Askeri Casusluk Davası" "Maskeli Balo"Da - Son Dakika
Yerel

Askeri Casusluk Davası" "Maskeli Balo"Da

İzmir merkezli 18 ildeki "Paralel Devlet Yapılanması" operasyonuyla yeniden gündeme gelen, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 kişi hakkında "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla açılan ve kamuoyunda "Askeri casusluk davası" olarak bilinen davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, dava sürecini kaleme aldı.

06.11.2015 11:31

GÜLCAN KAPLAN - İzmir merkezli 18 ildeki "Paralel Devlet Yapılanması" operasyonuyla yeniden gündeme gelen, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 kişi hakkında "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla açılan ve kamuoyunda "Askeri casusluk davası" olarak bilinen davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, dava sürecini kaleme aldı.

İddianamede, suç örgütünün koordinatörlerinden biri olduğu ileri sürülen ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "kişisel verilerin kaydedilmesi", "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlamasıyla hakkında müebbet ve 9 yıl hapis cezası istenen, 2,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Maskeli Balo" adını verdiği kitabın birkaç ay içinde yayına hazır hale geleceğini söyledi.

Başbuğ, kitabında, bir yandan iddianamedeki iddiaları örnekleriyle çürütürken, diğer yandan istihbarat subayı olarak kendilerine kurulan "kumpas"a ve "Paralel Devlet Yapılanması"na dair bilgilere yer verdiğini anlattı.

Kitaptan anekdotlar

TMK 10. maddesiyle görevli özel yetkili Savcı Zafer Kılınç'ın hazırladığı iddianamede yer verdiği delillere ilişkin örnekler aktaran Başbuğ, "Dava öncesi oğlumun sünnet düğünü için hazırlık yapıyorduk. Benim de fotoğraf ve videoya merakım var. Çektiğim fotoğraflardan CD hazırlıyordum, düğünde gösterilmek üzere. Eşimle telefonda konuşuyoruz, 'Montaj bitti, gelmek üzereyim' diyorum. Savcı, bunu iddianameye 'İşte görüyor musunuz, gizli bant kaydı var ve montaj yapıyor' diye delil olarak sundu" şeklinde konuştu.

Başbuğ, sanık deniz üsteğmenlerden birinin, davanın görüldüğü ilk mahkeme olan, TMK 10. maddesiyle görevli özel yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Atilla Rahman'a, evindeki aramada ele geçirildiği iddia edilen hard diskten imaj istediğini ancak polislerin kanuni zorunluluğa rağmen imajı vermediklerini söylemesi üzerine, Rahman'ın "Tutanakta imzan var" dediğini belirterek, şunları dile getirdi:

"Üsteğmen de o anki şaşkınlıkla imza attığını söyledi. Normal şartlarda bir hakimin, savcıya dönüp 'İddianame hazırlıyorsunuz, buna ne diyorsunuz, o polisler hakkında ne işlem yaptınız?' demesi gerekirken, üsteğmene, 'Her gün binlerce evrak okuyorum, 'okka altına gitmeyeyim' diye. Siz koca üsteğmen olmuşsunuz, böyle bir imzayı nasıl atarsınız?' diye sanığa çıkıştı. Üsteğmen, 'Sayın hakim, yargılanmama sebep olan da o dijital veri ama' demesine rağmen dava kaldığı yerden devam etti."

Başbuğ, başka bir "komedi"nin de davanın sanıklarından eski Diyarbakır Asker Hastanesi Baştabibi Albay Ergün Özkan ile arasında geçen telefon görüşmesi olduğuna dikkati çekti.

Başbuğ, şu görüşleri paylaştı:

"Albayın benimle tapesinin olduğunu iddia ediyor savcı. Mahkemeye ilk getirildiğimizde bana, 'İddianamede telefon kaydımız var, biz hiç telefonla konuştuk mu?' diye sordu. Hatırlamadığımı söyledim. İkimiz de şaşırdık. Bir sonraki celse albayım sevinerek geldi, 'Coşkun, ben buldum. Sen lojmanda üst yönetim kurul başkanıyken çanak antenler arıza yapmıştı. Yönetici olduğun için telefonla arayıp sana hesap sormuştum, arıza nedir diye?' dedi. Anlatınca ben de hatırladım. Savcı, bu görüşmeyi örgüt elemanı bağlantısı olarak koymuş.

Sonraki celselerde zaman zaman havayı yumuşatmak için 'Albayım, sıkıntı var mı çanaklarda?' diye takılıyordum, o da gülerek yanıt veriyordu. Bu kadar acı delillerle biz 2,5 yıl yattık."

Davanın altüst ettiği hayatlar

Başbuğ, davanın çok sayıda insanın hayatını altüst ettiğini, çok sayıda mağdur yarattığını vurguladı.

Coşkun Başbuğ, "Eşini, işini, sağlığını, aklını kaybeden o kadar çok mağdur var ki… O stresli ve acı günlerde 30 yıllık yuvası dağılan arkadaşımız oldu. Rütbesine, bulunduğu makama güvenip banka kredisiyle ev, araba alanlar, bir anda maaşlarından oldu, parasız kaldılar, haciz gelenler oldu. Bunun yarattığı çöküntüyü anlatmaya gerek yok. Bunları yaşatanlar şimdi ahlaktan, vicdandan ve adaletten bahseder oldular" değerlendirmesinde bulundu.

"Büyük operasyonun son halkasıydı"

Başbuğ, davanın Silahlı Kuvvetlere gibi görünen ama devlete karşı yapılan çok büyük bir operasyonun son halkası olduğunu, Ergenekon'la başlayıp, " Poyrazköy, Balyoz ve amirallere suikast" şeklindeki seri davalarla devam ettiğini, final davasının ise "askeri casusluk" olduğunu ancak hesaplarının tutmadığını dile getirdi.

Çok köklü ve eskiye dayanan yapılanmayla karşı karşıya kalındığına işaret eden Başbuğ, "Yıllarca, sessizce devlet içindeki örgütlenmeyi bitirdiler. Kendilerini hazır hissettikleri an düğmeye basıldı ve FETÖ üzerinden devleti yıkmak üzere kalıcı bir operasyona giriştiler. Amaç, kendilerine engel gördükleri kim varsa onu tasfiye etmek, yok etmekti" şeklinde konuştu.

İddianame okunduğunda "ne kadar boş olduğunun" görüleceğini, yüzde 90'ının telefon tapeleri ve kişisel görüşmelerden ibaret olduğunu, bunları çıkarınca ortada sadece savcının yazdığı giriş bölümü ve istediği cezaların kaldığını belirten Başbuğ, şöyle devam etti:

"İddianameyi hazırlayan ve şu an hakkında soruşturma yürütülen Savcı Zafer Kılınç'ın iddianamedeki son cümlesi şu: 'Örgüt o kadar profesyonel ki hiçbir iz bırakmadığı halde, benim bu örgütün bu suçları işleyeceğine güvenim tamdır, hepsine aşağıdaki cezaları talep ediyorum'. İddianame okunurken, bu cümlede mahkeme salonunda gülüşmeler olmuştu. Savcı acizlikten, hiçbir şey bulamadığından böyle bağlamış. 'Delil elde edemedim, ama gereğini...' diyerek mahkemeye işi devretti ve mahkeme bu iddianameyi kabul etti.

Normal şartlarda, hukuk okumuş bir kişinin bu iddianameyi getiren savcı hakkında işlem yapması lazım. Savcı Kılınç'ın talimatıyla, avukatlarımıza 'Dava çok gizli, derin bir dava. Dolayısıyla davayla ilgili hiçbir bilgi veremeyiz' denildi. Neden tutuklandığımız belli değildi. Bugün 'özgür' dedikleri, adaletten bahseden o medya, o gizli iddianameyi nasıl olduysa ele geçirdi. Çarşaf çarşaf bizi milletin vicdanı önünde, 'fuhuş yaptıran, kadın pazarlayan, vatan satan subay' konumuna getirdiler."

"Bu lekeyle yaşamak kolay değildi"

Emekli Albay Coşkun Başbuğ, FETÖ ile ilgili en iyi tanımı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığını vurguladı.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan:  'Bu örgütün tabanı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanetten kaynaklanan bir örgüt' dedi" ifadesini kullanan Başbuğ, şunları anlattı:

"Bunun kadar iyi bir tanım yok. Bu davada acıyarak baktığım bir kitle var ta ilkokulda, 'abi' denen şahıslar vasıtasıyla o cemaat evlerinde beyni yıkanmış, bu davanın olacağına inanmış kişiler. Bunları ayrı tutuyorum, sahipsizlikten bir şekilde inanmışlar. Diğer kesim, bu davaya sözde inanmış, gerçeği fark etmiş ama yakayı kaptırdığı için kurtulamayan kitle. Haydi onlar da bir derece. Esas tehlike, her şeyi bildiği halde maddi menfaati için vatanını, ülkesini satan, bir kısmı yurt dışına kaçan o hain kadro. Bizim davayı final davası, devleti ele geçirecek final gördükleri için herhangi bir delil oluşturmaya, kurguyu bir tabana oturtmaya bile gerek görmediler.

Malum medya, cemaat kadroları hiç yargılamadan, sorgulamadan kamuoyunda bizi 'Böyle bir örgüt var ve bu suçu işlemiş', vatan haini gibi gösterdiler. Bu lekeyle yaşamak kolay değil. Üzüldük, kahrolduk, kötü günler yaşadık. 2,5 yıl cezaevinde tutuklu kaldım. O günleri bir Allah bir de ben bilirim."

"Bugünkü iradeyle temizleneceklerine inanıyorum"

Başbuğ, "Paralel Devlet Yapılanması"nın bugünkü iradeyle devletten temizleneceğine inandığını, suçluların kurtulma şanslarının bulunmadığını ifade etti.

Kıyıdan, köşeden bu suça bulaşan herkesin yaptığının hesabını vereceğine dikkati çeken Başbuğ, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bundan hiç şüphem yok. Bu gözaltılar başlangıç. Bu, dünya tarihinin en sinsi, en alçakça hareket eden, hiçbir değer tanımayan örgütü. Yalanı, iftirayı çok rahatlıkla, gözünü hiç kırpmadan yapabiliyorlar. Ergenekon'la başlayan sıralı davalardaki ana hedef, Silahlı Kuvvetler üzerinden devleti tasfiye etmekti.

Devletin tüm kurumlarına sızmış durumdaydı fakat şimdi gerçek temizlik başladı, devlet gerçek ele teslim edilmeye başlandı. Onun sancısını yaşıyorlar."

Kaynak: AA

Son Dakika Yerel Askeri Casusluk Davası' 'Maskeli Balo'Da - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement