Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'deki bir işadamının, yargı içerisindeki bir yapı tarafından hedef olarak alınabildiğini, mal varlıklarına tedbir uygulanabildiğini belirterek, "Bu, tamamen o yapılanmanın kendi amaçları ve kendi hedefleri doğrultusunda olabiliyor. Bu çok vahim bir durum. Zaten bunun üzerine gitmek gerekiyor. HSYK Yasası olsun diğer çalışmalar olsun bunları bir an önce önlemeye ve bunların tekrarını önlemeye yönelik adımlar" dedi.
Babacan, TRT1'de katıldığı Enine Boyuna programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Ali Babacan, bir soru üzerine 17 Aralık operasyonunun ardından 25 Aralıkta ikinci dalganın yaşandığını ve son olarak İzmir merkezli bir operasyon gerçekleştirildiğini anımsatarak, bunların hepsinin birbirlerinden farklı olduğunu ancak ortak özelliklerinin bulunduğunu söyledi.
Bu operasyonların zamanlamasının dikkat çekici olduğunu ifade eden Babacan, "Bunların ortak özelliği çok uzun süredir takip ediliyor olması, mahkeme kararlarıyla takip kararı alınması ve devletin birimlerinin resmen dosya oluşturması ama zamanlaması olarak baktığınızda öyle bir tarih seçiliyor ki yerel seçimlere 3 ay kalmış arkasından cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Zamanlaması, niteliği ve uygulama yöntemi açısından baktığınızda tamamen iktidar partisini, hükümetimizi ve hatta Başbakanımızın şahsını hedefleyen bir operasyon olduğu konusunda zaten artık Türkiye'de genel bir kanaat hakim" dedi.
Operasyonlara ilişkin bazı soru işaretlerinin bulunduğunu vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:
"Bu 3 yıldır biliniyordu da niye rapor edilmedi, niye bu operasyonlar ilk 6 ayda ya da 8 ayda artık somutlaşınca hemen harekete geçilmedi de bugün beklendi. ya da niye bizim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayımızın kampanyasını başlattığı gün ve İzmir'de ve kendisi bakan iken kendisine bağlı olan bir kurumla alakalı bir operasyon başlatıldı? Bunların hepsi ciddi soru işaretleri oluşturuyor ve artık organize bir operasyon ve bir komplo olduğu konusunda da kuşkular gittikçe azalmış durumda. Artık bu konuda kuvvetli bir kanaat toplumda da hakim. Bütün bunları değerlendirilirken asla şöyle bir anlamda çıkarmamalıyız. Biz hükümet olarak yolsuzluklar karşısında son derece hassasız. Hiç bir yolsuzluğun üzerini örtmeyiz. Bunların kökünü kazımak için de bundan sonra da çaba içerisinde olmaya devam edeceğiz. Burada asla farklı bir algı oluşmamalı bu da bizi üzer. Yolsuzluğa sıfır tolerans çizgisini izlemek zorundayız."
Babacan, devletin içerisindeki bu tür yapılanmaların siyasi ve ekonomik istikrara zarar verici adımlar atmasını önlemek için de ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
Son gelişmelerin ekonomiye etkisi
Son gelişmelerin ekonomiye çıkardığı maliyete ilişkin soruyu yanıtlarken de Babacan, bunların farklı perspektiflerle ve farklı kriterlerle hesap edilebileceğini söyledi.
Operasyonların ilk gününden 27 Aralık tarihine kadar geçen süreçte halka açık şirketlerin değerinin 49 milyar 334 milyon dolar düştüğünü belirten Babacan, şöyle devam etti:
"Ancak 27 Aralıktan bugüne kadar bir toparlanma oldu ve 12 milyar dolarlık bir değer artışı var. O tarihten bu yana uluslararası yatırımcıların alışverişine bakıyoruz, Türkiye'den net nakit çıkış olmuş. 26, 27 Aralık'a kadar 300 milyon dolar çıkmış ama o günden cuma akşamına kadar tekrar 250 milyon dolar da girmiş. Sadece 50 milyon dolarlık küçük bir rakam var. Toplam şirketlerimizin değerinin 233 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde aslında Türkiye'den korkup da satıp çıkma yok sadece Türkiye'nin riskleri arttı dolayısıyla Türkiye'deki varlıklarımızın değerini biraz daha aşağı doğru ayarlamamız gerekiyor dedi yatırımcılar. Ama risklerin ortadan kalkmasıyla birlikte bu toparlayacaktır. Bu olaylardan önce Hazinenin borçlanma faizi 9,06 iken 10,37'ya kadar çıkmış ama cuma akşamı tekrar 9,82'yi indi. Ama nihayetinde bunların muhasebesini bir çeyrek veya yıl sonunda yapmak lazım."
"Yolsuzluğun boyutu ile ilgili rakamları nasıl değerlendiriyorsunuz" şeklindeki soruya da Babacan, "Kim hangi rakamı konuşuyorsa bu rakamın kaynağını ve hesap metodunu da açıklamak zorunda. Bütün bu dosyalar gizlilik niteliği taşıyan dosyalar. Buna ait iddia edilen rakamların ifade edilmesi büyük bir hata olur" yanıtını verdi.
Yolsuzlukların çok olduğu bir ülkeye yatırımcılar kolay kolay gelmez
Yolsuzlukların çok olduğu bir ülkeye yatırımcıların kolay kolay gelmeyeceğini, yatırımcılar için öngörülebilirliğin önemli olduğunu anlatan Babacan, yolsuzluğun en küçüğüne bile asla göz yummayacaklarını vurguladı.
İnsanın olduğu her alanda hata olabileceğini ifade eden Babacan, önemli olanın baştan doğru insanları doğru görevlere getirmek, önleyici tedbirleri almak ve sistemi doğru kurmak olduğunu söyledi.
Hükümetin yargıya güvenip güvenmediğine ilişkin soruya da Babacan, yargının büyük bir camia olduğunu, yargının tümü ile ilgili bir nitelendirme yapabilmelerinin zor olduğunu söyledi.
Türkiye'de hukuk güvenliğinin önemli bir kavram olduğuna dikkati çeken Babacan, "Bunun olabilmesi için de tek tek savcılarımızın, hakimlerimizin, öncelikle anayasa ve yasalar çerçevesinde aynı zamanda vicdanlarıyla ve hepsinin ötesinde de uluslararası hukuk normlarıyla hareket ediyor olmaları lazım. Bunun dışında karar verme anında farklı düşünceler, farklı bir motivasyon, farklı bir amaç varsa işte o noktada da biz kusura bakmayın durun demek zorundayız. Yargı bağımsızdır ama yargının içerisinde adeta mini bir devlet oluşumu çabasına da göz yumamayız" diye konuştu.
-Türkiye yargı reformlarında geride kaldı
Babacan, Türkiye'nin ekonomik konulara göre yargı reformlarında geride kaldığını belirterek, güven konusunda en geride olan kurumlardan bir tanesinin yargı olduğunu kaydetti.
Yargının hızlı ama tutarlı çalışmasının önemli olduğunu anlatan Babacan, bazı üst ve alt mahkemelerin aynı konuda ve dosyada farklı kararlar verebildiğini söyledi.
Güvenilirliğin son derece önemli olduğunun altını çizen Babacan, "Halkımız ya da uluslararası yatırımcılar şunu diyebilmeli, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine ben güvenirim, problem çıktığında giderim hızlı va adil sonuçlar çıkar. Bunu dedirtemezsek zaten bizim gerçek anlamda gelişmiş bir ekonomi olmamız da mümkün değil, gerçek anlamda ileri bir demokrasi olmamız da mümkün değil" diye konuştu.
Babacan, bir başka soru üzerine yatırımlar açısından bakıldığında Türkiye'de güçlü ve güvenilir bir siyasi istikrarın olmasının son derece önemli olduğunu, 'kontrol bizde' mesajı vermeye başladıkları andan itibaren piyasa göstergelerinin toparlanmaya başladığını bildirdi.
Kısa vadede bazı öncelikler belirlediklerini ifade eden Babacan, "Kısa vadede temel önceliğimiz bu saldırıyı bu atakları durdurmak ve yenilerinin meydana gelmesini de önlemek. Eğer bunu yapamaz isek Türkiye artık kontrol edilemeyen, kaosa sürüklenen bir ülke görüntüsü oluşursa bu ekonomimizi çok çok olumsuz etkiler. Temel öncelik kısa vadede kontrol altına almak ve yeni ataklara izin vermemek. Ama bu yolsuzlukları kapatalım, örtelim anlamına asla gelmiyor" dedi.
"Hukuk devleti görüntüsünü bozacak bir adımdan uzak kalmalıyız"
Herkesin anayasa içerisinde hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, orta ve uzun vadede bir hukuk devleti görüntüsünü bozacak bir adımdan uzak kalmaları gerektiğini bildirdi. Babacan, "Kuralların yazılı olduğu, şeffaf, hesap verebilir bir hukuk devleti. Kurallı bir piyasa ekonomisi, gri alanların olmadığı, yargıya güvenilen bir hukuk devleti... Bunu sağlayamazsak yine ekonomimiz üzerinde olumsuz etkisi olur" şeklinde konuştu.
İkinci dalga ile ilgili iş çevrelerinin görüşlerini dinlediklerinde çok zayıf argümanlar olduğunu gördüklerini anlatan Babacan, şöyle devam etti:
"Yargının içerisindeki bir yapılanma, devlet yatırımlarında aktif olan şirketlere yönelik böyle bir ope, Türkiye'nin hukuk güvenliği açısından çok vahim bir durum. Bunu dünyanın her yerinden işadamları izliyor. Yani Türkiye'deki bir işadamı, yargı içerisindeki bir yapı tarafından hedef olarak alınabiliyor, mal varlıklarına tedbir uygulanabiliyor. Bu tamamen o yapılanmanın kendi amaçları ve kendi hedefleri doğrultusunda olabiliyor. Bu çok vahim bir durum. Zaten bunun üzerine gitmek gerekiyor. HSYK Yasası olsun, diğer çalışmalar olsun bunları bir an önce önlemeye ve bunların tekrarını önlemeye yönelik adımlar. Bu adımlar yargının bağımsızlığına müdahale gibi algılanıyor. Halbuki orada tamamen mini bir bağımsız devlet gibi hareket eden münferit girişimlere yönelik bir çalışma bu. Onları hedefleyen, onları etkisizleştirmeye çalışan, yargının tüm bağımsızlığını etkilemeye çalışan bir çaba değil bizimkisi."
- Ankara
Son Dakika › Ekonomi › Başbakan Yardımcısı Babacan Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?