Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, "çözüm süreci" çalışmasının yeni değil, 11 yıl önce başlatılan çalışmanın yeni bir evresi olduğunu belirtti.
İstanbul Üniversitesi Kongre Merkezi'nde, "Arap Baharı Sürecinde Devlet, Toplum ve Adalet" başlığıyla düzenlenen 3. Arap-Türk Sosyal Bilimler Kongresi'nin açılışında konuşan Atalay, üçüncüsü gerçekleştirilen kongrenin ilkinin "Arap Baharı" başlamadan kısa süre önce 2010 yılında Ankara'da yapıldığını hatırlattı.
Atalay, zamanın çabuk geçtiğini, 3 yılda bölgede olağanüstü gelişmeler ve değişiklikler olduğunu ifade ederek, "Kongre adeta Ortadoğu'da meydana gelen büyük değişime paralel yürüyor. Kendime şunu da soruyorum; acaba bu değişime paralel, bu değişimi iyi takip eden, iyi analiz eden, katkı veren özelliğini de sürdürüyor mu- Hem her ülkede bulunan sosyal bilimciler hem de bu kongrenin kendisi... Çünkü geçen yıl ikincisini Kahire'de yapmıştık, tam da Mısır'ın en dinamik günleriydi. Şimdi de coğrafyamızda bütün bu gelişmeler sürüyor. Bu anlamda Arap-Türk sosyal bilimcilerinin bir araya gelmesi, birlikte hem kendi sorunlarınızı tartışması hem de iyi analizler yapması, rehber olması anlamında kongre bunu belli oranda sağladı" diye konuştu.
"Arap Baharı" ve gelişen süreçle ilgili halen bölgenin dinamizmini sürdürdüğünü dile getiren Atalay, geçen ay Tunus ve Libya'ya gittiğini, oralarda olup bitenlere bakmaya ve anlamaya çalıştıklarını söyledi.
-" Türkiye'de şu anda yaklaşık 400 bin Suriyeli mülteci bulunuyor"-
Başbakan Yardımcısı Atalay, Gazze'nin, Ortadoğu'da kendileri için büyük bir kaygı alanı olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suriye'de de olup bitenlere, İslam ve Arap dünyasından ve Türkiye'den sosyal bilimciler çok yakın gözle baksınlar. Suriye, çok farklı bir şekilde devam ediyor. Şu anda Suriye'nin içindeki gelişmeler dikkatle izlenmesi gerekir. Suriye kendi içinde kalmıyor. Türkiye'de şu anda yaklaşık 400 bin Suriyeli mülteci, sığınmacı kardeşimiz bulunuyor. Yani Suriye'de insanlar perişan, çevre ülkelere gidiyor. Sadece kendi kamplarımızda 200 bin kişi kalıyor, yaklaşık 200 bin kişi de şehirlerimizde kendi imkanlarıyla kalıyor. Türkiye'de bu kardeşlerimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamaya çalışıyoruz. Türkiye bütün imkanlarını seferber ediyor. Ancak bunun onlar için çok kolay bir şey olmadığını biliyoruz."
Bu anlamda kongrenin ve benzeri çalışmaların, hem siyaset adamlarını hem de sosyal bilimcileri bir araya getirmesi bakımından önemli olduğunu anlatan Atalay, sosyal bilimcilerin gücüne inandığını söyledi.
Atalay, sosyal bilimcilerin, istemeleri ve dert edinmeleri durumunda etkili olabileceğini belirterek, bütün olup bitenlerin içinde olunması, analizler ve araştırmalar yapılması gerektiğini vurguladı.
-"Türkiye'deki değişimlerde üniversitelerin rolü sınırlı"-
Atalay, Türkiye'de son 11 yılda büyük değişimler yaşadığına işaret ederek, ülkede devletin ve kurumların değiştiğini, özgürlük alanlarının çok genişlediğini, refahın arttığını, uluslararası alanda büyüme sağlandığını, konuşulmayan ve tartışılmayan hiçbir şeyin olmadığını, bütün tabuların yıkıldığını anlattı.
Bu değişimlerde Türkiye'deki üniversitelerin payını ve rolünü çok sınırlı gördüğünü dile getiren Atalay, "Hükümet olarak biz bu değişime öncülük ettik. Bireysel olarak katkı almış olabiliriz, ancak kurumsal olarak akademik camianın, üniversitelerin Türkiye'deki bu büyük değişimde fazla katkısı olmamıştır. Hatta daha statükocu refleksler ortaya koymuşlardır. Bunları da biliyoruz" ifadelerini kullandı.
Atalay, dünyadaki değişime dikkati çekerek, sosyal bilimcilerin bu değişimde katkılarının olup olmadığını sorgulaması gerektiğini kaydetti.
-"Hiç günübirlik siyaset yapmayız"-
Hükümet ve parti olarak sosyal bilimlerin, bunun yöntemlerinin, malzemelerinin ve verilerinin farkında olduklarını ve kullandıklarını aktaran Atalay, şöyle devam etti:
"Çalışmalarımızda bunu çok önemli görüyoruz. Burada özellikle şunu ifade edeyim; her çalışmamızı hükümet olarak topluma mutlaka test ettiririz. Ayda en az iki araştırma yaptırırız, kamuoyu yoklaması. Olup bitenlerle ilgili vatandaşımızın düşüncelerini, değerlendirmelerini mutlaka alırız. Planladığımız politikaları da vatandaşlara sorarız. Yani vatandaşımızın nabzını iyi tutmaya çalışırız. Bizde strateji çok önemlidir. Strateji iyi kurulmadan asla icraata geçmeyiz ve hiç günü birlik siyaset yapmayız. Hiç konjonktürel siyaset yapmadık, yapmayız. Siyasetin temelinde güncel bazı şeyler daima olabilir. Ancak bizim temel icraatımız; daima köklü, belirlenmiş stratejilerimiz. Şu günlerde 'çözüm süreci' diye bir çalışmamız var. Bu yeni bir şey değil, 11 yıl önce başlattığımız bir çalışmanın yeni bir evresidir."
Atalay, kongrenin, "Arap Baharı Sürecinde Devlet, Toplum ve Adalet" başlığı taşımasının önemine işaret ederek, özellikle içinde bulunulan coğrafyada en çok ihtiyaç duyulan kavramın adalet olduğunu ifade etti.
"Arap Baharı"nın ve değişimlerin temelinde adaletsizliklerin, zulümlerin yattığını vurgulayan Atalay, adaletsizliğin her türünün zulüm olduğunu vurguladı.
-"Adil olmayan devlet de toplum da güçlü olamaz"-
Atalay, adalet sağlandığında, en iyinin bulunmuş olduğunu dile getirerek,
"Adil olmayan devlet de toplum da güçlü olamaz, bir gün yıkılır. Bizim medeniyet temelimizde adalet vardır. Böyle bir medeniyetin temsilcisiyiz, dinimizin temeli adalet üzerinedir, hak, hukuk, kul hakkı bütün bunlar... Özellikle de Hz. Peygamber'in hadislerinde ve sünnetinde, Müslüman yöneticilere ve Müslümanlara iki şeyi çok önemli sorumluluk olarak yükler; 'adaletle hükmedin' ve 'emaneti eline verin'. Bu ikisi ayrılmaz. Onun için adalet kavramı çok önemli" değerlendirmesinde bulundu.
Herkesin haksızlıkların üzerine gitmesi gerektiğini belirten Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Devleti daha insan yüzlü hale getirmek için sosyal bilimcilere çok iş düşüyor. Türkiye'de devleti daha insan yüzlü hale getirmeyi epeyce başardık. Daha alacağımız yol var ama epeyce başardık. Bu çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şu anda yürüttüğümüz çalışmalar da bunlar. Adaletli bir sistemi daha iyi nasıl geliştiririz- Osmanlı ecdadımız aslında bunu örneklerini iyi ortaya koymuş. Bütün renkler, dinler, etnik yapılar bir arada barış ve huzur içinde nasıl yaşarlar- Bunun en iyi örneği bizim medeniyetimizde. Türkiye olarak bu konularda yakın tarihimizde bazı sorunlar yaşamışız, yaşadık, halen yaşıyoruz. Şimdi onları da inşallah çözmeye çalışıyoruz. Orada da eksen adaleti sağlama, herkesin hak ve hukukunu, özgürlüğünü sağlama, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri giderme, bölgeler arası dengesizlikleri giderme ve bütün insanlara insan olduğu için hak hukukunu temin etme... Adaletin esasen en temeli budur. Türkiye'deki bu çalışmalarımız da devam ediyor." - İSTANBUL
Son Dakika › Güncel › 'Türkiye'de 400 Bin Suriyeli Mülteci Bulunuyor' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?