Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Özellikle Suriye'deki gelişmeler ve mülteciler sorununu, Türkiye- Avrupa Birliği üzerinde oluşturduğu baskı ve çözüm yollarını ortak bir mesele olarak ele aldık. Her şeyden önce her ikimiz de Türkiye-AB olarak da bu meselenin Türkiye ile AB'nin sorumluluğunda gelişmemiş ama Türkiye ve AB'nin önüne gelmiş ortak bir mesele olduğu konusunda mutabıkız" dedi.
Başbakan Davutoğlu ve Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Davutoğlu, AB Konseyi Başkanı Tusk'un Türkiye'yi çok yakından tanıyan ve Türkiye'ye dost bir devlet adamı olduğunu belirterek, kendisini Türkiye'de bir kez daha ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Tusk'un AB Konseyi Başkanı olarak Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesine ciddi katkılarda bulunduğunu anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"29 Kasım'da Brüksel'de gerçekleştirdiğimiz zirveyle Türkiye-AB ilişkileri, yeni aşamaya geçmiştir. Türkiye-AB ilişkileri hem Türkiye açısından stratejik tercihtir hem Avrupa kıtasında barışı ve kalıcı istikrarı sağlayacak çok önemli bir unsurdur hem de bugün uluslararası siyasetin en önemli konularına çözüm bulma konusunda büyük imkandır.
Yarım yüzyılı aşan bir süreçtir Türkiye-AB ilişkileri. Çok değişik aşamalardan geçti. Müzakerelerin başlamasından bu yana, 2004 yılından bu yana biz hep Türkiye olarak Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik zeminde seyretmesine büyük önem verdik. Son gelişmeler, dünyadaki gelişmeler ve Avrupa içinde ve Türkiye'deki gelişmeler, 1 Kasım seçimlerinden sonra yeni bir tabloyla karşı karşıya kalmamıza vesile oldu. 29 Kasım'da, 12 yıl aradan sonra, Türkiye-AB zirvesi büyük başarı olarak, yeni bir dönemin işareti olarak gerçekleşti. Ben Sayın Tusk'a bu zirvenin ortaya çıkmasında, başarısında gösterdiği çabalar dolayısıyla teşekkürü bir borç biliyorum."
"Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri yeni aşamaya geçti"
"Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri yeni bir ivme kazanmıştır" ifadesini kullanan Davutoğlu, geçen dönem Brüksel'de yapılan Türkiye-AB zirvesine katıldığını ve fikirdaş ülkelerle toplantılar gerçekleştirdiklerini anımsatarak, şimdi de 7 Mart'ta, tekrar 28 ülkeyle birlikte Türkiye-Avrupa Birliği zirvesini gerçekleştireceklerini kaydetti.
"Bu ilişkilerin gelişmesinde, Türkiye ile Avrupa Birliği'nin birbirini tamamlayan uluslararası sorunlara bakıştaki paralellikleri, birliktelikleri önem taşıdı" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"29 Kasım'da ilan ettiğimiz ortak eylem planında birçok konuyu ele aldık ve çok önemli bir çerçeve çizdik. Bu eylem planıyla Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri yeni aşamaya geçti. Birincisi, Türkiye-Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin hızlanması, nitekim hemen daha sonra bir fasıl açıldı, diğer fasılların önü açılacak şekilde devreye girdi. İkinci önemli unsur, geri kabul anlaşmasıyla Şengen sisteminin, vize muafiyetinin birlikte devreye girmesi konusunda ortaya çıkan güçlü iradedir. Bu irade yönünde kuvvetli adımlar atıldı ve Türkiye üzerine düşen bazı sorumlulukları yerine getirmek için de bu vize muafiyeti için gerekli reformları Meclis'e sevk etti.
Üçüncü ana unsur, özellikle Gümrük Birliği'nin tabiri caizse yeni şartlara uyumlu kılınması yönünde genişletilmesi ve yeni çerçeve kazanması, transatlantik yatırım ve ticaret ortaklığı kavramının gelmesiyle Gümrük Birliği'nin yeni bir muhteva kazanması ihtiyacı vardı. O konuda da müzakereler başladı. Dördüncü ve bunlara ivme katan husus da özellikle Suriye başta olmak üzere uluslararası alanda yaşanan sorunların Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir çerçeve çizmesiydi. Bunda da mülteciler sorunu, Türkiye'nin ve Avrupa'nın birlikte karşı karşıya kaldığı sorun olmak bakımından çok daha yoğun çalışmamızı gerektiren bir ortamı ortaya çıkardı."
"Suriye krizinden ne Türkiye sorumludur ne AB sorumludur"
Bugünkü görüşmelerde de söz konusu konuları ele aldıklarını dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle Suriye'deki gelişmeler ve mülteciler sorununu, Türkiye-Avrupa Birliği üzerinde oluşturduğu baskı ve çözüm yollarını ortak bir mesele olarak ele aldık. Her şeyden önce her ikimiz de Türkiye-AB olarak da bu meselenin Türkiye ile AB'nin sorumluluğunda gelişmemiş ama Türkiye ve AB'nin önüne gelmiş ortak bir mesele olduğu konusunda mutabıkız. Suriye krizinden ne Türkiye sorumludur ne AB sorumludur. Suriye krizinin sorumluları halkına zulmeden bir rejim ve bu şartlarda ortaya çıkan terör örgütleri ve bu rejime destek veren uluslararası bazı aktörler ve bu terör örgütlerine destek verenler. Fakat bunun bedelini Türkiye ve AB ödüyor. Türkiye'de 2,7 milyon Suriyeli kardeşimiz var. Avrupa'ya da yüz binlerce insan geçebilmek için büyük çaba içinde. Ayrıca Suriye'deki bu durumu istismar eden, başka ülkelerden gelerek aynı ortamdan istifade etmek suretiyle ekonomik niyetle gelen istismarcılar da var. Başka mülteci görünümlü istismarlar. Bu, sektör oluşturdu bütün dünyada. İnsan kaçakçılığı anlamında."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Davutoğlu-Tusk Ortak Basın Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?