Ege Sanayiciler ve İşadamları Derneği (ESİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Kemal Çolakoğlu, yeni anayasa hazırlığında yargı konusunun birinci öncelik olması gerektiğini savundu.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in katılımıyla düzenlenen ESİAD Yüksek İstişarı Konseyi toplantısında bir konuşma yapan Çolakoğlu, Türkiye'de erkler arasında uyum olması gerektiğini, yasama yürütme ve yargının uyum içinde çalışması ve üçünün de millet için var olduğunun farkında olması gerektiğini söyledi.
Milletin hizmetinde olan bir devlet istediklerini, milleti teba olarak gören devlet anlayışı istemediklerini ifade eden Çolakoğlu, şöyle konuştu:
"Yargıcı, savcısı, polisi, memuruyla devlet organlarında görev yapanlar millete hadlerini bildirmek için değil adaleti güven sağlamak için var olduklarının bilincinde olmalıdır. Geçmişin ceberut devlet anlayışından ve vatandaşa tepeden bakan devlet memuru zihniyetinden aynı iş dünyasının uyguladığı müşteri memnuniyeti ve müşteri odaklılık kavramına benzer şekilde vatandaş memnuniyetine dayalı bireye değer veren bir yönetim anlayışına hızla geçmek zorundayız.
Suçu yargı tarafından onanmamış, hiç bir vatandaşın suçlu kabul edilemeyeceği çok açık biçimde ifade edilmeli ve henüz şüpheli sıfatını taşıyanları kamuoyuna suçlu gibi tanıtanların üzerine gidilmelidir. Bu hayati prensip günümüzde ne yazık ki uygulamadan uzak bir görüntü vermektedir.
Dolayısıyla yeni anayasada yargı birinci önceliğimiz olmalıdır. Artık devletine güvenen bir vatandaş, vatandaşına güvenen bir devlet görmek istiyoruz.
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın söylediği gibi, yapılacak reformlara, geçmişle hesaplaşmak adına gölge düşürülmemelidir."
-Sağlık ve eğitim reformları-
Yeni anayasa hazırlığı sürecinde farklı fikirler ortaya çıktığında, ülke siyasetine yön verenlerin bunları hoşgörü ile karşılamak, dinlemek, saygı göstermek, değer vermesi gerektiğini ifade eden Çolakoğlu, aksine bir uygulamanın derin yaralar açacağını, bunun sağlık ve eğitim reformu çalışmalarında gözlendiğini savundu.
Çolakoğlu, Meclisten geçmiş olmasına rağmen eğitimle ilgili düzenlemenin yeterli konsensus ve mutabakatla oluşmadığını iddia ederek, "On sene önce yapılan değişiklik, bugün de her kesimin içine sinmeden değişiyorsa, kanun bir on sene sonra yeniden değişir mi endişesi taşıyoruz. Halbuki böylesine köklü değişiklikler, en az üç dört nesil devam edecek nitelikte olmalı, hazırlık süreci de buna uygun şekilde uzun tutulmalıdır" dedi.
Anayasanın matematiksel çoğunluğun değil, vicdani çoğunluğun mutabakatıyla çıkması gerektiğini, evrensel demokratik değerlere yaslanmış bir toplumsal sözleşme beklediklerini belirten Çolakoğlu, "Hep ayrılıkçılık isteyen, bu gaye ile terörle kardeş kanı döken hatta bu anlayışı parlamentoda bile savunmayı sürdürenlerle, giderek düşünce ve fikir özgürlüğü sınırlarını zorlayanlarla nasıl olacak da anayasada uzlaşma sağlanacaktır doğrusu endişe ile takip ediyoruz" diye konuştu.
-Kaygı sorunu-
ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Akgerman ise sivil bir anayasa hazırlamanın çok zor olduğunu, bunun tarih yazmakla eşdeğer bir görev olduğunu belirterek, uzlaşmanın beklendiği bugünlerde ülkenin siyasi atmosferinin sert söylemlerle gerildiğini söyledi.
Anayasa çalışmalarına katılım oranının düşmesi ve nihai metnin tüm kesimlerce sahiplenilmemesi riskinin yükselmekte olduğundan endişe ettiklerini belirten Akgerman, şöyle konuştu:
"Belirli bir kesimin adıyla anılmasına imkan vermeyecek bir anayasa yazımının, ancak uyumlu ve sorumlu bir süreç yönetimiyle başarılabileceği gün gibi ortadayken 4+4+4 ismiyle anılan düzenlemeden, hazırlık, tartışma ve yasalaşma için ihtiyaç duyulan sürenin esirgenmiş olması, uzlaşmaya yönelik ümitleri zayıflatmaktadır" dedi.
Türkiye'de toplumsal ruh halinin, "kaygı" sözcüğü etrafında kümelendiğini ileri süren Akgerman, "Kaygı, öğrencisinden ev kadınına, işçisinden işadamına kadar bireysel ve toplumsal ölçekte vatandaşın, ailenin, kurumların ve ülkenin özgüvenini kemiren en tehlikeli hislerden biridir. Yarın kaygısı, adalet kaygısı, istikrar kaygısı, refah kaygısı, belirsizlik kaygısı, eğitimde kaygı, sporda kaygı, sokakta kaygı, kışlada kaygı, ibadethanede kaygı.
Ama asıl garip, ironik, manidar ve talihsiz olan toplum bu kadar endişeli iken ve bu kadar çeşitli kaygıyı omzunda taşırken bir tek kaygının gündemde kendine yeterince yer bulamaması halidir. Güçlendirmemiz ve körüklememiz gerekirken eksik bıraktığımız o kaygı, anlamak ve anlaşılmak kaygısıdır."
- İZMİR
Son Dakika › Yerel › Esiad Yüksek İstişare Konseyi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?