Uluslararası Hukukçular Topluluğu (IUJ), Cemaati İslami Genel Başkanı Motiur Rahman Nizami'nin idamının ardından şimdi de hakkında idam kararı çıkan Cemaati İslami liderlerinden Mir Kasım Ali için harekete geçti.
IUJ'den yapılan açıklamada, sivil toplum kuruluşları, izleme organları, BM ve IUJ tarafından vurgulandığı gibi bir kişiye idam cezası ve başka cezalar vermek için öncelikle mahkemenin adil olması, kanunların kabul görmesi gerektiği belirtildi.
Bu iki şartın birinin mahkemede bulunmamasıyla, o mahkemenin herhangi bir kararının kabul edilemez olacağı aktarılan açıklamada, bu bağlamda, Bangladeş Uluslararası Suçlar Mahkemesi (BİT) ve kararlarının bağlayıcı olmadığı savunuldu.
Açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Bundan öncekiler ve Mir Kasım Ali, intikam üzerine bükülmüş bir rejim tarafından, baskıca ve siyasal gücün konsolidasyon ettiği bir zalim hükümet tarafından verilen idam kararıyla karşı karşıyadır. 1971'de Bangladeş'in kurtuluş savaşı denilen savaşında çok sayıda sivil insan hayatını kaybetmiştir. Yine IUJ vurguluyor ki, o savaşta hayatını kaybeden masum insanları katledenlere karşı yargının süreç başlatması çok önemlidir. Eğer hukuki ve adil bir şekilde böyle bir mahkeme kurulsaydı Bangladeş'teki tüm insanlar bunu gönülden destekler ve Bangladeş'in ileri gitmesi için bu çok önemli bir adım olurdu ama gerçeğe baktığımız zaman bu böyle olmadı. Bu kurulan mahkemede hiçbir adalet ve hukuk yoktu. Bunun için bu mahkemeler kabul edilmedi ve kabul görmedi. Bu yargılanan kişilere karşı her zaman bakanlar ve savcılar tarafından propaganda yürütüldü ve hukuksuz bir şekilde mahkemeler kararlarını verdi."
Bu mahkemelerin siyasi olarak kurulduğu ve siyasi müdahalelerle yürütüldüğü vurgulanan açıklamada, mahkeme devam ederken başhakim ve başsavcının tartışmasının çok dikkat çektiği aktarıldı.
Tartışma devam ederken başhakimin, "Dokümanları ve savcının araştırmalarını gördüğüm zaman ben hakikaten utanıyorum. Devlet onlara her türlü imkan sağladığı halde ve devletin arşivlerine girme imkanı buldukları halde idam edilen liderlere karşı hiçbir gerçek dokuman bulamadılar ve mahkemeye sunamadılar. Getirdikleri belgeler birbirini tutmuyor. Eğer bu biraz dikkatle incelenirse belgelerin sahte olduğu anlaşılacaktır." dediği bildirildi.
Açıklamada, 1972'de kurulan mahkemede görevli savcının ise, "Ben o zaman devletin savcısıydım, o zaman belgeler ve şahitler taze idi. Ama şimdi yargılanan kişiler ve idam edilen kişilerden hiç kimse o zaman yargılanmadı ve o listede onların adları bile yoktu." ifadesi kullanıldı.
Savcıların dediklerinden kurulan mahkemelerin şahıslara karşı, siyasi muhaliflere karşı kurulduğu, adalet ve hukuk ile alakasının olmadığı vurgulanan açıklamada, mahkeme başkanının "Bozuk savcılar önceki davalarda olduğu gibi bu davada da başarısız oldu, özellikle Sayın Sayeede'nin davasında. Ama ilginç olan başkan da onların belgelerine göre idam kararları verdi." ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Biz IUJ olarak belirttiğimiz gibi Nizami'nin idam kararında hiçbir hukuki belge olmadığı halde karar mahkemeden değil üçüncü bir taraftan geldi ve o hüküm mahkeme bitmeden yazıldı. Bu sürülen yargı sistemi hiç adil değildi ve savunma avukatların çeşitli bahanelerle engellediler. Yargılanan adamlara karşı para ve tehditle yalancı şahit tuttular. Yargılanan adamlar mahkemedeyken bakanlar ve diğer hükümet adamları açık bir şekilde suçlu olduklarını söylediler ve cezalarının ne olacağını belirttiler. Tüm bu konular çok acı ve kınamak gerektiren işlerdir.
Bütün bu olayların yaşandığı mahkeme adil olamaz. Buradan sağlıklı bir netice çıkmaz. Bangladeş hükümeti ise bu konuda duyarsız davranarak bir adım atmıyor. Human Rights Watch, Avrupa Meclisi, Elçisi Stephen j. Rapp ve BM'in İnsan Hakları Başkanı tarafından kınandığı gibi biz de Bangladeş'te devam eden bu gayri hukuki ve adaletsiz yargılamalara karşı çıkıyoruz ve kınıyoruz. Bu grupların verdiği tepkiler gibi biz de IUJ olarak aynı tepkiyi gösteriyoruz. Bizler baştan beri bu mahkemelerin adil olmadığını ifade ettik ve uluslararası standart olmasını istedik. Ama Bangladeş hükümeti bu konuda bir adım atmadı. Üstelik duyarsız davranarak görmezden geldi. İktidar ve devlet olarak uluslar arası kanunlara uymak zorundalar, insan hakları kanunlarına uymak zorundalar."
Ramazan ayında devletin görevlileri tarafından 5 bin kişinin tutuklandığı aktarılan açıklamada, "Hiçbir suçları olmadığı halde bu insanlar endişe üzerine tutuklandı. Operasyonların nedenine batığımız zaman ise çok ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bu insanlar ateist ve dine karşı saldıranlara kaşı tehdit olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bu tutuklanmaları sırf komşu ülkeyi mutlu etmek için yaptılar. Uluslararası terörist grup IŞİD, AL Qayeda ve bunun gibi grupları ciddiye almayan Bangladeş hükümeti masum insanları tutuklamaya devam ediyor. Biz IUJ olarak önceden söylediğimiz gibi şimdi de söylüyoruz ki, bu tutuklanmalar ve suçlamalar sırf siyasi muhalif olanlara karşı ve muhalefeti yok etmek için yapılan bir projedir. Muhalife karşı siyasi değil, terörist muamele yaparak onları yok etmeye çalışmaktadır. Bu insanlar masum ve mahkemenin hiçbir kararı olamadığı halde tutuklandılar. Biz IUJ olarak Bangladeş hükümetine çağrı yapıyoruz, aslen suç işleyenleri tutuklayın ve mahkemeye verin. Demokrasiyi yeniden getirin ve hukuki bir devlet restore edin." denildi.
Son Dakika › Güncel › Uluslararası Hukukçular Topluluğu Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?