MERVE ÖZLEM ÇAKIR - Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Masum Burak, "76 milyon nüfusu, 30 milyon turisti besliyoruz. Üzerine 15 milyar dolarlık da gıda maddesi ihraç ediyoruz. Bu anlamda Türkiye'nin gıda güvenliği açısından bir sorunu yok" dedi.
AA muhabirinin Türkiye'deki gıda güvenliği uygulamaları hakkında sorularını yanıtlayan Burak, gıda güvenliğinin bir ülkenin, kendi toplumuna ihtiyaç duyduğu bütün gıdaları, en azından olması gereken protein ve karbonhidrat kaynaklarını temin etmesi anlamına geldiğini belirtti.
Bu yönden Türkiye'nin hiç bir sıkıntısının olmadığını vurgulayan Burak, "Türkiye gayet güvenli bir ülke. 76 milyon nüfusu, 30 milyon turisti besliyoruz. Üzerine 15 milyar dolarlık da gıda maddesi ihraç ediyoruz. Bu anlamda Türkiye'nin gıda güvenliği açısından bir sorunu yok" diye konuştu.
Burak, dünyadaki kuraklık, seller, iklim değişikliği gibi konuların gıda güvenliğini tehdit eden sorunlar olduğuna dikkati çekerek, bu tehditlere karşı tedbirli olmak gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin bu konuda gen bankalarını ve Kuraklık Test Merkezi kurarak gerekli Ar-Ge merkezlerini hayata geçirerek, gelecekteki olası her türlü riske karşı tedbirini aldığının altını çizen Burak, "Türkiye bu konuda dünyanın en güvenli ülkelerinden bir tanesi" dedi.
Gelecek için zor şartlara dayanıklı ürün, teknoloji, sistem geliştirmenin, arazi toplulaştırma projesinin, miras yoluyla arazilerin bölünmesini engellemeye ilişkin yasa tasarısının çok önemli projeler olduğunu ifade eden Burak, "Bunlar da hayata geçtiğinde tarımla ilgili Türkiye'de hiç bir sıkıntı olmayacak" ifadesini kullandı.
Burak, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ile ilgili haberlerin son dönemlerde gündemi meşgul ettiğinin de sorulması üzerine, Türkiye'de GDO ile ilgili de bir sıkıntının olmadığını sadece yanlış bilgilendirme ve yanlış anlaşılmalar sonucu tartışmaların ortaya çıktığını belirtti.
Türkiye'de gıda güvenliği için neler yapılıyor?
İnsanlık tarihi kadar eski olan beslenme içgüdüsü günümüzde "Gıda güvenliği" kavramıyla özdeşleşti. Teknolojinin ve bilimin gelişmesiyle kimilerine göre dünyada açlığın çaresi olarak görülen GDO, kimilerine göre de insanlığın sonunun başlangıcı olarak değerlendiriliyor.
AA muhabirinin yaptığı derlemeye göre, Türkiye'de de 2010 yılında bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla Biyogüvenlik Kanunu kabul edilerek Resmi Gazete'de yayımlandı.
Gıda güvenliği son dönemlerde bir çok platformun öncelikli konusu haline geldi. Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararları alan Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) Haziran ayı toplantısının gündeminde de "gıda güvenliği" konusu yer aldı. Toplantı sonrasında yayımlanan bildiride, Türkiye'de hassasiyetle takip edilen gıda güvenliği konusunda alınan ve alınması planlanan tedbirlerin de toplantıda görüşüldüğü ifade edildi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Mehdi Eker de MGK toplantısının ardından gıda güvenliğine ilişkin yöneltilen bir soru üzerine tarım ve gıdayı hükümet olarak, stratejik bir sektör olarak ele aldıklarını belirtti. Dünyada 21. yüzyılda 3 yeni mücadele alanı olduğuna işaret eder Eker, bunların gıda, su ve enerji olduğunu, bu alanların stratejik bir çalışma gerektirdiğini ifade etti. Eker, Türkiye'nin gıda üretiminin, tarımsal üretim açısından tamamen güvende olduğunu, hiçbir şekilde bu alanla ilgili güvenlik endişesi bulunmadığını belirtti.
10. Kalkınma Planı'nda "Gıda güvenliği"
Aynı şekilde gıda güvenliği 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı'nda da önemli bir yer buldu. Planda, 2013 yılı Küresel Gıda Güvenliği Endeksinde, Türkiye'nin 105 ülke arasında 36'ncı sırada yer aldığına dikkat çekildi. Bu endekste gıda güvenliğinin boyutlarına göre Türkiye'nin erişilebilirlikte (ekonomik ulaşılabilirlik) 44'üncü, bulunabilirlikte (fiziksel ulaşılabilirlik) 26'ncı ve kalite ve gıda güvenilirliği boyutunda ise 35'inci sırada bulunduğu bildirildi. Planda, gıda güvenliğinin sürdürülebilirliği ve tarım alanlarının daha iyi değerlendirilebilmesi amacıyla hayata geçirilen toplulaştırma çalışmalarının, 2013 yılı sonunda 4,2 milyon hektara ulaşması öngörülüyor.
Plan ile toplumun yeterli ve dengeli beslenmesini esas alan, ileri teknolojiye dayalı, altyapı sorunlarını çözmüş, örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, etkin ve talebe dayalı üretim yapısıyla uluslararası rekabet gücünü artırmış, doğal kaynakları sürdürülebilir kullanan bir tarım sektörünün oluşturulması amaçlanıyor. Sektörün yıllık ortalama büyüme hızının yüzde 3,1 olması, toplam istihdam içerisindeki payının yüzde 21,9'a gerilemesi ve GSYH içerisindeki payının ise yüzde 6,8 olması bekleniyor.
Bunun için de tarımda sosyal yapı gözetilerek üretim türüne göre yeter gelirli işletme büyüklüğü temelinde tarımsal işletmelerin etkinlikleri artırılacak. Çok sayıda ve dağınık yapıdaki parsellerden oluşan tarım işletmelerinde bütünlüğün sağlanması, arazi parçalanmasının önüne geçilmesi ve iyi işleyen bir tarım arazisi piyasasının tesis edilmesine yönelik hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılacak.
Sulama ve ulaştırmaya ilişkin olanlar başta olmak üzere arazi toplulaştırma faaliyetlerinde ilgili kamu kurumları arasında koordinasyon sağlanacak, tarla içi geliştirme hizmetleri etkinleştirilerek sulama oranı artırılacak. Tarımsal destekler, tarım havzaları ve parselleri bazında, sosyal amaçlı ve üretim odaklı olarak düzenlenecek, desteklerde çevre ile bitki, hayvan ve insan sağlığı dikkate alınacak, tarımsal desteklerin etkinliği izlenerek değerlendirilecek
Gıda güvenliğini teminen ürün piyasalarında ve çiftçi gelirlerinde istikrar gözetilerek etkin stok yönetimi, üretim, pazarlama ve tüketim zincirinde kayıpların azaltılması, piyasaların düzenlenmesine ilişkin idari ve teknik kapasitenin güçlendirilmesi ve dış ticaret araçlarının etkin kullanılması sağlanacak. Katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesine, gen kaynaklarının korunmasına, ıslah çalışmalarına, nanoteknoloji ve biyoteknolojiye yönelik araştırmalara öncelik verilecek, tarım ve gıda odaklı teknoparklar ile sektörel teknoloji platformlarının tesis edilmesi sağlanacak. Genetiği değiştirilmiş organizma içerenler başta olmak üzere ileri teknoloji kullanılarak üretilmiş ürünlere yönelik biyogüvenlik kriterleri etkin olarak uygulanacak.
Gıda güvenliği her platformda masaya yatırılıyor
Türkiye'de sadece bakanlıklar değil, bu konu ile ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşları da her platformda gıda güvenliğini masaya yatırıyor. GDO'nun ana konular arasında yer aldığı Biyogüvenlik Kurulu'nun onyedinci toplantısı da geçtiğimiz aylarda gerçekleştirildi. Toplantıda GDO işleme, atık, artık, arıtım ve imha koşulları ile ilgili düzenlemenin hazırlanması için oluşturulan komitenin hazırladığı rapor görüşüldü.
Gıda ve yemlerde olabilecek GDO kaynaklı bulaşıklığın, uygun şekilde alınmış örneklerde bulaşıklık nedeni materyalin varlık ve ölçümüne dayanan DNA ya da protein tabanlı kalitatif ve kantitatif analizlerle saptanması, söz konusu gıda ürünlerinde GDO varlığı saptanırsa, mevcut yasal düzenlemeler de izin vermiyorsa iç-pazara sunumunun ve tüketiminin yasaklanması karara bağlandı. Bulaşık ürünün ekonomik açıdan geri kazanımına yönelik olarak, yem amaçlı kullanımları onaylanmış GDO ve ürünlerini içeren ürünlerin doğrudan yem ya da yem katkı maddesi olarak kullanılabilirliğinin araştırılması, bulaşık katı atıkların yakılarak bertarafının araştırılarak değerlendirilmesi, süreçlerinin onaylanmasına karar verildi.
Birçok sivil toplum kuruluşu, üniversite ve devlet kurumunun yer aldığı 4. Gıda Güvenliği Kongresi de Mayıs ayında gerçekleştirildi. Kongrenin panel ve oturumlarından alınan çıktılar kapanış bildirgesi ile kamuoyuyla paylaşıldı. Bildiride gıda güvenliğinin sağlanmasındaki en temel hedefin tüketici sağlığını korumak olduğu belirtilerek, tüketicilerin sistemin her aşamasına etkin biçimde katılımının sağlanması gerektiği, gıda güvenliği ve beslenme konularında tüketicinin bilinç ve bilgi seviyesinin arttırılmasına yönelik başta eğitim kurumları olmak üzere toplumun farklı katmanlarına yönelik farklı araçları kullanan programların uygulanmasının önemine işaret edildi.
Gıda güvenliği konusunda ciddi bir bilgi kirliliği sorunu yaşandığı ifade edilen bildiride, bunun sonucunda tüketicinin gerçek risklerden uzaklaştığı, kayıt dışına yöneldiği anlatıldı. Gıda riskleri ile ilgili bilgilendirmelerin bilimsel temelli olması gerektiği belirtildi. - Ankara
Son Dakika › Ekonomi › 'Türkiye'nin Gıda Güvenliği Sorunu Yok' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?