MHP Genel Başkanı Bahçeli Açıklaması - Son Dakika
Politika

MHP Genel Başkanı Bahçeli Açıklaması

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin şirket gibi yönetilme hedefi aslında adı konmamış bir yıkımı, itiraf edilmemiş bir rejim değişikliği hazırlığını deşifre etmektedir” dedi.

17.03.2015 13:21

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin şirket gibi yönetilme hedefi aslında adı konmamış bir yıkımı, itiraf edilmemiş bir rejim değişikliği hazırlığını deşifre etmektedir" dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, Türkiye'nin stratejik avantajları, jeopolitik imkanları, genç ve dinamik nüfus potansiyelinin umutlu olmanın yegane nedeni olduğunu vurgulayarak, "Demokrasi standartlarının yükseltilmesiyle, kaçırılmış gibi sanılan fırsatların hepsi ülkemizin ufkunu açacak, değerine değer katacaktır. Türkiye'nin milli ve üretken ekonomi politikalarına ihtiyacı vardır. İyi planlanmış reform ve yeniliklerle ekonomideki kısır döngü aşılacaktır. Üreten, çalışan, yatıran, adaleti merkezine alan ekonomik vizyonla refahın tabana yayılması ve gelir dağılımının iyileşmesi kaçınılmazdır" ifadesini kullandı.

Türkiye ekonomisinde her şeyin bir çözümü olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti:

"Her meseleye bir reçetemiz, teklifimiz, tedavi yöntemimiz bulunmaktadır. Biz milletimize inanıyor, Türkiye'nin güç ve birikimine güveniyoruz. Bugün ihtiyacını duyduğumuz yegane eksik milli ve ahlaklı siyasi iradedir. Milliyetçi Hareket Partisi ise bu eksikliği giderecek, her geçen gün derinleşen iktidar boşluğunu milliyetçi şuurla dolduracaktır. Türkiye ekonomisi başkaları tarafından belirlenen edilgen, bağımlı ve pasif yapıdan kurtarılmalı; belirleyen, yön veren, istikamet çizen, aktif, çözüm ve çare odaklı bir bünyeye kavuşturulmalıdır. Bunu da yapacak olan Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Mali ve ekonomik bağımsızlık bizim için vazgeçilmez bir amaçtır. Yerel ve milli dinamikler yerine; küresel gelişmelerin ağzına bakan mevcut ekonomik sistemle daha fazla mesafe alınamayacaktır. Bu sözlerimden içe kapanmış, dünyaya sırtını dönmüş, küreselleşmenin pozitif yanlarından kendisini soyutlamış bir ekonomik model istediğimiz sonucu katiyen çıkarılmamalıdır. Aksine küresel ekonomik sistemin çarklarında öğütülmeyen; karşılıklı çıkarların gözetildiği, dengeli, adaletli, eşit ve adil ekonomik ilişkiler bağlamında Türkiye ön alacak, öne çıkacaktır. Türk firmaları yerkürenin her köşesinde çok uluslu şirketlerle rekabet edebilecek, yatırım sahaları kurabilecek yeterlilik, cesaret, özgüven ve kuvvete sahip olabilmelidir. Bize düşen buna destek vermek, yol açmaktır. Elbette şirketlerin amacı öncelikle kar elde etmek, sürekliliği garantiye almaktır. Bu itibarla devlet olmakla şirket kurmak bambaşka şeylerdir. Türkiye Cumhuriyeti eşsiz fedakarlıkların eseri, göz kamaştıran ve hayranlık uyandıran mücadelelerin emanetidir. ve Türk devleti işletme, şirket, holding değildir. Türk devlet geleneğinde kara odaklanan, karı önceliğine alan, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, borçlarından dolayı yalnızca malvarlığıyla sorumlu bulunan anonim şirket özelliği yoktur, olmamıştır. Devlet şirket gibi yönetilemeyecektir."

"TÜRKİYE'NİN BİR CUMHURBAŞKANI SORUNU DOĞMUŞTUR"

"Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunu tamamen unuttuğundan, aklına ne eserse, dilinin acuna ne gelirse fütursuzca söylemektedir" diyen Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçtiğimiz hafta sonunda Çanakkale ve Balıkesir'de salon toplantıları, mitingler düzenleyen Erdoğan sonunda içindeki derdi de tavzih etmiştir. Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015 Töreni'nde konuşma yapan bu şahıs, bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye'nin de öyle yönetilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Erdoğan ya ruhen iflah olmaz bir hastalığın pençesindedir ya da aklını ve mantığını yemiş bitirmiştir. Binlerce yıllık Türk devlet felsefesini inkar edercesine konuşan Erdoğan artık çok olmuş, çizmeyi aşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şirket gibi yönetilme hedefi aslında adı konmamış bir yıkımı, itiraf edilmemiş bir rejim değişikliği hazırlığını deşifre etmektedir.

Erdoğan aziz şehitlerimizin mirasını, ecdat yadigarı bu kutlu vatanı paylara ayırıp kimler arasında bölüştürmeyi düşünmektedir? ve kimin emellerine sözcülük etmekte, kimlere taşeronluk yapmaktadır?

Türkiye'nin tarih, millet, toprak ve kültür varlığını; Kandil ve İmralı canisinin gözetim, denetim ve tembihiyle kurulan ihanet borsasında Türk düşmanlarına arz etme hevesi tarifi olmayan bir ahlaksızlıktır.

Erdoğan her şeyi bitirmiş, her görevi yerine getirmiştir de geriye bir tek devleti şirketleştirmek mi kalmıştır? Bu nasıl bir aymazlık, nasıl bir körlük, nasıl bir ucubeliktir?

Erdoğan'ın derdi varsa deva aramalıdır. Sahip olduğu dert şayet PKK'dan bulaşmışsa, tedavisi ancak ve ancak adalet, sadece milletin kahır ve azametidir.

Recep Tayyip Erdoğan eğer ille de şirket yönetmek istiyorsa, derhal ve hemen aile fertlerinin üzerine geçirdiği bol kazançlı bir şirketin başına geçmeli, ahlaken boş olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamını hukuken de terk etmelidir. Erdoğan meydanı boş bulmuştur. Erdoğan gemi azıya almış, ferasetiyle arayı kapanmayacak derecede açmıştır. Türkiye Erdoğan karanlığıyla boğuşmaktadır. Cumhurbaşkanı ettiği yeminleri tamamen çiğnemiştir.

Ve içinden geçtiğimiz şu zaman diliminde Türkiye'nin bir Cumhurbaşkanı sorunu doğmuştur. Çünkü Erdoğan tarafsızlığını bozmuş, muhalefetle siyasi mücadeleye girişmiş, Anayasa'da yazılı görev ve sorumluluklarını kasten göz ardı etmiştir. Türk milleti yasa ve Anayasa tanımaz bu şahsiyetin zulmüyle muhataptır. Artık Erdoğan Anayasa'ya taammüden karşı gelmekten, taşıdığı vazifenin saygınlığını yok etmekten, görevini kötüye kullanmaktan sorumlu ve suçludur. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı bize göre işgal altındadır. Recep Tayyip Erdoğan kuruluş ilkelerine, Cumhuriyet'in esaslarına saldırmaktadır. AKP'nin yan kolu gibi çalışmakta, paralel başbakan, eş genel başkan gibi siyasi faaliyet göstermektedir. Erdoğan başkanlık sistemi için meydanlarda iftira ve yalan rekoru kırmaktadır. Yeni Anayasa ve 400 milletvekili için gece gündüz demeden zehir kusmakta, milletimizi aldatmaya, aklını çelmeye, tertemiz duyguları sömürmeye teşebbüs etmektedir. Erdoğan haddini aşmış, kırmızıçizgiyi geçmiştir. Çok tehlikeli bir kumar oynamaktadır. Türkiye'yi uçuruma sürüklemektedir. Öyle kontrolden çıkmış, öyle gözünü hırs bürümüştür ki, artık her şeyi kendisi için hak ve meşru görmektedir.

Deyim yerindeyse, Türkiye Cumhuriyeti'ni "Tek taraflı feshettim" dese neredeyse kimseden ses çıkmayacaktır. "Anayasa'yı kaldırdım" dese; sanıyorum kimseden etkili ve caydırıcı tepki gelmeyecektir. Erdoğan musibeti Türkiye'yi mahvın eşiğine getirmiştir. Türk milleti buna dur demeli, mani olmalı, set çekmelidir; aksi takdirde son ve sonuç felakettir. Erdoğan'ın despot ve diktatör tavırları toplumsal dip dalgayı tahrik edebilecek; ülkemiz çok tehlikeli çatlak ve çalkalanmanın ortasına hapsolabilecektir.

Böyle giderse Erdoğan'ın Tunus'un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali gibi ülkeden kaçması, yurtdışına çoktan kaçırdığı servetiyle kalan ömrünü tamamlaması hiç kimse adına sürpriz olmayacaktır. Çünkü gidişat bunu işaret etmektedir.

Erdoğan milletimizin damarına basmış, tüm hassasiyetleri kaşımış, tüm güvenlik duvarlarını indirmiştir. Söylediği yalanlar cepheleşmeleri tetiklemiş, insanımız arasına husumet tohumları saçmıştır.

Sözde darbe planı davaları kapsamında attığı iftiralar ters tepmiş, mağduriyetler, hak kayıpları Türkiye'nin askeri imkan ve moral kaynağını dinamitlemiştir."

"TÜRKİYE'NİN HER KURUMU, İKBAL VE MENFAAT ÇETELERİ TARAFINDA SOYSUZLAŞTIRILMIŞTIR"

Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Paralel yalanlarıyla emniyet teşkilatı çökertilmiş, adalet mekanizması darbelenmiştir. Arınç'a suikast yalanlarıyla kozmik odalara girilmiş, devletin mahremindeki en gizli belge ve bilgiler kopyalanarak Türkiye düşmanlarına servis edilmiştir. Zafer kazandık, başardık yalanlarıyla vatan toprakları terk edilmiştir.

PKK'yla eş güdümlü başlatılan ihanet süreciyle çözüm ve barış yalanları estirilmiş, Türkiye terörün zimmetine geçirilmek istenmiştir. İmralı canisinin dayatma ve hazırladığı emirnameleri saraylardan okunmuş; sözde akillerden izleme heyetlerine kadar PKK'nın ne kadar talebi varsa hayat bulmuştur. MİT'in başındaki şahıs Davutoğlu'nun istek ve beklentisiyle milletvekili aday adayı olmuş; ne var ki 17-25 Erdoğan, sır küpüne, tüm kirli ilişkilerini bilen bu kişiye izin vermemiş, milliliği kalmayan istihbaratın koruluğuna AKP fidanını tekrar dikmiştir.

Maalesef MİT, sarayın örtülü operasyon aracı, kapalı devre çalışan, siyasi ayak oyunları kurgulayan basit ve mahzurlu bir hafiye teşkilatı haline getirilmiştir. Esad'ın muhaberatı, Erdoğan'ın muhbirleriyle eşitlenmiştir. Türkiye'nin her kurumu, ikbal ve menfaat çeteleri tarafında soysuzlaştırılmıştır. Parti devletinin çatısı örülmektedir.

Devlet hafızası 17-25 Aralığın zanlıları tarafından silinmekte, Türk milleti acıklı ve iç yaralayıcı günlere doğru savrulmaktadır. Devlet hayatımızda görülmemiş kanunsuzluklar, örneğine çok nadir rastlanacak edepsizlik ve keyfilikler Erdoğan ve AKP eliyle olağanlaşmış, otomatiğe bağlanmıştır. Davutoğlu ise yetkisiz, etkisiz, itibarsız ve sadece göstermelik Başbakanlıktan öteye geçememiştir. Türkiye böyle gidemeyecektir. Türk milleti bu kahredici ülke manzarasına, yürek burkan çirkinliklere daha fazla sessiz kalamayacaktır."

"Erdoğan Balıkesir'de sıkıyı görüp yeni bir yalan ve riya atmosferi tesis etmek amacıyla; bizzat mucidi olduğu sözde Kürt sorununu inkar etmiştir"Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur." diyen Erdoğan'dır " diye konuşmasını sürdüren Bahçeli şu ifadeleri kullandı:

" 'Kürt sorunu herkesten önce benim sorunumdur' diyen yalancı Erdoğan'dır. "Kürt sorunu çerçevesinde çalışma başlattık" diyen vicdanı donmuş kişi yine Erdoğan'dır. Diyarbakır'a gidince Kürt sorunu diyen, Balıkesir'i görünce bunu inkar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın artık yalan makinesi, çark ustası, kıvırma uzmanı olduğu net olarak bellidir.

PKK'yı silahlandırıp, moral ve militan takviyesi yaparak iğrenç pazarlık masalarına kurulanlar bunun hesabını iki cihanda da vereceklerdir. Hiç kimse kurtulamayacaktır. Erdoğan ve AKP milli güvenliğimiz için en az PKK kadar tehdittir. Bugünkü vahim gidişatın devamı halinde, Türkiye Cumhuriyeti'ne yegane anlam kazandıran ve mevcudiyetine derinlik veren üç temel unsurdan; Vatanını oluşturan coğrafyanın, Beşeriyetini oluşturan milletin ve İradesini temsil eden devletin bugünkü sınır, nüfus ve yapı ile devamı kesinlikle mümkün olmayacaktır. Türk milletine yönelik bitmek bilmeyen tarihi ihanet süreci; Erdoğan, Davutoğlu ve Öcalan'dan oluşan üç temsilcisiyle hiç olmadığı kadar sona yaklaşmıştır. Talihsizliktir ki, milli coğrafya, milli varlık, milletin bekası için duyulan kaygılar ve oluşan tehdit 1910'lu yılların sıkıntılarıyla örtüşmeye başlamıştır. Binyıllık yurdumuz olan bu topraklardan sürülmemizi amaçlayan tarihi emellerin uygulanabilmesine müsait bir sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo - psikolojik zemin AKP zihniyetinin ağır tahribatı ile yeterince olgunlaşmıştır."

"UYARIYORUM, HERKES AYAĞINI DENK ALSIN. HİÇ KİMSE SABRIMIZI YANLIŞA YORMASIN"

Bahçeli, şunları kaydetti:

"Dün 1915 Çanakkale'sinden başlayarak, Türkiye Cumhuriyeti ile taçlanan süreçte, niyetleri yarım kalmış emperyalizmin zalim iştahından hiç bir şey kaybetmediği anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz yüzyıl kahraman ecdadımızın silah gücüyle bozduğu aynı oyunun, sahnelemek için sabırla beklenilen yeni iş birlikçilerini bulmuş olması Türk milleti için tam bir utanç vesilesidir.Cumhuriyetimizin temeli olan, milli devlet ve üniter yapının tasfiyesi, Milletimizin kimliksizleştirilmesi, Yapay azınlıklar oluşturulması, Alt kimliklerin sivriltilmesi ve Bin yılda oluşan kardeşlik hukukunun zedelenmesine doğru ilerleyen bu çok vahim süreç beka düzeyinde tehditleri barındırmaktadır.

Bu ihanet sürecinin sonuç alması halinde; ortada ne üniter devlet, ne milli devlet, ne Türk milleti kavramı ve birliği kalacak, 92 yıl önce Cumhuriyetle şekillenen temel yapılanma ve kurucu değerler sistemi bütünüyle ortadan kalkacaktır. Fakat Milliyetçi Hareket 1919'un ruhuna sahiptir ve buna izin vermeyecektir. Milliyetçi Hareket, şehit kanıyla yazılan Çanakkale destanının azmiyle tutuşmuştur. 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal eden kanlı niyetleri, geldikleri gibi gönderen büyük irade bugünkü devirde bizimledir, bizim kılavuzumuzdur. Erdoğan'ın komplolarını bozmak milli ve tarihi bir sorumluluğumuzdur. AKP'yi demokratik vasıtalarla indirmek en büyük hedefimizdir.

Milli haysiyeti, milli ahlakı, milli iffeti, milli mirası hak ettiği zirvelere çıkaracak güç Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Milli birlik ve kardeşliğimizi savunmayı ayıplayan, Türkiye'yi bölücülük vahası yapmak için çırpınan alçaklara Milliyetçi Hareket Partisi müsaade etmeyecektir. Türkiye Erdoğan'ın tapulu ve kupon arazisi olmayıp, uğruna can vereceğimiz mukaddesatımızdır. Uyarıyorum, herkes ayağını denk alsın. Hiç kimse sabrımızı yanlışa yormasın. Bir kez daha diyorum, hainlere karşı "Bizimle Yürü Türkiye." Çözülmeye ve yıkıma karşı "Bizimle Yürü Türkiye." Haksızlığa, adaletsizliğe, yolsuzluğa, yoksulluğa ve yasaklara karşı "Bizimle Yürü Türkiye." 21 Mart 2015 Cumartesi Günü, partimizin 11. Olağan Büyük Kurultayı'na kalbi millet sevdasıyla çarpan, gönlü Türkiye aşkıyla yanan tüm vatandaşlarımı bir kez daha davet ediyorum.

Nevruz'da Türkiye yeniden dirilecek, yeni günde Türk milleti ağırlıklarından mutlaka kurtulacaktır. " - ANKARA

Kaynak: İHA

Son Dakika Politika MHP Genel Başkanı Bahçeli Açıklaması - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement