Dünya Ekonomik Forumu - Son Dakika
Ekonomi

Dünya Ekonomik Forumu

Dünya Ekonomik Forumu

Başbakan Davutoğlu: (5) "Bir gün aynen Avrupa'da uzun savaşlardan sonra olduğu gibi, Ortadoğu halkları da geçmişte büyük devletler, büyük medeniyetler kurmuş bu halklar da bu sınırları saygı duymakla birlikte geçişken kılacaklar.

29.09.2014 22:03

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bir gün aynen Avrupa'da uzun savaşlardan sonra olduğu gibi, Ortadoğu halkları da geçmişte büyük devletler, büyük medeniyetler kurmuş bu halklar da bu sınırları saygı duymakla birlikte geçişken kılacaklar. İnsanlık onuruna yakışan yeni bir düzenin önü açılacak ama tarih böyle bir düzenin, kimin böyle bir vizyonun karşısında, kimin yanında olduğunu hep yargılayacak" dedi.

Davutoğlu, Dünya Ekonomik Forumu'nun "Bölgesel Kalkınma İçin Kaynakların Serbest Bırakılması" konulu kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye'de vatandaşların ödediği vergilerle oluşan bütçeden 3,5 milyar doları Suriyeli sığınmacılara kaynak aktardıklarını belirterek "Analarının ak sütü gibi helal olsun ama dünyadan da bunun takdirini ve gereğini yapmalarını bekliyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin bölgede yeni bir anlayışı geliştirmeye çalıştığına işaret eden Davutoğlu, "Bir gün aynen Avrupa'da uzun savaşlardan sonra olduğu gibi, Ortadoğu halkları da geçmişte büyük devletler, büyük medeniyetler kurmuş bu halklar da bu sınırları saygı duymakla birlikte geçişken kılacaklar. İnsanlık onuruna yakışan yeni bir düzenin önü açılacak ama tarih böyle bir düzenin, kimin böyle bir vizyonun karşısında, kimin yanında olduğunu hep yargılayacak" diye konuştu.

Davutoğlu, Avrupa'da ekonomik krizin sıkıntıları yaşanırken, Ortadoğu, Ukrayna ve Kafkasya'da birçok risk ortaya çıkarken Türkiye'nin kendi istikrar adasını korumaya çalıştığını aktardı. Katıldığı bir toplantıda "Ukrayna'dan sonra geleceği nasıl görüyorsunuz" şeklinde bir soru yöneltildiğini belirten Davutoğlu, soruya şu yanıtı verdiğini belirtti:

"Şu anda dünyada 3 grup ülke var. Bir: Kendisiyle ilgili yaşadığı bölgeyle ilgili kıtayla ilgili ya da dünyayla ilgili vizyonu olan ve yönetim kabiliyetine sahip olan ülkeler. Vizyonu var yönetim kabiliyeti var. Bunlar yükseliyor ve yükselecek. İki:  Böyle bir vizyonu olmamakla birlikte yönetme kabiliyetini sürdürenler. Bunlar statükoyu koruyacaklar. Vizyonu olmayan, yönetme kabiliyetini de yitirmiş ülkeler düşüşe geçecekler. Türkiye birinci kategoride. Geçen sene ve bu sene bizim bu kategori dışında türbülans yaşamamızı isteyenler çok oldu ama gördüğünüz gibi, hem mahalli seçimleri hem cumhurbaşkanı seçimini suhuletle yaptık ve 3 gün içinde Türkiye'de cumhurbaşkanı, başbakan ve AK Parti genel başkanı değişti. Hayatımızın akışında en ufak bir aksama olmadı. İşte demokrasinin erdemi bu. Büyük bir sorumlulukla Türkiye'deki en hızlı hükümeti 3 günde kurdum ben. 27 Ağustos'ta AK Parti kongresini yaptık. Genel başkan seçildim. 28 Ağustos'ta cumhurbaşkanlarımız görev değişimi yaptı. Gece 11.00'de cumhurbaşkanımız görevi bana verdi, 29 Ağustos'ta da yeni hükümeti kurdum aynı gün partimizin yeni yönetim kurulunu yani MYK'sını, oluşturduk. 1 Eylül'de de hükümetin programını sunduk. Neden? Çünkü herhangi bir yerde içeride ve dışarıda Türkiye'de bir yönetim krizi olabilir gibi bir kanaatin uyanmasına izin vermemek için. Türkiye'de her şey normal seyriyle akıyor. Hükümet, el değiştirdi ama her şey normal seyriyle akıyor. Maalesef çevremizdeki kriz içindeki ülkeler ki şu anda Türkiye'nin çevresinde 7 hatta 8 ülke var ki fiilen yönetilemez durumda. Topraklarının bütününü en azından yönetemez durumda. Onların içinde Türkiye bu vasfını sürdürüyor."

"Vizyonumuzun temeli insani temeldir"-

Dünyada hiçbir şey, hiçbir yapı, hiçbir sistem ve hiçbir düzenin insandan daha değerli olmadığını kaydeden Davutoğlu, vizyonlarının temelini insanın oluşturduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Eğer bir siyaset, bir ekonomi düzeni insana hizmet etmiyorsa insanın hayatına anlamlı bir mutluluk boyutu katamıyorsa meşruiyetini kaybeder. Bu insani sebep dolayısıyla bütün dünya sussa hiç kimse elini bütçesine veya cebine atıp suriyeli Iraklı mültecilere yardım etmese Türkiye yardım etmeye devam edecek. Bakınız, 3 günde 138 bin kişi geldi dedim, son 3 yılda Avrupa'ya giden bütün sayı 138 bin değil. Artık anlamanız lazım. Bu yükü paylaşabilir olmamız lazım. Sonra dönüp de 'Buradan bize terörist gelir' diye yakınmak istemiyorsa bütün ülkeler Suriye'de bu tehlikeyi durduracaklar Irak'ta durduracaklar. Durdurmak için de bütün bu meselelerin kaynağı olan Suriye rejimine meşruiyet kazandırmak, doğru bir yol değildir. Bir Avrupalı dışişleri bakanının açıklaması beni hayretlere düşürdü:  'IŞİD'e karşı savaşmak için Suriye rejimiyle işbirliği yapalım.' Yani şeytanla savaşmak için başka biriyle işbirliği yapmanın nasıl bir geçerliliği olabilir? Nasıl bir geçerliliği ve bu yolla aslında IŞİD'e ne kadar büyük bir insan kaynağı sağlarsınız. Suriye rejimiyle ilişkiye geçin ertesi gün IŞİD'teki militan sayısı bir kaç misli artar. Bütün dışlandıklarını hisseden Sünniler, oraya doğru kayar. Zaten bütün 4 yıldır bunu anlatmaya çalışıyoruz. İnsani boyutu sürdüreceğiz. Kendi insanımıza nasıl değer veriyorsak Türkiye Cumhuriyeti olarak kendi vatandaşlarımıza, bölge insanlarına da aynı değeri vereceğiz. Dünyadaki her bir insan bireyine de aynı değeri vereceğiz."

Ulusal vizyonlarının demokrasi olduğunun altını çizen Davutoğlu, çözüm sürecini örnek vererek şunları söyledi:

"Çözüm süreci şu anda Türkiye'de Kürt sorunuyla ilgili, çevrede etnik ve mezhebi parçalanmanın yaşandığı bu olağanüstü olumsuz konjonktürde tek başarı hikayesidir. Diğer yerlerde bir etnik parçalanma yaşanırken biz o yaraları sarmaya çalışıyoruz. Hiçbir şekilde demokrasiden taviz vermeyeceğiz. Ki ne suretle olursa olsun. Türkiye'deki milli birliği ve bu anlamdaki demokratik meşruiyeti tartışmaya açarsak onun karşısında tavır alırız ama nihai kertede hepimiz hesap vermeye de hazırız. Hesabı soracak olan halkın kendisidir. Onun için de 2015 seçimlerine gideceğiz. Halkımız bizden memnun değilse bize yenilerini getirebilir ama bizden memnunsa bizim meşruiyetimizin herhangi bir kesim veya herhangi bir çevre tarafından tartışılmasına izin vermeyiz. Bizim meşruiyetimizin kaynağı halkımızın ta kendisidir."

Bazı ülkelerin demokrasi dışında rejimler benimseyebileceklerini, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmayacaklarını da ifade eden Davutoğlu, "Bazı ülkeler vardır ki başka sistemler benimseyebilir ama halkına mutluluk veriyorsa birtakım Körfez ülkeleri veya bazı Uzakdoğu'da da küçük bazı ülkelerde halka mutluluk başka siyasal sistemle veriyorsa o kendi bilecekleri... Herhangi bir ülkenin iç işlerine karışmıyoruz ama bölge vizyonumuzun esası etnik ve mezhebi ayrımın olmadığı, kültürel içselleştiricilik. Siyasal diyaloğun sürdüğü, ekonomik karşılıklı bağımlılığın korunduğu ve ortak güvenlik sistemi anlayışının yerleştiği bir yaklaşımdır" değerlendirmesini yaptı.

-"Avrupa vizyonu"-

Davutoğlu, hükümeti kurduktan sonra ilk bakanlar kurulu toplantısının gündeminin iş kazaları nedeniyle iş güvenliği olduğunu hatırlattı. İkincisini ise "Avrupa Birliği" olarak belirlediklerini ve toplantıda Avrupa Birliği sürecini masaya yatırdıklarını aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Avrupa Birliği bizim için stratejik bir karardır. Çünkü Avrupa bizim kaderimizdir. Daha önce de söylediğim gibi ama Avrupa'nın da bu kaderi bizimle birlikte görmesi lazım. Şunu derse Avrupa Birliği:  'Sen, bizimle gümrük birliğini sürdür, ben senin pazarını rahatlıkla kullanabileyim ama sakın ola ki benim ABD ile Kanada ile yürüttüğüm TTIP'ye, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığına karışma, o bizim ayrı işimiz' derse bunda samimiyet görmeyiz. Biz Gümrük Birliğinin parçasıysak Gümrük Birliği'nin içinde o dinamik ve büyük pazarımızı Avrupa'nın imkanlarına açmışsak Avrupa'nın artık serbest ticaret anlaşmalarına tek taraflı olarak 3. taraflarla yapmasına bir son vermesi lazım."

Davutoğlu, Türkiye'nin Avrupa'nın siyasi bir parçası olmadığını ancak ekomonik olarak Avrupa'nın ekonomik olarak bir parçası olduğunu vurguladı.

Avrupa'daki ekonomik daralmanın olumsuz yönde, pozitif büyümenin de Türkiye'yi olumlu yönde etkilediğini dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O zaman, Avrupalılar ekonomik geleceklerini bizimle birlikte planlamak durumundalar. Yoksa tek taraflı olarak pazarı kullanıp ama başka pazarları da ben kullanayım ve Türkiye'ye giden her mal benim serbest ticaret anlaşması yaptığım ülkelerin malları bizim üzerimizden geçsin denirse bu adil bir bölgesel veya kıtasal işbirliği olmaz. Şunu herhalde son dönemde hepimiz gördük belki daha da tartışırız:  Avrupa'nın geleceği dinamizmi, Avrupa'nın stratejik perspektifi Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine bağlı. Bu büyük bir güç kazandırır."

TANAP projesiyle Avrupa'ya uzanan enerji koridorunun Türkiye üzerinden geçtiğini ifade eden Davutoğlu, şunları bildirdi:

"Eğer Ukrayna krizine bir çözüm bulacaksınız Ukrayna krizinin sonuçlarıyla bir şekilde hesaplaşmak durumundaysanız alternatifi ve çözümü Türkiye'yi daha fazla entegre etmektir. Türkiye'yi dışlayarak Avrupa, yükselen Asya ekonomileriyle bağlarını, büyük enerji arz bölgeleriyle bağlarını koparıyor. Artık küçük hesapların içine giremeyiz. Hem TANAP üzerinden komşu ve dost Avrupa Birliği ülkelerine enerji aktaracağız ama küçük bir ülkenin kaprisi yüzünden enerji faslı açılamayacak. Ben bunun mantığını anlayamıyorum 5 senedir. Anlayan bir Avrupalı varsa Avrupalı bir rasyonellikle bana anlatsın ama Ortaçağ Avrupası rasyonalitesiyle bana anlatmasın. Ortaçağ Avrupasının dogmatizmiyle yaklaşmasın bize, modern bir Avrupalı olarak konuşalım, eşit bir Avrupalı olarak konuşalım. Sizler, bazı çevreler yabancı düşmanlığı üzerinden Ortaçağ mantığıyla Türkiye'ye yaklaşıp, Müslümanları ve Türkleri Avrupa'nın parçası olarak görmezse bizden de bu kez o modern davranışı, küresel geleceği anlamak anlamında alacağı bir ders vardır. Hepimiz, Avrupa'nın geleceğini birlikte inşa etmek durumundayız. Yine gururla söylüyorum:  Avrupa'nın terk ettiği demokrasiyi Ortadoğu'da biz savunduk. Savunmaya da devam edeceğiz. Bunu Avrupalıları memnun etmek için Avrupalılara yaranmak için yapmayacağız. İnandığımız değerler bunu gerektirdiği için yapacağız."

90'lı yıllarda, Ortadoğu'daki küçük demokrasi nüvelenmelerinin yanlış tercihler yüzünden yarım kaldığını, şimdi de benzer bir durumun yaşandığını aktaran Davutoğlu, "Bütün Avrupalılara çağrımız şu: Gelin el ele verelim. Dünyanın geleceği için önemli olan bu bölgesel kalkınma alanlarını, Balkanları, Kafkasları, Karadeniz'i, Körfez'i ve Ortadoğu'yu birlikte konuşalım. Konuştuğunuz masada biz yoksak aldığınız kararlarla da kendimizi bağlı hissetmeyiz. Bunu da anlayacaksınız, anlamak durumundayız karşılıklı olarak. Katıldığımız her kararın gereğini yaparız. Gıyabımızda alınan her kararı da oturur, kendi aramızda değerlendirir, doğruysa yaparız, değilse yapmayız" diye konuştu.

-"IŞİD benzeri terör örgütlerine bakış açımız açık ve nettir"-

Türkiye'nin IŞİD ve benzeri terör örgütlerine karşı bakış açısının açık ve net olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Bu dünyaya tehdittir. Bu herkesten daha çok Müslümanlara tehdittir, herkesten daha çok Türkiye'ye tehdittir. Bu konuda da zaten Cumhurbaşkanımız gerekli açıklamaları yaptı. Eminim hepimiz bu noktada aynı çerçevede buluşuyoruz" ifadesini kullandı.

BM sistemi başta olmak üzere uluslararası sistemin ciddi bir yeniden düzenlenme ihtiyacı olduğunu da söyleyen Davutoğlu, şunları belirtti:

"2. Dünya Savaşı'ndan sonra kalan BM Güvenlik Konseyi yapılanmalarının 5 ülkeyle kendi içindeki gerilimleriyle nasıl BM'yi bloke ettiğini, Filistin olayında nasıl insani bir tavır sergilenemediğini, Suriye konusunda bir başka ülkenin vetosu sebebiyle bu sefer milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesinden, yüzlercesinin ölmesine engel olunamadığını artık gördükten sonra hepimizin dürüst bir şekilde bu muhasebeye hazır olmamız lazım. Yok ama dünyada bu yapı devam edegitsin derseniz BM anlamını zamanla yitirir. O açıdan biz gerek insani gerek ulusal bölgesel ve kıtasal perspektiflerle şunu uluslararası düzen itibarıyla söylüyoruz:  Artık hepimizin kaderi birbirleriyle ilişkili. Dünyanın her bir köşesindeki insanın kaderi diğerleriyle ilgili. O zaman hep beraber bu kadere eşit, beşeriyetin ve insanlığın eşit bireyleri olarak yaklaşmak, çözüm bulmak durumundayız. Bu tür forumların çözüm bağlamında çok büyük anlam ifade ettiğini düşünüyorum."

Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Schwap, Davutoğlu'nun konuşmasında çok geniş ve ince hatlarla çizilmiş bir çerçeve ortaya koyduğunu kaydederek "Bir vizyonunuz olduğunu gerçekten görüyorum. Bu fırsattan istifade ederek iktidarda olduğunuz sürece size de başarılar dilemek istiyorum. Teşekkür ediyorum. Bakanlar turulu toplantınızı ertelediniz katılmak için. Bütün kabine burada. Çok teşekkür ediyorum" dedi.

-Toplantıdan notlar-

Başbakan Ahmet Davutoğlu, salona Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Schwab ile girdi.

Forumun son oturumunu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de izledi.

- İstanbul

Kaynak: AA

Son Dakika Ekonomi Dünya Ekonomik Forumu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement