TBMM Başkanı Çiçek Trabzon'da
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, siyasetçinin en büyük enstrümanının dili olduğunu belirterek "Başının belası da dilidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, siyasetçinin en büyük enstrümanının dili olduğunu belirterek "Başının belası da dilidir. Herkes dilini düzgün kullansın, başını belaya sokmasın" dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Trabzonspor eski asbaşkanlarından işadamı İskender Önal'ın kızı Elif Melek Önal ile İbrahim Yılmaz'ın nikahına katılmak üzere bu sabah saatlerinde Ankara'dan tarifeli uçakla Trabzon'a geldi. Cemil Çiçek'i, havalimanında Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, AK Parti Milletvekilleri Faruk Özak ve Safiye Seymenoğlu, Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ile eski milletvekili Kemalettin Göktaş karşıladı. Havalimanında bir süre dinlenen Çiçek, ardından öğle yemeği için Akçaabat ilçesi Darıca beldesindeki bir köfte-balık restoranına geçti.
Yemek öncesinde basın mensuplarının gündemle ilgili sorularını cevaplayan Cemil Çiçek, Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu'nun ziyaretlerinin hatırlatılması üzerine "TBB birliği önemli bir meslek kuruluşudur. Son zamanlarda en çok tartıştığımız konu da hukuk alanıyla ilgili, yargıyla ilgili. Yargı uygulamalarıyla ilgili. Dolayısıyla sayın başkan zannediyorum bu konularla ilgili düşüncelerini, taleplerini, beklentilerini ifade etmek üzere bu ziyaretleri gerçekleştiriyor. Maalesef son zamanlarda yargının işleyişiyle ilgili bir kısım tartışmaları üzülerek yaşıyoruz. Çünkü yargıya güven devlete güvendir. Yargıya güven azalırsa bu toplum hayatında çok ciddi sıkıntıları da beraberinde getirir. Onun için herkesin yargıyla ilgili iş ve işlemlerde daha dikkatli olması gerekir. Bunların başında da yargının kendisinin bu hassasiyeti göstermesi gerekiyor" diye konuştu.
Hiçbir demokratik ülkede yargı kurumlarının bildiri yayınlayamayacağına da dikkat çeken Cemil Çiçek, şunları söyledi:
"Maalesef bizim yargımız, zaman zaman yüksek yargı bunu geçmişte yaptı, sık sık bildiri yayınlar. Son zamanlarda da bir savcı kendisi bildiri yayınladı üstelik de bunu dağıttı. Bu demokratik ve hukukun işlediği bir ülkede kabul edilebilecek hususlar değildir. Siz bu yolları tercih ederseniz o zaman yargının tümünü tartışmalı hale getirirsiniz. Zaten yargı tartışılıyor. Buna ilave gerekçeleri de siz vermiş olursunuz. Ben yargı organlarının ne bildiri yayınlamasını ne de bildiri dağıtmasını asla doğru bulmam. Yargı organının temsilcileri var, icap ediyorsa, gerek duyuyorsa o bir açıklama yapar. Ama böyle koro halinde başkanlar, savcılar bildiri yayınlamaya kalkarsa, bu hem Türkiye ile ilgili iyi bir imaj oluşturmaz hem de verilen kararların kamu vicdanında makis bulması bakımından ciddi sıkıntılar çıkarır. Çünkü verilen kararları tasvip eden olduğu kadar etmeyen de olur. Aynı şekilde yargıyı yönetmekle görevli olan HSYK'nın da bildiri yayınlaması bence doğru değildir. Üstelik dava açıldıktan sonra yargıya müdahale anlamına gelir. Ben de baştan beri bundan şikayet ediyorum. Bir konuyla ilgili soruşturma başladığı andan itibaren yargılama süreci başlamıştır. Soruşturma belki bir süre sonra kovuşturmaya dönecek. Bununla ilgili hem CMK'da hem Ceza Kanunu'nda ilgili hükümler var. Bu hükümlere önce yargının kendisi uyacaktır. Yargının kendisi uymazsa o zaman başkalarının bu manadaki demeçlerine bir kısım açıklamalarına da kapı aralamış oluruz. Geçmişte de hatırlıyorum. Meclis'in çıkardığı yasa, doğrudur belki yanlıştır, tabiatıyla bu Anayasa Mahkemesi önüne gitti. Bir Yüksek Mahkeme Başkanı, pekala diyebildi ki, 'Arkadaşlar ne yapacak bilmiyorum ama ben bu çıkan yasanın Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyorum'. Bu dava da Anayasa Mahkemesi'nin önündeydi. Şimdi bu koşullara herkesin uyma mecburiyeti var. Kimsenin istisnası yok. Uyulsun isteniyorsa da hukuku uygulayacakların en önce buna dikkat çekmesi lazım. Zannediyorum TBB Başkanı'nın da bir kısım talepleri varsa da bunları konuşmuştur."
