AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bütün siyasi liderlere seslenerek söylüyorum, seçim hiçbir şartta zehir değildir, seçim ve milli irade devadır, deva" dedi.
Davutoğlu, AK Parti'nin 14'üncü kuruluş yıl dönümü dolayısıyla parti genel merkezinde düzenlenen programda yaptığı konuşmada, hükümet kurma çalışmaları kapsamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldiğini anımsattı.
Açık, dürüst, samimi ve şeffaf bir görüşmenin gerçekleştiğini dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bazı konularda hükümete bakıştan başlamak üzere, yani biz 12 yıllık iktidar döneminden sonra bunu sürdürecek ama karşı tarafta, diğer muhatabımız partinin de ilkelerini göz önüne alan bir ortaklık tahayyül ederken tabii 12 yıldır bizi eleştiren bunu bir 'onarım hükümeti' olarak görmesi arasındaki zıtlık temel bir farkı ortaya koyuyordu. Bunu CHP'yi eleştirmek için söylemiyorum, zaten bu temel farklılık masaya otururken de vardı. Bütün bu görüşmelerden sonra acaba uzun dönemli bir koalisyonu yürütmek mümkün değilse ki özellikle dış politika ve eğitim alanındaki farklılıklar sebebiyle zorluklar vardı, kısa dönemli, süreli, suhuletle ve sükunetle ülkeyi seçime götürecek ama reformları da anlaştığımız konularda reformları yapacak ve dolasıyla 25. dönemi bir reformla taçlandıracak bir ortak çalışma yapabilir miyiz diye bir teklifte de bulunduk."
Davutoğlu, söz konusu görüşmelerde gizli, saklı bir şeyin olmadığını belirterek, "Son görüşmemizde bir araya geldiğimizde, böyle bir koalisyon imkanının ortada olmadığını, kısa dönemli, süreli ve reform odaklı, seçime yönelik bir hükümetin mümkün olmadığı CHP tarafından ifade edildi. Bizim tarafımızdan da bu kadar derin görüş ayrılıkları varken 'çok uzun süreli' olacak iddiasıyla çıkılacak bir yolda, zamanla çıkabilecek ihtilafların sükutu hayallere yol açabileceği, dolayısıyla uzun dönem bir koalisyonun şartlarını oluşturacak zeminin olmadığı ortaya çıktı" diye konuştu.
Karşılıklı saygıya dayanan, medeni, açık diyaloğun işletildiğini bildiren Davutoğlu, bunların neticesini milletle paylaştığını da hatırlattı.
Davutoğlu, süreçte baştan ön yargıyla 'şu sonuca ulaşılacak' diye bir çaba gösterilmediğini vurgulayarak, "Eminim, ileride bu dönemi yazacak olanlar, arkadaşlarımızın yaptığı o kapsamlı çalışmayla ortaya çıkan müktesebatın sadece AK Parti, CHP görüşmeleri bağlamında değil, Türk siyasetinin son yüzyılın iki ana akımının karşılıklı yüzleşmesi anlamında da çok önemli bir doküman ortaya çıktı. Bu dokümandan bir nüsha bende, bir nüsha da Sayın Kılıçdaroğlu'nda var" dedi.
Bunun bile bir kazanım olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, 7 Haziran sonrası tansiyonun düşmesi, herkesin birbiriyle konuşacağı zeminin oluşması ve ortak bir sorumluluk anlayışı içinde harekete geçme zaruretinin olduğunu ve bunu karşılıklı saygı içinde yaptıklarını belirtti.
"Daha çok beklerler"
Başbakan Davutoğlu, daha önceden ilan ettiği yol haritası çerçevesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den randevu istediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Bu, yeni bir durum değildir. Sayın Bahçeli ve MHP, benim CHP ile görüşmeler belli bir aşamaya ulaştıktan sonra kendileriyle görüşeceğimi biliyorlardı, bu 14 Temmuz'da mutabık kaldığımız bir husustu. Dolayısıyla sanki bu yeni bir talepmiş gibi gündeme getirerek özellikle de Sayın Cumhurbaşkanımızla benim aramda farklı görüşlerden ittihaz edip, Cumhurbaşkanımızla benim aramdaki bazı farklara yönelik yapılan yorumları son derece talihsiz yorumlar olarak görüyorum. Baştan itibaren söyledim, hükümet kurma çalışmaları söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanlığı makamı tartışmaların unsuru da değildir, tartışmaların parçası haline de getirilemez, getirilmesine de izin vermeyiz. Çok çocukça bir yaklaşımı bazen görüyorum, sadece bir partide değil. Erdemliler hareketi olarak yola çıkmış bizler, Allah aşkına birilerinin tahrikiyle ben Sayın Cumhurbaşkanımızla olan ilişkimi bir güç ilişkisine dönüştürür müyüm? ya da Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında zikrettiği ilkelere aykırı bir şekilde kendi dava arkadaşlarıyla ihtilafa düşer mi? Bir yıldır hep beklediler, hep istediler ki böyle bir takım ayrışmalar, farklılaşmalar olsun. Daha çok beklerler."
Samimiyetleri ve sadakatlerinin mezara ve Allah'ın huzuruna varana kadar süreceğini ifade eden Davutoğlu, "Çocukça bir yaklaşımla tahrik ederek, 'Cumhurbaşkanı makamından bağımsızlığını ayırt etsin' veya 'Kendisiyle görüşelim', 'Vesayet' gibi tabirler... Biz vesayetin tümünü kırarken sizlere sormadık, aramızda da vesayet ilişkisini kimse iddia edemez" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir siyasi hareket lideri olarak gençliğinden beri şahsiyetiyle başı dik tavrıyla kimliğiyle onuruyla sürdürdüğü mücadelenin malum olduğunu, kendisinin de ilim hayatı boyunca her düşüncesini özgürce her yerde savunduğunu ve zihninin üzerinde hiçbir otoriteyi kabul etmediğini, 28 Şubat ve her dönemin buna şahit olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Eğer güçlü fikirler, şahsiyetler, liderler bir hareket içinden çıkabiliyorsa ve birbirlerine görüş ayrılıkları bazen olsa bile tahammülle ve saygıyla yaklaşabiliyorlarsa o hareket büyür" diye konuştu.
"Egomuzu gömerek bu yola çıktık"
"Egomuzu gömerek bu yola çıktık. Biz bütün bir geleceği sadece ve sadece mahviyet temelli bir hesap gününe hazırlanmak için bu yola çıktık" diyen Davutoğlu, Allah'ın kendilerini hesap gününde aydınlık olanlardan eylemesi temennisinde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, küçük egoların esiri olanların kendilerinin ilişkisini anlayamayacağına dikkati çekerek, hiç kimsenin hiçbir zaman bu hareket içinde şu veya bu sebeple körü körüne bazı fikirlere saplanıldığına, egoların ve nefislerin öne çıkarıldığına şahit olmayacağını belirtti.
Kendinin her şeyi açık konuştuğunu, şeffaf ve ilkeli davrandığını, 7 Haziran'dan beri de nasıl nezaket kuralları içinde davrandığına herkesin şahit olduğunu dile getiren Davutoğlu, bütün liderlere de nezaket üslubunun yaygınlaştırılması çağrısında bulundu.
Herhangi bir şekilde birinin diğerine ödev verdiği bir anlayışı kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bize ödevi halkımız vermiş ve biz gereğini yapıyoruz ama MHP'den yapılan açıklamalar daha ilk geceden itibaren, kendi sorumluluğunu konuşmaktan daha çok başkalarının ne yapması gerektiğini söyleyen bir tutumu da halkımız benimsemez. O günden itibaren ve dün geceki açıklamaya kadar sürekli, 'Şu parti şununla bir araya gelsin. Şu, şunu yapsın. Öbürü bununla şunu konuşsun' diye herkese ödev biçmek, siyasi sorumluluğun gereği değil. Adama sorarlar sen ne yapacaksın, ne yapmayı düşünüyorsun? CHP ile bizim görüş ayrılığımız MHP'den daha fazla olabilir ama oturduk medenice konuştuk, ne yapabileceğimizi konuştuk. Dün, tekrar takdir ediyorum, ayrılırken de 'Önümüzdeki günlerde tekrar ihtiyaç hasıl olursa her an diyalog kanallarımız açık olsun' dedik. İşte siyasi nezaket bu."
"Başka kimseden ders almayız"
Görüşmelerin başlamasından bu yana Kılıçdaroğlu ile rencide edici bir tartışma içinde olmadıklarına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu "Tamam, anlaşamadık ama ülke sorumluluğu gereği konuşmaya devam edeceğiz. Ama sürekli bize ödev biçerek kimse siyaset sahnesinden çekilemez. Bir kez daha ve kararlılıkla söylüyorum, bize dava misyonunu Rabbimiz, siyasi ödevimizi milletimiz verir, başka kimseden ders almayız" ifadesini kullandı.
"Davutoğlu, şunu yapsın, şöyle yapsın ondan sonra gelsin', kusura bakma ben gelirsem girdiğim her salona Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil ettiğim Dışişleri Bakanlığı görevini yaparken sergilediğim tutum gibi başım dik girerim, başım dik çıkarım ve hesabı sadece millete veririm" diyen Davutoğlu, bunu siyasi tutum ve üslup bağlamında söylediğini belirtti.
Yeni bir dönemde olunduğunu, herkesin konuşmaya, göz göze, yüz yüze bakmaya ihtiyacının olduğunu dile getiren Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Milletime dönük olarak soruyorum, iki ayı geçkin bir sürede benimle görüşme talep eden herhangi birisini reddettiğimi gören oldu mu? Herhangi bir siyasi lidere, o siyasi lideri rencide edecek şekilde bir tutum sergilediğimi gören oldu mu? Herhangi bir sorumluluk almak gerektiğinde bu sorumluluktan kaçtığımı gören oldu mu? Sizler de millet de şahit. Çok sabırla, üzerimize gelen bütün eleştirilere, hiç beklemediğimiz yerlerden gelen eleştirilere dahi herhangi bir şekilde fevri tavır göstermeden bugüne kadar geldik. Kendi ilkemizi, tutumumuzu ve ahlakımızı kendimiz belirleriz. O çerçevede de Sayın Bahçeli'den randevu istedim ve o çerçevede istedim. Bu ödev sadece bize verilmedi, bütün siyasi partilere aynı ödev verildi. Oturup birlikte bu ağır sorumluluk içinde terör tehdidi altındaki Türkiye'yi, her gün saldırı altında olma ihtimali taşıyan bir ülkeyi birlikte nasıl selametle yürütebileceğimizi ve seçime yöneltebileceğimizi konuşmak için herkesle istişareye hazırım."
"Geriye ne alternatif kalıyor millete gitmekten başka"
Dün erken seçimden bahsettiğini ve "CHP ile geldiğimiz bu noktadan sonra en büyük, güçlü ihtimal erken seçimdir" dediğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İlk defa bu kadar kararlı bir şekilde ve açık bir şekilde bahsettim. Neden? Çünkü, Sayın Bahçeli'nin 7 Haziran'dan bu yana yapmış olduğu bütün konuşmalar, yaptığı bütün açıklamalar önümde olmadan ben konuşmam. Aynı şey Sayın Kılıçdaroğlu için de geçerli. Sayın Bahçeli, 20 Haziran'da erken seçim için 15 Kasım'ı öngördü. Yine birçok konuşmasında 'Bunlar olmazsa ülke seçime girer' dedi. Ben, Sayın Bahçeli'ye 14 Temmuz'da gittiğimde erken seçim ön yargısıyla gitmedim. Her tür ihtimali konuşmak üzere kendisini ziyaret ettim ama bütün bu açıklamalardan sonra koalisyon kurma ve hükümet ortağı olma kapısını kendisi kapattığı için erken seçimi öne çıkardım ve evet söyledim. Dün zikrettim, 'Seçimden korkmamak lazım, seçim bir aşıdır' dedim. Aşı tabirini kimse yanlış anlamasın, bilerek kullandım. Aşı, ihtiyaç olduğu zaman kullanılır ama doğru zamanda kullanılması lazım. Gereksiz yere kullanırsanız zarar verir. Biz, eğer seçim gibi bir aşıyı 8 Haziran'da söyleseydik zararlı olurdu, millete saygısızlık olurdu. Dün akşama kadar bunu zikretmedim. Eğer bir çözüm yoksa, bir tarafla derin görüş ayrılığı varsa, diğer tarafta 'Ana muhalefet partisi görevini millet bana verdi, ben hükümet olmak istemiyorum' görüşünü defaatlerce tekrar etmişse geriye ne alternatif kalıyor millete gitmekten başka? Bu söz üzerine, 'Seçimin yenilenmesi zehirdir' açıklaması geldi, benim bu açıklamam karşısında. Tam da ben randevu talep ettiğim saatlerde. Bütün siyasi liderlere seslenerek de söylüyorum, seçim hiçbir şartta zehir değildir. Seçim ve milli irade devadır, deva."
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › AK Parti'nin 14'üncü Kuruluş Yıl Dönümü - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?