SALİHA ÖZDEMİR - "Srebrenitsa Anneleri Kayıplarını Arıyor" belgeselinin yönetmeni Faysal Soysal, çekimler sırasında konuştuğu Srebrenitsa annelerinin Türkiye'nin soykırıma maruz kalan Boşnaklara verdiği destekten memnun olduklarını ifade ederek, "Hayatta kalan Srebrenitsa anneleri, 'O günkü Türkiye bugünkü Türkiye olsaydı, bunların hiçbiri olmazdı' diyorlar" dedi.
"Srebrenitsa Anneleri Kayıplarını Arıyor" belgeselinin "Saliha Anne" ve "Şuhra Anne" bölümleri önceki haftalarda TRT Belgesel kanalında yayınlanan yönetmen Faysal Soysal, Bosna'ya ilk kez 2003 yılında Mostar Köprüsü'nün açılışı sırasında gittiğini belirtti. Ziyareti sırasında, daha önce çekmeyi düşündüğü bir kısa film senaryosunu Bosna ile birleştirme kararı aldığını ifade eden Soysal, şu bilgileri verdi:
"Orada hissettiklerim senaryomu bu yöne evirdi. Böylece 2013 yılında Türkiye ve Bosna arasında geçen 'Üç Yol' adlı sinema filmimi çektim. Filmde, Mostar'ı, köprüyü ve kayıpları konu edinmiştim. Hz. Yusuf'un modern bir yorumu diyebileceğimiz filmde, rüyalarının peşinde giden, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde toplu mezarlarda kayıpları arayan bir karakter var."
Soysal, filmin çekimi sırasında Srebrenitsalı Hatice Mehmedovic'in hikayesi ile karşılaştığını, soykırımdan 10 yıl sonra, soykırım sırasında öldürülen oğlu Almer'in eksik kemiklerini arayan ve "Ben çocuğumu böyle doğurmadım, bütün kemiklerini bulacağım" diyen anneden çok etkilendiğini ifade etti.
Mehmedovic ile bizzat tanıştıktan sonra El Cezire Türk kanalı için "Kayıp Zamanlar" adlı bir belgesel çektiğini aktaran Soysal, şunları söyledi:
"Belgeselde Srebrenitsa ve Priyedor katliamlarından kurtulan Hatice Mehmedovic ile Mirsad Duratevic'in 23 yıla yayılan kayıp yakınlarını bulma serüvenini konu ettik. Srebrenitsa'dan sonra Priyedor'da da 960 cesedin bulunduğu yeni bir toplu mezar ortaya çıkmıştı."
Soysal, Bosna'da soykırımdan sonra 30 bin kayıptan ancak 20 bininin bulunabildiğini, üç nesilden katledilen aileler olduğu için DNA bulunamaması nedeniyle birçoğunun kimliğinin belirlenemediğini dile getirdi.
"Allah bizi soykırımı unutturmamamız için hayatta bıraktı"
Kayıp çocuklarını arayan Srebrenitsa annelerinin yaşanan soykırımın canlı tanıkları olduğuna dikkati çeken Soysal, şunları anlattı:
"Srebrenitsa anneleri çok özel bir değer, onlar hayatta kalma amaçlarını, 'Biz aslında o gün ölmek isterdik yakınlarımızla, yaşadığımız için mutlu değiliz ama Allah bizi bunun için hayatta bıraktı, şehitlerin varlığını ve ruhunu, yapılan zulmü ve soykırımı unutturmamamız için' sözleriyle anlatıyorlar."
Yönetmen Soysal, görüştüğü annelerin kayıp çocuklarını aramaktan vazgeçmediklerini, "bir kemiği dahi olsa" bulup, mezar yapmak istediklerini, bulamadıkları çocuklarının birgün döneceği umudu taşıdıkları değerlendirmesinde bulundu.
TRT Belgesel kanalının çocuklarını arayan Srebrenitsalı kadınların hikayeleri ile ilgilendiğini ve yayınlama kararı aldığını dile getiren Soysal, belgesel hakkında şunları söyledi:
"Belgeselimizin 'Srebrenitsa Anneleri Kayıplarını Arıyor' başlığı ile ilk iki bölümü yayınlandı. Annelerin soykırıma canlı tanıklıklarını, bugün kayıplarını bulmak için verdikleri mücadelelerini izleyiciye aktardık."
Soysal, Srebrenitsa'da 11 Temmuz 1995 yılında 8372 kişinin katledildiğini hatırlatarak, şu yorumu yaptı:
"Hollanda askerlerinin olduğu ve BM örgütünün bulunduğu bir kampta bu cinayetlerin işlenmesinin ve o kadar kişinin katledilmesinin sorumlusu BM. Hollanda askerlerinin çaresiz olduklarını, silahsız olduklarını, kurşunları dahi olmadığını, BM gücünün silahlı güç olmadığını, insani yardım kurumu olduğunu savunuyorlar mahkemelerde ama olanlara göz yummuşlar. Çünkü bir hafta öncesinden birliğin sayısını yarıya indirmiş ve hiçbir ağır silah vermemişler. Üstelik Sırp ordusunun elinde en ağır silahlar olduğunu ve oraya doğru yaklaştığını bilirken."
"Avrupalıların, geçmişte Bosna'da yapılan soykırıma dair bugün bir iç hesaplaşma yaşadığını düşünmüyorum" diyen Soysal, şu değerlendirmede bulundu:
"Fanatik Hristiyanların yapılan soykırımdan üzüntü duyduklarını düşünmüyorum. Uluslararası adalet, hukuk için bir takım yaptırımlar uygulandı ama bu yaptırımlar hiçbir zaman Sırplara yönelik olmadı. O soykırıma katılanların sadece Sırplar olmadığını bugün Srebrenitsa anneleri anlatıyor. Özellikle Sırp komutan Ratko Mladiç'in Srebrenitsa'yı ele geçirdiği gün, 'Bugünü Sırp halkına armağan ediyorum, Türklerden Kosova Savaşı'nın intikamını nihayet aldık, kutsal, dini bir bayramın arefesindeyiz' diye konuştuğunu anlatıyorlar."
Soysal, Srebrenitsa annelerinin Mladiç'in konuşması sırasında "Romen, Yunan ve Rus bayrakları" gördüklerini söylediklerini ve "Soykırımı komşularımızla birlikte yaptılar. Herkesin her şey hakkında bilgisi vardı" dediklerini aktardı.
Bugün birçok kişinin para karşılığı toplu mezarların yerlerini söylediklerini vurgulayan Soysal, savaş sırasında Boşnakların kaybettikleri evleri geri almak ve yeniden yaptırmak için fon bulmakta zorlandığını, Sırpların evlerinin ise İngiltere tarafından villa şeklinde yapıldığını gözlemlediğini söyledi.
"Günah çıkartılıyor"
Soysal, uluslararası dengeler nedeniyle Boşnakların yaşadığı katliamı sinema filmlerinde anlatmanın zor olduğuna işaret ederek, şunları dile getirdi:
"Türkiye'de bile her şeyi açık açık anlatan bir film yapmak istediğinizde bu Avrupa ile ilişkilerin bozulmasına sebep olacak bir şey. Richard Gere dahi 'Av Partisi' filmini yaparken bazı şeylere dikkat etmek zorunda kaldı, en fazla 'Mladiç Sırp katilinin yakalanması' ile ilgili bir film yapabildi. Bu konuya eğilim hiçbir zaman objektif olamıyor. Bir yerden bakılıyor, günah çıkartmak için bir şekilde zulmün olduğuna dair bir işaret var, ama hiçbir zaman bu işin esas sorumlusu kim, işte kimse bunu söylemeye cesaret edemiyor."
Belgesellerin kurmaca filmlere göre farklı imkanlara sahip olduğunun altını çizen Soysal, "Belgeselde, bizzat o acıyı yaşayan ve tanık olan insanlarla birebir görüşüyorsunuz ve o insanların yalan söyleme durumu yok. Hatıraları ne ise onu anlatıyorlar" dedi.
Soysal, Srebrenitsa'da yaşananların hala yeterince konuşulmadığına değinerek, şu yorumda bulundu:
"Srebrenitsa'da olanlar politikacıların, sosyologların ve psikologların bir araya gelip tartışması gereken bir konu. Hakikaten suçlu kim? Ülke siyasetleri buna bir şekilde karar verir ama sinema veremez. Sinemanın yapacağı şey bir insan tekinin evrensel olan acısını ortaya koymak. Bu bir Boşnak, Türkmen, Kürt, Filistinli, Çeçen anne olabilir, farketmez. Sinema, bu biricik insan tekinden evrensel olan o insana ait zedelenen duyguyu, hasara uğramış, zarar görmüş, zulme uğramış o acıyı bütün insanların hissedebileceği vicdani bir duyguya dönüştürebilir."
Çekimler sırasında konuştuğu Srebrenitsa annelerinin Türkiye'nin soykırıma maruz kalan Boşnaklara verdiği destekten memnun olduklarını ifade eden Soysal, "Hayatta kalan Srebrenitsa anneleri 'O günkü Türkiye bugünkü Türkiye olsaydı, bunların hiçbiri olmazdı' diyorlar" dedi.
Soysal, "Srebrenitsa'da genç yok, küçük çocuklar var, anne ve babaları işsiz, orada ciddi bir yatırım yapılmadığı takdirde onlar da ilk fırsatta iş bulmak için yurt dışına gidecek görünüyor" değerlendirmesinde bulunarak, şunları vurguladı:
"Srebrenitsa'ya yatırım yapılması gerekiyor. Çalışan tek fabrikaya sadece Sırplar işçi olarak alınıyor. Genç nüfus çok az, çünkü nesil kurutulmuş. Sadece yaşlı kadınlar sağ bırakılmış. Onlar da, 'Bu acıyı sürekli hissetmemiz için bizi sağ bıraktılar. Yeni gelecek nesiller de korksun ve bu korku sürekli yaşasın istediler ama bilmedikleri bir şey var, bizim Allah'a olan imanımız var ve o bizi ayakta tutuyor' diyorlar."
Belgeselin "Hanifa Anne" bölümünün 3 Şubat Çarşamba günü yayınlanacağını dile getiren Soysal, 8 Mart'ta da Bosna'dan altı Srebrenitsalı annenin Türkiye'ye geleceğini ve düzenlenecek etkinliklerde yaşadıklarını anlatacaklarını sözlerine ekledi.
Son Dakika › Kültür Sanat › Srebrenitsa Anneleri Kayıplarını Arıyor' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?