İstanbul Finans Zirvesi
İstanbul Valisi Vasip Şahin, "Dünyanın herhangi bir metropolü ne kadar terör tehdidiyle karşı karşıyaysa, İstanbul da ancak o kadar karşı karşıya, algıda oluşan risk kadar büyük bir riske sahip değil. 2015 yılında İstanbul'da bir önceki yıla göre yüzde 9 asayiş olaylarında azalma görüldü.
İstanbul Valisi Vasip Şahin, "Dünyanın herhangi bir metropolü ne kadar terör tehdidiyle karşı karşıyaysa, İstanbul da ancak o kadar karşı karşıya, algıda oluşan risk kadar büyük bir riske sahip değil. 2015 yılında İstanbul'da bir önceki yıla göre yüzde 9 asayiş olaylarında azalma görüldü." dedi.
Başbakanlık himayelerinde düzenlenen "7'nci İstanbul Finans Zirvesi (Istanbul Finance Summit - IFS)", Fetullahçı Terör Örgütü nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi ve sonrasına ait görsellerin yer aldığı fotoğraf gösterimi ile başladı.
Açılışta konuşan İstanbul Valisi Vasip Şahin, bir çok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapan İstanbul'un global bir şehir olduğunun altını çizerek, kenti "Tarih boyunca hoşgörünün ve birbirine saygının hakim olduğu şehir" olarak nitelendirdi.
Zirvenin "Jeopolitik Riskler ve Finans" ana temasına atıfta bulunan Şahin, jeopolitik riskler kapsamında ilk akla gelen güvenlik başlığına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, "İstanbul içinde bulunduğu coğrafya itibarıyla riskli bir alanda gözükse de, aslında terörün globalleşmesi, bütün dünyayı tehdit ediyor olması, İstanbul'u da diğer şehirlerden daha fazla riskli şekilde görmekten muaf tutuyor." ifadelerini kullandı.
Şahin, dünyanın herhangi bir metropolü ne kadar terör tehdidiyle karşı karşıyaysa, İstanbul'un da ancak o kadar karşı karşıya olduğunu belirterek, yakın coğrafyadaki huzursuzluklar İstanbul'u biraz daha riskli gösterse de, kentin yaşanan olaylara bakıldığında algıda oluşan risk kadar büyük bir riske sahip olmadığını söyledi.
Buna rağmen, şehri yönetenlerin riski en yüksek seviyede algılayıp, tedbirleri de ona göre aldığına işaret eden Şahin, şunları kaydetti:
"Gerek istihbarat, gerek fiziki güvenlik tedbirleri noktasında bugün dünyada herhalde en fazla gayret eden, en fazla emek veren polis teşkilatı, güvenlik teşkilatı İstanbul'da ve Türkiye'de görev yapıyor. Genel asayiş noktasında güvenlik konusunu ele aldığımızda, 2015 yılında İstanbul'da bir önceki yıla göre yüzde 9 asayiş olaylarında azalma görüldü.
Genel metropol karşılaştırmalarında da asayiş noktasında İstanbul en güvenli kentler arasında. Hırsızlık, kapkaç, insan öldürme ve diğer genel suçlar ortalamasına baktığımızda İstanbul, dünyanın bu anlamda en güvenilir metropollerinden biri. İstanbul günlük 16-17 milyon yaşayan nüfusu, hareketli nüfusu ile birlikte de yaklaşık günlük 20 milyon nüfusa ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla bu şehirde güvenlik ve trafik noktasında bir takım ek tedbirler almak icap ediyor ve biz bunları sonuna kadar alıyoruz, şehrimize güveniyoruz, misafirlerimizin de bu konuda güven içinde olmalarını temenni ediyorum."
Vali Şahin, İstanbul'un aynı zamanda bölgenin en önemli finans ve ticaret merkezlerinden biri olduğuna vurgu yaparak, "Bütün yatırımcılarımızı İstanbul'un sunduğu imkan ve fırsatlardan istifade etmeye davet ediyoruz. Üçüncü Havalimanından sonra yatırımcılar için cazibesini daha da artıracak. Kentin yükselme yürüyüşüne yeni başladığı da düşünülebilir. Biz valilik olarak yapılacak her türlü yatırımın yanında olduk, olmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
-"Sağlam, iyi eğitimli bir orta sınıfı var, Türkiye bir sanayi üssü gibi"
Zirve kapsamında düzenlenen, moderatörlüğünü LBV Varlık Yönetimi Başkan ve Başekonomisti Cornelia Meyer'in yaptığı mülakatta konuşan Royal Dutch Shell eski Başkan ve eski CEO'su Sir Mark Moody-Stuart ise, Türkiye'nin yatırım çekebilmesi ve ekonomik kalkınmasını gerçekleştirebilmesi için neler yapması gerektiğinden bahsetti.
Türkiye'nin çok güçlü bir pozisyonda olduğunu belirten Moody-Stuart, "Sağlam, iyi eğitimli bir orta sınıf var ve Türkiye bir sanayi üssü gibi. Teknoloji açısından uygulanabilir, sofistike bir noktada. Mali disiplin sağlanıyor, sağlam bir bankacılık sistemi var ve çok sağlam altyapı yatırımları bulunuyor." dedi.
Moody-Stuart, turizm açısından Türkiye'nin harika bir ülke olduğunu dile getirerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Neden bir insan buraya gelmesin ki? Büyüyen bir ekonomi, iş gücü iyi, hukukun üstünlüğü var. Türkiye'nin bulunduğu konuma hem bir avantaj olarak, hem dezavantaj olarak bakabilirsiniz. Bir yatırım noktası olarak, endüstriye, arz piyasalarına yatırım yapıp, buradan Avrupa'ya arz yapabilirsiniz. Bu ülke İran'a, Irak'a, Rusya'ya, Türk Cumhuriyetlerine bağlı ve bu bağlantılarda finans ve endüstri noktasında ortaya çıkıyor.
Bunlar bir zafiyet de getiriyor. Dünyanın çok da huzur ve barış noktası değil burası maalesef. Bu Türkiye'nin suçu değil. Türkiye'nin etrafındaki diğer unsurların yaptığı işlerden dolayı benim ülkemin de bunda payı var. Yapılacak en önemli işlerden biri turizm. Türkiye'nin neye benzediğini, siz gazetelerden öğrenemezsiniz, oraya giden turistlerden öğrenirsiniz, güven yaratma noktasında turizm çok önemli. Hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı, açıklık, şeffaflık, öngörülebilirlik, bunların hepsi çok önemli."
Türkiye'de siyasetin rolü ile iş dünyasının rolünün birbirinden ayrılması gerektiğini belirten Moody-Stuart, her iki tarafında kendine ait sorumlulukları olduğunu, iş dünyasının bir şekilde siyasilerle iletişim kurarak veya bağış yaparak kendilerine bir yer edinmemeleri gerektiğinin altını çizdi.
Moody-Stuart, Türkiye'ye gelecek yabancı yatırımcının nerede durması gerektiğinin önemine işaret ederek, "İş dünyasından gelen bir insan olarak, Türkiye'nin komşuları ile ilgili durumu ile ilgili bir öneri vermem kolay değil. Türkiye, Rusya, İran, Suriye, Suudi Arabistan ve ABD, bunların her birinin bölgede kendilerine ait amaçları var ve aralarında da bir anlaşma yok ve hepsi her noktada da bir araya gelemiyorlar. Farklı amaçları, farklı hedefleri olan ülkelerinde hiçbir zaman için her konuda anlaşabilmeleri mümkün değil. Umarım ki hükümet bu dengeyi kurmakta başarılı olacaktır." ifadelerini kullandı.
-"Brexit'e kişisel olarak karşıyım,sürpriz oldu, keşke çıkış olmasaydı"
Bütün ekonomilerde firmaların sağlam yönetişime, şeffaflığa, öngörülebilirliğe önem vermesi gerektiğini söyleyen Moody-Stuart, Birleşmiş Milletlerin (BM) Global Compact inisiyatifi kapsamında Türkiye'nin aktif şekilde katılımcı olduğunu, BM Küresel İlkeler Sözleşmesinin Türkiye'de aktif şekilde uygulandığını, bu uygulamaların da çok önemli olduğunu aktardı.
Konuşmasında Suudi Arabistan ekonomisinde son yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunan Moody-Stuart, ülkede yapılması gereken değişimleri önemli ve hırslı bir değişim olarak nitelendirerek, ülkede hala bir takım sıkıntıların olduğunu, ülkenin deneyimli ve nitelikli istihdam yaratma konusunda Türkiye gibi ülkelerden destek alabileceğini söyledi.
Moody-Stuart, katılımcıların sorularını da yanıtladı. Ülkesinde alınan Brexit kararına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Stuart, "Ben Brexit'e kişisel olarak karşıyım, bana da sürpriz oldu. Ama halk böyle oy verdi. İyi bir kampanya değildi, kirli bir kampanyaydı, çünkü içerisinde çok sayıda yalan vardı. Şu an aynı referandum olsa yine aynı karar çıkar, olumsuz bir etkisi olmadığı düşünülüyor ama konuştuğumuz ekonomik etkileri orta vadede anlaşılacak etkiler. Keşke çıkış olmasaydı ama oldu. En kötü tahminler henüz daha ortaya çıkmadı. İnsanlarda 'Gökyüzü başımıza çökmedi, hiçbir şey olmayacak' düşüncesi var ama bu yanıltıcı olabilir. Ekonomik etki olacak ve bu etki orta vadede olacak. Brexit geri dönüşü mümkün olan bir şey değil. Britanya için konforlu bir zemin değil, tehlikeli bir durum var." yanıtını verdi.
-"Petrolde önümüzdeki 4-5 yıllık bir dönem içerisinde artışlar olabilir"
Kendisine ham petrol fiyatlarında 120 dolarlardan 35 dolarlara kadar yaşanan düşüşün ve bu büyük farkın nedeni sorulan Moody-Stuart, petrol fiyatlarına sadece bir aptalın tahmin yapabileceğini belirterek, bunun zor bir mesele olduğunu söyledi.
Royal Dutch Shell eski Başkan ve eski CEO'su Moody-Stuart, fiyatlardaki düşüş hakkında çok şeyin yazılıp çizildiğini, komplo teorileri bulunduğunu anımsatarak, şu yanıtı verdi:
"Benim gördüğüm esasında nispeten normal bir emtia ekonomisine geri dönüş. Normal emtia ekonomisi ve madencilikte veya tarımda en düşük maliyetli üretici piyasayı domine eder ve fiyat aşağı indiğinde yüksek maliyetle üretenler kapatır, düşük maliyetle üretenler üretmeye devam ederler. Petrol piyasasında göreceğimiz de bu. 40-50 sene boyunca öyle bir petrol fiyatı gördük ki, yapay olarak OPEC tarafından yüksek tutulmuş fiyatlardı bunlar. Yüksek maliyetli üretim yapanlar bu sayede pazara girebildiler. Yeni yatırımların yapılması için bu artışa ihtiyacımız vardı ama bu dönemin sona erdiğini düşünüyorum artık.
Düşük petrol fiyatları göreceğimiz anlamına da gelmesin bu. Çünkü halihazırda fiyattaki düşmeden dolayı çok fazla yatırım yapılmıyor. Büyük firmaların on milyarca dolarlık proje yatırımları iptal oldu ve dolayısıyla 4-5 yıllık bir dönem içerisinde artışlar, yükselişler olabilir. Düşüşü normal fiyatlara dönüş olarak görüyorum, tedrici olarak da yükseleceğini düşünüyorum."