CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Politika

CHP TBMM Grup Toplantısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milliyetçiliklerinin sorgulandığını belirterek, "Sen benim milliyetçiliğimi öğrenmek istiyorsan Kıbrıs'ın Beşparmak Dağları'na, Akdeniz'e bak. Sayın Bahçeli'nin, Sayın Yıldırım'a sormasını isterim, kendisine de sorabilir; Kerkük'ü siz kimlere teslim ettiniz, Kerkük'te katliamlar yapıldı, niçin sesinizi çıkarmadınız?" dedi.

18.10.2016 16:25
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milliyetçiliklerinin sorgulandığını belirterek, "Sen benim milliyetçiliğimi öğrenmek istiyorsan Kıbrıs'ın Beşparmak Dağları'na, Akdeniz'e bak. Sayın Bahçeli'nin, Sayın Yıldırım'a sormasını isterim, kendisine de sorabilir; Kerkük'ü siz kimlere teslim ettiniz, Kerkük'te katliamlar yapıldı, niçin sesinizi çıkarmadınız?" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, bir kişinin derdine düşüldüğünü, "Ona koltuğu nasıl ikram edeceğiz?" denildiğini savundu.

Siyasi partilerin genel başkanlarına seslenen Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı seçilen kişinin, TBMM'de, öngörülen yemini ettiğini, o yemine sadık kalacağına dair namus ve şeref sözü verdiğini, kuralın dışına çıktığında görevlerinin, ona kuralları hatırlatmak olduğunu söyledi.

"Fiili durum var, bu fiili durumu yasal hale getirelim." denildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Niye fiili durumu yasal hale getiriyoruz, neden ona, 'Yasalara, Anayasa'ya uymuyorsun' diye bir hatırlatma ihtiyacı duymuyoruz? Eğer bir kişinin arzusunu yerine getireceksek o zaman bu parlamentonun iradesi ne oluyor, imzaladığımız bu metin ne oluyor? Bu metne bağlı kalmak, imzamızın arkasında durmak namuslu, ahlaklı, onurlu olmanın birinci şartı değil mi?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu, Asker Saime, Kılavuz Hatice, Tayyar Rahime, Senem Ayşe, Gül Hanım, Kara Fatma, Binbaşı Ayşe, Zekiye Hanım, Asiye Rıza, Ulviye Hamın, Melek Reşit Hanım, Halide Edip'in, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda erkeğiyle beraber, omuz omuza düşmana karşı mücadele eden kadınlar olduğunu anımsattı. Kılıçdaroğlu, birileri kadınları aşağılıyorsa ona dersini vermenin, bütün kadınların ortak görevi olduğunu dile getirdi.

"Mektupları çerçevelettim"

Hapishanelerin tıkabasa dolduğunu, öğrenci, hakim, savcı, er, erbaş, çavuş, öğretmen, gazeteci, yazar, çizerin, bilim insanının hapiste olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, böyle bir yapıyı, anlayışı doğru bulmadıklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, Necmiye Alpay'ın dünya çapında bir dilbilimci olduğunu, Aslı Erdoğan'ın "21. yüzyılda edebiyat dünyasına damga vuracak 50 isim arasında" gösterildiğini ifade ederek, bu kişilerin "karşı darbe yüzünden, darbe fırsatçılığı yüzünden" cezaevinde olduğunu öne sürdü.

Alpay ve Erdoğan'ın kendisine gönderdiği mektupları çerçevelettiğini anlatan Kılıçdaroğu, onlar bu ülkenin mazlumların sesi olduğu sürece mektupların hep orada kalacağını kaydetti. Kılıçdaroğlu, Alpay, Erdoğan, Altan kardeşler, Murat Aksoy, Şahin Alpay ve Ali Bulaç'a kadar bütün gazetecilerin, yazarların, çizerlerin, düşünürlerin serbest bırakılmasını istedi.

" Hükümet, TBMM'yi sağlıklı bilgilendirmiyor"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dış politikanın milli olması, ortak üretilmesi, ülkenin çıkarları üzerine inşa edilmesi gerektiğini, kapalı kapılar ardında oluşturulamayacağını söyledi.

