6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi - Son Dakika
Güncel

6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi

6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi

Türk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) ve Türk Göğüs Cerrahisi Derneği'nin (TGCD) birlikte düzenlediği "6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi", Antalya Cornelia Diamond Otel Belek’te devam ediyor.

10.05.2014 15:34

Türk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) ve Türk Göğüs Cerrahisi Derneği'nin (TGCD) birlikte düzenlediği "6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi", Antalya Cornelia Diamond Otel Belek'te devam ediyor. Akciğer kanseri konusundaki gelişmelerin ayrıntılı olarak tartışıldığı kongreyi 450'yi aşkın katılımcı takip ediyor. Kongrede güncel konular ve 300 civarında bildiri, alanında deneyimli yerli ve yabancı 65 konuşmacı panel ve konferanslarda bir araya geliyor.

Kongrenin basın toplantısında konuşan Türk Akciğer Kanseri Derneği Başkanı ve Kongre Eş Başkanı Doç. Dr. Ufuk Yılmaz, akciğer kanserinin, her yıl dünyada 1.5 milyondan, Avrupa'da 350.000'den fazla insanın ölümüne sebep olmaya devam ettiğini söyledi. Türkiye'de erkeklerde birinci sırada olan ve 50 bini aşan sayıda akciğer kanserli hasta bulunduğunun altını çizen Yılmaz, "Her yıl bu sayıya 30 bin yeni akciğer kanserli hasta eklenmektedir. Ölümcül bir hastalık olması nedeniyle bu hastalarımızın önemli bir kısmını kaybetmekteyiz. Tütün ve tütün ürünleri mücadele programları, ulusal asbest ve radon kontrol programlarının sonuçlarını almaya başlayıncaya kadar ülkemizde de akciğer kanseri, en sık görülen kanser olma özelliğini koruyacaktır" dedi.

AKCİĞER KANSERİNİN NEDENLERİ VE ERKEN TANI

Sigara ve diğer tütün ürünlerinin tüketilmesinin akciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu artık herkesin bildiğini hatırlatan Doç.Dr.Yılmaz, şöyle devam etti:

"Hiç sigara içmiyor olsanız bile, çevresel sigara dumanı, radon gazı, asbest, silika (çanak, çömlek, tuğla, taş ocağı, taş kesme kırma vb), pestisid (zararlılara karşı kullanılan kimyasallar) maruziyeti, akciğer kanseri riskini değişen oranlarda artırmaktadır. Ev dışı hava kirliliğinin sigara içmeyenlerde akciğer kanseri riskini arttığı yönündeki veriler yeterli değildir. Östrojen içeren hormon tedavisi alan sigara içmeyen kadınlarda, akciğer adenokanser riski yüzde 76 artmaktadır. Ailesinde akciğer kanseri bulunan kişilerde akciğer kanser gelişme riskinde, yüzde 40-50'lik bir artış vardır. Yeni bir araştırmaya göre, akciğer kanser riski birinci derece yakınlarında akciğer kanseri bulunan hiç sigara içmemiş erkeklerde 2.71 kat, kadınlarda 2.59 kat artmıştır. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi, akciğer kanserinin erken yakalanması için çabalar devam etmektedir. ABD, akciğer kanseri için yüksek riskli gruplarda düşük doz bilgisayarlı tomografi ile periyodik taramalara ülkelerinde izin vermiştir. Bugünlerde geri ödeme kurumları da kararlarını oluşturacaktır. Avrupa Birliği ise NELSON adı verilen ve bilgisayarlı tomografi ile yapılan tarama çalışmalarının, ölüm hızları sonuçlarını beklemektedir. Türkiye'de ise Sağlık Bakanlığı bilgisayarlı tomografi ile tarama programı konusunda, başlangıçta gösterdiği isteklilikten vazgeçmiş gözükmektedir. Oysa akciğer kanserinin erken tanısında bugün için, bilgisayarlı tomografinin yerine geçebilecek bir yöntem bulunmamaktadır."

AKCİĞER KANSERİ VE ELEKTRONİK BURUN

Nefes havasında kanser belirteçlerinin araştırılması, bilgisayarlı tomografide saptanan şüpheli gölgelerin iyi veya kötü huylu olduğu ayırımında kullanılabileceği üzerinde durulduğunu ifade eden Doç.Dr. Ufuk Yılmaz, "Nefes havası analizi, saptanan gölgenin kanser olmadığını söylerken, PET yöntemine göre daha doğru sonuçlar vermiştir. Bu hastaların nefes havalarında yükselmiş olan kanser belirteçleri, operasyon sonrasında normal seviyelere inmiştir. Bu bulgular, tarama sırasında saptanan gölgelere uygulanacak gereksiz ameliyatları, nefes analizlerinin önleyebileceğini göstermektedir" diye konuştu.

Tütün kontrol programı ile ülkemizde sigara içme oranında 2008 yılına göre yüzde 4 azalma sağlandığını hatırlatan ve Türkiye'de yasaklanmış olan elektronik sigaraya dikkat çeken Doç. Dr. Yılmaz, "Tütün ve tütün ürünlerini bırakma aşamasında, ülkemizde yasaklanmasına rağmen, elektronik sigara olarak bilinen e-sigaralardan yardım alınabilmektedir. Sıvı haldeki nikotinden ısı yolu ile nikotin buharı elde etme esasına dayanmaktadır. Sigaradan kurtulmada etkili olamayacağı ve kanserojen maddeler içerebileceğini bilmekteyiz. Artık, e-sigaranın solunum yolu hücreleri üzerinde, sigaranın sebep olduğuna benzer, kanseri başlatan mutasyonlara (P53, KRAS gibi) neden olduğunu bilmekteyiz. Bu nedenle, e-sigara kullanan kişiler en kısa zamanda bu alışkanlıklarından vazgeçmelidirler" dedi.

"AKCİĞER KANSERİ AŞISINDA GELİŞMELER UMUT VERİCİ"

Akciğer kanserinde aşı tedavisinin son derece popüler olduğunu kaydeden Doç. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:

"Science Dergisi, 2013 yılının en önemli buluşları listesinde yer alan şeffaf beyinler ve parlayan yıldızlar arasında ilk sırayı, kanser immünoterapisine verdi. İmmünoterapi, üzerinde on yıllardır çalışılan bir alandır. Tedavide, kanserli hücreye değil bağışıklık sistemine odaklanmaktadır. Bunun sonucunda, bağışıklık hücreleri kanserli hücrelerle mücadeleye sevk edilmektedir. Akciğer kanseri tedavisinde bağışıklık sistemini harekete geçiren immünoterapi yöntemleri arasında olan ipilumumab (anti-CTLA-4), nivolumab (anti-PD1), MPLD3280A (anti-PDL1) gibi monoklonal antikorlar ile önemli başarılar elde edilmiştir. Bir tümör antijeni olan MAGE-A3 hedef alınarak gerçekleştirilen aşı tedavilerinde hastalıksız sağkalım uzadı, MUC1 protein kombinasyon tedavisi ile evre 3 hastalarda dikkat çekici bir 10 aylık sağkalım avantajı yakalandı. Allojenik bir tümör hücre aşısı olan belagenpumatucel-L ile hastalarda ilgi çekici sonuçlar alındı. Küba'da geliştirilen ve bazı Latin Amerika ülkelerinde satışına izin verilen, akciğer kanserinde etkili iki ayrı aşı dikkat çekmektedir. Bu aşılar ile ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalarda, hastalığın kronik hale getirilmesinde ilerleme sağlanmıştır.6.Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi'nde, aşı tedavisini geliştiren ve uygulayan ekipte yer alan, Havana/Küba Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Maria Del Carmen Barroso Alvarez ile Köln Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Jurgen Wolf, aşı ve immünoterapi konusundaki gelişmeleri aktarmıştır."

KANSER AŞISI VE AKCİĞER KANSERİ

Kanser aşısının da önümüzdeki dönemlerde kanser tedavisinde yeni bir oyuncu olabileceğini söyleyen Doç.Dr. Yılmaz, "Hemen hemen hepimiz, kanserli hastalarda tümörün kendiliğinden kaybolduğu veya küçüldüğünü duymuşuzdur. Aslında bu, bağışıklık sisteminin kansere karşı bir yanıt oluşturabildiğinin ilk göstergelerinden biridir. Canlı bakteriyel kültürlerin (BCG gibi), spesifik olmayan bağışıklık sistemini harekete geçirmek üzere kullanıldığını bilmekteyiz. Klasik koruyucu aşı, infeksiyöz hastalıklardan korunma amaçlı olarak başarıyla kullanılmaktadır. Tedavi amaçlı olarak aşıların kullanılmasında ise amaç, aktif spesifik bir bağışıklık sistemi cevabı oluşturmaktadır. Yani, belirli bir hedefe yönelik olarak bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Bu amaçla da, antijene özgül savaşçı hücrelerin yani T-lenfositlerin harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bunun içinde, kanser hücresinde antijenin varlığı tespit edilmeli, tümörde var olan bu antijenlere karşı, T-lenfosit cevabını arttırmalıyız.Kanser hücrelerinde antijenik özellikler vardır. Ancak, antijene özgül T-lenfosit cevabının oluşması ya kanser hücresine bağlı nedenler ya da kişiye bağlı nedenler ile zayıf kalmaktadır. Amaç, bağışıklık sisteminin iyi çalışmasındaki engelleri ortadan kaldırmaktır. Kanser hücrelerine karşı T-lenfosit cevabının yani bağışıklık yanıtının oluşmasını engelleyen, hücre içi kontrol noktalarının etkisini ortadan kaldıran ilaçlar (nivolumab- antiPD1, MPDL3280A-antiPDL1, ipilimumab-CTLA-4), az yan etki, yüksek cevap oranları sağlamışlardır. Ayrıca, sigara içenlerde de olması sevindirici haberlerdir. Bağışıklık sistemini güçlendirici (immünmodulatuvar) ilaçlar veya aşılar ile, daha önce kemoterapi alan küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastaların yüzde 20'sinde, kanserde küçülme sağlanmıştır. Alınan yanıtın, ilaç veya aşı durdurulduktan sonra, uzun süre devam etmesi de önemli ve yeni bir bulgudur. Kemoterapi ile elde edilen yanıtın 4-6 ay içinde kayboluyor olduğunu bilmekteyiz. Bir doz ilaç kullananlarda bile, olumlu etkinin görülmüş olması da ilgi çekicidir" ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Ufuk Yılmaz bir soru üzerine ise akciğer kanseri hastalarının evrelerine göre ortalama yaşam sürelerini ise istatistikler doğrultusunda şöyle açıkladı:

"Evre 1'de uygun operasyon yapılırsa 5 yıllık yaşam süresi yüzde 70'ler civarı. Evre 2'de yine ameliyat edilirse başarılı bir şekilde ve ilave tıbbi tedaviler yapılırsa 5 yıllık yaşam şansının yüzde 60, Evre 3'ü ikiye ayırıyoruz ama o grupta da 5 yıllık yaşam şansı yüzde 25. Evre 4'te yüzde 5'lerin altına düşüyor."

"HASTALARIN YÜZDE 25'İNİ AMELİYAT EDEBİLİYORUZ"

Türk Göğüs Cerrahisi Derneği Başkanı ve Kongre Eş Başkanı Prof.Dr. Levent Elbeyli ise erken dönemde tespit edildiğinde uzun yaşam kazandırabilecek, belki de hastalıktan kurtarabilecek tek tedavinin cerrahi olduğunu belirtti. Prof. Dr. Elbeyli, "Bunun dışında iğne tedavileri de kullanıyoruz. Tek başına hiçbir zaman tek tedavi olmamakla birlikte birlikte kullanılabilecek tedavilerde yaşam şansı sağlamaya çalışıyoruz. Göğüs cerrahisi disiplini olarak gelişmiş tüm imkanları da ülkemizde kullanmaya çalışıyoruz. Türkiye'de bugün gelişmiş ülkelerde ne varsa bizde de bulunmakta. Bunların içinde teknolojik görüntüleme, cerrahi ekipmanlar, ameliyat öncesi ve sonra medikal malzemeleri bulabiliyor ve kullanıyoruz. Belki bu tedaviler genellikle maliyetli tedaviler, devlet geri ödeme kurumları bu uygulamalara bazı kıstastalar getirmiş durumda. Umuyoruz ki ülkenin ekonomik gücü ve çıkarları doğrultusunda yelpazesi genişletilir. Kapalı ameliyatlar ve robotik ameliyatlarda ülkemizin tartışmaya başladığı bir tedavi oldu. Ancak şu var ki, teknolojiyi üreten özellikle uluslararası güçler bunu bizim gibi kullanıcı ülkelere zaman zaman biraz gereğinden daha farklı ve mucizevi gereç ve yöntemler olarak gösterip zorlama yoluna gidebilirler. Bizlerin bilim camiası ve meslek icra eden insanlar olarak burada toplumu uyarmamız gerekir. Tedavinin şekli ve biçimi konusunda teknoloji konusunda hastamızı, yakınını ve toplumu eğitmemiz gerekir. Ekonomiyi de düşünerek fayda zarar ilişkisini iyi kurarak bu teknolojik yöntemleri zaman içerisinde sonuçlarını daha net alacağımız sürece yaymayı doğru buluyoruz" dedi.

Türk Göğüs Cerrahisi Derneği olarak kendilerine başvuran hastaların yüzde 25'ini ameliyat edebildiklerini, yüzde 75'inin ise ameliyat şansını kaybetmiş olduğunu ifade eden Prof. Dr. Levent Elbeyli şunları kaydetti:

"Akciğer kanseri bulguları açısından sinsi birçok problemle karıştırabilecek belirtileri gösteriyor. Bunun için hastaların bu çok azına tanınan ameliyat şansı buz dağının ana gövdesini hala sorunlu görüyor. Akciğer kanserinin tedavisinde cerrahi anlamında SGK geri ödeme kurumları henüz tam olarak ödemede tereddütleri, çekincelerinin olduğu gruplar var. Biri kullanılan yöntem örneğin robotik göğüs cerrahisinde robotik tedavi geri ödeme listesine giremedi. Girse de henüz maliyetleri karşılayacak rakamda görünmüyor. Bu cihazlar büyük yatırım maliyetleri gerektiriyor. Kullanılan ekipman ithal ve pahalı. İkincisi ameliyatlarda kullanılan malzemeler. Çıkardığınız parçanın yerine koyacağınız sentetik malzemeler, kanama durdurucu malzemeleri de ya tam olarak ödemiyor ya da belli gruplar içinde ödüyor."

"İLERİ EVRE AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİNDE YENİ İLAÇ YAŞAM SÜRESİNİ ARTIRDI"

Akciğer kanserli hastaların yüzde 80-85'i küçük hücreli dışı akciğer kanseri olup bu hastaların da yaklaşık yüzde 70'i ileri evre metastatik hastalık olarak ortaya çaktığını ifade eden Kongre Bilimsel Program Kurul Başkanı Prof. Dr. Nil Molinas Mandel ise, "Son 5-10 yılda, ileri evredeki hastalarımız için ciddi ilerlemeler sağlandı. 2000'li yıllara gelindiğinde genetik mutasyonları hedefleyen ilaçlar geliştirilmeye başlandı. EGFR ve ALK mutasyonları tanımlanarak hedefe yönelik olarak erlotinib ve crizotinib adlı ilaçlar geliştirildi ve bu sayede sağ kalım süreleri 2-3 yıla kadar uzadı. 2014 Nisan ayının son günü, bu alanda yeni bir ilerleme sağladık. Bir grup (ALK +) akciğer kanserli hastamızın tedavisinde crizotinib isimli ilaç oldukça etkili bulunmuş ve FDA tarafından 2011 yılında hızlı bir şekilde onaylanarak hastaların kullanımına sunulmuştu. FDA, yine bu hasta grubu için yeni bir ilaca daha, hızlı bir onay verdi. FDA, Crizotinib ilacını tolere edemeyen ya da Crizotinib ilacına direnç geliştiren hastaların Ceritinib (Zykadia) isimli ilaçtan fayda gördüğünü söyleyerek kullanımına izin verdi. Böylelikle bir grup dirençli hasta için ilave 7 aylık yaşam süresi kazanılabildi. Bu aslında, akciğer kanserini kronik hale getirme çabalarında önemli bir adım olarak görülmelidir. Metastatik akciğer kanserinde şifadan söz edebilmek için önümüzde iki engelin kaldığı görülmektedir. Birincisi akciğer kanserini başlatan, geliştiren ve hızlandıran genetik değişikliklerin tanımlanması, (ki bunların yüzde 75'i ortaya konabildi) bir diğeri ise yeni ilaçlara direnç geliştiğinde ne yapılacağının ortaya konmasıdır. Bu sebeple, FDA tarafından onay verilen yeni ilaç önemlidir. Bizi şifaya doğru bir adım daha yaklaştırmıştır.

Yeni molekül ilaçlardaki gelişmeler, 6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi sırasında Heidelberg Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Christian Manegold tarafından katılımcılara aktarılacaktır. Tümör çok akıllı ama insan aklı da onunla savaşmaya devam ediyor. İlaçların yüzde 20'lik etkisi olabiliyor ve daha uzun süre hastalığı kontrol etme ve yaşatma şansımız olabiliyor" diye konuştu.

Beslenmenin direk akciğer kanseriyle ilgisinin gösterilmemiş olduğunu ancak kanser hastalarının özel beslenmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, "Hem bağışıklık sistemlerinin yüksek olması hem de vereceğimiz tedavilere başa çıkabilmeleri için düzenli beslenmeleri şart. Özellikle Evre 4 hastalarının tedavisi için vücut direncinin iyi olması lazım" diye konuştu.

Türk Akciğer Kanseri Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Rıza Çetingöz, akciğer kanseri ve radyoterapik tedavi yöntemleri konusundaki gelişmeleri aktardı.

Türk Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Büge Öz ise akciğer kanseri tedavisinde patolojinin rolü konusundaki gelişmeler hakkında bilgi verdi.

AKCİĞER KANSERİ VE TÜRKİYE'DE DURUM

Kongrede akciğer kanseri ve Türkiye'deki durum ise şöyle anlatıldı:

"Türkiye'de 2009 yılı istatistik verilerine göre akciğer kanserinde insidans hızı (bir yıl içinde saptanan yeni akciğer kanserli olgu), erkekler için 100 binde 66, kadınlarda ise 100 binde 8,1'dür. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre, 2013 yılı toplam nüfusu 76.667.864. Nüfusun yüzde 50'si kadın. Buna göre her yıl 30 bin yeni akciğer kanserli hasta oluşmaktadır. Yeni akciğer kanserli hastaların 27 bininin erkek, 3 bininin kadın hasta olacağı düşünülüyor. Her iki cinsiyette de, 50 yaşından itibaren başlayan görülme sıklığındaki artış, 70'li yaşlarda zirve seviyesine ulaşmakta. 2012 yılı itibariyle, Türkiye'de yeni ve eski akciğer kanserli (prevelans) yaklaşık 50 bin hasta bulunmakta.

Özellikle erkeklerde 2008 ve 2009 yılına ait istatistik verileri incelendiğinde, 2007 yılından itibaren erkeklerde akciğer kanser sıklığının bir platoya ulaştığı görülmekte. Henüz analizi tamamlanmayan 2010 ve 2011 verileri de bu bilgiyi desteklemesi durumunda ileriki yıllarda akciğer kanser sıklığının azalmaya başladığını görebiliriz."

AKCİĞER KANSERİNE KADIN-ERKEK FARKI

"Erkeklerde akciğer kanser insidans hızlarındaki artış eğilimi, 2007 yılından itibaren durmuştur. Kadınlarda ise bu hızlarda 2005 yılından sonra çok hafif bir artma ortaya çıkmıştır. Kadınların sigara içme alışkanlığındaki değişikliklerin istatistiklere yansımasını arzu etmemekteyiz.

AKCİĞER KANSERİNDE TÜRKİYE'YE ÖZGÜ KOŞULLAR

Sigara ve diğer tütün ürünlerinin tüketilmesinin akciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu artık hepimiz bilmekteyiz ancak bu tehlikeyi bilmemize rağmen, sigara azalarak da olsa tüketilmeye devam edilmektedir. Ülkemizin tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı ile mücadele konusunda aldığı yol, tüm dünyada takdirle karşılanmaktadır. Mücadelenin aksatılmadan sürdürülmesi, gerekirse daha kesin önlemler almaktan kaçınmamak gerekliliği açıktır ancak özellikle ikram sektöründe yüzde 50 oranında sigara yasaklarına uyumsuzluk gözükmektedir. Bugün için ülkemizde tütün ve tütün ürünleri ile mücadele neticesinde sigara içme oranlarında yüzde 4'lük bir azalma elde edilmiştir ancak kadınlar arasında sigara kullanımındaki artış eğilimi, genç yaşta sigaraya başlamış olma (ülkemizde liseli gençler arasında sigara kullanım sıklığı yüzde 20-40) mücadelenin önemini ortaya koymaktadır. Sigaraya hiç başlamamış olmak çok önemlidir. Sigaraya başlamış olanlar için, hangi dönemde olursa olsun, sigarayı bırakmayı başarabilmek ve bunu sürdürebilmek, en az onun kadar önemlidir. Hiç sigara içmeyen kadınlar, hiç sigaraya içmeyen erkeklere göre daha çok akciğer kanseri riskine sahiptirler. Bir başka deyiş ile, kadınlar akciğer kanserine daha hassastır. Kadınlar için sigarayı bırakmak kadar, akciğer kanserine neden olan diğer risk faktörlerinden uzak durmak da önemlidir. Hiç sigara içmiyor olsanız bile, çevresel sigara dumanı maruziyeti ile akciğer kanseri riski erkeklerde yüzde 37, kadınlarda yüzde 22 artış göstermektedir. Bu nedenle kapalı her türlü mekanda tütün ve tütün ürünlerinin kullanımının engellenmesi çok önemlidir. Radon gazı maruziyeti, akciğer kanser riskini yüzde 8-11 oranlarında arttırmaktadır. Bu oran, sigara içenlerde veya çevresel sigara dumanına maruz kalanlarda daha yüksektir. Radon gazı doğal kaynaklardan yayımlanmaktadır. Ev içi radon kaynağının önemli bir kısmı (yüzde 90), binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Dünya Sağlık Örgütü, ev içi radon gazı düzeyinin 300 Bq/mm3'ün altında olmasını önermektedir. T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Kanser Daire Başkanlığının 13 numaralı Kanser Değerlendirme Raporuna göre, ülkemizde ev içi radon seviyeleri bu değerlerin altındadır. Akciğer kanser riskinde artışa sebep olan bir diğer faktör, asbest maruziyetidir. Asbest maruziyeti akciğer kanser riskini 1,5-5,4 kat arttırmaktadır. Çevresel asbest maruziyeti, ülkemizin bazı yerleşkeleri için önemli bir konudur. T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı 2013 yılı içinde aktive olmasını önemsiyoruz. Taşocağı veya yeraltında çalışanların maruz kaldığı silika, akciğer kanser riskini 1.6-2.2 arttırmaktadır. Sigara içmeyen kadınlarda, pestisid (zararlılara karşı kullanılan kimyasallar) maruziyeti akciğer kanseri riskini 3 kat arttırmaktadır. Bu nedenle, ilaçlama faaliyetlerine katılanların maksimum koruyucu önlemi almaları şarttır. Ev dışı hava kirliliğinin sigara içmeyenlerde akciğer kanseri riskini arttığı yönündeki veriler yeterli değildir. Östrojen içeren hormon tedavisi alan sigara içmeyen kadınlarda, akciğer adenokanser riski, yüzde 76 artmaktadır. Ailesinde akciğer kanseri bulunan kişilerde akciğer kanser gelişme riskinde, yüzde 40-50'lik bir artış vardır. Yeni bir araştırmaya göre, akciğer kanser riski birinci derece yakınlarında akciğer kanseri bulunan hiç sigara içmemiş erkeklerde 2.71 kat, kadınlarda 2.59 kat artmıştır. Akciğer kanserine genetik bir yatkınlık olup olmadığı merak edilen konulardan bir diğeridir. Kansere neden olan maddeleri vücutda metabolize eden enzimlerde oluşabilecek mutasyonlar ya da karsinojenlerin gen yapısında oluşturduğu hasarın onarılmasında görev alan enzimlerdeki bozulmalar, akciğer kanserine bir eğilim oluşturabilmektedir. Ayrıca, genetik çalışmalar hiç sigara içmeyen kadınlarda oluşan genetik değişikliklerin (EGFR gibi) akciğer kanser riskini arttırabildiğini ortaya koymuştur."

"ERKEN TANIYA BAĞLI BAŞARI ORANI NEDİR?"

"Bugün için ülkemizde, akciğer kanserinde erken tanı oranından söz etmek mümkün değildir ancak erken evreden söz edebiliriz. Ülkemizde erken evre akciğer kanserli hasta oranı tüm hastaların 1/5'inden daha azdır. Akciğer kanserini erken yakalamak amaçlı bir kitlesel tarama programı, Sağlık Bakanlığı tarafından kabul edilerek hayata geçirilememiştir. Bu nedenle erken tanı yerine erken evreden söz etmek daha doğru olacaktır. Bir tarama programı ile 1 santimetreden küçük kanserler teşhis edilebilirken, yakınmaları nedeniyle hekime başvurma sonucunda teşhis konulan olgularda kanser 3 santimetre civarındadır. Ancak iki farklı boyut arasında şifa şansı yönünden önemli fark vardır. 1 santimetreden küçük kanserde 5 yıl yaşam şansı yüzde 100'e yakın iken, 3 santimetrelik kanserde 5- yıl yaşam şansı yüzde 65-70 civarındadır. Akciğer kanseri için yüksek risk grubunda olan şimdilik sağlıklı kişilerde tarama programı uygulandığında akciğer kanserinden ölme riskinde yüzde 20 azalma sağlanabilmektedir."

"TANI KONULDUĞU SIRADA AKCİĞER KANSERİNİN EVRESİ ÖNEMLİ MİDİR?"

"Küçük hücreli akciğer kanserli (KHAK) hastalar çoklukla (yüzde 70) ileri dönemde teşhis edilirler. Bu hastalarda sistemik kemoterapi uygun tedavi yöntemidir. Hastaların yüzde 50-60'ında tedaviye yanıt alabilmekteyiz. Ne yazık ki hastalık bir süre sonra nüksetmektedir. Nüks döneminde etkili bir ilaç bulma yönünden zorluklar vardır. Lokalize hastalığa sahip olgularda kemoterapiye radyoterapinin eklenmesi yaşam süresi kazançları oluşturmaktadır. Cerrahi tedavi, oldukça nadir uygulanır. KHAK'de hasta ve hekim başarı ve başarısızlığı birlikte yaşarlar. İlk tedavi uygulamada oldukça yüz güldürücü bir yanıt oluşurken, radyolojik olarak seçilemeyen, tedaviye dirençli bakiye hücreler çoğalır ve tabloya hakim olurlar. İşte başarısızlık ve zorluklarda burada başlar. Lokalize hastalıkta iyi bir tedavi ile 5 -yıl yaşam şansı yüzde 25'lere ulaşabilir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde (KHDAK), ise durum biraz daha farklıdır. Yeri gelir elimizdeki tüm silahları bir arada kullanmak isteriz. Tedavi tartışmalarının odaklandığı evre, üçüncü evredir. Bu dönemin kendi içinde A ve B olarak 2 ye ayrıldığı düşünülürse de bunlar kendi içinde farklı davranışlı tümörlerden oluşur. Bu nedenle her hastanın hastalığı, ona özgü olarak değerlendirilir ve o hasta için hangi tedavi silahları kullanılacağına karar verilir. Kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi müdahale bu dönemdeki tedavi yöntemlerimizdir. 5- yıl yaşam şansının bu dönemde yüzde 20-25 civarında olduğunu söyleyebiliriz. Evre I hastalıkta, yüzde 65-70 oranında 5- yıl yaşam şansı veren sadece cerrahi tedavi çoklukla yeterlidir. Evre II'de ise cerrahi tedaviye eklenen kemoterapi ile birlikte 5-yıl yaşam şansı yüzde 50 civarındadır. Evre 4 hastalıkta tedavi yaklaşımında önemli değişiklikler olmuştur. Eğer hastada, hedef olarak saptanan genetik değişikliklere karşı etkili bir ilaç var ise ilk seçenek bu ilaçlar olmalıdır. Bu nedenle uygun hastalardan alınan tümör örnekleri genetik mutasyon yönünden incelenmelidir. Genetik değişikliklere etkili ilaç veya ilaçlar var ise tercih edilmelidir. Günümüzde hedefe yönelik bir ilaç kullanılarak tedavi planlanıyor olsa da, yakın gelecekte hedefe yönelik ilaç kombinasyonlarını da uyguluyor olacağız. Eğer tümörde ilaca duyarlı bir genetik değişiklik yok ise uygun hastalarda kemoterapi, bir seçenektir. Hastada hangi kemoterapi ilacı etkilidir sorusuna, ne yazık ki cevap veremiyoruz. "Uygula-değerlendir" yöntemi ile faydalı olup olmadığımıza karar verebiliyoruz."

"YENİ İLAÇLAR YAŞAM SÜRESİNİ ARTIRIR MI?"

"Evre 4 hastalıkta kemoterapi ile elde edilen yaşam süreleri ortalama 12 ay civarındadır. Hedefe yönelik ilaçların seçilmiş hastalarda uygulanması ise yaşam sürelerini ortalama 24 aya ulaştırdı. Daha geniş genetik değişiklik tahlili uygulanarak, deneysel ilaçlarında uygulanması ile ABD'deki merkezlerde ortalama yaşam süreleri 4 yıla ulaştı. Klasik kemoterapi uygulamalarının, hastanelerde özel hazırlanmış odacıklar veya koltuklarda bazen bir kargaşa içinde uygulanıyor olması, hastanenin oluşturduğu endişeler, korkular, kusma gibi yan etkiler, ailenizin desteği ile hastaneye ulaşma zorunluluğu gibi dolaylı maliyetler, hedefe yönelik tevdilerde bulunmamaktadır. Tablet şeklindeki bu ilaçlar önemli bir kullanım kolaylığı oluşturmaktadır. Ancak, genetik değişikliklerin saptanmadığı hastalarda, kemoterapi seçilecek tedavi olarak gözükmektedir."

SİGARA FAKTÖRÜ

"Sigara binlerce kanser yapıcı zararlı madde içermektedir. Buna rağmen sigara içenlerin yüzde 20'sinde akciğer kanseri gelişmektedir. Sigara ile solunan toksik veya zararlı maddeler vücudun uygun mekanizmaları ile etkisiz hale getirilmeye çalışılır. Bazı kişilerde bu mekanizmaların çalışmasında bozukluk vardır. Bu kişiler akciğer kanseri gelişmesine adaydır. Ayrıca sigara yanında ikinci bir kanserojene örneğin asbeste maruziyet, kanser riskini daha da artırmaktadır. Sigara içmediği halde akciğer kanseri olanlar da vardır. Bu kanserler farklı özellikler taşımaya eğilimlidirler. Daha çok adenokanser tipinde olup, daha sıklıkla hedefe yönelik ilaçlar ile tedaviye uygundurlar."

KORUNMA NASIL OLMALIDIR?

"Erken tanıda yararlı olacak akciğer kanserine özgü, güvenilir bir şikayet bulunmamaktadır, Bu nedenle birincil korunma çok önemlidir. En önemli korunma yöntemi artık hemen hemen herkesin bildiği ancak yerine getirmekte zorlandığı sigaradan, tütünden, tütün ürünlerinden uzak durmaktır. Sigara içenlerin, korunma amaçlı A ve E vitamin tabletlerini kullanmaları ise ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Hiçbir yararı olmadığı gibi akciğer kanser riskini arttırdığı yönünde bulgularda vardır Bu nedenle, vitamin desteğini sadece doğal yollardan yani taze sebze ve meyve ile sağlamalıyız. Akciğer kanseri nedeni ile ameliyat edilen hastalarda selenyum desteği, yeni akciğer kanseri gelişme riskini azaltmamaktadır. Vücudun bağışıklık sistemini genel anlamda güçlendiren fiziksel aktivite, dengeli beslenme, şişman olmama, alkolden uzak durma, uyulması gereken kurallardır."

TÜTÜN VE AKCİĞER

"Türkiye son 15-20 yılda gittikçe artan tütün kontrolü çalışmaları ile dünyada en etkili tütün kontrolü uygulayan ülkelerden birisi haline gelmiştir. Türkiye genelinde 15+ yaş bireylerin 2008 yılında yüzde 31,3'ü tütün ürünü kullanıcısı iken 2012 yılında bu oran olarak yüzde 27'ye düşmüştür. Bu düşüş erkeklerde 6,5 puan, kadınlarda ise 2,1 puandır. Diğer bir ifade ile erkeklerde yüzde 47,9'dan yüzde 41,4'e, kadınlarda ise yüzde 15,2'den yüzde 13,1'e düşmüştür. Oysa 1993 yılında erkeklerin yüzde 58'i kadınların yüzde 14'ü sigara kullanıcısı idi.Tütün endüstrisinin genel taktiği sigara kullanımını teşvik edecek her yolu denemektir. Hiç sigara denememişler için daha çekici, cezbedici ürünler, bırakmayı düşünenler için çeldirici (örneğin daha az zararlı olacağı düşünülen) ürünler geliştirmek, sigara içenlerin daha kolay bağımlı olmasını sağlamaktır. Toplumsal düzeyde de sigara şirketlerinin birçok taktiği vardır. Bunlardan birisi de hükümetleri tütün tüketimini önlemeye çalışmak yerine "zarar azaltma" yoluyla tüketimin negatif etkilerini azaltmaya yönlendirmeye çalışmak ve bu amaçla üretilecek ürünlere izin verilmesini sağlamak amacıyla siyasi baskı yapılmasıdır.Ülkemizde tütün mücadelesi arttıkça ortaya çıkan potansiyele de bağlı olarak kanıta dayalı olmayan birçok yöntem çıkmıştır. Bunlardan birisi de elektronik sigaradır. Dünyanın birçok ülkesinde iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğu tartışılmakta olup tüm kesimlerde bölünmeler vardır. Bazı tiryakiler için sigarayı azaltma veya tamamen kurtulmalarını sağlayan çok yararlı neredeyse şükredilecek ürünler olarak kabul edilebilmektedir."

AKCİĞER KANSERİNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

"Akciğer kanseri ile ilgili olarak toplumda oluşan bazı algılar bilimsel gerçek ile örtüşmemektedir. Bilimsel doğrunun henüz netleşmediği ve İletişimin sağlıklı olmadığı dönemlerde halk arasında dilden dile dolaşarak oluşan bazı yanlış bilgi ve algıları değiştirmek gerekmektedir. Bu yanlış algıların sayısını arttırmak mümkün olabilir. Bazı doğru bilinen yanlışlar aşağıdaki şekildedir:

Yanlış - Akciğer kanserine bıçak değince dağılır.

Doğru - Akciğer kanseri uygun hastalarda ameliyat ile tamamen tedavi edilebilir.

Yanlış- Kan testlerinin normal çıkması kişinin kanser olmadığını gösterir.

Doğru- Akciğer kanserinde kan testleri normal olabilir.

Yanlış- Akciğer kanseri parça alındıktan sonra yayılır.

Doğru - Uygun şekilde parça alındığında kanserin yayılma tehlikesi yoktur.

Yanlış - Akciğer kanseri önlenemez bir hastalıktır.

Doğru - Akciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır.

Yanlış - Tüm akciğer kanserleri aynıdır.

Doğru - Hayır, aynı değildir. Mutasyona göre kanserin büyümesi, yayılması, tedaviye direnci farklıdır.

Yanlış - Sigara akciğer kanserinin tek nedenidir.

Doğru - Sigara akciğer kanserinin tek nedeni değildir ancak en büyük nedenidir.

Yanlış - Sigarayı bırakma akciğer kanseri riskini azaltmaz.

Doğru - Sigarayı bırakma, akciğer kanserinden ölüm riskini kesinlikle azaltır.

Yanlış - Akciğer kanseri aniden gelişir.

Doğru - İlk akciğer kanseri hücresinden teşhise kadar 8-10 yıl geçebilir.

Yanlış - Akciğer grafisi normal ise, kanser yoktur.

Doğru - Akciğer grafisi bazı kanserleri saptayamayabilir.

Yanlış- İleri dönem akciğer kanserinde kemoterapi yararsızdır.

Doğru - İleri dönem akciğer kanserinde kemoterapi yaşam süresini uzatır.

Yanlış- Kemoterapinin yan etkileri fazladır.

Doğru - Modern ilaçlar ile kemoterapi, hayat kalitesini düzeltir.

Yanlış - Akciğer kanserli hasta et ve şekerli ürünleri tüketmemelidir.

Doğru - Akciğer kanserli hasta, dengeli bir şekilde et ve şekerli gıda tüketebilir.

Yanlış - Akciğer kanserli hasta sigara içmeye devam edebilir.

Doğru - Sigara içmeye devam eden akciğer kanserli hastaların yaşam süresi kısalır.

Yanlış - Işın ve ilaç tedavisi sırasında sigara ve alkol içebilirsiniz.

Doğru - Sigara ve alkol tedavinin etkinliğini azaltır, yan etkileri artırır.

Yanlış - Işın tedavisi ağrılıdır.

Doğru - Işın tedavisi ağrıyı artırmaz.

Yanlış - Işın tedavisinden kişi çevreye radyasyon yayar.

Doğru - Işın tedavisinde kişi çevreye radyasyon yaymaz.

Yanlış - Işın tedaviniz devam ettiği sürece yıkanmanız sakıncalıdır.

Doğru - Işın tedavisi aldığınız bölgelere sabun sürmeden, ovalamadan, ılık suyla duş alabilirsiniz. - ANTALYA

Kaynak: İHA

Son Dakika Güncel 6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement