Avrupa'da İdeolojiler Örgütleniyor
AB'nin en büyük ülkesi Almanya da Avrupa genelinde yükselen popülist, Avrupa’ya şüpheyle bakan, aşırı sağcı ve yabancı karşıtı hareketlerin etkisinde
AYHAN ŞİMŞEK - Avrupa genelinde yükselen popülist, Avrupa'ya şüpheyle bakan, aşırı sağcı ve yabancı karşıtı hareketler Almanya'da da etkisini gösteriyor.
Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak, Almanya'da bu hareketler Federal Meclis'e girme başarısını henüz gösteremediler. Ancak kamuoyunda topladıkları ilgi ve destek nedeniyle merkezdeki partilerin söylemlerini ve politikalarını giderek daha fazla etkiliyorlar.
22 Eylül seçimlerinden yalnızca altı ay önce kurulan, avro karşıtı siyasi parti Almanya için Alternatif'in (AfD) yüzde 4,8 oy oranına ulaşması ve kıl payı bir farkla yüzde 5 barajını geçememesi merkezdeki partiler için uyarı niteliğinde görülüyor.
Bu gelişmenin ardından, Alman siyasetinde popülist taleplerin daha fazla yer bulması, kaçak göçmenlere karşı sert önlemler, yabancı araçlardan otoyol ücreti alınması, Türkiye'nin AB üyeliği gibi önemli kararların referanduma götürülmesi tartışmalarının başlaması dikkat çekiyor.
Son seçimlerde aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti (NPD) yüzde 1,3 oy oranında kalırken, diğer aşırı sağcı ve yabancı karşıtı hareketler de federal düzeyde varlık gösteremedi. Bu hareketler, mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde kendilerini göstermeyi ve propaganda dönemi boyunca kamuoyunu etkilemeyi hedefliyorlar.
AfD, AP seçimleri için iddialı
AP seçimlerinde iddialı olan partilerden biri Avrupa İçin Alternatif (AfD). 22 Eylül'deki genel seçimlerde tepki oylarını toplayan ve yüzde 4,8 oy almayı başaran AfD, son kamuoyu anketlerinde yüzde 5 barajını aşacak desteğe ulaşmış durumda.
Kurulmasının ardından bazı aşırı sağcı ve yabancı karşıtlarının da ilgi odağı haline gelen parti, bir süre sonra bu gruplarla arasına mesafe koydu. Partinin yönetim kademesinde, ağırlıklı olarak avroya karşı olan iktisatçılar ve daha önce Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik'te (CDU) siyaset yapmış politikacılar bulunuyor.
AfD, AP'de aşırı sağcıların oluşturmayı planladığı gruba katılmak istemiyor. AfD Başkanı Bernd Lucke, Focus dergisine verdiği demeçte, Fransa ve Hollanda'daki aşırı sağın oluşturmayı planladığı grubu "kesinlikle ortak olarak görmediklerini" kaydetti.
Ana akım partiler de etkileniyor
Son dönemde yükselen popülist, Avrupa'ya şüpheyle bakan hareketlerin Almanya'daki ana akım partiler üzerindeki etkisi de hissediliyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in partisi CDU ve ortağı Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisindeki popülist söylemler artıyor.
Kendisini "muhafazakar" olarak nitelendiren CDU, AP'nin en büyük grubu olan Avrupa Halk Partisi (EPP) içinde büyük bir ağırlığa sahip. CDU üyesi bazı siyasetçilerin, dönem dönem kamuoyundaki endişeleri kullanarak popülist söylemlere başvurması tartışma konusu oluyor. Hessen eyaletinin CDU'lu eski başbakanı Roland Koch'un geçmişte yürüttüğü "çifte vatandaşlığa karşı imza kampanyası" bunun örneklerinden.
EPP'nin kurucuları arasında yer alan CSU'da da son dönemde artan popülist söylemler dikkat çekiyor. Almanya'da devam eden koalisyon müzakerelerinde, AB konularında önemli kararların, Türkiye'nin AB üyeliğinin referanduma götürülmesini talep eden CSU, ayrıca yabancı plakalı araçlardan otoyol ücreti alınması gibi popülist taleplerinde ısrar ediyor. Bu konularda CDU ise kardeş partisi CSU'dan farklı düşünüyor ve referandum önerisine karşı çıkıyor.
Göçmenlerin desteği SPD'ye
Almanya'da göçmen asıllı seçmenlerin en çok destek verdiği parti ise Sosyal Demokrat Parti (SPD). SPD'nin devam eden koalisyon müzakerelerinde belirlediği "olmazsa olmaz" talepleri arasında, Türk göçmen gençler için çifte vatandaşlık hakkı da bulunuyor.
Avrupa Sosyalistleri Partisi (PES) üyesi olan SPD, Avrupa genelinde yükselen aşırı sağ ve yabancı karşıtı hareketlerden endişe duyuyor. Avro krizinin ardından işsizlikle mücadele, ekonomiyi canlandıracak ve istihdamı artıracak teşvik önlemleri üzerinde duran SPD, bu ay yaptığı parti kongresinde, Almanya'da aşırı sağla mücadele alanında programları güçlendirme sözü verdi.
SPD'nin politikaları aşırı sağla mücadeleye odaklansa da Avrupa genelindeki şüpheci ve göçmen karşıtı hareketler bu partinin bazı kesimlerinde de destek bulabiliyor. SPD üyesi ve Alman Merkez Bankası'nın eski yönetim kurulu üyesi Thilo Sarrazin, "Almanya Kendini Yok Ediyor" adlı en çok satanlar listesine giren kitabında Türkler ve Müslümanlar aleyhine ırkçılığa varan görüşler öne sürmüş, büyük tepki toplamıştı. Ancak SPD yönetimi, tüm baskılara rağmen Sarrazin'i partiden ihraç etmedi.
Yeşiller aşırı sağa karşı
Almanya'da aşırı sağ ve ırkçılığa karşı en net politikalar izleyen partilerin başında, göçmenlerin en çok temsil edildiği siyasi hareketlerden olan Yeşiller geliyor.
Partinin eş başkanlığını 2008 yılından bu yana Türk asıllı Alman siyasetçi Cem Özdemir yürütüyor. 22 Eylül seçimlerinde umduğunu bulamayan ve yüzde 8,4'lük oy oranıyla 63 milletvekili çıkaran Yeşiller, Avrupa'da Avrupalı Yeşiller Partisi (EGP) çatısı altında diğer ülkelerdeki hareketlerle daha yakın işbirliği için çalışıyor.
Yeşiller Partisi, Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi öldüren Neonazi terör hücresi NSU'nun cinayetlerinin aydınlatılabilmesi için birçok girişimde bulunurken, güvenlik ve istihbarat birimlerinde kapsamlı reforma gidilmesi taleplerinde ısrar ediyor.
Kapitalizm karşıtı olan ve kendisini "demokratik sosyalist" olarak tanımlayan Sol Parti (Die Linke), AB'nin ve hükümetin göçmenlere yönelik katı politikalarına en sert tepkiyi gösteren muhalefet partileri arasında yer alıyor.
- Brüksel