10. Kobi Zirvesi - Son Dakika
Ekonomi

10. Kobi Zirvesi

10. Kobi Zirvesi

İş Bankası Genel Müdür Bali: "Her dolar karşılığında çok kısa süre öncesine göre bir yatırımcı yüzde 75 daha fazla Türk şirketi hissesi alabiliyor, kaybetmek budur" "Uzun yıllardır ekran izleme alışkanlığımı bırakmıştım, şimdi yeniden kurları, faizleri izliyorum" "Kolay gelmediğimiz yerleri kolay vermemek.

13.02.2014 15:25

İş Bankası Genel Müdür Adnan Bali, şirketlerin değerinin yüzde 30 civarında düştüğüne dikkati çekerek, "Her dolar karşılığında çok kısa süre öncesine göre bir yatırımcı yüzde 75 daha fazla Türk şirketi hissesi alabiliyor, kaybetmek budur" dedi.

Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) işbirliğinde, İş Bankası ana sponsorluğunda düzenlenen "10. KOBİ Zirvesi", "Rekabetin Gücü İçin Uluslararasılaşma ve Bilgi Deneyimi" ana temasıyla gerçekleştirildi.

Adnan Bali, 2008'in son çeyreğinde global kriz olgusuyla karşı karşıya kalındığını ve dünyanın en gelişmiş ülkelerinin çok ağır bütçe ve borç sorunuyla karşılaştığını hatırlattı.

Buna karşılık gelişmekte olan ülkelerin daha iyi makro ekonomik göstergelerle ve yüksek büyüme hızlarıyla ayrıştığını ifade eden Bali, bir taraf resesyonla boğuşurken, diğer tarafın çok hızlı büyüme performansı gösterdiğini ve Türkiye'nin de bu ülkelerden biri olduğunu dile getirdi.

Bali, Batı dünyasının, yaşadığı sorunlara 2 konuda çözüm üretmeye çalıştığına dikkati çekerek, bunları mali sorunlar ve genişletici parasal politikalar olarak tanımladı.

Bu ülkelerin mali politikalarla reel sektörde oluşan sorunları, kamu bütçesi içerisine almasının, problemleri daha da ağırlaştırdığını dile getiren Bali, diğer taraftan genişletici parasal politikalarla da devasa bir likiditenin pazara sunulduğunu anlattı.

Bali, gelişmekte olan ekonomilerin, gelişmiş ülkelerin kendi problemleri için oluşturduğu bol likiditeden istifade ettiğine dikkati çekerek, bu dış kaynağa dayalı büyümenin bazı komplikasyonları olduğunun altını çizdi.

Fed'in, politikalarını değiştirme eğilimine girmesinin, piyasaları hızla sarsmaya başladığına işaret eden Bali, "Tahvil alım programının miktarını azaltma yönündeki düşünce, global likiditedeki eski bolluğun olmayacağından hareketle piyasaları dalgalandırmaya başladı. Biz görece daha iyi bütçe, borç istatistikleri ve enflasyon göstergeleriyle hakikaten hakettiğimiz bir olumlu ayrışmayla bu dönemde hem kaynak ithalinden hem de uluslararası konjonktürdeki büyüme imkanlarından ziyadesiyle faydalandık" diye konuştu.

Adnan Bali, Türkiye'nin görece ayrışan olumlu yapısı sayesinde, bazı dış kaynaklı problemlerden geçen mayıs ayına kadar çok fazla etkilenmediğini anımsatarak, bu tarihten sonra uzun dönemdir yabancı yatırımcıların analizlerinde unsur olarak pek dikkate almadığı Türkiye'ye özgü politik sorunların, seçim konjonktürü gibi konuların gündemde yerini almaya başladığına dikkati çekti.

Türkiye'nin bu defa ilk kez emsal grup ülkelere nazaran uluslararası konjonktürde yaşanan dalgalanmalardan biraz daha etkilenmeye başladığını belirten Bali, şunları kaydetti:

"Kurlar, faizler ekonomik istikrarı etkileyecek şekilde farklı bir konjonktür oluşturdu. İşlerimizde rutin süreçlerinde yönetebilir olma lüksü edinmiştik, şimdi eski heyecanlı günlerimize geri dönüyoruz. Ben uzun yıllardır ekran izleme alışkanlığımı bırakmıştım, şimdi yeniden kurları, faizleri izliyorum. Artık rutin değil her hassasiyetle işimize yeniden daha farklı perspektifle eğilmeyi gerektiren bir dönemden geçiyoruz. Çok karamsar olmak gerektiğini düşünmüyorum. Çünkü, bu parasal hareketi dışarıda başlatan hadisenin gerisinde, gelişmiş ülkelerdeki beklenenden erken canlanma nedeni var. Bu, sermaye hareketleriyle olumsuz etkilendiğimiz tablonun, yarın oraya sağlıklı ulaşılır ve geleneksel pazarlarda dış talep probleminin çözüldüğü bir konjonktür olursa, Türkiye gibi kriz sürecinde pazarlarını kısa sürede çeşitlendirmeyi başarmış ülke olarak, bu dönem olumsuz neticelendirilecek bir dönem olmaz."

"Ölçek dezavantajı oluşturacak şekilde KOBİ fetişizmi yaratmamalıyız"

Adnan Bali, Türkiye'nin çok ağır krizler yaşadığını ve ciddi tecrübeleri olduğunu vurgulayarak, ülkenin görece daha düşük enflasyonu, sağlam bütçesi, düşük bütçe açığı veya borçlanma oranları açısından iyi durumda olduğunu söyledi.

"Türbülansı tolere edebilecek alanımız var" diyen Bali, bu mesafelerin kolay alınmadığını, Türkiye'nin 20 yılı aşan süreç sonunda yatırım yapılabilir konuma ulaştığını ve sorunlar ülke içerisinde tartışılırken neyin kaybedildiğinin de farkında olunması gerektiğini dile getirdi.

Bali, şirketlerin değerinin yüzde 30 civarında düştüğüne dikkati çekerek, "Her dolar karşılığında çok kısa süre öncesine göre bir yatırımcı yüzde 75 daha fazla Türk şirketi hissesi alabiliyor, kaybetmek budur. Her dolar karşılığında 1,88 Türk Lirası sadece yüzde 5 civarında nemalandırılırken, şimdi her dolar karşılığında 2,20 lira yüzde 10 faizlerle değerlendiriliyor" ifadelerini kullandı.

Bunların Türkiye'nin kaybı olduğunu yineleyen Bali, "Kolay gelmediğimiz yerleri kolay vermemek ve sorunları derinleştirmemek için bu sorumlulukla çalışmak zorundayız" dedi.

Adnan Bali, bu konjonktürde KOBİ'lerin daha önemli hale geleceği bir sürecin başladığının altını çizerek, KOBİ'lerin ekonomide sadece ekonomik değil, gelir dağılımı, sosyal kalkınma, kalifiye eleman yetiştirilmesi, göçün önlenmesi gibi çok boyutlu bir kilit rolü olduğunu söyledi.

Türkiye'nin gelecek dönemde büyümenin kompozisyonunu yüksek katma değerli imalat sanayi üretimine kaydıracak şekilde bir dönüşüm gerçekleştirmesini ve bunun da temel bileşeninin bilim ve teknoloji politikaları başta olmak üzere sanayileşme politikaları olduğunu vurgulayarak, "Özellikle ölçek dezavantajı oluşturacak şekilde KOBİ fetişizmi yaratmamalıyız" dedi.

Bali, KOBİ'lerin bütüncül mahiyette ele alınan üretim ve tedarik zincirindeki ileri geri bağlantılarıyla tam entegre düşünülerek bütünsel organizmanın parçasıymış gibi değerlendirilerek yönetilmek durumunda olduğunu belirterek, aksi takdirde kısa sureli fırsatlarla iş yapıp daha sonra yok olup giden, kıt sermayeyi zayıflatan problemlere yol açabileceğini belirtti.

"Türkiye'yi küresel rekabette öne çıkarmak için hep birlikte çalışmalıyız"

Bali, Türk girişimcilerin özellikle komşu ülkeler dahil olmak üzere şimdiden aldığı rollerin önemli olacağını dile getirerek, banka olarak aynısını yapmaya çalıştıklarını, sınır ötesi bankacılık vizyonuyla ciddi bir yaygınlaşma politikası güttüklerini anlattı.

Dünya Ekonomik Forumu'nun 1979'dan bu yana yayınladığı küresel rekabet raporuna göre Türkiye'nin 148 ülke içerisinde 61. sıradan 48. sıraya geldiğini açıklayan Bali, bankaların sağlamlığı kategorisinde de 2010 yılında 89. sıradan, şimdi 20. sıraya geldiğini belirtti.

Bali, bu gelişmeler paralelinde Türkiye'yi küresel rekabette öne çıkarmak ve emsal ülkelerden olumlu yönde ayrıştırmak için hep birlikte çalışılması gerektiğini ifade ederek, finans tarafı olarak bu çalışmaya gönüllü olarak katılmaya hazır olduklarını söyledi.

Bugün 210 milyar TL'yi aşkın aktif büyüklük, 135 milyar TL'yi aşkın kredilerle ve 24 milyar TL civarındaki özkaynaklarla Türkiye'nin her 3 kriterde de en büyük bankası olarak çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Bali, şunları kaydetti:

"Bu 135 milyar TL'lik kredinin yüzde 72'si ticari kredidir. Bir kredi sektörün üzerinde bir bankada pay olarak yukarıdaysa bunun da daha fazlası yine sektörün üzerinde oluşuyor ise o bilanço hakiki bilançodur. Biz bu ülkenin kaynağını kullanıyoruz. Biz doğru kaynak tahsisinden kendimizi sorumlu görerek doğru krediler yapmazsak ülke için doğru olmayan sorunlar oluştururuz. Amacımız kısa dönemli mutluluklar, kısa dönemli sıkışıklıklara geçici çözümler bulmak değildir diye düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz ve daha da zorlaşacak dönemlerde sağlam duruşumuzu korumamız gerek. Banka olarak ülkenin ortak çıkarlarına uygun hareket ederek kararlı şekilde çalışmaya devam edeceğiz."

"Türkiye'de 3 milyon 470 bin KOBİ faaliyet gösteriyor"

KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan ise KOBİ ve girişimcileri ilgilendiren her alanda bulunmaya ve katkı sunmaya özen gösterdiklerini belirterek, KOBİ'lerin ekonominin can damarı olduğunu söyledi.

Toplam işletmelerin yüzde 99'unu KOBİ'lerin oluşturduğu Türkiye'de 3 milyon 470 bin KOBİ'nin faaliyet gösterdiğini aktaran Kaplan, KOBİ'lerin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verecek şekilde destek programları tasarladıklarını ve kullanıma sunduklarını ifade etti.

Kaplan, Avrupa Birliği'nin 2014 yılında başlatacağı "KOBİ'lerin Rekabet Edilebilirliği Programı"nı Türkiye'de KOSGEB olarak yürüteceklerini, program kapsamında KOBİ'lerin daha fazla uluslararası faaliyetlerde bulunma fırsatı elde edebileceğini de sözlerine ekledi. - İstanbul

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement