13.000 Yıl Önce Dünya'ya Çarpan Meteor, Yaşamı Neredeyse Yok Ediyordu

Yeryüzüne tüm yıkıcılığıyla çarptıktan sonra Dünya'nın kara toprağının yaklaşık %10'unu (yaklaşık 10 milyon metrekare) alevler içerisinde bırakan meteorun yarattığı krater, Güney Şili'de bulunan Osorno şehri sınırları içerisinde keşfedildi.

Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara'da Jeoloji Profesörü olan James Kennett, araştırmayla ilgili yaptığı açıklamada: "işe başlarken düşündüğümden çok daha zor oldu. Süreçte ne kadar ileri gittiysek, o kadar can alıcı bir hâl aldı." İfadelerini kullandı.

Araştırmanın gerçek olmasını asıl olarak Şilili bir grup bilim insanının; Pilauco Bajo olarak bilinen dördüncü çağ paleontolojik ve arkeolojik bölgesindeki tortu tabakası üzerinde yapmış olduğu çalışmalar sağladı. Kennett ve ekibinin 31 km çapındaki bir krateri bulmasıyla bu çalışmalar anlam kazandı.

Yapılan analizler sonucunda gerçek anlamda yüksek sıcaklıklar sonucunda dönüşüme uğramış küçük mineral toplulukları keşfedildi. Aynı zamanda bu minerallerin bulunduğu katmanlar; doğada neredeyse rastlanmayacak kadar yüksek yoğunlukta platin, altın ve demiri de içeriyordu.

Kılıç dişli kedigil.

İklimde oluşan ani değişiklikler de oldukça çarpıcı nitelikteydi zira Kuzey yarımkürede yaşanan soğuk ve ıslak iklimin aksine Güney yarımküreye sıcak ve kuru bir ortam hâkimdi. İklimdeki bu değişikliğin sebebi ise okyanussal yavaş sebeplerin aksine meteorun yarattığı hızlı bir değişimle açıklanabilirdi.

Dünya üzerinde bulunan -kılıç dişli kedigiller, mamutlar, dev yer miskinleri ve dahası gibi- hayvan ırklarının birden tükenmesi de yine bu çarpışmanın yaratacağı hızlı ve yıkıcı sonuçlarla açıklanabiliyor.

Dev yer miskini.

Gezegenimizin bilinmeyen jeolojik tarihini kalıntılarından yeniden inşa etmek, zaman içinde nasıl geliştiğini ve bunun Dünya'daki yaşamın gelişimi üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu anlamak için anahtar olarak nitelendiriliyor.

Elde edilen bu bilgi aynı zamanda; insanlığın gezegen üzerindeki etkilerini belirlemek için son zamanlarda genellikle jeologlar tarafından "Antroposen" olarak adlandırılan dönem için de önemli veri kaynağı oluşturuyor.