Uluslararası İşverenler Örgütü (IOE) Genel Başkanı Erol Kiresepi, "Y kuşağının yüzde 60'ından fazlası 7 aylık çalışma süresinin iş yerine sadakat için yeterli olduğunu düşünüyor. Çalışma ilişkileri değiştikçe yalnızca şirketlerin değil yasal düzenlemelerin de değişmesi gerekiyor." dedi.
Kiresepi, Memur-Sen tarafından Genel Merkez binasında düzenlenen "İşin Geleceği, Tehditler ve Fırsatlar" konulu uluslararası konferansta konuştu.
Sosyal diyalog ve toplu iş ilişkileri konularının işveren, işçi ve memur örgütleri açısından kritik önemde olduğunu belirten Kiresepi, "Çalışma yaşamının geleceğine dair uyum sağlamak zorunda olduğumuz büyük değişiklikler, sosyal diyaloğu ve taraflar arasındaki etkileşimi çok daha önemli bir hale getirecektir." ifadelerini kullandı.
İşveren, işçi ve memur örgütlerinin güncel kalmak için çalışma hayatındaki değişimlere ayak uydurması gerektiğini vurgulayan Kiresepi, yeni iş biçimlerinin örgütlerin faaliyetlerinin değişmesine yol açacağını kaydetti.
Kiresepi, ekonominin büyümesinin, çalışanların gereken becerilerle donatılabilmesine bağlı olduğunu dile getirdi ve mesleki yeterlilik kazandırma mekanizmalarına önem verilmesini istedi.
Geleceğin iş gücü piyasası için mesleki becerileri öğreten eğitim sistemlerine ihtiyaç olduğunu belirten Kiresepi, "Özellikle matematik, bilim, teknoloji ve mühendislik gibi temel yetkinliklerin yanı sıra yaratıcılık, esnek düşünme, kıyaslama, liderlik ve pratik zeka gibi sosyal ve davranışsal becerilerin de düzgün biçimde öğretileceği sistemlere ihtiyacımız var." diye konuştu.
Çalışanların yüzde 65'inden fazlasının gelecek 3-5 yıl içinde akıllı makinelerle çalışacaklarına dikkati çeken Kiresepi, işçi, memur ve işveren sendikalarının bu güçlüklere karşı alınacak önlemlerdeki önemine işaret etti.
Çalışanların algısının her geçen gün değiştiğini vurgulayan Kiresepi, şöyle konuştu:
"Y kuşağının yüzde 60'ından fazlası 7 aylık çalışma süresinin iş yerine sadakat için yeterli olduğunu düşünüyor. Çalışma ilişkileri değiştikçe yalnızca şirketlerin değil yasal düzenlemelerin de değişmesi gerekiyor. Yeni çalışma biçimlerine yasal düzenlemelerinde yer vermeyen ülkelerde, istihdam yaratma konusunda eksiklikler gözlenecek ya da istihdam, kayıt dışı sektöre kayacaktır. Yalnızca kalıcı iş gücü piyasasına adaptasyon sağlayan ülkeler ileri düzeyde dijitalleşmiş ve küreselleşmiş piyasalarda ayakta kalabilecek ve kapsayıcı bir iş gücü piyasası yaratabilecektir."
Kiresepi, sosyal koruma ile diğer kamu ve özel emeklilik programlarının, özellikle sürekli iş değiştirenler için daha destekleyici hale getirilmesinin önemini vurguladı.
"Toplumlar çatışmalar nedeniyle derin bölünmeler yaşıyor"
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Direktörü Numan Özcan da programa katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, konferansı düzenleyen Memur-Sen'e teşekkür etti.
Özcan, birçok toplumun savaş ve çatışmalar nedeniyle derin ekonomik ve sosyal bölünmeler yaşadığına dikkati çekerek, "Toplumlarda meydana gelen değişimlerin iş dünyasına etkilerini anlamak için ILO'nun 100'üncü yılını 'işin geleceği' konusuna ayırdık." dedi.
ILO'nun, ocak ayında "Çalışma Yaşamının Geleceği Küresel Komisyonu Raporu"nu yayımlandığını hatırlatan Özcan, rapor sonuçları doğrultusunda belirlenecek uygulamaların, işverenler ile sendikaların yapacağı görüşmelere bağlı olduğunu kaydetti.
Özcan, gelecekte daha iyi bir iş hayatının oluşturulmasında birlikte çalışılmasının önemine işaret ederek, bu gibi programların, mevcut sorunların ele alınması ve tavsiyelerin sunulması için fırsat sunduğunu ifade etti.
"Uluslararası sendikal hareketin dayanışmasını güçlendirmesini istiyoruz"
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ise işin geleceğini, iş yeri tanımını, üretim sistemindeki değişimi dikkate alarak Türkiye ve dünyadaki emek hareketini daha ileriye taşımak için azim ve kararlılıkla mücadele ettiklerini söyledi.
Türkiye'de emek hareketinin, bu konuda önemli bir süreci yaşadığını belirten Arslan, yapılan birçok yasal düzenlemeyle Türkiye emek hareketinde, işçilerin ve kamu görevlerinin gücünün her geçen gün arttığını dile getirdi.
ILO'nun, 100. kuruluş yıl dönümünü kutladığını anımsatan Arslan, şöyle konuştu:
"Gerek emek hareketi gerekse de çalışma hayatının geleceğiyle ilgili ILO'dan beklentilerimiz çok büyük. Türkiye, ILO sözleşmelerinde önemli bir eşiği geçmiştir ama hala yapılması gereken, imzalanması gereken sözleşmeler var. Biz Türkiye'nin gücüne ve potansiyeline inanıyoruz. Zor bir coğrafyada bulunmamıza ve zor bir dönemden geçmemize rağmen, 3 milyon 600 bin Suriyeli kardeşimizi misafir etmemize rağmen, uluslararası güçlerin finansal saldırılarına rağmen, bu ülke ayakları üzerinde dimdik durmaya devam etmekte, gücünün ve potansiyelinin farkında olarak mücadelesini sürdürmektedir. Türkiye'nin bir konfederasyonu olarak umutlarımızı kaybetmeden, hayallerimizden vazgeçmeden azim ve kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz."
Arslan, bütün dünyada emek hareketi dayanışmasının günümüzde ne kadar önemli olduğunun farkında olduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Onun için uluslararası sendikal hareketin de dayanışmasını güçlendirmesini istiyoruz. Aynı zamanda birinci hedefimiz de örgütlenme olmalı. Emek hareketinin sermayeye karşı gücünü tahkim etmenin yolu örgütlenmekten geçiyor. Örgütlülüğümüzü artırarak, mücadele gücümüzü tahkim ederek, bütün sorunlara karşı yılmadan mücadele ederek geleceği birlikte inşa edeceğimize inanıyoruz. Onun için yeni sistemde sendikal hareketin yeniden inşası konusunda attığımız adımları temellendiriyoruz ve bunun üzerine inşa edeceğiz."
Son Dakika › Güncel › İşin Geleceği, Tehditler ve Fırsatlar' Konferansı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?