1)BURSA'DAKİ FETÖ OPERASYONUNDA 23 ŞÜPHELİ ADLİYEDE
BURSA merkezli 15 ilde FETÖ/PDY'nin askeri yapılanmasına yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 23 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü FETÖ/PDY soruşturması kapsamında İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, örgütün askeri yapılanmasına yönelik çalışma başlattı. Yapılan çalışmalarda büfelerdeki kontörlü telefonlardan, 'mahrem imamlar' tarafından ardışık ve periyodik olarak arandıkların belirlenen, 14'ü, yarbay, yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve astsubay rütbesinde muvazzaf asker olan 26 kişinin yakalanması için İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube müdürlükleri ekipleri 19 Haziran'da operasyon düzenledi. Bursa merkezli 15 ilde yapılan baskınlarda 23 şüpheli gözaltına alındı.
Emniyetteki işlemlerinin ardından 23 şüpheli 'Terör örgütüne üye olmak' suçlamasıyla bu sabah adliyeye sevk edildi.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Sanıkların adliyeye çıkarılışı
-Genel ve detay görüntü
Haber: İsmail Hakkı SEYMEN - Kamera: Mehmet İNAN/BURSA,
=====================================================
2)UŞTURUCUYA ÖZENDİRDİĞİ İDDİA EDİLEN DİZİ OYUNCULARINA GÖZALTI
Adana'da internet sitesinde yayınlanan bir dizide rol icabı uyuşturucu kullanan 3 oyuncu, gözaltına alındı.
Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, bir internet sitesinde yayınlanan dizide uyuşturucuya özendirildiği gerekçesiyle çalışma başlattı. Ekipler, dizi sahnelerinde rol icabı uyuşturucu kullanan 3 oyuncuyu gözaltına aldı. Şüphelilerden Burak A. (19), Cengizhan Y. (24) ve Furkan S. K. (22) hakkında 'uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendirme veya bu nitelikte yayın yapmak' suçundan işlem yapıldı. Şüpheliler uyuşturucu kullanmadıklarını söyledi. Burak A., Cengizhan Y. ve Furkan S. K., Cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
Zanlıların adli tıp birimine getirilmesi
Adli tıp tabela
Haber-Kamera: ADANA,
==================================================
3)OTOMOBİLİN ÇARPTIĞI SURİYELİ ÇOCUK ÖLDÜ
Kilis'te yolun karşısına geçmeye çalışırken otomobilin çarptığı Suriye uyruklu İmam El Hammut (10), yaşamını yitirdi.
Kaza, sabah saatlerinde kent merkezinde meydana geldi. Yolun karşısına geçmeye çalışan İmam El Hahmut'a, M.Y. (26) yönetimindeki 35 JY 287 plakalı otomobil çarptı. Çevredekilerin ihbarı ile olay yerine gelen sağlık ekipleri İmam El Hammut'un yaşamını yitirdiğini belirledi. Hammut'un cansız bedeni otopsi yapılmak üzere Kilis Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken, otomobil sürücüsü M.Y. polis ekiplerince gözaltına alındı.
Kaza ile ilgili soruşturma sürüyor.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
Olay yerinden görüntüler
Ambulans ve yerde yatan ceset
Olay yerinden görüntü
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Reşit ÇELEBİOĞLU-KİLİS-
==================================================
4)SAVAŞTA EŞİNİ KAYBEDEN ANNE, SIĞINDIĞI MERSİN'DE EVLAT HASRETİ ÇEKİYOR - (ÖZEL)
Suriye'deki savaşta eşini kaybettikten sonra kızı Elfeda ile birlikte Mersin'e yerleşen Ola Abu Halaka (36), 3 yıldır evlat hasreti çekiyor. Şu an 6 yaşında olan Elfeda'nın 2016 yılında kayınbiraderi Cemil Alosman tarafından kaçırılarak Şanlıurfa'ya götürüldüğünü iddia eden gözü yaşlı anne, evladının bulunması için yardım bekliyor. Rakka'da yaşayan öğretmen Ola Abu Halaka, eşi Abdulfettah ve kızı Elfeda'nın hayatı, Suriye'deki iç savaş ile birlikte değişti. Halaka'nın eşi, 11 Eylül 2013'te rejim güçleri ile çıkan çatışmada yaşamını yitirdi. Aile, acı olayın ardından Türkiye'ye sığınma kararı aldı.
Kızı Elfeda, annesi ve kardeşleri ile birlikte Mersin'e gelen Ola Abu Halaka, görevliler tarafından merkez Mezitli ilçesindeki mülteci kampına yerleştirildi. Bir müddet sonra bir ortaokulda Suriyeli öğrencilere yönelik rehberlik öğretmeni olarak göreve başlayan Halaka, yeni yaşamına alışmaya çalışırken, eşinin ailesi de Şanlıurfa'ya taşındı.
'KIZINI EN SON 5 MAYIS 2016'DA GÖRDÜ'
İddiaya göre, zaman zaman Mersin'e gelip o dönem 3 yaşında olan Elfeda'yı annesinden teslim alan amca Cemil Alosman, yeğenini babaannesi ve diğer amcalarının görmesi için birçok kez Şanlıurfa'ya götürüp tekrar annesine teslim etti. 5 Mayıs 2016'da yine Elfeda'yı almak için Ola Halaka'nın kapısını çalan amca, 63 SAA 021 plakalı aracı ile küçük kızı alarak Mersin'den ayrıldı. O andan itibaren kızını göremeyen anne Halaka, kayınbiraderini arayıp kızını ne zaman getireceğini sordu ancak eşinin ailesi, Elfeda'nın bir daha Mersin'e dönmeyeceğini söyledi. Olaka da polise gidip kayınbiraderi ve ailesinden şikayetçi oldu. Olayla ilgili soruşturma devam ederken, şu anda 6 yaşında olan Elfeda'dan hala bir haber alınamadı. Eşinin acısını yaşarken son 3 yıldır da evlat hasreti çeken anne, evladının bulunması için yetkililerden ve vatandaşlardan yardım istedi.
'BİR INI BULDUM, BÜYÜMÜŞ'
Yaşadığı zorlu süreci anlatan anne Ola Abu Halaka, "Bana, 'Kızını artık göndermeyeceğiz. İstersen polise, savcıya git. Artık senin kızın yok' dediler. Polise gittim, savcılığa gittim, her yere başvurdum. Kızımı bulamıyorum. Lütfen bana yardım edin. Bütün annelerden ve devletten yardım istiyorum. Eşimden sonra kızımı da kaybettim. Kızım 6 yaşına geldi, okula gitmek zorunda. Ne yapacağımı bilmiyorum, çaresiz kaldım. En son 3 yıl önce gördüm. Durumunu bilmiyorum. Bir fotoğrafını buldum, büyümüş. Türkiye'de olduğundan eminim ama nerede yaşadığını bilmiyorum" dedi.
'BABASI KALMADI, ANNESİ DE Mİ KALMAYACAK?'
Okulda öğrencilerle birlikte vakit geçirirken üzüntüsünün daha da arttığını ifade eden Halaka, "Bütün kızlar anneleri ile geliyorlar. Onları görünce çok üzülüyorum. Kızımı okutmak istiyorum. Belki okula gitmiyor, anaokuluna dahi gitmedi belki. Onun için de üzülüyorum. Babası kalmadı, annesi de mi kalmayacak? Kızımı bulsam dertlerimi unutabilirim, hayatım düzgün bir hal alabilir" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
Ola Halaka'nın kızının fotoğraflarını göstermesi
Fotoğrafların detay görüntüleri
Eşinin fotoğrafını göstermesi
Şikayet dilekçesi ile görüntüsü
Halaka ile röportaj
Haber-Kamera: Adnan AÇIKGÖZ/MERSİN,
==================================================
5)SIĞINMA EVİNDE FENALAŞAN DERYA'NIN ÖLÜMÜNDEKİ SIR PERDESİ ARAŞTIRILIYOR
ARTVİN'in Hopa ilçesinde, Kadın Sığınma Evi'nde kalan Ö.D.'nin (30), olay tarihinde 2 yaşında olan kızı Derya D., 16 Nisan Nisan 2016'da baygın bulundu. Kaldırıldığı hastanede kalp masajıyla yeniden hayata döndürülen kız çocuğu, solunum cihazına bağlı olarak 2 yıldır verdiği yaşam savaşını geçen yıl kaybetti. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada tanıkların 'boğazında parmak izleri vardı' ifadeleri üzerine küçük kızın annesi tarafından emanet edildiği o dönem kadın sığınma evinde kalan İ.C. isimli kadın hakkında 'taksirle yaralama' suçlamasıyla dava açıldı. Otopsi raporunda kesin ölüm nedeni belirlenemeyen küçük kızın ölümüne neden olduğu iddiasıyla İ.C. adlı kadın, Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak.
Olay, 16 Nisan 2016'da, Hopa Kadın Sığınma Evi'nde meydana geldi. İddiaya göre olay tarihinde 2 yaşında olan kızı Derya D. ile birlikte kalan Ö.D., kızını sığınma evinde bir arkadaşına bırakarak verilen bir kursa katılmak için gitti. Bu sırada sığınma evinde bulunan kızı, bir başka kadın tarafından odada baygın halde bulundu. Ambulansla Hopa Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne götürülen ve kalbi durduğu belirlenen küçük çocuk, burada yapılan kalp masajı ile yeniden hayata döndürüldü. Yapılan ilk müdahalenin ardından ambulans helikopterle Samsun'da özel bir hastaneye kaldırıldı. Ö.D.'nin şikayeti üzerine, olayla ilgili olarak Hopa Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Tedavisi Samsun'da özel bir hastanede yapılan Derya D., solunum cihazına bağlı olarak yaşamaya başladı.
YAŞAMINI YİTİRDİ
Zaman zaman evine de gönderilen minik Derya, 30 Ağustos 2018'de fenalaşınca annesi tarafından ambulansla tedavi gördüğü özel hastaneye götürüldü. Küçük çocuk, yapılan tüm müdahalelere rağmen aynı gün kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Derya'nın cenazesi Trabzon Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından annesine teslim edildi. 31 Ağustos 2018'de, Derecik Mezarlığı'nda 4 kişinin katıldığı cenaze namazının ardından Derya D., toprağa verildi.
DAVA AÇILDI
Olayla ilgili yürütülen soruşturmada tanıkların 'boğazında parmak izleri vardı' ifadeleri üzerine küçük kızın annesi tarafından emanet edildiği o dönem kadın sığınma evinde kalan İ.C. isimli kadın hakkında 'taksirle yaralama' suçlamasıyla dava açıldı. Kadın Sığınma Evi'nde geçen nisan ayında keşif yapıldı. Keşifte olayın gerçekleştiği dairenin girişinde kamera olduğu ancak dairenin içinde kamera bulunmadığı belirtildi. Yine keşif sonucunda olay öncesinde çocuğun kime teslim edildiğiyle ilgili bir tutanak da bulunmadığı belirlendi.
TANIKLAR 'BOĞAZINDA İZLER VARDI' DEDİ
Olayın tanığı A.A., "Ben çocuğu kucağıma aldığımda boynunda el izleri ve morluklar vardı. Bu izler tam olarak çenesinin altında ve nefes borusunun üstündeydi. Boynunda parmak izi olduğuna kesinlikle eminim" yönünde ifade verdi. Tanık B.Ö. ise "Olay esnasında odaya çıktığımızda Derya boğazında izler olduğunu, dudaklarında ve göz kapaklarında morarma olduğunu gördüm ama nasıl meydana geldiğini bilmiyorum" dedi.
'KIZIMA NE OLDU?'
Acılı anne Ö.D. kızına Kadın Sığınma Evi'nde ne olduğunun ortaya çıkarılmasını isteyerek, "Ben kızımı oraya kurtarmak için götürmüştüm. Bizi devletin korumasına aldılar. Biz oraya gittiğimizde artık güvende olduğumuzu zannetmiştim. Yaklaşık 5 ay biz orada kaldık hiçbir sıkıntımız yoktu. Ben kursa gidiyordum. Kursa gitmek zorundaydım. Kızımı oraya bırakma zorundaydım. Ben kursa gittiğimde iki saat sonra aradılar ki kızım fenalaştı, hastaneye gel. Bana ne olduğunu söylemediler. Hastaneye gittiğimde o gün hafta sonuydu. Kurumdaki personeller hafta sonu olduğu için izindeydiler. O gün hepsi hastanedeydi. Ben 'Kızıma ne oldu' diye sorduğumda. Bana 'Aniden fenalaştı mosmor koltukta gördük' dedi. O gün acilde kızımı görünce, boynunda morluklar vardı. Doktorlara sorduğumda 'Yastıkla boğulmuş olabilir de olmayabilir de' dediler. 'Müdahale edilirken de olmuş olabilir' dendi. Kızımı ilk gören kişiler, 'Parmak izinin olduğunu' söyleyip ifade verdiler" dedi.
'BİR TEK O ODADA KAMERA YOK'
Olay günü görevli olan personelin hala kurumda çalışmaya devam etitği belirten Ö.D. "Keşif için kuruma gititğimizde orada 30 kamera var. Kurumun her yerinde var, oturma odasında kamera yok. Türkiye'nin bütün sığınma evlerinde oturma odasında kamera var kızımın darp edildiği bu odada kamera yok. Beni yıkan da bu oldu. Ben kızımı 2.5 yıl baktım acı değildi. Ama onlar o kurumda hala çalışmaya devam ediyor. Onlar benim kızımı ölüme terk ettiler. Ben oraya kızımı kurtarmak için götürdüm. Ama ben oradan kızımın cansız bedenini aldım. Yaklaşık 4 yıl oluyor hiç kimse bana bir açıklama yapmadı. Tamam dava Ağır Ceza Mahkemesi'ne ya gitti ama ben bir açıklama bekliyorum. Herkes farklı farklı ifadeler veriyor. Ben acımı yaşayamadım. Çünkü onlar ceza alana kadar benim kızım ölmedi. Onlar ceza aldıktan sonra ben acımı yaşayacağım. Ben onların hapse girmelerini istiyorum, cezalarını çekmelerini istiyorum. Ben sadece bu kadar sabırla beklerken birilerinin benim elimden tutmasını istiyorum. Benim tek istediğim adaletin yerini bulması. Ben tek başıma bir yargı mücadelesi veriyorum" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-------------
-Küçük çocuğun mezarından detay
-Annenin mezarı ziyareti
-Röportaj
Haber-Kamera: Yaprak KOÇER/SAMSUN,
=======================================================
6)DAĞITICI OLARAK İŞE BAŞLADIĞI GAZETENİN SAHİBİ OLDU
Tokat'ta yerel bir gazetede 23 yıl önce dağıtıcı olarak göreve başlayan evli ve 2 çocuk babası Fatih Kılıç (41), aradan geçen yıllar içerisinde muhabirliğini ve Yazı İşleri Müdürlüğü'nü de yaptığı kuruluşun patronu oldu.
Tokat'ta yaşayan evli ve 2 çocuk sahibi Fatih Kılıç, 23 yıl önce kentte yayın yapan yerel Tokat Gazetesi'ne dağıtıcı olarak başladı. Fatih Kılıç, 5 ay gazete dağıtıcılığı yaptıktan sonra gazetenin muhabiri oldu. 5 yıl gazetenin muhabirliği görevini yürüten Kılıç, askerden geldikten sonra Yazı İşleri Müdürlüğü görevine getirildi. 15 yıl boyunca bu görevi yürüten Kılıç, Nisan ayında çalıştığı gazeteyi satın alarak sahibi oldu.
1996 yılında yayın hayatına başlayan Tokat Gazetesi'nin ilk abone dağıtımını kendisinin yaptığını belirten Fatih Kılıç, "Gazeteyi ilk dağıtan, okura ulaştıran ben oldum. Bu meslek öylesine bir meslek ki gazeteye elini değdirdiğinde, o boyaya elini değdirdiğinde, bir nevi matbaanın, boyanın, kağıdın kokusunu, tadını alıyorsun. 5 ay gazetenin dağıtıcılığını yaptım. Her gittiğim yerde sohbete katılarak, esnafı dinliyor, çaylarını içiyordum. Bu da bende birikim oluşmasına yol açtı. O dönemde gazetenin muhabirliğini yapan Mehmet Uzun ağabeyimiz gazeteden ayrıldı. O ayrılınca muhabir ihtiyacı oldu. Bu da bana nasip oldu. Bu süre içerisinde kendimde bir birikim gördüm. İnsanları tanıdıkça bu mesleği sevdim. Dert dinlemeyi, insanları dinlemeyi severim. Dinlediklerini yazmayı da sevince muhabirlik benim için 2'nci bir alternatif oldu" dedi.
'GAZETENİN YAŞAMASINI İSTİYORDUM'
2003 yılında askerden geldikten sonra 15 yıl boyunca gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğü'nü üstlendiğini anlatan Kılıç, "2018 yılının sonlarında özellikle ekonomik şartlarının ağırlaştığı ortamda patronaj işi devam ettirmek için çok ciddi manada dara girdi. Ekonomik sıkıntılar baş gösterdi. Gazetemiz Tokat'ta itibarı olan bir gazete. Bu gazetenin devam etmesi gerekiyordu. ya Tokat ölçeğindeki gazetelerin birleşmesi gerekiyordu ya da böyle giderse eksiye düşecekti. O süreçte ne yapılması gerektiğini patronaj ile görüştük. Gerek şahsım, gerekse gazetedeki arkadaşlarımız, inisiyatif alabileceklerini hissettirdiler. Gazetenin yaşamasını istiyordum. Yaşaması için de finans gerekli. Patronlarımızla oturup görüştük. Biz emekçiler olarak bu işin sorumluluğunu bilen, yükünü taşıyan insanlarız. 'Emekçiler olarak bu işin yaşamasını istiyoruz. Biz bu yeni gelen yapının, gazetenin yükünü biz taşıyalım' dedik. Arkadaşlarım rıza gösterdiler, benim imtiyaz sahibi olacağım bir yapıda bu mesleği devam ettirme hevesini, motivasyonunu bana verdiler. Patronlarımızın da rızasıyla Tokat Gazetesi'ni satın aldım. Bütün haklarını üzerime geçirdim. Emeğin bu işin içerisinde olup da dört elle sarılmasının gazeteciliği daha kıymetli, daha itibarlı kılacağına canı gönülden inanıyorum. Bu mücadeleyi de veriyoruz" dedi.
'BOŞ MAKİNEYLE HABERE GİTMİŞİM'
Meslekte başından geçen ilginç anları da dile getiren Kılıç, Niksar ilçesinde bir ayakkabı fabrikasının haberini yapmaya gittiği belirterek, "Dönemin valisinin de katıldığı bir haberdi. Oraya basını da götürdüler. Ben de fotoğraf makinesini aldım. O dönemki fotoğraf makineleri filmliydi. Buradan makineyi aldım gittim. Hem foto muhabirliği hem de gazetecilik yapıyorum. Fotoğrafları çekiyor, notlarımı alıyorum. Sonra geldim, haberi yazacağım, fotoğraf makinesini stüdyoya banyoya götürdüm içini açtım film yok. O zaman ki acemilikle normal bir makinenin içerisinde film olup olmadığını test edebilecek deneyimim yok. Boş makineyi buradan alıp habere gitmişim. Kontrol de etmedim. Yani bu mesleğin özellikle ekipman kontrolünün ilk önemini orada anlamıştım" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Gazeteden görüntüler
-Gazete çalışmalarından görüntüler
-Gazetenin basım ve katlama aşaması
-Konuşmalar
Haber-Kamera: Fatih YILMAZ- Halil İbrahim YEL/TOKAT,
=======================================================
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ-4 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?