Milletvekili Özhan Koalisyon Görüşmelerini Değerlendirdi
AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, birinci tur koalisyon görüşmelerini değerlendirdi.
AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, birinci tur koalisyon görüşmelerini değerlendirdi.
Malatya'da partisinin bayramlaşma törenine katıldıktan sonra koalisyon görüşmeleri hakkında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, "Ülkemizde bazı belirsizlikler var. Seçim 7 Haziran'da bitti ama o seçimin içinden bir sandık daha çıktı. Şimdi o sandığın kilidini açmaya çalışıyoruz" dedi.
SEÇİM SİSTEMİNE ELEŞTİRİ
Seçim sistemini eleştiren Özhan, "Çok ezici bir şekilde AK Parti birinci parti çıkmış olmasına rağmen meclis aritmetiği tek başına hükümet kurmasına yeterli olmadı. Bu Türkiye'nin sistemik bir sorunu" diye konuştu.
Bu sorunu daha önce AK Parti olarak çözmek istediklerini, ancak muhalefetin desteğini göremediklerini belirten Özhan, "Gönül isterdi ki bu seçim sistemi sadece baraj anlamında değil toplamda değişmiş olsun ve buda toplamda hükümet etmenin, hükümet kurmanın yapısını da değiştirsin. ve Türkiye, dünyanın farklı örneklerinde de olduğu gibi açık ara bir partinin millet iradesini aldığı senaryolarda hala hükümet krizi yaşanmasın" dedi.
AK Parti'nin son seçimde en yakın takipçisine 16 puan fark atmasına rağmen tek başına iktidar olamadığını ifade eden Özhan, "Bu, bu aşamada çözebileceğimiz bir sorun değil. Bunun bize verdiği net mesaj, aynı zamanda çözümün anahtarı da bir koalisyondan geçiyor. Biz de samimiyetle, milletin ortaya koyduğu matematiksel tabloyu hükümet kurma faktörüyle tamir etmek üzere koalisyon görüşmeleri için yola çıktık. Malum, Türkiye gergin bir siyasi ortamın içerisinden geçiyor. Bu yeni bir süreçte değil. Özellikle son 5 yıldır anayasa referandumundan bu yana vesayet rejimine dair AK Parti'nin çok proaktif adımlar atmasından bu yana ciddi bir gerilim var, bu gayette tabii bir gerilim. Çünkü neredeyse bir asırlık vesayet rejiminin sert bir şekilde değişimi, kırılması yaşandı. Bu değişim ve kırılmanın sancısız olması zaten mümkün değildi" şeklinde konuştu.
7 Haziran'ın ortaya çıkardığı tablonun doğru analiz edilmesi gerektiğini dile getiren AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, "Ama maalesef özellikle başta muhalefet partileri olmak üzere bu işin paydaşı olabilecek medya, sermaye çevreleri, entelektüel çevreler, yazar çizerler, bu işle ilgili bütün siyasi paydaşlar 13 yılında verdiği bir rahatlıkla bütün sorumluluğun AK Parti'de olduğu gibi bir hava estiriyorlar, bu doğru değil" dedi.
Kendisinin de yer aldığı heyetin koalisyon görüşmelerine oldukça hazırlıklı gittiğini belirten Özhan, görüşmelere ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"Görüştüğümüz siyasi partilerin tamamına hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün programlarını, söylemlerini, seçim beyannamelerini, toplamdaki siyasi duruşlarını, yaptıklarını, yapmayı vaat ettiklerini ve bizim açımızdan değerlendirdiğimizde eldeki siyasal kapasitesiyle yapabileceklerini baştan aşağı değerlendirdik. Görüşmelerimizde de zaten bu hazırlığımızı karşımızdaki muhataplar açıktan veya dolaylı bir şekilde teyit etmiş oldular. Çünkü biz bu süreci ciddiye alıyoruz. Milletin bize verdiği mesajı, 7 Haziran'da ortaya çıkan neticeyi çok net bir şekilde gördüğümüzü söylüyoruz. Bizim bir tane temel ilkemiz var, eğer bu koalisyon meselesi bir şekilde başarıya ulaşacaksa, yani bir hükümet kurulacaksa biz bu hükümetin ve bu koalisyonun ancak ve ancak yeni Türkiye'de kurulabileceğini ve eski Türkiye'de kesinlikle bir koalisyon kurulamayacağını söylüyoruz. Bu hem Türkiye'nin 13 yılda elde ettiği kazanımları korumak açısından hem de Türkiye'nin geleceğe yönelik perspektifini istikrarlı ve inşa edici bir şekilde sürdürme açısından hayati bir mesele olarak görüyoruz. Bizim bunun dışında da aslında bir ön şartımız yok. Bu ön şartımızın altında da bizim beyannamemizde dile getirdiğimiz diğer detaylar var. Ama basit bir şekilde özetlemek gerekirse, biz gerçekten bir koalisyonun yeni Türkiye'de kurulmasını istiyoruz. Ancak yeni Türkiye'de kurulabileceğini düşünüyoruz.
Başarılı ve sürdürülebilir bir koalisyonun başkada bir çözüm formülünün olmadığını düşünüyoruz. Ama buna mukabil bu işin paydaşı olabilecek aktörlerin eğer gerçekten bir dönüşüm yaşamazlarsa bu müzakere süreçlerinde, açıkçası çok da önerebildikleri ciddi bir perspektifte bulunmuyor. Karşımızda görüşmeler öncesi kabaca dile getirilen 3 tane pozisyon vardı. Bu Sayın Başbakanın Pazartesi günü başlayan müzakereleriyle kısmen değişti, dönüştü. Ama o güne kadar bizim gördüğümüz manzara şuydu; bir aktör bize ve Türkiye'ye vaat edebildiği tek şey Yunanistan olmaktı. Diğer bir aktör bütün barış süreçlerine, çözüm süreçlerine doğrudan bir açıklamada yapmadan karşı durarak, aslında bizim korktuğumuz, ürktüğümüz bir manzaranın önünü açma girişiminde bulunuyordu, bize Suriye'yi vaat ediyordu. Başka bir aktörde bize açık bir şekilde 1990'ları vaat ediyordu ve seçimlerde de bunu gösterdi. Görüşmelerle birlikte bu pozisyonlar biraz yumuşadı. Biraz daha ciddi bir noktaya geldik. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) müzakerelere henüz geçemedik ama 'bir koalisyon ve hükümet kurma fikrine sıcak baktığını' söyledi. Şimdi inşallah Salı günü biz kendi çalışmalarımızı bitirdiğimiz taktirde CHP'nin bu işte sorumlu olan heyetiyle bizler görüşeceğiz. ve bu görüşmeler neticesinde sürecin ilerleyip, ilerlemeyeceğine karar vereceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisiyle (MHP) bizim bütün çalışmalarımızda da çıktığı üzere ve toplumda da herkesin bildiği üzere ciddi bir taban geçişkenliği var AK Parti'nin. Onlara da biz çok açık yüreklilikle teklifimizi götürdük. Orada da maalesef gönül isterdi ki kapı çok daha açık kalsın, Sayın Bahçeli kapıyı tamamen kapatmadı belki ama bu aşamada teknik heyetlerin görüşeceği bir müzakerede ilerleme konusunda çok istekli görünmedi, bunu da bize açıkça ifade etti. HDP'ylede bir görüşme yapıldı. HDP, bu koalisyonlar anlamında seçimden hemen sonra en radikal pozisyonu, en sert şekilde, belki de irrasyonel bir şekilde sahiplenmiş olan bir partiydi. Ama bizim HDP ile görüşmemiz sadece HDP ile görüşme değil, bizim onlara oy vermiş olan seçmene saygımızdan kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu görüşmeyi de biz diğerleriyle nasıl yaptıysak, hiçbir ayrım gözetmeksizin yaptık. Onlarla da nereye gidebileceğimizi bir değerlendirdik. Ama bu aşamada görünen Cumhuriyet Halk Partisi'nin o teknik heyet süreçleri bir kez daha çalışacaklar.
Geldiğimiz bu noktada şu partiyle veya bu partiyle sürecin belli bir noktaya geldiğini söylemek zor. Bunların hepsi ön görüşmeler, istikşafı dediğimiz görüşmeler. Yani karşılıklı birbirimizi keşfetmeye çalıştığımız görüşmeler. İnşallah biz bu keşifleri görüşmeler öncesinde çok ciddi bir şekilde çalışarak yaptığımızı düşünüyoruz. Diğer siyasi partilerinde 13 yıl gibi bir gecikmenin ardından AK Partiyle tanışmalarını ümit ediyoruz. İsmi dahil AK Parti'yi doğru bir şekilde telaffuz eden, liderini anlayan, sayın Cumhurbaşkanı'nın AK Parti'deki anlamını idrak eden bir tanışma sürecinin, geç kalmış bir tanışma sürecinin hayata geçmesini istiyoruz. Bunu yaparken de, siyasi haritaya bir bakıp, AK Parti'nin oturduğu yere sadece bir kez göz atmak, AK Parti'nin ne kadar elzem olduğunu ve bu tanışmanın geciktiği sürece Türkiye'nin vasatıyla da bu siyasi partilerin tanışmakta geciktiklerini anlayacaklarını ümit ediyoruz. İnşallah bayram sonrası olumlu bir hava olur. Biz memleketteki inşa sürecini inkıtaa uğratmayacak bir şekilde bu görüşmelerden hükümet kurmak yönünde bir netice alırız. Yine ümit ederiz ki, hiçbir siyasi parti bu anlamda kapısını kapatmaz. Sayın Bahçeli, AK Partiyle bir hükümet ortağı olmayacağını aslında ilan etmiş oldu ama kapıyı kapatmadı. İnşallah ümit ederiz ki o da müzakere süreçlerinin bir parçası olur ve biz en optimum memleket için en hayırlı neticeyi buradan çıkarmaya çalışırız. Çünkü malumunuz böyle bir neticeye ulaşamazsak, biz tekrar seçime gitmek zorunda kalacağız. Bu seçim neticesi de AK Parti açısından ya zaferle çıkacağı ya da bugün ki benzer bir neticenin çıkacağı ama kesinlikle diğer partilere göre kazanacağı bir seçim olacağını düşünüyoruz. Hal böyleyken AK Parti'nin bu denli sorumlu davranmasının karşısında diğer partilerinde biz inşallah benzer bir sorumluluğa ulaşacaklarını düşünüyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin ortaya koyduğu 14 madde, jenerik maddeler. 1-2 tanesi hariç, hepsinin üzerinde konuşulabilir. Benzer şekilde bizimde milletin önüne koyduğumuz ve sıralandırdığımız maddeler var. Kongrede biz 9 tane büyük restorasyon maddesi koymuştuk. Ardından seçim beyannamemizin yanında Yeni Türkiye Sözleşmesi diye 100 maddelik içinde hiç AK Parti ifadesinin geçmediği, bütün ülkeyi kuşatan 100 maddelik başka bir metin ortaya koyduk. Son olarak da seçimlere 10 gün kala, seçimden sonra yapacağımız 10 öncelikli projeyi ortaya koyduk. Bu madde matematiğine işi vurduğumuz zaman bizde de 119 maddeyi sayabilirsiniz. Dolayısıyla 119 maddeyi mi sindirmek Cumhuriyet Halk Partisi açısından kolay, bizim için o 14 maddeyi mi sindirmek kolay? Böyle bir siyasal matematiğe vurduğunuz andan itibaren bu işin içerisinden çıkmakta zorlanırsınız. Müzakerenin mantığı, ön görüşmelerde şartlardan ziyade terbici bir şekilde neler yapabileceğimiz konusunda anlatmanızdır. Onun için burada bu maddeler teknolojisinden ziyade biz, bu koalisyon yeni Türkiye'de mi kurulacak, eski Türkiye'de mi kurulacak? Sorusunun daha kuşatıcı, daha büyük bir şemsiye olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki bunun altında bizim teknik heyetlerimiz demokratikleşmeyle ilgili, siyasi başlıklarla ilgili, yargı reformuyla ilgili, temel insan haklarıyla ilgili, ekonomi başlıklarıyla ilgili ve dış politikayla ilgili görüşmeler yapacağız. Cumhuriyet Halk Partisi de bizim vazgeçemeyeceğimiz sadece CHP değil, dünyanın dört bir yanından üzerimize yapılmış baskılara rağmen vazgeçmediğimiz şeyler var. Dolayısıyla bambaşka başkentlerden birçok güç odağından bize yapılan baskıya rağmen vazgeçmediğimiz maddelerden, kalkıp bir koalisyon görüşmesinde vazgeçecek değiliz. Vesayet rejimiyle kıran kırana mücadele neticesinde elde edilmiş kazanımları, Cumhuriyet Halk Partisi'nde müzakerenin ötesinde tehditle bizim vazgeçmemizi istemelerine rağmen, 13 yıl boyunca vazgeçmediğimiz maddeleri, bir görüşmede vazgeçip, bırakacak değiliz. Onlar da bunu gayet iyi biliyorlar. Bizim ümidimiz, onların bir hükümet kurma sorumluluğundan kaçmamaları. Bütün bu tepki ve tavırları da bu sorumluluk etrafında okumak lazım. Çünkü zor bir iş. Çünkü iktidara gelme, belki seçimden hemen sonra herkesin arzu edebileceği bir şey ama ondan sonra koskoca bir ülkeyi bütün dinamikleriyle birlikte yönetmeniz gerekiyor. Bunu yönetme sorumluluğunun altına girmeyi düşünürlerse, o maddelerdeki müzakerede, ön görüşmelerde çok daha kolay geçer diye düşünüyorum.
Bu aşamadaki görüşmelerde bunların hiçbirisi bir kere dile gelmedi. Ama dile gelecek olsaydı bile bu söylediğimiz şeylerin hiç birisinin hükümet kurmanın doğrudan bir dinamiği olmadığını anlamamız gerekiyor. Yani ne Cumhurbaşkanı hükümet kurmanın müzakerenin bir pazarlık konusu, bir görüşme konusu ne de bu dönüşümlü işler. Eğer mesele böylesine tıkanma noktasına, yokuşa sürüklenirse, karşımıza çıkacak olan manzara şudur; biz 18 tane vekilimiz olmadığı için hükümet kurmaya çalışıyoruz. Diğer partilerin bazıları 100-150 milletvekili olmadığı için hükümet kuramaz durumdalar. Dolayısıyla bunu yokuşa sürmek yerine herhangi bir müzakerede bizim başlangıç maddesi olamayacak başlıklar dediğimiz başlıklara bunları dönüştürmemek lazım. Kaldı ki, Cumhurbaşkanı meselesi anayasada tarif edildiği üzere bu hükümet kurma görevini verecek olacak makamdır, vermesiyle başlamıştır bu süreç. Bunun kendisiyle didişerek hem de anayasayı değiştirmeye de yanaşmayarak, kaldı ki bunu bizzat şu anki Cumhurbaşkanı kendisi Başbakan iken değiştirilmesini, anayasada yeni düzenlemeler yapılmasını, sistemik değişimler yapılmasını önermişti. Ama siz o süreçlerin tamamını ıskalayıp şimdi Cumhurbaşkanını ve yetkilerini ve anayasadaki tarif edilmiş sınırlarını yeni keşfediyor muşsunuz gibi davranamazsınız. Dolayısıyla bunun görüşmelerde bir başlık olması söz konusu değil, zaten de öyle oldu. Cumhuriyet Halk Partisi ile yapılan görüşmede, ne Cumhurbaşkanlığı makamı ne de bu tartışmaların kendisini bir kez bile gündeme gelmedi" - MALATYA