktaya atıfta bulunuyoruz. Toplumsal helalleşmedir bu geçmişle yüzleşmek kimseye verilen bir taviz değil geleceğe güvenle bakabilmenin yoludur. Bu psikolojik harekat değil gerçeklerin topluma anlatılmasıdır. Şehit aileleri, cumartesi anneleri hepsinin temsili sağlanmalıdır" dedi. - Ankara