Sanat hayatındaki 40'ıncı yılını yaşayan ünlü oyuncu Ali Poyrazoğlu, bu özel yılı; 'İspanyol Tiyatrosu'nun Çehov'u' olarak anılan Alphonso Paso'nun ölmeden önce yazdığı son eseri 'Beni Yeniden Sev' ile kutluyor. Oyunu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda sahneleyen başarılı oyuncu; 'Beni Yeniden Sev'i ve hayata bakışını anlattı...
40'ıncı sanat yılınızda 'Beni Yeniden Sev' oyunu ile seyircinin karşısına çıkıyorsunuz. Neler hissediyorsunuz?
İlk günkü heyecanımızı koruyarak 40'ıncı sanat yılımıza, daha doğrusu baharımıza geldik ve seyircimize bir bahar hediyesi vermek istedik. Baharda da insanın başına gelebilecek en güzel şey aşk... Biz de aşkı anlatan 'Beni Yeniden Sev' adlı güzel bir oyun hazırladık. Oyunun yazarı; 'İspanya'nın Çehov'u' olarak anılan Alphonso Paso. Benim tiyatroculuğumda Alphonso Paso'nun çok önemli bir yeri var; çünkü beni şöhret yapan ilk oyun, bu adamın yazdığı 'Evet! Evet! Evet!'ti ve bana çok uğurlu geldi. Bu oyun beni Türkiye'ye tanıttı. Bu nedenle, 40'ıncı yılımda oynamak için bir Alphonso Paso eseri aramaya başladım. Yaşıma, karakterime, bugünkü duruma uygun bir oyun arıyordum. Sonra Paso'nun kızı ile tanıştım ve babasının bendeki önemini anlattım, o da bana ölmeden önce yazdığı son oyun olan 'Beni Yeniden Sev'i gönderdi.
KADINLARA DERS GİBİ...
Nasıl bir oyun bu'?
Türkiye'deki birçok tiyatrocu, Alphonso Paso'nun oyunlarının peşindedir. Çünkü oyunları bizde çok tutuyor. 'Beni Yeniden Sev', çok eğlendirici bir komedi oldu. Akıllı kadınların aldatma olayıyla nasıl baş edecekleri, evliliklerini nasıl koruyacakları üzerine zihin açan bir oyun. Bu bir kadın oyunu. Kadınlar oyundan epey ders çıkarıyorlar. Ben diyorum ki; ey hanımlar, bu tip krizleri oyundaki kadın gibi yönetirseniz, size karada ölüm yok!
İLTİMAS GEÇTİM
Oyunda nasıl bir karakteri oynuyorsunuz?
Bilimadamı, müthiş içine kapanık, derli toplu, karısını çok seven bir adam. Ama aşk, o adamı bir anda bambaşka bir karaktere dönüştürüyor. Rol oldukça enteresan. Diğer roller de güzel, fakat benimki bir başka. Anlayacağınız, kendime iltimas geçtim.
Son günlerde tiyatro oyunlarındaki erotizm çok ses getirdi. Siz bu durum için ne diyeceksiniz?
Bu oyunları görmediğim için bir şey söyleyemem ama genel konuşabilirim. Erotizm; insanı vücudu ile yüzleştiren, insan vücudunun güzelliğini ortaya çıkaran bir dokunuş biçimi olduğu için sanatın birçok dalında kullanılıyor. Ama bunun tiyatroda anlatıldığı kadar çarpıcı bir biçimde öne çıkabileceğini sanmıyorum. Çünkü tiyatro sahipleri seyircinin ürküp kaçmayacağı şeyler sunmaya dikkat ederler. Her şeyin, seyircinin kabul edebileceği ölçüler üzerinden sunulması gerekir. Sevişme sahnesi koyarsan, ikinci oyuna kimse kocasını ya da karısını getirmez, sonuçta da oyun kalkar. Ama bence bunun ölçüsünü seyirci ayarlamalı. Eğer rahatsız oluyorsan, tiyatroya gitmezsin; bitti, gitti. Sinema da, tiyatro da eğlence yerleridir. İnsan, eğlence yerlerine eğlenmeye gider, rahatsız olacaksa hiç gitmez.
Peki sizce ticari kaygı gözetilerek bu sahnelerde aşırıya kaçılmış olunabilir mi?
Artık erotizm ticari bir unsur değil, çünkü mal pazara döküldü. Artık erotizm kimsenin ilgisini çekmiyor. Nerede döküldü; internette, televizyonda, sanal alemde döküldü. Yasakken bakarsın, yasak değilse bakmazsın! Yasakladıkça merak uyandırırsın. O yüzden yasaklamamak lazım. Ticari kaygıysa, artık ticari değil. Tiyatro yöneticisi olarak şunu görmek zorundasın; toplum artık daha çok aile değerlerine dönük konuları izlemeye eğilimli. Pazar bu hale gelmişken sen satmayacak malı çıkarır mısın?
40 YILDIR STARIM!
Servetiniz ile ilgili bir şehir efsanesi var. Bankada yüklü paranız olduğu söyleniyor mesela...
Palavra bu; tiyatrocularda bu kadar para olmaz! Hali vakti yerinde, rahat yaşayan birisiyim; o kadar. Başkasının çenesini yoracak para yok bende! Ama ben 40 yıldır starım arkadaş! 60 tane film çevirdim, 350 bölüm dizi yaptım. 10 yıl boyunca insanların içeri girmek için kapıda beklediği Yeşil Kabare gece kulübünün sahibiydim. Sonrasında bir dönem Kulüp 12'yi işlettim. Yıllarca ilaç işinde çalıştım; babamdan bana ilaç laboratuvarları, eczaneler kaldı. Ben de 40 yıldır starım. Eğer ben para kazanamamışsam; bu, benim dangalak ve beceriksiz olduğumu gösterir. Ben kaçakçı ya da eroin taciri değilim. Ben mesleğimden, en zor iş olan tiyatroculuktan para kazanıyorum. Bu alkışlanması gereken bir şey.
#Sayfa#
ASIL İŞİM KİTAP OKUMAK
Sanat dışında ne gibi uğraşlarınız var?
Bir mutfak olayım var ki, mutfağın yanında bütün işler palavra. Ben aşçıyım, şefim, hem de büyük bir şefim! Top oynuyorum, yüzüyorum. Dünyanın her yerinden topladığım çok büyük bir kukla koleksiyonum var. Şimdi onları bir müzeye hediye edeceğim. Çünkü benim koruyabileceğim ölçüleri geçti. Ama asıl profesyonel işim kitap okumak. Çünkü kitap okumak da ciddi bir iştir. 7 bin ciltlik bir kütüphanem var. Başka da bir şeyim yok. Daha ne olsun be!
BENİMLE UĞRAŞACAĞINA KENDİN BİR FARK YARAT!
Sanat camiasında tahammül edemediğiniz şeyler var mı?
Türkiye'de yapılan en alçakça şey; insanları görmezden gelmektir. Görmezden gelmek kadar büyük bir kötülük yoktur. Senin yaptığını, başarını yok saymak, görmezden gelmek çok alçakça bir yöntemdir. Maalesef bizim bir kısım arkadaşlarımız da bunu yapmaya tenezzül eder. Anadolu halkında bu yok; arkadaşının oğlu doktor olduğunda adam iftihar eder. Sinema, tiyatro, müzikte ise yukarı doğru tırmanan insanları paçalarından aşağıya çekmek için ellerinden geleni yaparlar. Kendin bir çıksana yukarı, kendin bir fark yaratsana! Benim hakkımda konuşanlar tiyatroda ne yapmış?
Hayata karşı temel bir prensibiniz var mı?
İnsanın iki temel amacı var: Birincisi; mutlu olmak, dünyadan mutlu bir şekilde geçebilmek, ikincisi; hayatını eğlenceli geçirmek. Ben de yaptığım işleri çok eğlenerek yaptığım ve onlara yaşam sevincim ile sarıldığım için çok mutluyum. Yaşamın paçasını bırakmamak gerektiğine, değişim ve yeniliğe inanırım. Bunca yılda bir şey öğrendim; sanatçılar; markalarını korumak, gündemde kalabilmek için işadamları gibi davranmak zorundalar.
EVİM TEKKE GİBİ DOLUP BOŞALIR
Kendinizi yalnız hissettiğiniz oluyor mu?
Hayır, bir sürü arkadaşım var; hiç yalnızlık hissetmiyorum. Evim tekke gibi dolup dolup boşalır. Sinemadan, edebiyat dünyasından dostlarım var. Gelirler; sohbet eder, yemek yeriz. Bir sürü yabancı dostum da var, çünkü sevgilim yabancı. O kadar çok dostum var ki, bazen kendimi dinlemek, yalnız kalmak için bir yerlere giderim.
SOKAKTAKİ ADAMIM
Ölümden korkar mısınız?
Çok korkarım! Belki de bu kadar çok çalışmamın nedeni; ölüme meydan okumak... Belki o korkuyu yenmek için, "Ne kadar çok çalışırsam o kadar daha canlı, daha dinç olurum" diye düşünüyorum. Ben; star edasıyla diğer meslektaşlarını küçük gören, kendini pamuklara saran çok bilmişler gibi değilim. Sokaktaki; biraz okuyan, aydınlanmış adamım. Balık Pazarı'na gidip aldığım elmayı, patatesi bir naylon torbaya koyarak elimi sallaya sallaya Beyoğlu'nda dolaşırım.
KİMSENİN BEDAVA REKLAMINI YAPMAM
40'ıncı sanat yılınızı kutluyorsunuz ve bugüne kadar büyük başarılar, dostluklar kazanmanıza rağmen birkaç kişi ile de kavgalısınız. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Her meslekte kıskançlık olabilir, normaldir. Birileri benim arkamdan konuşuyorsa, ben onlardan önde gittiğim içindir. Toptan cevabım budur. Söylenenler beni ilgilendirmiyor. Kimse hakkında da çıkıp konuşma gereği duymam. Cevap vererek onları gündeme taşıyıp bedava reklamlarını yapmam. Para versinler aleyhlerinde konuşayım, gündeme gelsinler. Bedava iş yok!
Sabah : http://www.sabah.com.tr
Son Dakika › Magazin › Hayatımın Baharını Yaşadığım Bir Dönem - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?