"OTOBÜSLERLE İNSANLARI GÖZALTINA ALIYORUZ SONRA BUNLARIN DÖRTTE ÜÇÜ SERBEST BIRAKILIYOR"
"Uzunca bir zamandan beri hukukun bu maddelerinin işlemediğini görüyoruz. Ne Ceza Muhakemesi Kanunu 137 kimsenin umurunda. En evvel soruşturma yapan makamların umurunda. Ne Ceza Kanunu 288 kimsenin umurunda, ne Anayasa 138" diyen Çiçek, "Ben dün açıklama yaptım ama medyada gördüm ki maalesef sadece 137 üzerinde durulmuş. Kaldı ki hazırlık soruşturması süren dosyalar bugün vatandaşın elinde, gazetecilerin meslektaşlarınızın elinde. O zaman bu gizlilik kimin için? Meclis Başkanı için mi? Başbakan, Cumhurbaşkanı için mi? Daha kimin ne olduğu belli değil. Kimin suçu var mı yok mu bunlar belli değil. Otobüslerle insanları gözaltına alıyoruz sonra bunların dörtte üçü serbest bırakılıyor. Bunlarla ilgili 2 - 3 gün içinde kamuoyunda olumsuz kanaat oluşuyor. İnsanların onuru, mesleki itibarı zedeleniyor. İtibar kaybediyor. Ailesi, çoluğu, çocuğu perişan oluyor. Ama bu soruşturma dosyaları herkesin elinde. Kim veriyor bunu? Soruşturma dosyası nasıl vatandaşın, meslektaşlarınızın elinde, istismar konusu yapılabilir. Bu ya savcılıktan ya emniyetten çıkar, ya da çok az sayıda, soruşturmaya katıldığı için müdafiden çıkar. Böylesine önemli davalarda kimin gizliliği ihlal ettiğini bir devlet bir yargı merci ortaya çıkaramıyorsa ondan sonra yaptığı işlerle ilgili de tereddütler hasıl olur. Bunu yapmayalım. Hiç olmazsa artık bundan sonra bunu yapmayalım. Meclis'te sabahlara kadar oturup kanun çıkarıyoruz. Niye biz bu kanunları çıkarıyoruz? Buna savcı, hakim, yargı organları uymayacaksa, biz uymayacaksak niye bu yasaları çıkarıyoruz. Sadece garip vatandaş için midir? Onun için bunlardan gerekli dersi çıkaralım. Hukukun bu toplum ve insan için ne kadar önemli olduğunun farkına varmamıza belki bunlar vesile olur" şeklinde konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın milletvekillerinin Twitter kullanımını eleştirmesiyle ilgili bir soru üzerine ise Çiçek, şunları söyledi:
"Bir arkadaşımızın beyanını yorumlamak konumum itibarıyla uygun değil. Ancak toplum önünde görev yapanların, bu bakan olur, milletvekili olur, sıfat sahibi bir başkası olabilir, açıklamalarına dikkat etmesi gerekir. Toplum hassas. Kaynağı iyice teyit edilmeden, doğruluğu iyice ortaya çıkmadan gazetelerde çıkan haberler üzerinden yeni demeçler vereceksek o zaman içinden çıkamayacağımız durumlar çıkıyor ortaya. Bir taraftan deniliyor ki; 2 bin kişi fişlenmiş. Peki nerden aldın da bunu, beyanat konusu yaptın. 'Filanca gazeteden' diyor. Konu 2-3 gündür, '2 bin kişi fişlendi, hukuk devletinde fişlenme olur mu?' şeklinde konuşuluyor. Bir başka bakan arkadaşımız 'böyle bir olay yok' diyor. Böyle bir olay yoksa 2-3 gündür niye meşgul ediyoruz. Böyle bir olay yoksa teyit edilmeden niye beyanat konusu yapılıyor. Aynı şey diğer konularla da alakalı. Biraz daha dikkatli olsak, toplumun huzurunu kaçırmasak bence uygun olur. Siyasetçinin en büyük enstrümanı dilidir. Başının belası da dilidir. Herkes dilini düzgün kullansın. Başını belaya sokmasın."
Çiçek, yenilen yemeğin ardından nikah törenine katılmak üzere beraberindekiler ile birlikte restorandan ayrıldı. - TRABZON