TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye'nin en çok yetki çatışmasının yaşandığı ülkelerden birisi olduğunu belirterek, "Herkes kendi işine bakmalıdır. Yasama yasama görevini yapacak, yürütme yürütme görevini yapacak, yargı da kendi görevini yapacak, birbirinin alanına müdahale etmeyecek" dedi.
Çiçek, 2014 Vizyon Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de iki hukuktan bahsedildiğini ve bunlardan bir tanesinin pozitif hukuk olduğunu söyledi.
Bir de kardeşlik hukuku olduğunu vurgulayan Çiçek, kullanılan dilin, evvela bu kardeşlik hukukuna uygun olması gerektiğini kaydetti. Kardeşlik hukukuna uygun bir dil kullanılmadığı taktirde, insanların birbirini anlamasının mümkün olmadığına işaret eden Çiçek, "Birbirimizi anlayamazsak, konuşamazsak anlaşamayız. Halbuki toplum olarak anlaşmamız gereken bir çok sorunumuzun, sıkıntımızın, ülkemizi bekleyen risklerin olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor" dedi.
Çiçek, yaralayıcı ve kaba olmayan bir dille sorunların konuşulması durumunda, çok daha fazla sıkıntıya girmeden sorunların üstesinden gelinebileceğini söyledi. Demokrasinin özgür tartışma ortamları olduğunu ifade eden Çiçek, kurallar ortaya konularak tartışmanın yapılması gerektiğini, kurallar ortaya konulmadan, yürürlükte olan bir kısım değerler gözardı edilerek tartışma ortamına girilmesi durumunda, bunun hem insan onurunu zedelediğini hem de merkantilist bir anlayışı topluma ve siyasete egemen kılmaya çalıştığını bildirdi. Cemil Çiçek, "Demokrasi uzlaşı rejimi ise uzlaşabilmek için merkantilist bir anlayıştan ziyade, kuralları da dikkate alarak bir tartışmayı yapabilirsek birbirimizi anlamamız kolay olacaktır" diye konuştu.
-"Temel bir yanlışlık var"
TBMM Başkanı Çiçek, çok partili hayata geçildiği 1950 yılından bu tarafa 63 sene geçtiğini anımsatarak, şöyle konuştu:
"Uzlaşı adına her sene bir örneği ortaya koyabilseydik, bugün insanımıza, geleceğe 63 tane pozitif güzel örnek koyabilirdik. Uzlaşı adına örnekler verildiğinde hala batıdan örnekler veriyoruz. 63 yıllık süre içerisinde biz hangi konularda anlaştık da güzel örnekler ortaya koyabildik. Burada bir temel yanlışımız var. Uzlaşmayı biz zaafiyet olarak ve ideolojik sapma olarak görüyoruz. Eğer söylediğimiz fikirlerden bir adım geri çıkabilsek, ileri gidebilsek bunu bir sapma olarak değil birlikte yaşamanın ön şartı olarak kabul etmek lazım. Bunu yapabildiğimiz sürece Türkiye daha huzurlu olacaktır. Türkiye'nin uzlaşmaya en az oksijen kadar ihtiyacı var. Ama kullandığımız dil ve üslup, bir uzlaşma dili midir dersek, bana kalırsa kenarından bile geçmiyor."
-"Herkes kendi işine bakmalı"
Çiçek, Türkiye'nin çok sayıda yetki çatışmasının yaşandığı ülkelerin başında geldiğini söyledi.
Türkiye'nin Anayasa'sı ve yasaları olduğunu, ama en çok yetki çatışmasının yaşandığı ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu belirten Çiçek, şunları kaydetti:
"Herkes kendi işine bakmalıdır. Yasama yasama görevini yapacak, yürütme yürütme görevini yapacak, yargı da kendi görevini yapacak, başkaca kuruluşlar da kendi görevini yapacak. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapacak, birbirinin alanına müdahale etmeyecek. 63 yıllık çok partili hayatta, bu yetki çatışmaları ile ilgili çok sayıda örnekler görürsünüz. Erklerden birinin diğerinin alanına müdahale ettiği için Türkiye'nin ne sıkıntılar yaşadığına yakın tarihimiz canlı şahittir.
2014 yılı madem bir çok bakımdan Türkiye için önemli. Bunun huzur ve barış içerisinde başarılı bir yıl olması için, herkesin kendi yetki alanı içerisinde kalmasına bağlıdır. Bu olmadığı taktirde Türkiye'de pek çok sıkıntıyı beraberinde getirir. Bu yetki çatışmaları sebebiyledir ki bir çok konuyu, sorunu şeklen karara bağlamış olsak bile, kalıcı bir çözümü üretemiyoruz. Bulduğumuz çözümlerin ömrü bazen bir sene bazen 6 ay sürüyor. Bazen 1-2 sene içerisinde sorunu çözmüş gibi gözüksek bile, üstünden örtü kalktığında, normalleştiğimiz de sorunun çözülmediğini, tam tersine daha da derinleştiğini, mikrop kaptığını görüyoruz."
TBMM Başkanı Çiçek, demokrasilerde en belirgin ve belirleyici kuralın kuvvetler ayrılığı olduğunu söyledi.
Kuvvetler ayrılığının; kuvvetlerin birbirine sırt dönmesi, hasım olması, husumet içerisinde olması anlamına gelmediğine işaret eden Çiçek, tam tersi birbiriyle dayanışma içinde, ama kendi hudutları içerisinde görev yapması anlamına geldiğini kaydetti. Çiçek, 3 kuvveti, 63 yıllık çok partili hayatta çokça dostça ilişkiler içerisinde olduğunu, yanyana olduğunun her zaman görülemeyeceğini belirterek, "Demokrasinin nekahat dönemlerinde birinin diğerinin yerine geçerek, birinin yetkilerini gasp ederek, bu alana müdahale etmiş olmasından dolayı bu toplum çok sıkıntılar çekmiştir" dedi.
-"Merdiven boşluğu, merdiven altı siyaset"
Çiçek, kuvvetler ayrılığının bir çok modeli olduğunu, Türkiye'deki kuvvetler ayrılığının nasıl bir model olduğunun Anayasa'da belli olduğunu bildirdi. Cemil Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uzlaşarak, anlaşarak bir Anayasa yapamadığımız için, Anayasalarda kurulan modeller çoğu zaman tepki esasına dayalıdır. Bazen yürütmenin öne çıktığı, bazen yasamanın öne çıktığı, 1982 Anayasası'nda olduğu gibi siyaset kurumunun temsil edildiği Parlamento'nun ise yürütme ve yargı tarafından, faaliyet alanının önemli ölçüde daraltıldığı, GDO'su bozuk bir model. Böylesine bir modelden dolayı Türkiye her gün yeni Anayasa sorunları ile karşı karşıyadır. Biz de yeni bir Anayasa yapamadık, sadece 60 madde de uzlaşabildik. Yeni bir Anayasa yapılıncaya kadar ona uymak demokrasinin gereğidir. Kuvvetler ayrılığı sözkonusu olduğunda, hiç kimse ve hiç bir kurum, kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetki kullanamaz. Bu ülkede kaynağını Anayasa'dan almayan, bazen tüzükten, bazen yönetmeliklerden, bazen kanun maddesinden alarak yetkiler kullanılmıştır, siyaset alanına müdahaleler olmuştur, siyaset alanı daraltılmış, adeta merdiven boşluğunda, merdiven altında siyaset yapar hale geldiği dönemler olmuştur.
1982 Anayasası'nın üzerinden geçen 31 yılda bir çok olumsuz örnekleri yaşadık, yetki gasplarına şahit olduk, en fazla yetkisi gasp edilen kurum ise TBMM'dir. Zaman olmuştur, yürütme organı yasama alanına müdahale etmiştir. Bu Anayasa sebebiyledir ki Meclis'in gündemi yürütme organı tarafından belirlenir. Hangi kanunun ne zaman çıkacağına yürütme organı karar verir. Adeta yürütme organından gelen kararların veya başka türlü yerlerden alınan kararların Meclis'te meşrulaştırılması gibi çok dar bir alana hapsedilmiş bir yetkisi ve konumu var. Bu durum, bu Anayasa'dan kaynaklanıyor. Çünkü bu Anayasa'nın felsefesinde, siyaset yapanlara fazla imkan vermemek ve alan açmamak lazım. Çünkü siyasetçi ne yaparsa kötü yapar, ne yaparsa eline yüzüne bulaştırır, onun için buna bir vasi tayin etmek lazım. Bu, yeri geldiğinde yürütme organı, yeri geldiğinde de yargı organı olmuştur. Nekahat dönemlerinde yargının da büyük ölçüde yasamanın yetkilerini gasp ettiğini, siyaset kurumunun alanını daralttığını uygulamalardan biliyoruz."
(Sürecek)
Muhabir: Coşkun Ergül
Yayınlayan: Kudret Topçu
Son Dakika › Politika › Çiçek - 'Herkes kendi işine bakmalı' - - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?