Hükümet yetkililerinin, Ortadoğu'daki gelişmeler konusunda bugüne kadar TBMM'yi sağlıklı bilgilendirmediğini, bunun da en büyük hatalardan biri olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dış politikada konuşacaksa Başbakan'ın, Dışişleri Bakanı'nın konuşması lazım. Cumhurbaşkanı en son konuşacaklardan biri. Ama önce o konuşuyor. Başbakan konuşmuyor, Dışişleri Bakanı arada bir şeyler söylemeye çalışıyor. Söyledikleri birbirlerinden farklı. Bırakın Türkiye'nin ortak ses çıkarmasını, aynı iktidar ortak ses çıkarmıyor. En büyük sıkıntı da orada. Konuşmayı kim yapıyor, dış politikada hedefleri kim belirliyor, Sayın Cumhurbaşkanı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın sorumluluğu var mı Anayasa'ya göre, yok. Sorumluluğu olmayan biri, sorumluluk üstlenilmesi gereken bir konuda konuşabilir mi, demokrasilerde konuşamaz. Kim buna müdahale edecek? Sayın Binali Yıldırım. Sayın Yıldırım'a aynı çağrıyı bir kez daha yapıyorum, Binali Bey, lütfen koltuğunuzun hakkını koruyun, başkaları sizin yetkilerinize müdahale etmesin. Hükümet inisiyatif kullansın, konuşacaksa Hükümet konuşsun, niye başkaları konuşuyor?"

"Ağırıma gidiyor"

Kılıçdaroğlu, Musul konusunda esip gürlenildiğini ileri sürerek, dış politikada esip gürlenilmeyeceği, dünya dengelerinin, kendi güçlerinin, sözünün ağırlığının bilinmesi gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Bunları bilmeden 'Asarım, keserim, A, B, C, Z planım var...' Seni plansız, programsız bir yere koyarlar. Dubai merkezli bir televizyona açıklama yaptı, mezhep endeksli açıklama yaptı. Kırılma orada başladı. 'Başika'da askerlerimiz var, orada olması son derece doğaldır. Sadece Başika'da asker bulundurmakla IŞİD'e karşı mücadele etmiyoruz, Irak'ın güvenliği ve toprak bütünlüğü için de oradayız.' diyebilirdi. Ama söylemedi. Niçin? Bilgi, birikim, kapasite yok." diye konuştu.

Türkiye'nin Ortadoğu'da yalnızlaştırıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, eskiden Ortadoğu'da kuş uçsa Türkiye'ye sorulduğunu ancak şimdi kimsenin sormadığını savundu. Kılıçdaroğlu, bunun ağırına gittiğini ancak Başbakan Binali Yıldırım'ın ağırına gidip gitmediğini bilmediğini belirtti.

- "El Nusra derhal çekilmeli"

Kılıçdaroğlu, Musul konusunda Türkiye'nin masanın dışında tutulduğunu savunarak, bunun dış politikadaki en büyük yenilgilerinden biri olduğunu ileri sürdü.

Hatay'ın Türkiye'ye katılma sürecine değinen Kılıçdaroğlu, Adana ve Mersin'de iki askeri törene, Atatürk'ün bütün hastalığına rağmen katıldığını, gücünü bütün dünyaya gösterdiğini, kimsenin burnu kanamadan Hatay'ın Türkiye topraklarına katıldığını belirtti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi kalkıp birileri bizim milliyetçiliğimizi de sorguluyor. Sen benim milliyetçiliğimi öğrenmek istiyorsan Kıbrıs'ın Beşparmak Dağları'na, Akdeniz'e bak. Sayın Bahçeli'nin, Sayın Yıldırım'a sormasını isterim, kendisine de sorabilir; Kerkük'ü siz kimlere teslim ettiniz, Kerkük'te katliamlar yapıldı, niçin sesinizi çıkarmadınız? Kerkük'e kim gitti? CHP gitti. Kerkük'e iki sefer TIR'larla yardım götürdük, hiçbir ayırım yapmadan. Kerküklülere de biz sahip çıktık. Kerkük'ü birilerine teslim edeceksin, Musul'da ağlaşacaksın 'Beni dahil etmediler' diye. Kimse kusura bakmasın ama birileri kalkıp istediği gibi eser, istediği gibi bağırıp çağırırsa kimse de onu dikkate almaz. Irak ve Suriye politikasına bakın, kaybeden bir ülke var o da Türkiye. O bölgede yaşayanlardan da kaybeden sadece Türkmenler.

Dışişleri Bakanı Lozan'da toplantıya katılıyor, çıkışta terörist El Nusra'nın Halep'ten derhal ayrılması gerektiğini açıklıyor. Cumhurbaşkanı ise bu açıklama üzerine, eğer dost olmak için IŞİD'e karşı olmak ölçüyse o zaman El Nusra ile dost olunması gerektiğini söylüyor. Kim doğruyu söylüyor? Dışişleri Bakanı doğruyu söylüyor ve onu kutluyorum. El Nusra, o bölgeden derhal çekilmelidir."

Dört olay dört soru

Kılıçdaroğlu, darbe girişiminin siyasi ayağının arandığını ifade ederek, Türkiye'yi darbeye hazırlayanların kim olduğunu, bu kadar mağdurun oluşmasına kimlerin yol açtığını sordu.

Dört olay anlatacağını ve dört soru soracağını dile getiren Kılıçdaroğlu, Temmuz 2011'de Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının istifa ettiğini, Genelkurmay Başkanı'nın bir mektup gönderdiğini, tutuklu bulunan 14 general, amiral ile 58 albayın, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra YAŞ'ta değerlendirmeye girme hakkını kaybettiğini yazdığını anlattı.

Kılıçdaroğlu, mektupta, "Bu durumun önlenememesi ve yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması, Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan işgal ettiğim bu makamda göreve devam etme imkanı ortadan kalkmıştır" ifadesini kullandığını belirterek, "FETÖ kumpası olduğu AKP tarafından da ikrar edilen Balyoz iftirasında 14 general ve amiral, 58 albayın tasfiyesine engel olmak için Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanın girişimlerini dikkate almayıp, istifasına neden olan, tasfiyenin önünü açan yetkili makamlar kimlerdir?" diye sordu.

Darbe girişimin başında olduğu ifade edilen isimlerden Tümgeneral Mehmet Dişli'nin 2011'de tuğgeneral olup kıta görevine gittiğini, kıtada normalde 2 yıl görev yapması gerekirken, özel uygulamayla 1 yıl dolunca kıta görevinden Genelkurmay Başkanlığı karargahına alınıp, kurulan Proje Yönetim Daire Başkanlığının başına atandığını belirten Kılıçdaroğlu, Dişli'nin 2015'te tümgeneralliğe terfi ettirildiğini, tümgeneral olarak kıtaya gönderilmesi gerekirken, aynı dairede kaldığını ifade ederek, "Mehmet Dişli'yi ısrarla Genelkurmay karargahında tutan, bunun için yeni daire ve rütbeler ihdas eden, darbe girişiminde Genelkurmay Karargahını içeriden teslim almasına imkan veren irade, hangi iradedir? " dedi.

Kılıçdaroğlu, 2013, 2014, 2015 YAŞ kararlarında albay rütbesinden general, amiral rütbesine terfi ettirilenler arasında, FETÖ soruşturmasından tutuklu bulunan subaylar olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Darbeden tutuklu FETÖ'cü bu 82 subayı, albaylıktan generalliğe taşıyan irade hangi iradedir? 2011'de Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanının istifasına aldırış etmeden, Balyoz iftirasıyla 14 general, amiral ve 58 albayın tasfiyesine destek olurken, FETÖ'cü subayların önünü açan irade hangi iradedir?

2010 YAŞ'ta, Tümgeneral Gürbüz Kaya, Tümgeneral Halil Helvacıoğlu ve Tümamiral Abdullah Gavremoğlu, bir üst rütbeye terfi ediyorlar. Ancak YAŞ kararına rağmen Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı bu üç generalin terfisini imzalamıyor. Olay tartışma konusu oluyor ve YAŞ Kanunu'nda değişiklik oluyor. 2010'da üç generalin terfisini uygulamaya koymama konusunda bu kadar kararlı duran, 2013'te bunun için ayrıca YAŞ Kanunu'nda değişiklik yapan siyasi irade, 2013, 2014, 2015 yıllarında terfi ettirilen FETÖ'cü subaylar konusunda aynı hassasiyet ve kararlılığı neden göstermemiştir? Siyasi irade nedir? Bugün OHAL'i kullanan irade işte o siyasi iradedir. Türkiye'yi adım adım darbeye taşıyan iradedir. Buradan bu konuyu soruşturan bütün savcılara sesleniyorum; öğrencileri, öğretmenleri bırakın, eğer birini sorgulayacaksınız Türkiye'yi adım adım darbeye taşıyanları sorgulayacaksınız. Benim bu anlattıklarımda 'Şu kelime yanlıştır' diyorlarsa özür dileyeceğim. Ama doğruysa ki yüzde 100 doğru, o zaman onların vicdanlarına sesleniyorum; sizin gücünüz garibana yetiyor, kendi yanındaki adama yetmiyor."

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Politika CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement