AB Bakanı ve Başmüzakereci Bozkır Roma'da

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye'nin AB üyeliğinin her iki tarafın da çıkarına olduğunu söyledi.

Bakan Bozkır, Roma ziyaretinin ikinci gününde, İtalya'nın önde gelen düşünce kuruluşu Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IAI) tarafından düzenlenen "Türkiye Avrupa'da. Zorluklar ve Fırsatlar" konulu seminerde, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin bilgi verdi ve katılımcıların sorularını yanıtladı.

AB üyelik sürecinde Türkiye'de, 2000'li yılların başından bu yana kişi başı milli gelirin, ihraç edilen ürünlerin çeşitliliğinin arttığını; demokrasi, insan hakları ve siyasi reform alanlarında pek çok gelişme kaydedildiğini anlatan Bozkır, "Bu 55 yıldır devam eden bir süreç. Türkiye'nin AB üyeliği her iki tarafın da çıkarına. Çünkü iki tarafın da bundan elde edeceği faydalar var" dedi.

AB Bakanı Bozkır, Türkiye'nin dünyada nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olup ama aynı zamanda laik ve serbest piyasa ekonomisine sahip olan tek ülke olduğunu vurgulayarak "AB'nin Türkiye'ye hayır deme lüksü yok" ifadesini kullandı.

Müzakere başlıklarının açılıp açılmaması konusunun büyütüldüğünü söyleyen Bozkır, "Çünkü önünde sonunda bu bir seremoni. Aslında bir kelebek, Türkiye'de fil gibi görünüyor. Türkiye'de öyle algılanıyor. Türkiye, hemen yarın 23 ve 24'üncü başlığı açabilecek durumdadır. İki ay içerisinde rekabet başlığı dışında tüm başlıkları müzakerelere açmaya hazırız" dedi.

Volkan Bozkır, müzakere başlığı açılmayan 4 yılda Türkiye'de 367 kanun değişikliği yapıldığına dikkati çekerek Türkiye'nin kendisini geliştirmek yönünde adım attığını söyledi.

ABD ile AB arasında görüşülen serbest ticaret anlaşmasının Gümrük Birliği'nde olan Türkiye'yi olumsuz etkileyeceğine işaret eden Bozkır, AB'nin üçüncü ülkelerle bu tarz anlaşmalara gitmesinin AB'ye üye olmadan önce Gümrük Birliği'ne giren Türkiye'yi olumsuz etkilediğini, bu konuda Türkiye'nin Cezayir, Meksika gibi ülkelerle ayrı anlaşmalar yapmak durumunda kaldığını belirtti.

Bozkır, bu nedenle Gümrük Birliği'ni güncellemeyi amaçladıklarını, bu konuda ABD Ekonomi Bakanlığı ve AB Komisyonu'na gerekli telkinlerde bulunduklarını kaydetti.

Çözüm süreci

Seminerin soru-cevap bölümünde, Türkiye'de yürütülen çözüm sürecinde zaman zaman fikir ayrılıkların yaşandığının hatırlatılması üzerine Bozkır, "Çözüm süreci başarıyla yürütülüyor. Bu süreci Cumhurbaşkanı başlattı ve de iyi şekilde sonuçlandırmaya inanmış durumda. Türkiye demokratik bir ülke. Herkes fikrini özgürce dile getiriyor" dedi.

AK Parti hükümetinin, terörle savaşırken bir yandan da farklı zeminde bölgeye daha fazla refah ve eğitim götürmeye çalıştığını anlatan Bozkır, doğu bölgelerinde yürütülen "kızlar okula" kampanyasını örnek gösterdi.

Kıbrıs sorunu

Türkiye'nin, Kıbrıs sorunu ve AB üyeliğini ikiz kardeş olarak gördüğünü ifade eden Bozkır, "Çünkü her ikisinin de 50 yıllık geçmişleri var. Birlikte geliştiler. Türkiye bu sorunu çözmeyi çok istekli. Daha önce de iki tarafın uzlaştığı parametreler var. Dolayısıyla Kıbrıs sorununu çözmek, Suriye meselesi ve Ukrayna krizini çözmekten daha kolay. Berlin Duvarı'nın çöküşünün 25. yılını kutlarken, adanın başkentinin halen bir duvarla ayrılmış olması üzücü" diye konuştu.

Adada 2004 yılında gündeme gelen Annan Planı sırasında çözüm için olumlu bir hava yakalandığını anımsatan AB Bakanı ve Başmüzakereci Bozkır, "Kıbrıs sorununu çözersek Türkiye'nin AB ile müzakerelerdeki 14 başlığının da önü açılacak. Bu sorun 50 yıllık bir geçmişe sahip, çözülürse diğer krizler için de örnek olur" dedi.

Bozkır, Türkiye'nin Kıbrıs'a en yakın anakara olduğuna dikkati çekti ve Kıbrıs çevresindeki doğal kaynakların adaya ait olduğunu vurguladı.

Yunanistan ile ilişkilerle ilgili olarak Bakan Bozkır, refah seviyesi yüksek bir Yunanistan'ın Türkiye'nin de çıkarına olacağını söyledi.

"İslami terör olarak anılmamalı"

Terör örgütü DAEŞ ve yabancı savaşçılara ilişkin bir soruya AB Bakanı Bozkır, şu yanıtı verdi:

" Norveç'te olanlara Hristiyan terörü demiyorsanız buna da İslami terör denmemeli. Sadece terör denmeli. Bunun İslam dünyasıyla alakası yok. İslam dünyası çok mutsuz bu durumdan ve bunu reddediyorlar. Onlar da bunu eleştiriyor. Türkiye de DAEŞ'i terör örgütü olarak kınadı ama Batıda sanki Türkiye, AB vatandaşlarına bu örgüte katılmasına müsaade ederek destek veriyormuş gibi bir algı oluştu. Bu adil değil. Çünkü Türkiye'ye 39 milyon turist geliyor ve vizesiz giriyor. Bunlar turist olarak mı geliyor yoksa akademisyen olarak mı geliyor bilmiyoruz."

Bu noktada istihbarat paylaşımının önemli olduğunu ifade eden Bozkır, "Avrupa'da bu insanlar belki de kendilerini öteki gibi hissettikleri için gidiyor olabilirler. Onları toplumun bir parçası haline getirmek lazım ve Avrupalı gibi hissetmelerinin önünü açmak lazım. Avrupa ülkeleri de bu insanların Avrupa'dan çıkmasını önlemesi lazım. Bu insanlar, İsviçre, İtalya gibi güzel ülkeleri terk edip, buralara geliyorlar, bunu sorgulamak lazım. Belki de kendilerini öteki gibi hissedip, tepkisel moda giriyorlar" diye konuştu.

Ukrayna krizi ve Rusya

Ukrayna kriziyle ilgili bir soru üzerine Bozkır, şunları söyledi:

"Türkiye'de 10 milyon Kafkas kökenli insanımız var. Biz her zaman Kırım'ın işgal edilmesine karşı çıktık. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve istikrarını savunduk ama öte yandan da 300 yıl boyunca savaştığımız Rusya ile ilişkilerimizin en iyi dönemini geçiriyoruz. Rusya ile enerji, turizm, ticaret alanında büyük işbirliği içindeyiz. Rusya'ya, Suriye ve İran konusunda ihtiyacımız var. Yaptırımlara katılmıyoruz. AB yaptırımları gündeme getirdiğinde biz 'hayır' dedik çünkü yaptırımların işe yaradığını hiç görmedik. Libya, Irak, İran ve Suriye'de bu yaptırımlar sonuç vermedi. Güney Akım'ın Türk Akım'a dönüştürülmesi bizim de beklediğimiz bir şey değildi. Bu karar değişikliğini olumlu değerlendiriyoruz. En nihayetinde AB istemese de Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı söz konusu."