Cemil Bayık: Silahı Değil,Silahlı Mücadeleyi Bırakırız - Son Dakika
Yerel

Cemil Bayık: Silahı Değil,Silahlı Mücadeleyi Bırakırız

Cemil Bayık: Silahı Değil,Silahlı Mücadeleyi Bırakırız

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Merkezi Batmanda bulunan Denge TV'ye önemli açıklamalarda bulundu.

31.03.2015 13:23
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cemil Bayık, süreci değerlendirdi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık gündemdeki konular üzerine Denge TV Haber Müdürü Mehmet Taş'a önemli açıklamalarda bulundu.

Çözüm Sürecinin en tartışmalı konusu silahsızlanmadan, Genelkurmayın 'Eşme' açıklamasına, Hükümet yetkililerin 'süreci zehirliyorlar' sözlerine yanıt veren Bayık, son günlerde cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir kez daha gündeme getirdiği İRA örneğine dair de açıklamalarda bulundu.

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır Newrozun yaptığı açıklama da 'Eşme Ruhu'na değinmesi üzerine Genelkurmay tarafından yapılan açıklamanın hükümete karşı bir muhtıra özelliği taşıyıp taşımadığını KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık şöyle yorumladı.

BAYIK: GENELKURMAY SÜRECİN ÖNÜNÜ KESMEYE ÇALIŞIYOR

'' Sanmıyorum. Hükümete muhtıradan ziyade Genelkurmay Abdullah Öcalan'ın yaptığı açıklamaların sadece Kürtler üzerinde değil, Türkiye'deki bütün halklar üzerinde olumlu bir etki oluşturduğunu gördü. Bu halkların birlikteliğinin, kardeşliğinin geliştiğini gösteriyor. Bundan rahatsızlık duyuyorlar. Bunun için de tabiî ki hükümeti bu durumdan sorumlu görüyorlar. Bu nedenle Genelkurmay, Abdullah Öcalan'ı Newroz da yaptığı açıklamaya büyük bir tepki duydu. Bu tepkisini de adeta siyasete bir müdahale olarak ortaya koydu. Birçok çevre de öyle yorumladı ki bana göre bu yorumlar doğru yapılmış yorumlar. Yani bir nevi hükümete hizaya gelmesi gerektiğini söyledi. Hiçbir zaman Abdullah Öcalan ve PKK ile barışın olamayacağını belirtti. Bu ordunun çözüm sürecine nasıl yaklaştığını, demokratik siyasetin çözümüne nasıl yaklaştığını çok açık bir şekilde gösteriyor. Bir de ordunun hala Türkiye siyasetindeki müdahaleci yönünü-gücünü gösteriyor. Bu müdahaleyle aslında hem sürecin önünü kesmeye çalışıyor, süreç karşıtı güçlerin elini güçlendirmeye çalışıyor, hem de hükümete uyarılar da bulunuyor. Bu oldukça tehlikeli bir gelişmedir''.

BAYIK: HİÇBİR ZAMAN VESAYET ÖYLE BELİRTİLDİĞİ GİBİ ORTADAN KALKMADI

Genelkurmayın son dönemde yaptığı açıklamaları çok yönlü olarak değerlendiren Bayık, bunun sadece Çözüm Sürecine yönelik bir hamle olarak yorumlanmaması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:

Genelkurmayın yaptığı açıklama çok yönlü bir açıklama. Hem seçime yönelik, hem de çözüm sürecine yönelik yapılmış bir açıklama. Bir de ordunun gerçekliğini ortaya koyuyor. Bunu böyle esas görmek gerekiyor. Hiçbir zaman vesayet öyle belirtildiği gibi ortadan kalkmadı. Türk ordusu NATO'ya bağlı olduğu için NATO'nun stratejilerine göre hareket ediyor. ABD ve Avrupa'nın politikalarına göre hareket ediyor. Ne zaman ki ABD, Avrupa ve NATO Türkiye'de ki iktidarı destekliyorsa o zaman ordu fazla ses çıkarmamaya çalıştı. Ne zamanki bu güçler Türkiye'de ki iktidara mesafe koymaya başladıysa ordu da o zaman mesafe koymaya başladı. Son yaşanan da aslında bununla bağlantılı.

"ERDOĞAN VE AKDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI ORTAMI GERME AMAÇLI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın Kandil, HDP ve Demirtaş ile ilgili yaptıkları sert açıklamalar için ise Bayık şunları söyledi:

Aslında bu açıklamalar sorunu çözmek istemediklerini, sorunun önünde engel olmak istediklerini çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Ortamı zehirlemek, germeyi amaçlıyorlar. Bununla hem AKP'nin iç sorunlarını kamuoyundan gizlemeye, mümkünse bunu bir şekilde çözmeye çalışıyorlar. Bir de Abdullah Öcalan'ın süreç ile ilgili yaptığı hamle toplum da oldukça yankı- karşılık buldu. Bu durum AKP'nin iç sorunlarını da giderek ortaya çıkardı, hatta daha da bu sorunları derinleştirdi. Bu tip gelişmelerin çok ta tehlikeli gelişmeler olduğunu da gördüler. Çünkü bir de Türkiye de bir de seçim arifesinde bulunuyoruz. Bütün bunların seçimlere yansıyacağını gördüler. AKP sürekli kamuoyu yoklamaları yapıyor. Bu kamuoyu yoklamaları giderek puan kaybettiklerini gördüler. HDP'nin de sürekli yükseldiğini gördüler. Bu da onların önlerine koydukları hedeflerle çelişen bir durumu ifade ediyor.

BAYIK: SİLAHLI MÜCADELEYİ SONLANDIRMAYA HAZIRIZ DİYORUZ

PKK'nin ve Abdullah'ın Öcalan'ın Kürt Sorunu silahsız çözmek için hazır olduğunu söyleyen Bayık, bundan önce ilan edilen 9 ateşkes kararına vurgu yapıyor:

Eğer Abdullah Öcalan ile PKK Kürt sorununun demokratik siyasal yöntemle çözülmesini istemeseydi, heralde o tarihten gönümüze kadar 9 kez tek taraflı ateşkesler ilan etmezdi. yöntemler de ısrar etmezdi. PKK bu kadar tek yanlı adımlar atmasına rağmen Türk devlet ve hükümetinden buna karşılıklar gelmedi. Bunu da kamuoyu çok iyi biliyor. Son Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği süreç var, açıklamalar var. Kamuoyunda bunlar biliniyor. Bu açıklamalar dünya şahitliği önünde yapılan açıklamalar. Artık bir Kürt sorununu silahlı mücadele yöntemiyle değil, siyasi yöntemle çözmek istiyoruz. Bunun için müzakereler yapmak istiyoruz. Bunun için 10 demokratik madde ileri sürüldü. Bu 10 madde, sadece Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünü de içermiyor. Bir bütün Türkiye'nin demokratikleşmesini içeriyor. Türkiye toplumunun demokrasi ve özgürlük sorunlarının çözümünü içeriyor. Bu oldukça da Türkiye toplumunda benimsendi. Ve bunun doğru bir çözüm anlayışı olduğu dile getirilmeye başlandı. Yine bu 10 madde müzakereler de ele alınırken izleme kurulunun oluşturulması gerektiği, parlamento da yine bir parlamento komitesinin oluşturulması gerektiği, bu iki komiteden de bir hakikatleri araştırma komisyonunun oluşturulması gerektiğini Abdullah Öcalan söyledi. Eğer bunlar oluşursa ve bunlarla da görüşürsek, işte biz kongreyi toplar, silahlı mücadeleye son verdiğimizi açıklarız dedi. Biz hareket olarak, yine halk olarak, bütün demokrasi güçleri Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği bu sürecin arkasında olduğumuzu, desteklediğimizi çok açıkça ortaya koyduk. Eğer Türkiye gerçekten kendi cephesinden adımlar atarsa biz bu gün bile silahlı mücadeleyi sonlandırmaya hazırız. Bunu defalarca da söyledik. Biz sadece bu gün bunu söylemiyoruz. 1993'ten beri bunu söylüyoruz. Ve yeni bir şey de çok söylemiyoruz. Biz çok açık diyoruz ki artık Kürt sorunu silahla değil, siyasetle çözülmeli. Bunun mekanizmaları geliştirilmeli. Eger bu mekanizmalar geliştirilirse, biz silahlı mücadeleyi sonlandırmaya hazırız diyoruz. Ama bu mekanizmalar bir türlü geliştirilmiyor. Bu mekanizmalar geliştirilmeden, nasıl Kürt sorunu çözülecek, nasıl silahlı mücadele son bulacak?.

"HEDEFLERİ KÜRT SORUNU DEĞİL HEDEF PKK SORUNUNU ÇÖZMEKTİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Kürt Sorunu' yoktur sözlerini "sorunu hiçte çözmek istemediğini, sorunun çözümünden kaçtığını, işleri yokuşa sürdüğünü, ortamı gerdiğini, zehirlediğini, provoke ettiğini" şeklinde yorumlayan Bayık, şunları söylüyor:

Dikkat edilirse Türkiye öteden beri Kürt sorunu diye bir sorunun Türkiye de olmadığını söylüyor. Erdoğan da son günler de bunu açıkça söyledi. Ne Kürt sorunu? Dedi. Böyle bir sorun yok dedi. Yine izleme kurulunun oluşmasını da doğru görmediğini, böyle bir kurulun, oluşmaması gerektiğini, bütün bunların Abdullah Öcalan'ı, PKK'yi meşrulaştırdığını söyledi. Oysaki meşrulaştırmamak gerektiğini söyledi. Bütün bunlarla da aslında sürece nasıl yaklaştığını çok net bir biçimde ortaya koydu. Yani Abdullah Öcalan sürekli çözümsüzlüğü aşmak için çözüm geliştirirken, Türk devleti ve hükümeti de sürekli çözümü tıkatmaya açılışıyor, sürekli oyalamaya, zaman kazanmaya, içini boşaltmaya ve istediği tarz da süreci geliştirmeye çalışıyor. Hedefleri tamamen Kürt sorununu çözmeye yönelik değil, çünkü böyle bir sorunu kabul etmiyorlar. Hedefleri PKK sorununu çözmektir. Bunu açıkca söylüyorlar. Bunun için halkın da kamuoyunun da bu gerçeği çok iyi bilmesi gerekir. Burada toplumu aldatmak için çok ince bir politika yürütüyorlar. Türkiye de Kürt sorunun olmadığını, bu sorunun PKK'nin yarattığını, arkasında da dış güçlerin olduğunu, bununla da Türkiye'nin gelişmesinin önünün engellenmek istenildiğini, terörizm uygulandığını, Türkiye'nin terörizme karşı kendisini koruduğunu belirtiyorlar. Onun için sorunun PKK sorunu olduğunu söylüyorlar ve PKK sorununu çözmek istiyorlar. Onlara göre PKK sorunu çözülürse, Kürt sorunu diye bir sorun da yok. Böyle bir sorunu da çözmeye gerek yok. Onun için ısrarla PKK'nin silah bırakması gerektiğini söylüyorlar. Eğer silah bırakırsak, onlara göre PKK sorunu diye bir sorun kalmayacak, dolayısıyla Kürt sorunu diye bir sorun da kalmayacak. Yaklaşımları budur. Erdoğan bunu çok açıkça ortaya koydu. Sorunu çözmek isteyen, ben başından beri bu sorunu çözmeye çalışıyorum, birlikteyim, içindeyim, arkasındayım, ben mutlaka bu sorunu çözeceğim diyen birinin Türkiye de Kürt sorunu yoktur dememesi lazım. İzleme kurlunun işte imralıya gitmemesini dememesi gerekir. Bütün bunları söyleyen birinin, sorunu hiçte çözmek istemediğini, sorunun çözümünden kaçtığını, işleri yokuşa sürdüğünü, ortamı gerdiğini, zehirlediğini, provoke ettiğini sanıyorum her sağduyulu insan rahatlıkla görebiliyor.

SİLAH BIRAKMANIN YÖNTEMİ VE YOLU NASIL OLACAK?

Ortadoğu çok büyük bir savaşın içinden geçiyor. Ve savaşta da savaşın yükünü esas Kürtler çekiyor Diyen Bayık, şöyle devam ediyor:

Saldırıların esas ok'u da Kürtlere yöneltilmiş durumda. Eğer Kürtler kendilerini korumasaydı büyük katliamlar yaşayacaklardı. Şengal göz önünde, Kobanê göz önünde, yine Kerkük göz önünde. Eğer büyük katliamlar gerçekleşmediyse, Kürtler silahlı olduğu için ve kendilerini koruyabildikleri için bu katliamlar gerçekleşmedi. Ortadoğu'da böyle büyük bir savaş yaşanırken ve Kürtlere dönük büyük saldırılar yaşanırken, Kürtlerden silah bırakmalarını istemek demek, Kürtlerin ölüme yatmasını istemek demektir. Kürtlerin bunu kabul etmeyeceği çok açıktır. Kürtlerden bunun istenmesi haksız bir istemdir. Adeletsiz bir istemdir. Hiçbir siyasi, ahlaki gerekçeye de sığmayacak bir istemdir. Kürtler nasıl bu savaş yaşanırken yine katliamlar altında yaşarlarken sikah bırakacaklar ? bu kesinlikle doğru değil. İşte sorunu çözmek istemeyen, böyle bir şartı öne sürer. Böyle bir şarı öne sürerek aslında sorunu çözmek istemediklerini ortaya koyuyorlar. Yani arabayı atın önüne koşuyorlar. Bununla aslında toplumu aldatmaya çalışıyorlar. Bakın biz aslında sorunu çözmek istiyoruz ama sorunun çözümünü istemeyen işte PKK'dir, HDP'dir bunu sürekli propaganda ediyorlar. Bu temel de aslında kendi gerçekliklerini toplumdan gizlemeye çalışıyorlar. Suçlarını PKK'nin, HDP'nin ve Kürtlerin üstüne atmaya-yıkmaya çalışıyorlar. Sorun silah sorunu falan değil. Silah bırakmak ayrı şeydir, silahlı mücadeleyi sonlandırmak ayrı şeydir. Eğer bu gün PKK silahlanmışsa , silahlı mücadele yürütmüşse, bu PKK'nin veya Kürtlerin çokça silah kullanma isteminden veya savaş isteminden kaynaklanan bir durum değil. Çünkü Kürtlere kendilerini ifade etme şansı, yolu, zeminini hiçbir şekilde bırakmadıkları için Kürtler varlıklarını koruyabilmek için zorunlu olarak silahlı mücadeleye başvurdu. Ve artık silahlı mücadeleyi de yürütmek istemiyor. Sorunları artık demokratik siyaset yoluyla istiyor, bunu defalarca ortaya koydu-koyduk. Eğer bunun mekanizmalarını Türk devleti geliştirirse, hemen silahlı mücadeleyi bırakacağını da söyledi. Bu mekanizmaları geliştirmesi gereken Türk hükümeti ve devletidir. PKK değildir. PKK bu mekanizmaların geliştirilmesini istiyor. Bu mekanizmaların geliştirilmesi için de kendi üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmiş durumda. Tek taraflı bir adım atmış ve müzakere zeminini oluşturmuş durumda. Yapılması gereken artık bunun mekanizmalarını geliştirmektir. Dikkat edilirse Erdoğan bu mekanizmaların oluşmasını önlüyor. Hükümet bu mekanizmaların oluşturulması yönünde niyetini ortaya koydu ama Erdoğan buna müdahale etti, asla bu mekanizmalar oluşturulamaz dedi, hemen önüne geçti. Peki bu mekanizmalar oluşturulmasa, Kürt sorunu nasıl çözülecek? O zaman bu sorun çözülemez. Çözümü istemeyen PKK değil, HDP değil, tam tersine Erdoğanın ta kendisidir. Sanıyorum kamuoyu da bunu çok net görüyor.

"YA GERÇEKTEN İRA SORUNUNU ANLAMAMIŞLAR YA DA BİLİNÇLİ BİR ÇARPITMAYI YAPIYORLAR"

Bayık, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği verdiği İRA örneğiniyse gerçekçi bulmadı.

Erdoğan başka bir şeye sarılıyor, İRA örneğini veriyor. Peki İra örneği sorunu nasıl çözüldü ? üçüncü taraf olmadan çözümlenmedi. İngiltere, İrlanda Cumhuriyeti ve İrlandadaki bu savaşa taraf olan kesimlerle görüşmeler yapıldı ve ABD'de bu sürece üçüncü gözlemci taraf olarak dahil oldu. ABD hem îrlanda'yı, hem İngiltere'yi ve hem de İRA'yı sorunun çözümü konusunda teşviklendirdi. Buna gözlemcilik yaptı ve sorun böyle çözüm aşamasına geldi. Ve sorun bu tarz da çözüldü. İRA silah bırakırken hemen, işte öncelikle İRA silah bırakmalı ondan sonra müzakereler olmalı denilmedi. Tam tersine bu silahların bırakılması için uzun bir süre kabul edildi. Müzakereler yapılıp, ilerledikten sonra, silahların bırakılması gündeme geldi. Bunu hem İrlanda, hem İngiltere ve hem de ABD kabul etti. Orda da başlangıçta İRA'nın silah bırakılması söylendi. İRA silah bırakmadan sürecin gelişmeyeceği söylenildi, bu dayatmalarda bulunuldu. Ama bunun gerçekçi olmadığını hem İngiltere hem İrlanda ve hem de ABD gördü ve bu talebinden vazgeçti. Bunun yerine müzakereleri geliştirmeyi esas aldı. Müzakereler belli bir aşamaya geldikten sonra, İRA'ya güven verildikten sonra İRA silahları gömdü. Ya gerçekten İRA sorununu anlamamışlar ya da bilinçli bir çarpıtmayı yapıyorlar. İster anlamamazlıktan olsun, isterse de çarpıtmadan kaynaklı olsun İRA örneğini vermeleri gerçekçi değildir. Bu sorunun çözümüne de hizmet etmez. Daha Türkiye müzakereye oturmuş değil. Müzakere yapıp yapmayacağı da belli değil. Hükümet niyetlenmişti müzakereye, ama Erdoğan'ın müdahaleleri ile şimdi ondan da vazgeçilmiş durumda. Müzakerelerin başlamadığı bir ortamda PKK'den silahları bırakmasını istemek kadar tehlikeli bir yaklaşım olamaz. Bu tamamen sorunu çözmeme yaklaşımıdır. Süreci sabote etme yaklaşımıdır. Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği çözüm çabalarını boşa çıkarmadır.

"IŞİD'İN VAHŞİCE SALDIRILARININ BİRLİK AÇISINDAN KÜRTLERE BÜYÜK HİZMETİ OLDU"

IŞİD'le var olan savaşın yarattığı fırsatlardan kaynaklı Ulusal Kongre ve ortak bir güç Kürtler içinde oluşturulamaz mı sorusuna bayık şu cevabı veriyor:

Kürt birliğini geliştirmek oldukça önemlidir. Sadece önemli de değil, kaçınılmazdır. Hani islamiyette farz var, sünnet var. Ulusal kongreyi geliştirmek Kürtler için bir farzdır. Ortaduğudaki gelişmeler dikkate alındığında, yine Kürdistanın bütün parçalarındaki mücadele ve gelişmeler dikkate alındığında ulusal kongreyi biran önce gerçekleştirmek Kürtlerin boynunun borcudur. Eğer böyle bir kongre geçekleşirse, burada Kürt halkı büyük kazanacaktır. Ve de Ortadoğu halkların da büyük kazandıracaktır.

Kürtler IŞİD'le büyük bir mücadele içinde. Bu mücadele aslında Kürtleri oldukça birbirine yakınlaştırdı. Özelliklede tabanda, halkta, askeri güçlerde bu yakınlaşma oluştu. Diyebilirim ki ulusal birlik halk kesiminde, taban da, askeri güçler arasında sağlandı. Bunun üstte, siyasi kesimler arasında da sağlanması gerekiyor. Tabanda sağlanan bu birlik giderek büyüyor, gelişiyor. Bu örgütler üzerinde de baskılar yaratıyor. Örgütler biraz da mecbur kalıyor halkın isteklerini karşılamada. Bence bu çok olumlu bir gelişme. Eğer IŞİD'in saldırıları olmasaydı belki de böyle bir birlikteliği toplumda ve askeri güçler arasında sağlamak daha da zor olabilirdi. IŞİD vahşice saldırıyor, büyük tahribatlar yaratıyor, ama bu yönüyle de diyebilirim ki Kürtlere büyük hizmeti oldu. Kürtler kendi aralarında çözemediği birçok sorunu IŞİD saldırıları sayesinde çözebilir hale geldi. Bu olumlu bir gelişme. Tabiî ki bununla yetinmemek gerekiyor, bunu daha da geliştirmek ve siyasi düzeyde de tamamlamak gerekiyor.

Kaynak: Temsilci

Son Dakika Yerel Cemil Bayık: Silahı Değil,Silahlı Mücadeleyi Bırakırız - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement