Seta'dan "Türkiye'deki Suriyelilerin Hukuki Durumu" Raporu

Siyaset Ekonomi Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), " Türkiye'deki Suriyelilerin Hukuki Durumu" başlıklı bir rapor yayınladı.

SETA'nın raporunda, "Türkiye Suriyeliler için nasıl güvenilir bir liman oldu, Suriyelilere Türkiye'de ne gibi olanaklar sağlanıyor, Suriye'deki savaştan kaçanlar hukuki olarak nasıl tanımlanıyor, mülteci mi, sığınmacı mı, zorunlu göçmen mi, yerinden edilmiş kişi mi?, Geçici koruma rejimi ne demek?, Türkiye Suriye'den gelenler için hangi hukuki düzenlemeleri yaptı?" sorularının yanıtlarını içeren tespitlere yer verildi.

İbrahim Kaya ve Esra Yılmaz Eren tarafından kaleme alınan raporda, Suriyelilerin mevcut hukuki durumunun yanı sıra çeşitli alanlarda önerilere de yer verildi.

Türkiye'deki Suriyelilere yönelik hazırlanan raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:

"Türkiye'nin alacağı önlemler uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine, özellikle de insan haklarına ilişkin olanlara, uygun olmalıdır. Günümüz şartlarında zorla geri gönderme, sınır dışı etme ve kabul etmekten kaçınma bunun ihlalini oluşturur. Ayrıca alınacak önlemler üyelik süreci de gözetilerek AB müktesebatına uygun olmalıdır. Kamu güvenliği, hizmetlerin planlanması ve sağlanması için kimlik ve ikamet kaydının eksiksiz yapılması zaruridir."

Eğitim ve sağlık gibi alanlarda sağlanan hakların kağıt üzerinde kalmaması ve uygulamaya geçirilmesinin önerildiği raporda, çocukların eğitiminin en önemli husus olduğuna dikkat çekildi. Buna göre, eğitimin muhakkak devletin kontrol ve denetimi altında gerçekleşmesi gerektiği vurgulanarak, eğitimin, uyuma yardımcı olacağı ve suça sürüklenmeyi engelleyebileceği belirtildi.

Türkiye'de uyum sağlayacak tüm önlemlerin alınması gerektiğinin bildirildiği raporda, şunlar kaydedildi:

"Türkçe öğretimi burada hayati öneme sahiptir. Vatandaşlık ve uzun dönemli ikamet izni seçenekleri değerlendirilmelidir. Kademeli, seçici ve kotalı bir biçimde bu seçenekler tartışılmalıdır. Akımı engellemek amacıyla Türkiye sınırlarına varış öncesi gerekli önlemler düşünülmelidir. 'Güvenli bölge' seçeneği bir alternatiftir. Klişeleşmiş nefret söylemlerinden kaçınılmalıdır. İdari birimler, dilencilikle mücadele başta olmak üzere yükümlülüklerini yerine getirmelidir."