Ronnie O'Sullivan ile koşma tutkusu ve dengeli beslenmeye dair - Son Dakika
Spor

Ronnie O'Sullivan ile koşma tutkusu ve dengeli beslenmeye dair

Ronnie O\'Sullivan ile koşma tutkusu ve dengeli beslenmeye dair

Ronnie O’Sullivan, koşuyla ilgilenmiyor.

09.04.2020 12:05

Ronnie O’Sullivan, koşuyla ilgilenmiyor. “Roket” snooker toplarını hedefe göndermeyi seviyor: Hızlı ve acımasız.

“Altı buçuk dakikada bir mil hızla ormanda tepeleri tırmanmak ve inmek gibi bir his yok.” diyor. “Güne başlamak için harika bir yol. Bu, benim için, uygun bir koşu.”

O’Sullivan’ın bugün koşmaktan bahsettiğini duyunca çocukken bunu bir angarya olarak gördüğünü hayal etmek zor. Ancak babası Ronnie Sr., ona çocukken koşması gerektiğini söylüyordu.

Alev almış bir Neil Robertson'ın portresi

"O'Sullivan şampiyonluğun en büyük favorisi"

#1 "Ya..." | Svetislav Pesic& Sarunas Jasikevicius: Ya anlaşabilselerdi?

“Beni dışarıya çıkmam için zorluyordu,” diyor O’Sullivan. “’15 yaşındayken okulu bırakabilirsin fakat formda kalmalısın. Sağlıklı beden, sağlıklı zihin.’ diyordu. Koşmaktan hiç zevk almazdım ama bunun daha iyi bilardo oynamamı sağladığını fark ettim. Ve bu konuda daha iyi olmak istediğim için koşmaya devam ettim.”

Fakat babası cinayet nedeniyle hapse girdiğinde O’Sullivan, koşmayı bıraktı ve 20 yaşındayken 95 kiloya çıkmıştı, bel ölçüsü 93 santimetreydi. Koşu, ilk başlarda kilo verme yolu olarak hayatına geri döndü fakat yıllar ilerledikçe bundan çok daha fazlası oldu.

“Koşu, benim için önemli olan şeyleri, ailemi, ilişkilerimi ve snooker’ımı, korudu, daha istikrarlı hâle getirdi. Koşu hakkında bu kadar karamsar olmadığımı fark ettim, kendimden nefret etmiyordum. Koşmak kendim hakkında çok daha iyi hissetmemi sağlıyor ki bu, çevremde bulunan herkes için iyi.”

Koşu birçok yönden O’Sullivan’ın yeni bağımlılığı oldu. 2013’te yayımladığı otobiyografisinde koşmayı, “O benim dinim, inanç sistemim.” diye nitelendiriyordu. Koşu, o zamana kadar onun hayatının büyük bir bölümünü kaplayan içki ve uyuşturucuların yerini aldı. Woodford Green adında yerel bir koşu kulübüne katıldı ve çılgın gibi antrenman yapmaya ve yarışmaya başladı. Dört yıl sonra, 2008’de, 73 killoya kadar düştü ve 10 kilometreyi 34 dakika 54 saniyede koşuyordu. Herkesin standartlarına göre, “uygun koşu”.

On yılda birkaç sakatlık yaşandı ve O’Sullivan, artık o kadar da hızlı koşmuyor. “Muhtemelen beş kilometreyi 20 dakikada koşabilirim.” diyor merak dolu yüz ifadesiyle. Fiziksel, zihinsel ve profesyonel olarak harika bir yerde.

Görüşmemizden iki gün önce, ikinci favori sporunda yine dünya bir numarası olmuştu: Snooker. Bunu başaran en yaşlı oyuncu, 44 yaşında, ve bu konudaki uzun ömürlülüğünü düzenli koşmaya ve beslenmedeki yeni yaklaşıma bağlıyor.

Beslenme uzmanı Rhiannon Lambert’le birlikte yazdığı yeni kitabı, “Top of Your Game: Eating for Mind and Body”de sağlıklı tarifler, koşu ve genel hayattan bahsediyor.

O’Sullivan birçok yönden sağlıklı beslenme hareketi için bir marka değeri. Bütün gece boyunca 15 bardak Guinnes içenler (diğer şeylerin yanı sıra) için ılımlılık, kişisel bakım ve sağlıklı yaşam, kolayca yapılabilecek şeyler değil.

Yol boyunca bazı gurme yorumları yaptığını söylemek mümkün. “Annem Sicilyalı olduğu için her zaman iyi şeyler yedim,” diyor O’Sullivan. “Bu yüzden tazı ürünler ve sağlıklı, iyi yemekler tüketmeye alışmıştım. En büyük problemim ise her zaman çok fazla yemem oldu.”

Örneğin, eğer birisi O’Sullivan’a zeytinlerin sağlıklı olduğunu söylüyorsa o, bir oturuşta 30 tane zeytin yiyebilir. Yüksek yağlı düşük karbonhidratlı bir diyet uyguladığı zaman ise bir oturuşta iki avokado yemişti. “Beni yanlış anlamayın, avokado severim,” diyor. “Ama günde yalnızca yarım avokado yemem gerekiyor.”

O’Sullivan, Eylül 2017’de fiziksel ve zihinsel refahı ile, “duvara çarptığını” söylüyor. Aşırı egzersiz yapmasına rağmen çok kiloluydu ve sonuç olarak yine acı çekiyordu, snooker da dâhil olmak üzere.

“Kötü oynuyordum çünkü her zaman yorgundum. Beynimin maç sırasında iyi bir şekilde çalışması için doğru karbonhidratlara ihtiyaç duyduğunu fark etmeden karbonhidrat içermeyen bir diyet uyguluyordum.”

O zaman O’Sullivan, Lambert ile çalışmaya başladı. Birlikte onun porsiyonlarını düzenlediler ve bazı gıdaları bırakıp yenilerine başladılar. Sürpriz bir sonuç oldu, diyor.

“Diyetimi tamamen değiştirerek son iki yılda 12 kilo verdim ve hayatımda hiçbir zaman bu kadar enerjik hissetmedim. Beslenme benim için büyük bir fark yarattı. Rekabetçi bir şekilde koşmayı bıraktığımda bazı kötü alışkanlıklarım geri döndü. Koşmak ile dengeli beslenmenin formda kalmak için eşit etkide olduğunu fark etmemiştim. Bunun için başka bir yol olduğunu gördüm: Doğru beslendiğim sürece eskisi gibi koşmak zorunda değilim.”

Elinde bir isteka ile O’Sullivan, bir fenomen. Kupalar, beş Dünya Kupası, yedi Masters, yedi İngiltere Kupası, hikâyenin yalnızca yarısını anlatıyor. Çünkü O’Sullivan’ın kaç kupa kazandığı, 36 ve devam ediyor, değil onları nasıl kazandığı, onu ayıran şey. “Roket”i tam akışında izlemek bir güzellik meselesidir. O, baizenin Picasso’su veya belki de kumaşın Kipchoge’u gibidir.

Ayaklarında bir çift koşu ayakkabısı olan O’Sullivan iyi ama harika değil. Bir zamanlar Güney Kros Şampiyonası’nı 189. bitirmişti ve Essex’te yerel ölçekli bir 10 kilometre koşusunu kazanıp haftalık atletizm sayfalarına girmişti.

Yine de kros yarışlarında ayak bileklerine kadar uzanan baizeler onun bir parçasıydı. O’Sullivan artık nesilden nesile geçen bir dâhi değil, tabii bütün beklentiler ile. O yalnızca başka bir bitkin, kusurlu bir koşucu.

“Elinden geleni yapmak için çok çalışması gereken yeteneksiz koşuculardan biri olmak zorunda kalacağımı her zaman biliyordum,” diyor. “Beni yanlış anlama, ne yaparsam yapayım, önde olmayı seviyorum. Ama koşarken benim kazanmamı beklemediklerini biliyorum. Kazananlara bakar ve, ‘Onlar gibi olmak harika olurdu.’ diye düşünürdüm. Ama asla o kadar iyi olamayacağımı biliyordum çünkü bunu çocukken hiç ciddiye almadım.”

“Koşu bana cesaretimin, kararlılığımın ve kısa yolları kullanmaktan mutlu olmadığımı öğretti,” diyor. “Eğer kendinizi iyi bir koşucu olarak görmek istiyorsanız, yetenek yığınınızın olmasına gerek yok. Dürüst olmam gerekirse haftada 80-100 kilometre koşarsanız, birkaç kez piste çıkıp antrenman yaparsanız, üç çeyrek maraton veya 10 kilometre koşabilirsiniz.”

2009’da O’Sullivan’dan spor önceliklerini sıralamasını istemiş olsaydınız, başka bir Dünya kupası kazanmak, memleketi Essex’i bir kros yarışında temsil etme arzusunun ardında kalmış olabilirdi.

“Koşu bir süre zirvede yer alıyordu, itiraf edeceğim,” Ama umursamadım çünkü koşmak iyi bir şey. Böyle şeylerin ilk sırada olması sorun değil. Her neyse, başka ne yapacaksın ki, oturup şişmanlayacak mısın?”

Günümüzde çömlekçilik, O’Sullivan’ın önceliği. Ancak o, bir turnuva öncesi zihniyle baş başa kalmak istediği zamanlar için bir çift koşu ayakkabısı alıp yerel koşu organizasyonlarına katılmaya hâlen daha hazır hissediyor.

“İyi olduğum zamanlarda yerel koşu kulübüne katılırım ve 8-12 kilometre koşarım,” diyor. “Son üç veya dört yıldır koşu düzenim biraz tepetaklak oldu bu nedenle çok fazla insanla tanışamıyorum çünkü onları yavaş atlatmak istemiyorum. Sadece dışarı çıkıyorum ve 7:30 dakikada bir kilometre koşarak kendi düzenimi yaratıyorum. Bu, şu an için yeterli.”

O’Sullivan’ın koşusunun büyük bir kısmı yolda geçiyor fakat o, Epping ormanının parkurlarında koşmaktan büyük keyif alıyor. Ve snooker onu birçok kez milyoner yapmış olsa da iş koşmaya geldiğinde her şeyi basit tutmayı seviyor.

“Ormanın içinde koşmayı seviyorum,” diyor. “Her şey insanlardan, arabalardan, dumanlardan uzaklaşmakla ilgili. Bir keresinde yaklaşık yarım saat boyunca kulaklık takarak koştum ama sonrasında onların beni öldürdüğünü fark edip ormana attım; dışarıda olmanın güzelliği, teknolojiden uzak kalabilmenizdir.”

Kısa mesafelerdeki etkileyici zamanları göz önüne alındığında O’Sullivan’ın maraton koşmadığını öğrenmek belki de şaşırtıcı gelebilir. Bir keresinde kulüp arkadaşları ona yarı maratonu iyi bir zamanla bitirdiğini söyledi fakat sakatlıklar ve yoğun bir program daima araya giriyordu. Peki bu, gelecekte yapmak istediği bir şey mi?

“Kesinlikle bir maraton koşmak isterdim. Hâlâ snooker için rekabet ederken kilometrelerce antrenman yapmak benim için zor çünkü bu zamanla bir saplantıya dönüşecek. Üç veya dört yıl daha snooker oynayacağım, buna öncelik vermeliyim. Ama işler yolunda giderse 50 yaşımda bile olsam üç çeyrek maratonu koşmayı düşüneceğim.”

O’Sullivan bacakları elverdiği sürece koşmaya devam etmek istediğini biliyor. “Kulüpte 60’larında ve 70’lerinde olan insanlara bakıyorum ve onlar bunu hâlen daha yapıyorlar. Onlara bakıyorum ve çok sağlıklı görünüyorlar, o yaşlarda böyle olmak istiyorum. Açıkçası elimden geldiği sürece koşmak istiyorum ve koşamazsam muhtemelen koşu konusunda bir koçluk rozeti alırım.”

Ronnie O’Sullivan, bir koşu antrenörü mü? Onun eğitim programında koşuya dair herhangi bir şey beklemeyin.

*Uyarlanarak çevirilmiştir.

Röportajın orijinal hâlini okumak için tıklayınız.

Kaynak: EuroSport.com

Son Dakika Spor Ronnie O'Sullivan ile koşma tutkusu ve dengeli beslenmeye dair - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement