Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ender Özden, "Laparoskopik cerrahide kullanılan ufak kesiler nedeniyle, laparoskopik cerrahi sonrası, açık cerrahideki geniş ameliyat kesilerine göre, çok az rahatsızlık ve ağrı olmakta ve kozmetik açıdan daha iyi bir görünüm sağlanmaktadır" dedi.
1992 yılında ilk radikal nefrektomi yapılmış ve ilk defa solid organ tümörünün tedavisinde laparoskopik yaklaşımın uygulandığını belirten Endoüroloji ve Laparoskopi Uzmanı Doç. Dr. Ender Özden, "Bu tarihlerden sonra, tüm dünyada artan hızla laparoskopik cerrahi uygulanmaya başlanmıştır ve laparoskopik yaklaşım ürolojinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Günümüzde pek çok merkezde geleneksel ürolojik açık cerrahi girişimlerin, laparoskopik yöntemlerle yapılması artarak uygulanmaktadır. Geçtiğimiz 10 yılda laparoskopik enstrümanlar da önemli derecede geliştirilerek günümüzde daha küçük ve daha az travmatik enstrümanlar, yeni nesil hemostaz - koagülasyon cihazları, laparoskoplar ve görüntüleme teknolojisindeki ilerlemeler yani yüksek çözünürlüklü ve 3 boyutlu görüntüleme sistemi sayesinde laparoskopik cerrahinin kalitesinin yükselmesine katkıda bulunmuşlardır" diye konuştu.
Türkiye'de olduğu gibi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı'nda da laparoskopik ürolojik cerrahilerin uygulanmaya başlandığını ifade eden Özden, "Laparoskopi, karın içi ya da pelvik organların cerrahi tedavisinde, geniş ameliyat kesileri 20 cm dolayında yerine, birkaç adet genellikle 3 ile 5 arasında değişen sayıda küçük yani 0.5 - 1 cm kesilerden yerleştirilen trokarlar aracılığı ile bu ameliyatlar yapılmaktadır. Son yıllarda popüler olan ve tek kesi yapılarak, tek port kullanılarak ürolojik girişimler yapılmaktadır. Temelde laparoskopi, bir kameraya bağlı olan teleskop ile elde edilen görüntü eşliğinde, özel olarak dizayn edilmiş uzun ve ince ameliyat aletleri ile yapılan ameliyat tekniğidir. Yerleştirilen teleskop ile karın içindeki organların görüntüsü teleskopa monte edilmiş ufak kamera sistemi ile bir ekrana yansıtılarak organın yaklaşık 10 kat büyütülmüş görüntüsü eşliğinde cerrahi gerçekleştirilmektedir. Laparoskopik cerrahide kullanılan bu ufak kesiler nedeniyle, laparoskopik cerrahi sonrası, açık cerrahideki geniş ameliyat kesilerine göre, çok az rahatsızlık ve ağrı olmakta ve kozmetik açıdan daha iyi bir görünüm sağlanmaktadır. Laparoskopi ile ameliyat sonrası ameliyat ağrısı ve bu nedenle ağrı kesici kullanımı, hastanede yatış süresi ve iyileşme süresi oldukça azalmaktadır. Laparoskopik cerrahi de açık cerrahi gibi genel anestezi altında yapılmaktadır. Laparoskopik cerrahi, hastalar için açık cerrahiye göre daha kolaylıklar sağlayan bir teknik olmasına rağmen, uygulanması için oldukça deneyim ve özellikle bu konu üzerinde edinilmiş eğitimi gerektirmektedir" şeklinde konuştu.
Laparoskopik ürolojik girişimlerin temelde iki farklı alan kullanılarak yapıldığının altını çizen Özden, "Batın içerisinden girilerek yapılabileceği gibi transperitoneal yaklaşım ile batın içerisine girmeden, direk olarak ürolojiyi ilgilendiren organların bulunduğu alana yani retroperitoneal yaklaşıma giriş yapılarak cerrahi işlem yapılabilmektedir. Hastalar açısından, açık cerrahi ile karşılaştırıldığında laparoskopi birçok avantaj sağlamaktadır. Bunlar, daha az ağrı, daha az kanama, daha kısa hastanede yatış süresi, kabul edilebilir kozmetik görünüm ve küçük ameliyat yara izi ile günlük aktivite ve çalışma yaşantısına daha erken dönüştür" açıklamasında bulundu.
Laparoskopi ürolojideki birçok cerrahi girişimde uygulanabilir bir teknik olduğunu belirten Doç. Dr. Ender Özden şu bilgileri verdi: "Gerçekten retroperitoneal alanda yer alan ürolojik organların yani böbrek, böbreküstü bezi, üreter, prostat, retroperitoneal lenf bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması giderek artan şekilde kabul gördüğü gibi, daha az hasar ve ağrı avantajları ile zamanımızda laparoskopik olarak yapılabilmektedir. Minimal invaziv cerrahi olarak kabul edilen laparoskopik cerrahi, tüm dünyadaki gelişmiş merkezlerde, açık cerrahiden daha sık uygulanır hale gelmektedir. Laparoskopinin bölümümüzde sıklıkla uygulandığı hastalıklar ise, prostat kanseri, böbrek kanseri, testis kanseri, mesane kanseri, böbrek çıkım darlıkları, UPJ darlığı, fonksiyon kaybına uğramış böbreklerin çıkartılması, böbrek nakli için canlı vericiden böbrek çıkarılması ve adrenal tümörleri laparoskopik cerrahinin uygulanmaması gereken durumlar. Laparoskopik cerrahinin uygulanmasında kesin sakıncalı olan durumlar, düzeltilemeyen kanama bozuklukları, barsak obstrüksiyonları, aktif peritoneal
infeksiyonlar ve peritona yayılmış kanserlerdir. Göreceli olan sakıncalı durumlar aşırı şişmanlık, karıniçi ve pelvik organlarda önceden geçirilmiş operasyon, gebelik, ağır solunum yetersizliği, ağır kalp atım bozuklukları, kalp hastalıklarıdır. Laparoskopik cerrahi komplikasyonlarıdır. Rutin olarak laparoskopik cerrahi uygulayan tecrübeli ve eğitimli cerrahlar tarafından yapılan girişimlerde komplikasyonlar düşüktür. Laparoskopik cerrahide yaklaşık komplikasyon oranı yüzde 5'dir. Laparoskopik cerrahi sırasında görülebilen ölüm oranı yaklaşık yüzde 0.3, açık ameliyata geçme olasılığı ise yaklaşık yüzde 1-5'tir." - SAMSUN
Son Dakika › Güncel › Laparoskopik Cerrahinin Avantajları - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?