Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, "Üretimde yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 20'lere çıkartmak durumundayız." dedi.
Özlü ve Maliye Bakanı Naci Ağbal, Bayburt Üniversitesi Baberti Külliyesi Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen, "4. Sanayi Devrimi ve Teknoloji Odaklı Büyüme" konulu konferansa katıldı.
Bakan Özlü, burada yaptığı konuşmada, teknoloji ve bilim tarihiyle ilgilenenlerin, Türkiye'nin birinci ve ikinci sanayi devrimini 100 yıl, üçüncü sanayi devrimini ise 30 yıl geriden takip ettiğini bildiğini belirtti.
Dördüncü sanayi devriminin başında bulunulduğunu ifade eden Özlü, Türkiye'nin bu sanayi devrimini yakalamak durumunda olduğunu vurguladı.
Bakanlığının dördüncü sanayi devrimine ilişkin çalışmaları hakkında bilgi veren Özlü, öğrencilere hitaben şunları söyledi:
"Sizlerin başarılı, mutlu ve umutlu olmasıyla, bu ülkede nasıl bir gelecek inşa edeceğimiz arasında doğru orantı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, büyüklerimizin bize miras bıraktığından çok daha güçlü bir Türkiye oluşturmak için insanımızın, özellikle de gençlerimizin gurur duyacağı güçlü bir Türkiye oluşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bilgiye sahip olan, güce sahip olur. Ülkemizin ekonomik ve sosyal açıdan güçlü bir ülke haline gelmesi yine bilgiyle olacak. Ülkemizin teknolojide bir sıçrama yapması da yine bilgiyle olacak. Bu yüzden üniversitelerimiz çok çok önemli. Üniversiteler her konunun aslında merkezinde bulunuyor. Her sorunun çözümünde üniversitelerimizin üreteceği bilgiye ihtiyacımız olmalı. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen bir ülkenin dünya çapında üniversitelere, bilim insanlarına ve firmalara sahip olması gerekir."
Özlü, son yıllarda bilim ve teknoloji alanında çok olumlu gelişmeler yaşandığına dikkati çekerek, ülkenin bilim, teknoloji ekosisteminin her geçen gün geliştiğini ve güçlendiğini ifade etti.
Araştırma geliştirme harcamalarının artış hızına bakıldığında, Türkiye'nin ortalama yüzde 10 ile dünyada ilk sıralarda gelen ülkelerden biri olduğunu belirten Özlü, "Geçtiğimiz yıl AR-GE harcamalarının milli gelirimize oranı yüzde 1'i geçti ancak bu yeterli bir oran değil. Gelişmiş birçok ülkede olduğu gibi milli gelir içinde araştırma geliştirme harcamalarının oranının bundan sonra sırasıyla yüzde 2'ye ve yüzde 3'e çıkması gerekiyor. Daha fazla araştırma geliştirme projesi yapacağız. Daha da önemlisi, araştırma geliştirme projelerini daha yüksek oranda ticari ürüne dönüştüreceğiz. Bunları sağlamak için bilim ve teknoloji ekosistemini daha da iyileştirecek adımlar atmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Özlü, bundan sonra yapılması gerekenin orta yüksek ve yüksek teknolojiye geçiş olduğunu dile getirerek, "Üretimde yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 20'lere çıkartmak durumundayız. Araştırma geliştirmeye daha fazla kaynak ayırmaya da devam edeceğiz. Bunları sağlamak için tek başına bir girişimci adayından, dev bir holdinge kadar projesi olan herkese araştırma geliştirme ve inovasyon yapmaları için destek sağlıyoruz. Bu destekleri de sürekli iyileştiriyoruz, bütçeleri artırıyoruz. Daha iyi işleyecek destek modelleri oluşturuyoruz. Araştırma geliştirme ve inovasyon ekosistemini sürekli geliştiriyoruz." dedi.
Geçen yıl Araştırma Geliştirme Reform Paketini hayata geçirdiklerini anımsatan Özlü, şunları kaydetti:
"Bu paketle özel sektör AR-GE yatırımlarını ve AR-GE personelinin istihdamını, niteliklerini artırmayı, araştırma geliştirme faaliyetlerini ticarileştirmeyi, teknoloji şirketlerini desteklemeyi ve potansiyellerini ortaya çıkarmayı, üniversite sanayi iş birliğini geliştirmeyi ve kurumsallaştırmayı, tasarım faaliyetlerini desteklemeyi ve araştırma geliştirme inovasyon destek mekanizmasının etkin işlemesini sağlamayı ve bu ekosistemi güçlendirmeyi hedefledik. Bu paketle bir çok adım attık. Örneğin fizik, kimya, matematik ve biyoloji bölümlerinden mezun olan gençlerimizin AR-GE merkezlerinde çalışmalarına destek olmaya başladık. Üniversite mezunu gençlerimizin yararlandığı tekno girişim sermayesi desteğimizin başvuru şartlarını kolaylaştırdık. Destek miktarının üst limiti 100 bin liradan, 500 bin liraya çıktı. İhtisas teknoparklarının kurulması için de düzenleme yaptık."
Özlü, araştırma geliştirme projelerinde yer alan öğretim üyelerinin hem gelirlerini artırdıklarını hem de bu gelirlerden alınan bazı vergileri kaldırdıklarını veya oranlarını düşürdüklerini dile getirdi.
"Tam zaman eşdeğer AR-GE personel sayısı 122 bini geçti"
AR-GE Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihte AR-GE merkezi sayısının 241 olduğunu söyleyen Özlü, şu değerlendirmede bulundu:
"AR-GE merkezi sayısı 422'ye yükseldi. Yıl sonuna kadar AR-GE merkezi sayısını bine çıkartmayı hedefliyoruz. Kanun sayesinde tasarım merkezi sayısı da 27'ye ulaştı. AR-GE merkezlerinde çalışan personel sayısı 33 bini, devam eden proje sayısı 6 bin 300'ü buldu. Tasarım merkezlerinde çalışan personel sayısı 621'e, proje sayısı 155'e ulaştı. Araştırma geliştirme ve inovasyon ekosisteminin önemli girdilerinden olan insan kaynağında tam zaman eşdeğer AR-GE personel sayısı 122 bini geçti. Tam zaman eş değer araştırmacı sayısı ise 95 bine ulaştı. Bu yılın başında yeni bir kanun çıkarttık, burada da öğretim üyelerimizi ilgilendiren önemli düzenlemeler yaptık. Üniversitelerde gerçekleşen buluşların ve tasarımların hak sahipliğini üniversitelerimize bırakıyoruz ancak bunlar ticarileşirse patentlerden elde edilen gelirlerin 3'te 1'ini buluş sahiplerine, tasarımlardan elde edilen gelirin ise yarısını tasarımcıya veriyoruz."
Özlü, Bakanlık olarak özellikle üniversite sanayi iş birliği konusunda arayüzleri oluşturmak, bu iş birliğine, birtakım programlarla destek vermek için çalışmalar yürüttüklerini bildirdi.
Bakanlığın bağlı ve ilgili kuruluşlarla birlikte araştırma geliştirme ve yenilik faaliyetlerini desteklemek için çeşitli destek ve teşvik programları da yürütmeye devam ettiğini aktaran Özlü, "Bu kapsamda kurulan teknoloji geliştirme bölgeleri bugün itibariyle sayı olarak 64'ü geçti, bunların 52'si faaliyet halinde. Yine bu teknoparklarda 40 bine yakın AR-GE personeli istihdam ediliyor. Söz konusu bölgelerde ulaşılan istihdam, ülkemizin nitelikli iş gücünün büyük bir kısmını oluşturuyor. Araştırma geliştirme ve inovasyon artık her alanda Türkiye'nin gündeminde bulunuyor. İnovasyon endeksinde ilk defa geçen sene 16 basamak yükselerek 42. sıraya yerleştik ancak 2023 hedeflerimizi göz önüne aldığımızda, alınacak çok daha büyük yollar var." diye konuştu.
"Bugün bildiğimiz birçok iş, meslek dalı yok olacak"
Özlü, Türkiye'de araştırma geliştirme ve teknoloji üretme noktasında ciddi faaliyetler yürüttüklerini yineleyerek, "Hükümetimiz ciddi destekler sağlıyor ve bu ekosistemin gelişmesi için gayret sarf ediyoruz. Biz sarfediyoruz ama dünyada da önemli gelişmeler var. Örneğin dünyada özellikle imalat teknolojilerinde önemli gelişmeler var. Türkiye'nin batısında olan endüstriler son 25 yıldaki gelişmeleri dikkate aldığımızda imalat yöntemleri açısından, Türkiye'nin doğusunda bulunan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin imalattaki ucuz üretim durumlarıyla rekabet edemedikleri için yeni yöntemler geliştirdiler." dedi.
"Endüstri 4.0" ifadesinin ilk defa 2011'de Almanya'da Hannover Fuarı'nda telaffuz edildiğini anlatan Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Endüstri 4.0 yani dördüncü sanayi devrimi. Burada aslında batılı endüstriler, doğu karşısındaki rekabet üstünlüklerini kaybetmekte oldukları için yeni bir yöntem geliştiriyorlar, diyorlar ki 'batıdan doğuya kaymakta olan üretim üstleri tekrar batıya gelsin.' Bu nasıl olacak? Ucuz iş gücü imkanları doğuda, batıda daha pahalı nasıl olacak? Bu teknolojiyle olacak. Artık birbiriyle konuşan makineler, insansız sistemler, ucuzlayan robot fiyatları bütün bunların ilk işaretleri. Bundan 25 sene önce yaklaşık fiyatı 100 bin dolar olan bir robotun bugün değeri 20 bin dolar yani ciddi bir ucuzlama var. Buna rağmen iş gücü fiyatları artıyor, dolayısıyla robotlarla üretim gündeme geliyor. Dördüncü sanayi devrimi dediğimiz hadise gerçekleştiğinde bugün bildiğimiz iş kollarının yaklaşık yüzde 47'si tehdit altında. Bugün bildiğimiz birçok iş, meslek dalı yok olacak. Peki ne kalacak? Kalacak olan yüksek teknoloji ürünlerle ilgili çalışanlar."
"Bakanlık olarak, Türkiye'nin teknoloji üreten bir ülke olması yolunda önemli çalışmalar yapıyoruz." diyen Özlü, "Bu çerçevede öncelikle TÜBİTAK ve onun etkilediği ekosistemi yenilemeyi planlıyoruz. Yeni yapıda bilim, teknoloji ve sanayi politikası arasında bir bağ kurmayı hedefliyoruz. Bilimden teknolojiye, teknolojiden sanayiye girdi sağlamayı ve teknoloji açığımızı kapatmayı hedefliyoruz." ifadesini kullandı.
"Teknoloji açığı kapanırsa, dış ticaret açığı kapanır"
Türkiye'nin teknoloji açığının kapatılmasının önemine dikkati çeken Özlü, "Biz ne zaman teknoloji açığımızı kapatırsak şundan emin olun Türkiye'nin dış ticaret açığı kapanacak, cari açığı kapanacak. Bu maksatla TÜBİTAK'ı yeniden yapılandırmayı, üniversitelere ve özel sektöre daha etkin destekler sağlayan bir kurum haline getirmeyi hedefliyoruz. Yine TÜBİTAK'ı teknoloji odaklı projelerin yürütücüsü olarak konumlandırarak üniversitelerin ve iş dünyamızın AR-GE yapmasına yardımcı olacak bir kurum haline getirmeyi hedefliyoruz. Tasarladığımız yeni yapıyla teknolojiyi takip eden değil, teknoloji üreten bir ülke olmayı hedefliyoruz. Ülkemizin bir teknoloji üssü olmasını hedefliyoruz. Ülkemizin, ileri bir sanayi ülkesi olmasını hedefliyoruz. Böylelikle ihracatımız için de halen yaklaşık yüzde 4 civarında olan yüksek teknolojili ürünlerin payını AB ortalamasına çıkarmayı hedefliyoruz." diye konuştu.
(Sürecek)
Son Dakika › Ekonomi › Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Özlü: (1) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?