"Demokratik Alana Müdahalenin Yöntemleri Epey Gelişti" - Son Dakika
Politika

"Demokratik Alana Müdahalenin Yöntemleri Epey Gelişti"

"Demokratik Alana Müdahalenin Yöntemleri Epey Gelişti"

TBMM Başkanı Çiçek, "Demokrasimiz ilerledi, gelişti, epey mesafe aldık ama demokratik alana müdahalenin yol ve yöntemleri de epey gelişti." dedi.

03.01.2014 13:24  Güncelleme: 13:25

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Demokrasimiz ilerledi, gelişti, epey mesafe aldık ama demokratik alana müdahalenin yol ve yöntemleri de epey gelişti" dedi.

Çiçek, 2014 Vizyon Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, soruşturmaların gizliliğine uyması gerekenlerin buna uymadığını söyleyerek, "Buna da isyan ediyorum. Soruşturma yapanlar, başkaları hukuka uymadı diye soruşturma yapıyorlar, yaparken kendilerinin de hukuka uyması lazım. Uymayanlar varsa bunlar için de gereğinin yapılması lazım. Soruşturmayı yaparken kimse kendini kanunların, hukukun üstünde kabul edemez" dedi.

Çiçek, soruşturmanın gizliliğinin, evrensel hukuk kuralı olduğunu kaydetti.

"Türk Ceza Kanunu 'adil yargılamayı etkileme', 288. maddesi nerede kaldı?" diyen Çiçek, "Niye konulmuş bunlar? Hakimler, dosyadaki delillere, hukuka ve kendi vicdani kanaatlerine göre karar versinler diye ama şimdi bu ortamda mı bu kararlar veriliyor?" diye konuştu.

İdari Yargılama Usul Kanunu'nun, idarenin savunması alınmadan karar verilmemesine ilişkin 27. maddesine ne kadar uyulduğunu soran Çiçek,  "Daha yeni değiştirdik. İhtiyaç olduğu için değiştirdik ama kimse buna ihtiyaç duymuyor" dedi.

"Sıkça vurgu yaptığımız ama o lafı söylerken tersi yönde davranış ortaya koyduğumuz bir husus var:  Masumiyet karinesi" ifadesini kullanan Çiçek, "Halbuki şimdi kendi kafamızda, beynimizde hüküm verdiğimiz birçok olay var. Daha ilk derece mahkemesi bile bitmemiş, bitmiş olanlar Yargıtay'da bitmemiş, orada bitmiş olsa bile olağan ve olağanüstü kanun yolları bitmemiş ama biz çoktan kişileri kendi vicdanımızda mahkum etmişiz ama 'masumiyet karinesi' diye vurgu yapmaya çalışıyoruz. Onun için hiçbir konuda sonuca varamıyoruz" diye konuştu.

-Yolsuzluklar

Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tüm bunlar, çok sansasyonel olayların ya da soruşturmaların sonucunda hatırladığımız konular. Bunların başında da yolsuzluklar konusu geliyor. Yolsuzluklar konusu, müzmin bir illet. Toplumsal değerleri tahrip eden, devleti çürüten, kuralları aşındıran, hak ve adalet duygusunu derinden yaralayan bir hastalıktır. Bunun üç ayağı var. Bir köşesinde siyaset, bir köşesinde bürokrasi ve öbür köşesinde iş dünyası. Bir şeytan üçgeni. Ne dönüyorsa bu üçünün arasında dönüyor. Kurala, hakka hukuka uygun görev yapan bu üç alanda da insanlarımız var ama az sayıda bu üç köşeden birinde konumlanmış adamlar yüzünden maalesef hepimiz zan altında kalıyoruz, vicdan azabı, sıkıntı çekiyoruz ve toplum karamsarlığa itiliyor. Bu üç köşede de bir paslanma var. Ancak yolsuzlukla mücadele bir toplumsal mücadeledir, hepimize düşen görevler var. Bu bir mevsimlik mücadele değil. Sadece yargının görevi değil. Yargının görevi suç işlendikten sonraki kısmı ortaya çıkarmak. Esas olan koruyucu hekimlik gibi bu ortamı ortadan kaldırmaktır. 'Ayıp' diye bir kavram vardı, bunu unuttuk. Suç işlemiş olan kişi hiç olmazsa belli yerlere gittiğinde tabi olacağı muameleden çekinir, kendisine çeki düzen verirdi.

Geriye dönük görev yaptığım makamlar itibariyle de söyleyeyim, özellikle bu banka olayları, vurgunları, soygunları sebebiyle kim neyi batırdıysa, ben hangi toplantıya gitsem en baş köşede bunları gördüm. Toplantının kapısından döndüğüm bir çok yer, zaman olmuştur. Bir toplumsal tavır konulması gerekiyor. Hadi bakalım üç tane savcı ne yapacak, bu işle görevli emniyet ne yapacak? Onlar görevini yapsın, sonuna kadar yapmalı, biz destek vermeliyiz. Kim olursa olsun. Sıfatı, yaptığı iş, kimin yakını, uzağı olursa olsun. İşin bu kısmında sonuna kadar gitmeliyiz ama bir toplumsal refleks olarak da en azından buna karşı bize de düşen görevlerin olduğunu bilmemiz lazım. Yolsuzlukla mücadele üç beş aylık belli davalara mahsus ondan sonra sonlanacak bir mücadele değildir. Yolsuzlukla mücadele devamlı bir uğraş alanıdır. Devletlerin devamlı gündemlerinde olması gereken bir alandır ve hepimize bu noktada sorumluluklar düşüyor.

Türkiye, bu konuda son yapılan açıklamalara göre 65. sıradan 53. sıraya yükselmiş. Bu önemlidir ama bu manada bizden bu konuda iyi olan 52 ülke daha var demektir. Gelin bir hedef koyalım. 2023 vizyonumuz var. 2023'e gelirken dürüstlük açısından, yolsuzlukla mücadele açısından ilk ona girecek bir ülke olalım. Bize yakışan budur. İnsanımıza yakışan budur, inancımız, kültürümüz bunu telkin eder, insan olmak da bunu gerektirir. Gelin bu noktada toplumsal mücadeleyi başlatalım."

-Kayıt dışı siyaset

Demokrasinin, sadece belli kuralların yerine getirildiği bir sistem değil, olabildiğince her şeyin şeffaf ve kayıt altında olduğu bir sistem olduğunu belirten Çiçek, "Türkiye'de bazı işler niye oluyor, neden oluyor, niye bu kadar sıkıntılara maruz kalıyoruz? Demokrasimiz ilerledi, gelişti, epey mesafe aldık ama demokratik alana müdahalenin yol ve yöntemleri de epey gelişti. Postmodern, vesaire dedik, bunlar da epey mesafe aldı, teknolojideki gelişmeyi onlar da kullanır hale geldi. Demokrasinin daha kaliteli hale gelmesi, sadece bir kısım bazı şekli düzenlemelere tabi değil" dedi.

Türkiye'nin üç alanda ciddi kayıt dışılık yaşadığını belirten Çiçek, bunlardan birinin kayıt dışı ekonomi olduğunu ifade etti. Çiçek, "Bunca çabaya, gayrete rağmen, yasalara, kurumlara rağmen ekonomimizin halen önemli bir kısmı kayıt dışıdır. Bu haksızlığa ve hukuksuzluğa sebep veriyor. Adaleti de ortadan kaldırıyor, haksız rekabete yol açıyor. Kayıt dışı ekonomi halen ülkemizin en önde gelen sorunlarından birisi" diye konuştu.

"Ekonominin önemli bir kısmı kayıt dışıysa hiç tereddütsüz siyasetin bir kısmı da kayıt dışı olur" ifadesini kullanan Çiçek, sözlerini şöyle devam ettirdi:

"Türkiye'nin ikinci kayıt dışılığı siyasettir. Seçime girecek 25 siyasi parti kayıt içinde faaliyet gösteriyor. Yanlış yapan varsa, denetleniyor, hesabı kitabı denetleniyor, kamuoyuna açık, karar organları belli. En azından skalada, tabloda bunlar görülüyor ama siz inanıyor musunuz ki Türkiye'de yapılan siyasetin tamamını bu partiler ya da kayıt içindekiler yapıyor. Türkiye'de siyaset alanının önemli bir kısmında kayıt dışı unsurlar siyaset yaptı bugüne kadar. Zaman zaman görevi siyaset yapmak olmadığı halde bir kısım yasal, anayasal kuruşlar siyaset yapmıştır. Cumhurbaşkanlarını onun için kendi irademizle seçemedik. Parti kapatma davalarının hangi şartlar altında açıldığı belli. Neyin nasıl oluştuğu bu süreçte biliyoruz. Demek ki kayıt dışı siyasi unsurlardan bir tanesi, yetkisini aşarak siyasi alana müdahale eden anayasal kurumlar olmuştur. Halbuki o kurumlar kayıt içinde, yetkileri ve yetkilileri bellidir ama yapılmaması gereken işler yapılmıştır. Muhtıralar bunların açık örneğidir ve kayıt dışı siyasetin en somut örnekleridir.

Önemli sermaye grupları, geçmişte, envanterde gözükmüyor, kim kimdir bilemiyoruz. Biz sadece sonuçları itibariyle biliyoruz. Milletvekilleri transferleri bakımından havuz oluşturulduğunu bilmeyen yok. Buna kim para verdi, havuz nerede oluştu, bunun sorumlusu kim, neyin nesidir...? Ancak biliyoruz ki dün akşam falanca partinin genel başkan yardımcısı, hatta başka parti milletvekillerine 'Gel bizim partimize, bizim partimiz daha güzel' diyor, ertesi sabah bakıyorsunuz ki bu taraftan o tarafa gidivermiş. Bir gecede ne değişti, rakım mı düştü, tansiyon mu düştü, nabız düşüklüğü mü oldu, iklim mi değişti? Bir gecede ne değişti? Ne oldu da demokrasi adına bu tür garabetler bu ülkede işlendi. Sermaye grupları var. Siyasetin finansmanını halen netleştiremedik. Siyasetin finansmanı netleşmeyince, çıkar amaçlı grupların ya da sosyolojik grupların, siyaset alanını daralttığı, kuralı belli olmayan, kurumu yeteri kadar belli olmayan, yöntemleri ise hiç belli olmayan bir şekilde siyaset alanına müdahale ettiğini görüyoruz. Bunun mutlaka şeffaflaşması lazım. Şeffaflaştığı nispette kafamızda olan soruların önemli bir kısmını çözme imkanı buluruz. Bu böyle olmayınca bir çok şeyi izahatta zorlanıyoruz. Kayıt içi siyasetin dayanağı hukuktur, anayasadır ve yasalardır. Kayıt dışı siyasetin dayanağı ise bu unsurların çıkarları ve ideolojileridir, kural tanımaz.

Kayıt içindeki siyaset gayesine hukukun tanınmış ve kabul edilmiş yol ve yöntemleriyle ulaşır, kayıt dışı siyaset ise kendisini hukukla sınırlamaz. Gayeye ulaşmak için meşru vasıta değil uygun vasıta arayışı içindedir. Çoğu zaman şeffaf değildir. Denetlenebilir değildir, karışıktır ve karmaşıktır.

Elbette baskı gruplarının demokrasilerde önemli bir yeri var, kastettiğim o değildir. Kastettiğim kayıt içindeki siyasetle kayıt dışı siyasetin çarpık ilişkilerinden bahsediyorum. İtirazım onadır. Yoksa demokrasilerde baskı grupları olacak, onların talepleri olacak ama bu talepler hukuk çerçevesinde kabul edilecek veya reddedilecek. Kimin nerede durduğu da baştan belli olacak. Onun için şeffaflık lazım, finansmanından tutun ilişkilerine varıncaya kadar. Bu açıdan Türkiye çarpık ilişkiler yumağıdır.

Siyaset hukukunun yeni başkan düzenlenmesi gerekiyor. Partiler kanunu, seçim kanunu, toplantı gösteri yürüyüşleri kanununun, anayasayla ilgili hükümlerinin yeni baştan ele alınması lazım. Yanlış kurallar orada duruyor. Biz bu yanlış kuralların uygulanması olarak ortaya çıkan olumsuzlukları, kuralı değiştirmek yerine demeç vererek vicdanımızı rahatlatıyoruz, üzerimize düşen görevi yapmış oluyoruz."

- TBMM

Kaynak: AA

Son Dakika Politika 'Demokratik Alana Müdahalenin Yöntemleri Epey Gelişti' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement