Bahçeli: Işid, Survıvor Yarışması mı Düzenledi?(2-Son) - Son Dakika
Güncel

Bahçeli: Işid, Survıvor Yarışması mı Düzenledi?(2-Son)

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın sözlerini eleştirerek, "Her an ağlama modundaki Başbakan Yardımcısı IŞİD'in hedefinde Türkiye'nin olmadığını söylemektedir.

17.06.2014 13:17
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın sözlerini eleştirerek, "Her an ağlama modundaki Başbakan Yardımcısı IŞİD'in hedefinde Türkiye'nin olmadığını söylemektedir. Bu sözlerin neresinden tutalım?" diye sorarak, "IŞİD, Survivor yarışması düzenledi de biz mi kaçırdık. Bugün ne pişirsem, gelinler kaynanalar türünden programlar tertip etti de biz mi anlamadık. Bunun için katılım artsın diye insan kaçırıldı da biz mi bilemedik" dedi.

Partisinin Meclis Grup Toplantısında konuşan Bahçeli, şunları kaydetti:

"Güçlü bir devlet, kudretli bir ülke, kararlı ve milli bir hükümet eli silahlı teröristlerden insaf beklemez, keyfine göre hareket etmez. Gerekirse Musul'u ve mücavir alanları havadan ve karadan ablukaya alır, oradaki iki tugayımızı harekete geçirir; hem vatandaşlarımızı hem de Türkmenleri ölüm kapanından çekip çıkarır.

Türkiye su alan bir gemi gibi dibe gitmektedir. Türkiye yokuş aşağı inerken freni patlayan bir kamyon gibi kontrolsüzdür. Başbakan ve hükümeti ehil, emin, liyakat, samimiyet, adalet ve cesaret sahibi olmadığı için ülkemizi iç ve dış kaynaklı tuzakların içine itmiştir. Türkiye'miz kaldırılması çok zahmetli, çok çaba isteyecek, yan tesir ve sonuçları çok külfetli olacak alacakaranlık sorun kuşağına sokulmuştur. İç bünyemiz yanmakta, dış duvarlarımız yarılmakta, koruyucu değerlerimiz yozlaşmaktadır. Maalesef ki, kimliksizler, köksüzler, kindarlar, kemiksizler, kanında haram lokma gezenler mahvımıza hizmet etmektedir. Kabul etmek lazım ki; Türkiye'nin hayati çıkarlarının, tarihi ve kültürel haklarının hiçbir dönemde olmadığı kadar tartışılıp tehdit altında bulunduğu bir süreçten geçiyoruz. Jeopolitik riskler, bölgesel ve küresel dengelerdeki kayma ve oynamalar varlığımızı ve birliğimizi birinci dereceden tehlikeye atmaktadır.

-"TÜRKİYE'NİN EN CİDDİ SORUN VE AÇMAZI ERDOĞAN'DIR"-

Başbakan Erdoğan'ın "hangi ülkenin siyasi sorumluluğunu taşıdığını" unuttuğunu ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:

"Başbakan kim olduğunu, yetki ve iradeyi kimden aldığını yabana atmıştır. Peşinen ifade edeyim ki, Türkiye'nin en ciddi sorun ve açmazı 17-25 Recep Tayyip Erdoğan'dır. Türk milletinin en büyük talihsizliği, Türk tarihinin en tahammül edilemez kör noktası küresel cinayet ve ölüm projesine tıpış tıpış Eşbaşkanlık yapan bu şahıstır. Artık hiç kuşkumuz kalmamıştır: AKP hükümeti; yıkıma, bölünmeye ve düşmanlığa memur edilmiş şer yuvasıdır. AKP hükümeti; milli tezleri havaya uçurmaya, milli hasletleri yok etmeye, Türkiye'nin kapısına kilit vurmaya görevlendirilmiş batıl hayranı, bölücülük meraklısı, fitne mihveri bir menfaat oluşumudur. Yaşadıklarımız bu sözlerimizde ne kadar haklı olduğumuzu teyit etmektedir. Muhatap kaldığımız tramvalar Başbakan ve hükümetiyle ilgili tespitlerimizin, öngörülerimizin ne denli isabetli olduğuna ispattır.

Sınırlarımızın hemen dibinde konuşlanan, Suriye'deki boşluktan ve otorite eksikliğinden azami ölçüde yararlanan, emperyal güçlerin gölge ve himayesinde varlığını tahkim eden IŞİD, şimdi Ortadoğu'nun yeni bir baş belasıdır. Bir ara Esad muhalifliğine soyunan IŞİD'e yardım ve yataklık yapanlar, imkan ve kolaylık sunanlar bugünlerde dökülen kanlardan, alınan canlardan doğal olarak bir numaralı sorumludur. IŞİD'i besleyip palazlandıran, yedip içiren, giydirip silahlandıran yerel ve küresel odaklar Ortadoğu'nun ölüm coğrafyası haline dönüşmesini projelendiren zalimlerden başkası değildir. Maalesef ki, AKP de bu işin içindedir ve IŞİD canavarını azdıran, kışkırtan karanlık elin, kapkara emelin küflü bir halkasıdır. 2011 yılında Suriye'yi saran iç savaş, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin yeşerip zemin bulduğu uygun bir iklim yaratmıştır. AKP'nin sırf Esad düşmanlığına bağlanan Suriye politikası sınırlarımızın radikal ve vahşi unsurlarla dolup taşmasına neden olmuştur. Halihazırda, Türkiye ile Suriye sınırındaki iki geçiş kapısı IŞİD'in kontrolündedir. Değişik ülkelerden kopup Suriye'de çatışmaya sürüklenen, işsiz, yarınsız ve vicdansız yığınlar en başta El Kaide, El Nusra ve IŞİD gibi terör çetelerini diri ve zinde tutmuştur. AKP'nin zamanla ve Batı'nın bastırmasıyla bu terör gruplarıyla arasına belli belirsiz mesafe koyması bir türlü somut ve kalıcı sonuçlar doğurmamıştır. Fikren, ruhen ve siyaseten iflas eden ve stratejik sığlığın mimarı olan Dışişleri Bakanı'nın bu yılın Şubat ayında, katıldığı bir televizyon programında Suriye'yi kast ederek; 'IŞİD denilen suç yapılanması doğrudan rejimle birlikte çalışan yapılanma' sözleri ise gecikmiş bir pişmanlık itirafının eseri olarak yorumlanmalıdır. IŞİD militanlarının Suriye'deki hangi hapishaneden ve ne zaman bırakıldığına kadar bilgi sahibi olmakla övünen bu hükümet üyesinin, muhtemel riskleri öngörememesi, tehlikeleri fark edememesi içine düştüğü stratejik çaresizliğin hazin bir neticesidir. AKP'nin düne kadar biberonla beslediği IŞİD, ayakları üstünde durduktan sonra sahibine dirsek vurmuş, kendi ikbal ve geleceği açısından yeni efendilerinin eteğinden tutmuştur. Ve pek tabiidir ki, IŞİD, BOP'un kanlı bir tetikçisi, ölüm ve ceset üzerine plan yapan vicdansız ve kiralık bir örgütüdür.

-"IŞİD'E 'TERÖRİST' DİYECEK SAĞLAM DURUŞU GÖSTER"-

Ne bitmez, ne sonlanmaz çalışmadır ki, bir haftadır Konsolosluğumuzdan silah zoruyla çıkarılan 49 vatandaşımız hala kurtarılamamıştır. Bunun yanında Musul'un Geyara ilçesindeki elektrik santralinde aynı grup tarafından rehin alınan 31 vatandaşımızın akıbeti ise meçhuldür. Tereyağından kıl çekmekle uğraşan Başbakan, göle yoğurt çaldığının, pişmiş aşa su kattığının, çamurda patinaj yaptığının farkında ve şuurunda bile değildir. Başbakan Erdoğan IŞİD'e terörist diyememiş, dememiştir. Çünkü Başbakan'ın IŞİD'e karşı geçmişten gelen gönül borcu, hoşgörülü ve sıcak bir ilgisi vardır ve her şey ortadadır. Başbakan'ın işitme zorlukları varsa, kendisine yardımcı olayım; IŞİD BOP'un kundağında gözlerini açan bir terör örgütüdür ve Irak'ın yanında Türkiye'ye de saldırmıştır. Yıllardır kurusıkı atan, yalan üstüne siyaset kuran Sayın Erdoğan neredesin? 2003 yılı Temmuz ayında, Süleymaniye'de askerimizin başına çuval geçirilmesi karşısında; ABD'ye nota ver dediğimizde, "ne notası, müzik notası mı' diyen korkak Başbakan yine nereye sıvıştın, nereye kaçtın? Şu hazin ve hüsran verici duruma bakınız ki, IŞİD Türkiye'ye kafa tutmaktadır. IŞİD, Türkiye'yle aracılar vasıtasıyla pazarlık yapmanın peşindedir. Başbakan bunlara kafa yormak yerine, bizim IŞİD'i tahrik ettiğimizi yüzsüzce iddia etmektedir. Başlıbaşına tahrik ve provokasyon olan bu terör örgütünün bizim tarafımızdan kışkırtıldığını söyleyebilmek için bir insanının gizli IŞİD militanı, gizli IŞİD sempatizanı olması yeterlidir."

-"ŞEREF VE NAMUS BORCUDUR"-

Bahçeli, "Başbakan'ın bu akılsız ve ahlaksız sözlerinin bizim nezdimizde hiçbir karşılığı yoktur. Sayın Başbakan, namertliğin yakana yapışmasını istemiyorsan, nemelazımcılığın alnına kazınmasını dilemiyorsan; sindiğin delikten çık, masaya yumruğunu vur, dosdoğru bir şekilde IŞİD'e terörist diyecek sağlam duruşu göster. İşte fırsat sana, hodri meydan. Türk devleti ona buna pabuç bırakmaz, bırakamaz. Şu an IŞİD'in elindeki Türk vatandaşlarımızı kurtarmak AKP'nin siyasi şeref ve namus borcudur" diyerek sözlerine şöyle devam etti:

"Başbakan ya IŞİD taraftarıdır, ya IŞİD sevdalısıdır, ya da acizdir, terör karşısında diz çökmüş müflis bir siyasetçidir. Biz 'teröristler vatandaşlarımızı rehin almıştır ve derhal kurtarılmalıdır' diyoruz, Başbakan 'Musul'daki gelişmeleri an be an ve dikkatle takip ediyoruz', diyerek laf ebeliği yapmıştır. Biz, 'Türk devletinin gücünü göster, boyun eğme, ürkme, çekinme' diyoruz; Başbakan 'onların sırtında yumurta küfesi yok, onlar rahatlar' diyerek bize laf yetiştirmiştir. IŞİD kapımıza dayanmış, bayrağımızı indirmiş, topraklarımızı kirletmiştir; Başbakan hala sünepe bir siyasetçi gibi, 'soğukkanlı şekilde gereken adımları atacağız' sözleriyle zaman kazanmakla meşguldür. 'Türkiye'nin itibarı kayboluyor, sözü yere düşüyor, ciddiye alınmıyor, Ortadoğu'da şamar oğlanına dönüyor' diye uyarıyoruz; Başbakan ısrarla 'sağduyulu olacağız, ama vakur olacağız, büyük bir devlet, millete yakışan neyse onu yapacağız', ezberleriyle adeta saklambaç oynamıştır. İşte bu gerçekler gayri milli bir siyasetçi portresinin hüsran verici yansımalarıdır. İşte bunlar milli menfaatleri umursamayan bir Başbakan'ın hezeyanlarıdır. Güçlü bir devlet, kudretli bir ülke, kararlı ve milli bir hükümet eli silahlı teröristlerden insaf beklemez, keyfine göre hareket etmez. Gerekirse Musul'u ve mücavir alanları havadan ve karadan ablukaya alır, oradaki iki tugayımızı harekete geçirir; hem vatandaşlarımızı hem de Türkmenleri ölüm kapanından çekip çıkarır. Sayın Erdoğan, çok iyi öğren ki, tereyağından kıl çekmek işte budur. Seni ve zihniyetini bilmeyiz ama, bizim devlet anlayışımız, sahip olduğumuz devlet geleneği de böylesi bir asalet ve yürekliliği şart koşmaktadır. Ortadoğu'da ricayla, minnetle, yalvar yakarla, aman dilenmekle hiçbir yere varılamaz, hiçbir kötü ve hain niyetin üstesinden gelinemez. Başbakan madem diplomasiye inanıyordu, madem uluslararası camiadan himmet bekliyordu; o halde yıllardır Suriye'de sürdürülen asimetrik mücadeleye ne hakla taraf olmuştur? Katillerin elinden neden tutmuş, onlarla niçin işbirliği yapmıştır? Elbette AKP'nin bugüne kadar, terör örgütleriyle ne fırıldaklar çevirdiğini, hangi mide bulandırıcı ilişki ve irtibatlar kurduğunu cümle alem duymuş ve öğrenmiştir."

-"MUSUL CİVARINDA SURVİVOR YARIŞMASI DÜZENLEMİŞTİR DE BİZ Mİ KAÇIRDIK?"-

Başbakan Erdoğan'ın sicilinin katrana döndüğünü iddia eden Bahçeli, "Bu yüzden IŞİD karşısında AKP'nin atıllığı ve durgunluğu fıtratı gereğidir. Çünkü Başbakan terörist görür görmez, hemen pazarlık masası aramakta, yoksa anında kurmakta ve şakır şakır tavizler vermek için iradesinin kapaklarını ardına kadar açmaktadır" dedi.

Bahçeli şunları söyledi:

"Şu garip ve tuhaf duruma bakınız ki; Recep Tayyip Erdoğan radar gibi teröristi her yerde bulmakta, bağrına basmakta ve dişine kıstırmaktadır. Başbakan'ın tebessüm etmesi ve geceleri huzurla başını yastığa koyması için, eminim ki kendi kendisine, bugün Allah için ne yaptın sorusu yerine; bugün PKK için veya bugün IŞİD için ne yaptın sorusunu sormaktadır. Başbakan ve bazı hükümet üyeleri, rehin alınan vatandaşlarımızın güvende olduklarını haber vermektedir. Emeklilik günleri yaklaştıkça kıvranan her an ağlama modundaki Başbakan Yardımcısı IŞİD'in hedefinde Türkiye'nin olmadığını açıklamıştır. Ayrıca AKP'li Dışişleri Bakan Yardımcısı da benzer telden çalmakta, hatta daha ileri giderek, 49 vatandaşımızın rehin olmadığını iddia etmektir. Bu sözlerin neresinden tutalım, neresini onaralım, nesine itimat edelim? Yaşamadığımız rezalet, karşılaşmadığımız musibet kalmamışken, bu zevat bize ne anlatmaya çalışmaktadır? IŞİD, 49 vatandaşımızla birlikte 31 şoförümüz için Musul civarında sörvayvır (survivor) yarışması düzenlemiştir de biz mi kaçırdık? Yoksa 'biri bizi gözetliyor, bugün ne pişirsem, bugün ne giysem, gelinler kaynanalar, ben bilmem eşim bilir' türünden yarışma programları tertip etmiştir de biz mi anlayamadık? Bunun için de katılımı artırabilmek için insan kaçırmaktan başka çareleri olmamıştır da biz mi bunu fark edemedik? Başbakan ve hükümeti milletimizle alay mı etmektedir? Bal gibi rehin alınan, can güvenliği tehdit altında bulunan Türk vatandaşlarının gerçek durumlarını saklamaktan, örtbas etmekten ne çıkar beklenmektedir? Rehin alınan vatandaşlarımız güvenli ise, güven ve güvenlik nedir, nasıl tanımlanacaktır? Başbakan IŞİD'e göz kırpmakta, el sallamakta, gülücükler saçmakta, masa altından dayatmalarını kabullenmektedir. Yakın vadede İŞİD rehineleri serbest bırakacaktır. Çünkü başka çıkar yolu yoktur. Ancak AKP'nin teslimiyetçiliğiyle olan Türk devletinin ve Türk milletinin saygınlığına olacak; bir kez daha terörist heves ve talepler mevzi ve imkan elde edecektir."

Ak Parti'nin dış politikasının olmadığını ifade eden Bahçeli, "Şunu çok kesin bir dille belirtmeliyim ki, hükümetin Suriye politikası çökmüştür. Irak politikası Arap saçına dönmüştür. Ortadoğu politikası maskara ve imha olmuştur. AKP hükümeti komşu coğrafyalardaki hiçbir gelişmeye müdahale edememiş, ön alamamış, yön ve istikamet verememiştir. İstihbarat akışı kurumuştur. Dışişleri Bakanı'nın temelsiz atışları, boyundan büyük lafları kendisini ve hükümetini hem mahcup etmiş, hem şaşkına çevirmiştir" dedi.

Irak Türkmenlerinin sahipsiz olduğunu belirtirken, IŞİD'ın bir maşa olduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suriye'den sonra Irak topun ağzındadır. Irak'ın üçe bölünmesi için tüm şartlar oluşmaktadır. IŞİD sadece maşadır, sadece ihale alan, sadece zaman ayarlı bombanın düğmesine basan iblis uşağıdır. Irak'ın; peşmerge, Sünni ve Şii blok arasında paylaşılması an meselesidir ve geri sayım hızla sürmektedir. Jeopolitik gerçeklerimize ve milli çıkarlarımıza göre gelişmeler okunamaz ve gerekli tedbirler alınamazsa; Ortadoğu'nun etnik ve mezhep şarapnelleri Türkiye'yi çok yönlü etkileyecektir. Millet ve devlet bekamız ateş çemberindedir. Türkiye büyük bir kriz ve kaos ortamının stratejik düzeyde çok yüksek riski altındadır. Türk milleti, bölgesel kilitlenmeden kaynaklı olmak üzere, milli varlığına ve haklarına yönelik tehditlerle karşı karşıyadır. Kürdistan'ın kurulması, Kerkük'ün ve Türkmenlerin kaybedilmesi söz konusudur. Kurulacak peşmerge devletinin Türkiye'yi de kapsayan bir ayaklanma veya ayrılışın tetikleyicisi olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesi olan milli devlet, üniter devlet, laik devlet yapısı ile milli dil, milli kimlik, milli kültür ağır bir parçalanma ile karşı karşıyadır. Türkiye, coğrafyasını kaybetmemek uğruna özerk, federatif veya konfederatif bir yapılanmayı kabul etme seçeneksizliği ile karşı karşıya bırakılabilecektir. BOP kılavuzluğunda adım adım hedefine giden küresel vahşilik; Irak enerji kaynakları ve boru hattı taşıma güzergahları üzerinde kontrol sağlamak, Petrol ithalatına bağımlılıktan kaynaklanan mali yükü ve arz kesinti riskini azaltmak, Doğu-batı arasındaki enerji ve ulaştırma koridorlarını egemenlik altına almak, Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya pazarlarına satılan petrol üzerinde söz sahibi olmak, Rusya'nın bölgesel direncini kırmak için daha etkin şekilde atağa ve faaliyete geçmiştir. Bugünkü ortamda Irak Türkmenleri büyük bir tehdit ve belirsizlikle yüz yüzedir. Soydaşlarımız Barzani peşmergeleriyle IŞİD arasında sıkışmıştır. Musul, Kerkük, Telafer ve Tuzhurmatu'da Türkmenlerin can ve mal güvenliği neredeyse kalmamıştır. IŞİD mezhepçi bir körlükle Musul ve özellikle Telafer ve Tuzhurmatu'da Şii Türkmenlere kan kusturmaktadır. Irak Türkmenleri çaresiz, savunmasız ve sahipsizdir. Kan gölüne dönen Irak'tan her gün Türkmenlerle ilgili korkunç katliam haberleri gelmektedir. IŞİD'in Telafer'i ele geçirdiği gün, Irak polisinin 60 Türkmen'i acımasızca öldürmesi hepimizin yüreğini dağlamıştır. Irak Türkmenleri; "bizi asıl öldüren düşman kurşunu değil Türkiye'nin sükutudurö diyerek isyan etmektedir. Karşımızdaki bölge manzarası; 'Türkiye'nin sabrını kimse test etmeye kalkmasın' gibi içi boş sözlerle geçiştirilmeyecek kadar vahimdir. Merhum şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun şu dizeleri esasen Türkmenleri ve Türkmeneli'nin çığlığını aynısıyla yansıtmaktadır: "'Yer, gök, deniz tükenir, Oğuzda er tükenmez, Oğuzda er tükense, Alemde şer tükenmez."

-CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-

Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye açısından bir demokrasi imtihanı sahası olacağını belirten Bahçeli, "Milletimiz Cumhurbaşkanı seçecek olgunluğu gösterecek, iradesini tam olarak yansıtacaktır. Bize göre, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın toplumun her kesimine hitap etmesi, herkesin üzerinde ittifak edeceği değerli bir şahıs olması Türkiye'nin hayrınadır. Cumhurbaşkanı Seçimleri her zaman tartışmalı, gerilimli, krizli ve sıkıntılı geçmiştir" diyerek şöyle devam etti:

"Çatışma kültüründen beslenen aktörlerin, gerginlikten çıkar bekleyen kesim ve odakların Cumhurbaşkanı Seçimi'ne gölge düşürmesine mani olmak herkesin sorumluluğundadır. Milliyetçi Hareket Partisi öteden beri, Cumhurbaşkanı makamına oturacak şahsiyetin kucaklayıcı, kapsayıcı, kuşatıcı ve kuruluş ilkelerine bağlı olması gerektiğini savunmuştur. Partimizin dünden bugüne gerek Cumhurbaşkanı'na, gerekse de Cumhurbaşkanı Seçimi süreçlerine bakışında herhangi bir çelişki ve tutarsızlık olmamıştır. Bilhassa 12. Cumhurbaşkanı'nın Türkiye ve Türk milletiyle aynı hassasiyetleri taşıyan değerli bir isim olması bizim sürekli vurguladığımız bir husustur.

Cumhur'a Baş seçeceğimize göre, her fırsatta uzlaşmanın önem ve ayrıcalığına değindik. Cumhurbaşkanı herkesi temsil etsin dedik. Cumhurbaşkanı; milliyetçi, muhafazakâr, manevi değerlere sahip, laik ve demokrat olsun diye görüş bildirdik. Bu maksatla 16 Mayıs'tan beri çok yoğun temas ve ziyaretlerde bulunduk. Daha önce görev yapmış Cumhurbaşkanlarının düşüncelerini aldık, halen görev yapan Cumhurbaşkanıyla değerlendirmelerde bulunduk. TBMM Başkanı'yla, siyasi partilerimiz ve sivil toplum kuruluşlarıyla belirli bir plan ve program dâhilinde görüşmeler yaptık, fikirlerimizi ve kanaatlerimizi paylaştık. Sonunda uzlaşma arayışlarımız meyvesini vermiştir. Dün, CHP'nin Sayın Genel Başkanı ve çalışma arkadaşları partimize bir aday teklifiyle gelmişlerdir. CHP'nin önerisi bizi memnun etmiş, uzlaşmaya dayalı sorumlu siyaset anlayışı umutlandırmıştır. MHP bu teklifi benimsemiş, makul ve yerinde bulmuştur. Son derece olumlu geçen görüşmenin ardından 12.Cumhurbaşkanı Adayı olarak Sayın Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ismi üzerinden mutabakat sağladığımızı tekraren ifade etmek isterim. Daha evvel görüştüğümüz siyasi partilerimizin bu gelişmeye sıcak yaklaşacaklarını ümit ediyoruz. Bu sonuç; MHP-CHP ittifakından ziyade, siyasetin ve toplumsal kesimlerin geniş bir yelpazede buluşmasıyla şekillenen demokratik bir kararın tezahürü olacaktır. Sayın İhsanoğlu'nun adaylığı; farklı toplumsal kesimlerin, değişik siyasi aktörlerin fikir birliğiyle, kurulan diyaloglarla, çok derinlikli sürdürülen görüşmelerle somutlaşmış olup milletimizin eseridir. Herhangi bir siyasi bunalıma düşmeden, çalkantı ve kör dövüşüne kapı aralamadan Cumhurbaşkanı Seçimi'nin olgunluk ve yüksek katılımla gerçekleşmesi en samimi dileğimizdir. Öncelikle bilgili, birikimli bu saygın ismin adaylığının milletimize, devletimize ve Türk demokrasisine hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum."

Kaynak: ANKA

Son Dakika Güncel Bahçeli: Işid, Survıvor Yarışması mı Düzenledi?(2-Son) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement