Osmanağaoğlu'nun Yeniden Yargılandığı "Bahçelievler Katliamı" Davası

"Bahçelievler katliamı" davasından hüküm giyen Ünal Osmanağaoğlu'nun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) lehine verdiği "adil yargılanmadığı" kararı üzerine açılan ve hayatını kaybetmesiyle birlikte mirasçılarının sürdürdüğü davada esas hakkındaki görüşünü sunan savcı, Osmanağaoğlu'nun beraatını istedi.

Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya Osmanağaoğlu'nun mirasçılarının avukatı Serdal Namkoç, maktullerin ailelerinin avukatları Erşen Sansal ve Nezahat Gündoğmuş katıldı.

Şikayetçi avukatları daha önceki beyanlarını tekrarladıklarını bildirirken, Osmanağaoğlu ailesinin avukatı Namkoç "şu aşamada beyanda bulunmayacağını" söyledi.

Cumhuriyet Savcısı Halis Özmen, duruşmada yazılı hazırladığı esas hakkındaki görüşünü dosyaya sundu. Görüşten birer suret avukatlara da verildi.

Özmen, görüşünde, 9 Ekim 1978'de Bahçelievler 15. Cadde'de meydana gelen, sol görüşlü 7 öğrencinin öldürülmesine ilişkin, Osmanağaoğlu'nun, 15 Şubat 2001'de, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nın 450/4. maddesi uyarınca 7 kez ölüm cezasına çarptırıldığını belirtti.

Bu kararın, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun denetiminden geçerek, kesinleştiğini ifade eden Özmen, ancak Osmanağaoğlu'nun, 14 Aralık 2001'de, "keyfi yargılamayla mahkum edildiği, ifadesinin işkence altında alındığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği" iddialarıyla AİHM'ye başvurduğunu, AİHM'nin de savunma hakkının kısıtlandığına, böylece sözleşmenin ihlal edildiğine karar verdiğini belirtti.

Özmen, AİHM'nin, bu kararı verirken, Osmanağaoğlu'nun mahkumiyetine ilişkin hükmün, aynı davadan hükümlü Duran Demirkıran ile Muhsin Yazıcıoğlu'nun "sonradan işkence altında alındığını iddia ederek, rücu olan beyanlarına dayanarak" verilmesini gerekçe gösterdiğini ifade etti.

Savcı Özmen, mahkemenin ayrıca, "yargılamanın, Osmanağaoğlu'nun firarda olması nedeniyle gıyabında yapılmasını", "duruşmalar sırasında Osmanağaoğlu'na, Demirkıran ve Yazıcıoğlu'na soru sorma imkanı tanınmamasını" ve "isnat edilen suçun önemi ve verilen ceza miktarı göz önüne alındığında, Demirkıran ve Yazıcıoğlu'nun tekrar dinlenmeyerek, savunmanın kendi iddialarını ileri sürme imkanının yok edilmesini" de ihlal gerekçeleri olarak değerlendirdiğini vurguladı.

AİHM'nin bu kararı gereği yargılamanın yenilenmesine karar verildiğine işaret eden Özmen, bu kararının sonucu, Yazıcıoğlu ve Demirkıran'ın, Osmanağaoğlu'nun hazır bulunduğu oturumda dinlenmesi gerektiğini ama Yazıcıoğlu'nun vefatı nedeniyle bunun imkansız olduğunu kaydetti.

Osmanağaoğlu'nun da 29 Haziran 2014'te öldüğü, dolayısıyla "Demirkıran'ın dinlendiği 1 Nisan 2015'teki oturumda hazır bulundurulmasının ve ona soru sorma imkanının bulunmadığını" belirten Özmen, görüşünde şunlara yer verdi:

"Demirkıran, mahkemece 1 Nisan 2015'te alınan ifadesinde özetle, Osmanağaoğlu'nu yargılama sırasında tanıdığı, daha önce işkence altında ifade verdiğini, bu olaya herhangi bir şekilde katılmadığını beyan ettiği, bu itibarla, AİHM'nin ihlal olarak gördüğü hususun giderilmesinin fiilen mümkün olmadığı, bu haliyle bir şüphenin doğduğu, ceza hukukunun genel kaidelerinden olan 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi gereği, CMK 323/1. madde uyarınca önceki hükmün iptali ile sanığın beraatine karar verilmesi kamu adına mütalaa ve talep olunur."

Mahkeme, tarafların avukatlarına savcının görüşüne karşı beyanda bulunmaları için süre vererek, duruşmayı erteledi.

Şikayetçilerin avukatlarından Sansal, duruşmanın ardından gazetecilere, "Bahçelievler katliamı'nda verilen mahkumiyeti bir türlü hazmedemediler. Bugünkü ortamın gelmesini beklediler. Ama başaramayacaklar" dedi.

AİHM'nin kararı

Osmanağaoğlu, kamuoyunda "Bahçelievler katliamı" olarak bilinen 7 TİP üyesi gencin 1978'de öldürülmesine ilişkin davada, "ideolojik amaçla adam öldürmek" suçundan 7 kez idam cezasına çarptırılmıştı. İdam cezasının kaldırılmasının ardından cezası müebbet hapse çevrilen Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazı, "3. Yargı Paketi" ile durdurulmuştu.

Osmanağaoğlu'nun başvurusunu değerlendiren AİHM, 2009'da "Osmanağaoğlu'nun, diğer iki sanığın ifadelerine göre mahkum edilmesi ve kendisinin buna itiraz edememesinin adil olmadığına" karar vermişti.

Strasbourg'daki mahkemenin hakimleri, "işkence altında sorgulandıklarını" ileri süren iki kişinin ifadelerinin açıkça geçersiz olduğuna hükmetmiş, davanın yeniden görülmesi veya mahkeme sürecinin yeniden başlatılmasının, "ihlalin onarılması açısından uygun bir yöntem" olacağı görüşünü dile getirmişti.