İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, son dönemde yeniden başlayan "darbe çağrısı" ve başörtüsü üzerinde yapılan tartışmalarını, iktidarın "erken seçim"in altyapısını oluşturma girişimi olarak yorumladı.
Akşener, "Ben Haziran'da seçim bekliyorum dedim ama yanlış anlaşılmasın, bilgim, duyumum yok. Ama atılan adımlara baktığımda, 'Biden beni evde ziyaret etti' dendiğinde, bunun tercümesi 'benim adamla aramı bozmayın'dır. Erdoğan kazanmayı öngörerek, Biden'ın karşısına güven kazanmış bir kişi olarak oturmayı tercih edebilir" görüşünü dile getirdi.
Akşener, 2018 seçimlerinde kendisine, seçimden 15 gün önce adaylıktan vazgeçmesi için telefonlar edildiğini de ilk kez açıklayarak, "Birinci turda biter, sen bu işi bozuyorsun diye. Ağzımı açtım mı? Zora sokacak bir cümlemi duymadınız. Sonra seçimler bitti, İnce ile benim aldığım oy Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aldığı oy kadar..." ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, BBC Türkçe'nin de aralarında bulunduğu bir grup gazetecinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Sayın Bahçeli'nin 'evine dön' çağrısının neye tekabül ettiğine dair bir fikir sahibi değilim. Gerçekten bilmiyorum.
İlk söylediği zaman Sayın Erdoğan'ı göreve çağırmıştım, ortağıyla ilgilenmesini talep etmiştim. Bu defaki pek çok hakaretin üzerine bir davet. Davet midir, nedir?
Sayın Bahçeli'yi anlama gayretinden vazgeçmiş bir insanım. Kendisine tavsiyem, Sayın Erdoğan çok şeyle meşgul. Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Doğu Perinçek'in zamanları çok. Emeklinin, çocuğuna bir şey götüremediği için intihar eden işsizin, 4 yıllık üniversite mezunu olup iş bulamadığı için gece oturup gündüz uyuyan o gencin, esnafın derdine çare arayacak, el ele tutuşsunlar projeler yapsınlar ve büyük ortağa iletsinler. Türkiye'nin hayrına olacak bir iştir.
Bize, İYİ Parti'ye ne Sayın Erdoğan'ın ne de yakınlarından herhangi birinin, görevlendirdiği bir şahsın, resmi olarak "Buyurun bir masaya, sadece sizle oturalım kardeşim, birlikte bir yol yürüyelim" diye bir teklifi, talebi olmadı.
Niye olmaz? 2017 referandumuna çok sert karşı duran insanların, partili cumhurbaşkanlığının Türkiye'yi iyi yerlere getirmeyeceğini, tam tersine uçuruma doğru götüreceğini o zamanlar söyleye söyleye gelmiş, buna karşı durmuş insanların kurduğu bir siyasi parti İYİ Parti.
Kendine bir şey elde etmek amaçlı kurulan siyasi parti değil.
Birilerimiz sandalye sahibi olsunlar diye kurulmuş siyasi parti olmadığı için, Sayın Erdoğan ve arkadaşları da bunu bildiği için, "gel beraber oturalım sen ne istiyorsun, siz ne istiyorsunuz" diye bir sorunun muhatabı hiç olmadık. Olacağımızı da zannetmiyorum.
Ama bizim tekliflerimiz oldu. Bayram öncesinde gene bir darbe tartışması başlamıştı. Libya, Suriye meselesi var o arada... Ben o zaman Sayın Erdoğan bir çağrıda bulunmuştum, adına memleket masası dedim. Dedim ki "Hep AK Parti Genel Başkanısın, bir kere de cumhurbaşkanı ol kardeşim, en azından ekonomi, bu işsiz gençler, pandemi hayatımızda, onunla ilgili alınacak tedbirler, ekonomide, eğitimde... Çağır bizleri, muhalefeti çağır ve bizi dinle. Sor soruyu ve bilgilendir. İster tek tek çağır, istersen toplu olarak çağır, bir görev yap."
Bütün bunlar ortadayken bizim Cumhur İttifakı içinde, "hurra" bir durumumuzun olması mümkün değil. Çünkü kurulma nedenimiz o değil.
Ben İYİ Parti Genel Başkanı olarak, Sayın Erdoğan'a onu bırak bizi al diye bir kavramımız yok.
Benim söylediğim Türkiye'nin nefes almasına dair. Bugüne kadar biz Sayın Erdoğan'ı hep AK Parti Genel Başkanı olarak gördük. Seçildiği günden beri ilk defa Cumhurbaşkanı kisvesiyle Memleket Masası'nı topla dedik.
Türkiye'nin önemli sorunlarına muhalefetin de görüşlerinin aktarıldığı bir orta yolun bulunduğu bir Memleket Masasını, Türkiye'nin hayrı için önerdim.
Biz CAATSA yaptırımları için Meclisteki dört parti ortak bir kınama Amerika'ya yazdık, imzaladık altını.
Peki, Amerika'yla bu ilişkilerin bu hale, önce o cıvıklıkta şimdi bu hale gelişiyle ilgili sıfır bilgiye sahibiz. Dışlanmış bir muhalefet Türkiye'nin lehine değil, Türkiye'nin çıkarlarına da değil.
Türk milliyetçiliğinin en büyük özelliği, nedir milletini sevmek ve onun refahını sağlamaktır. Dolayısıyla en çok bu teklife Sayın Bahçeli'nin alkış tutması gerekiyordu. Agnostik çelişki derler. Çok büyük çelişki. Bir taraftan kendinizi Türk milliyetçisi olarak tanımlayacaksınız bir taraftan da milletin lehine olan her konuda elinizde sopa bağıracaksınız.
Yapacak başka bir şeyleri yok. Biz vesayetin her türlüsüne karşı çıkan bir siyasi partiyiz, siyasi vesayet de dahil. Dünden beri siyasilerin yaptığı konuşmalara baktığım zaman da seçim istemek bir haktır, seçim kararı Meclis'ten çıkar ya da Cumhurbaşkanı yeni sisteme göre kendisi ilan eder. Bunu muhalefet söyleyecek elbette, rekabet yaratmanın yoludur.
Bizim sayımız yetmiyor seçim kararı almaya. Bu başka bir şey ama seçimi istemiş olmak, darbe ile ilişkilendirildiği zaman bu Türkiye'de iktidar cenahının artık sözü tükettiğini, umut vermek konusunda hiçbir imkanının kalmadığını gösteren bir eylem biçimidir.
Elde yeni bir argüman yok, yeni bir kart yok dolayısıyla aynı şey; 'hain, darbeci, FETÖ'cü...' Böyle bir üçleme üzerinde gidiyor işler. Biz neyi konuşmuyoruz? Biz zamları konuşmuyoruz, biz köprülere yapılan yüzde 25 zamla vatandaşa, emekliye, memura, asgari ücrete yapılan zammı konuşmuyoruz. Doğal gaza, elektriğe yapılan zammı konuşmuyoruz. İşsiz gençleri konuşmuyoruz ama sokaktaki vatandaşın derdi mi bunlar? Hayır değil. Darbe olur, olmaz; bunu tartışmak bile yanlış.
İki yıl evvel yanlış hatırlamıyorsam, Sayın Bahçeli'nin 'Türkiye'de darbe iklimi artık yoktur' diyen bir sözünü hatırlıyorum. Bugün ne oldu? O zaman yönetemiyorsunuz bu ülkeyi. Ama bütün bunları (erken) seçime yönelik bir altyapı taşı döşemek olarak da gördüğümü söylemeliyim. Bilgim yok ama öyle analiz ediyorum.
Sayın Sağlar'ın açıklaması, nereden baksanız, durup dururken hissi bir açıklama. Bugün bir yazarda okudum, kendisiyle görüşmüş.
Meğer bir mahkemesinde başörtülü bir kadın hakim, iyi davranmamış kendisine. Ama buna karşılık eğer bu şekilde bakarsak vallahi sayın Sağlar gibi giyimli kuşamlı erkek hakimler benim evim basıldı insanları beraat ettirdi.
Prensip olarak tavrım şu; yahu bırakın kadınları. Kadına tarif üzerinden çemkirmeyi kesin. Kadın bir tercihte bulunuyor, o tercih üzerinden erkekler neden konuşur. Bunu en az 15 yıldır söylüyorum. Anlayabilmiş değilim. Çünkü çok rahat bir alan orası. Emek istemeyen bir alan.
Bütün bunların neticesinde özneyi kadın ede ede, bir günde 3 kadının katledildiği bir döneme gelindi. Bir yılda 356 kadın katledildi bu ülkede. Sürekli kadın üzerinden bir tarif ve birbirlerine bağırma, çağırma..
Başörtülü 21 yaşında bir kız çocuğu için de neler söyledi cuma namazının çıkışında Sayın Erdoğan? Al birini vur ötekine. Sayın Kılıçdaroğlu o konuda çok net bir tavır koydu. Gerisine bakmak doğru değil.
Bahçeli, racon kesiyor AK Parti'ye...
Hukuk reformu konusunda, keşke yapılabilse ama zor. Biz ondan geçtik. Yani var olan, atılmış olan adımlar uygulanabilse o bile büyük bir imkan. Kaldı ki bu bir zihniyet meselesi. Önce bu zihniyetin değişmesi lazım. Hukuk kısmı bu...
Ekonomideki reform konusu, demokrasi ve hukukla iç içe. Siz, kuralları önceden ilan edilmiş ve ona uyulacağını ilan ettiğiniz ve ona uyduğunuz bir sistemde yatırım gelir.
Abdulhamit Gül reformdan bahsetti, Sayın Erdoğan hem bunu benimsediğini hem de üzerine ekonomi reformunu söyledi.
Alaattin Çakıcı, Sayın Kılıçdaroğlu'na tehditte bulundu. Sayın Bahçeli, Çakıcı "dava arkadaşımızdır" dedi. Ben de o zaman döndüm dedim ki "kızım sana söylüyorum gelinim sen işit" bu iş. Racon dediğimiz iş o. Yani içteki sistemden sorumlu Cumhur İttifakı'nın Sayın Bahçeli, dıştaki işlerden sorumlu Sayın Doğu Perinçek.
AK Parti ve genel başkanı neden sorumlu çok fazla anlayabildiğim yok. Böyle bir sistem var. Dolayısıyla ben bir reform beklemiyorum.
Hepimizi Biden'cı ilan ettiler. Sonra Erdoğan çıktı dedi ki, hasta zamanımda evime geldi. Hiç bizim evimize gelen bir Amerikalı yok.
Dış politikada ne yaptığımız belli değil. Suriye'de bugün gelinen noktada biz ne kazandık? Halbuki 7 trilyon dolar sadece sınırdaşlarımızla oluşan bir ekonomik coğrafya var. AB'yi de kattığınız da 21 trilyon dolarlık bir alan.
Suriye'deki mevzuda ne oldu, niçin böyle oldu? Sayın Erdoğan bunun cevabını vermesi lazım ama zannetmiyorum.
Gezdiğim için biliyorum, Anadolu'nun feraseti, irfanı diye bir kavram vardır. O feraset ve irfan devrede. Mesela çok ilginç, -Sağlar ile ilgili soru üzerinden söyleyeyim- o insanlar orada o insanlar ekmeğe yağ sürmüyor. Ama sandıkta gereğini yapacaklar, bakın göreceksiniz. Düşündüğümüzden anketlere yansıdığından çok daha sert biçimde vatandaştan şamar yiyecekler. Çünkü, Ocak 2020'de sahaya çıktığımızda bu kadar konuşulmuyordu.
İnsanların en yoğun canını yakan gençlerin bilgisayar ihtiyacı. Bakın nakit para isteyen bir kişi olmadı. Anneler eğiliyor kulağıma, eli ayağı titriyor, sapsarı olmuş, utanıyor da... 3 çocuğuna bir telefonu var… Diyor ki, "tablet." Ben bütün dostlarımdan arkadaşlarımdan tablet bağışı istiyorum. Belediyeler eliyle çok gıda kartı gönderdik. O kartlarla ilgili çok teşekkür geliyor ama fark edilmiyor bunlar.
21'inci yüzyıla uygun bir sistem olarak tanımladığımız güçlendirilmiş parlamenter sistem tasarımını bitirmek üzereyiz.
Muhtemelen Ocak ayının üçüncü haftası kamuoyu ile paylaşılır. Bizimki bir tasarım. Anayasa değişikliği değil, model. Gelecek Partisi bir anayasal sistem sundu bize. Ondan sonra da muhtemelen yan yana gelinir arzu eden olursa.
Millet İttifakı olarak 24 Haziran'da 4 partiyiz biz. Demokrat Parti, İYİ Parti, CHP, Saadet Partisi. İş 31 Mart'a geldiğinde 2 partiyiz. Onun üzerine yeni partiler kuruldu.
Saadet Partisi'nin durumu ne olacak? Çünkü Başkanlık konusunda daha esnektiler, bu uygulamadan sonra ne olur? Şimdi her parti kendi içinde bir şey yapıyor. Bunu paylaşacağız sonra kamuoyunun bunu tartışmasını bekleyeceğiz.
Kamuoyu anketlerine göre ekonomi konusunda sorunu kim çözer sorusuna hala en yüksek oranda Erdoğan yanıtı veriliyor. Vatandaşın muhalefete bir güven problemi mi var sizce?
Gözden kaçan şu: Eskiden (vatandaşlar), "Siz geldiğinizde, -hem bana hem partiye- nasıl çözeceksiniz?" diye sormazdı. Asıl ilginç olanı bu. Anket yapanlar kadar bilgi sahibi olan benim. Şu anda ise bize, "Şu problemi nasıl çözeceksin" diye geliyorlar.
İl başkanlarıyla uzun toplantılar yaptım. Onlara da sahadan bu işi nasıl çözeceksiniz diye sorular geliyor. Oranı düşük olmakla birlikte "İYİ Parti çözebilir"de ikinci sırada çıkmış durumda. Oran düşük ama göze görülür hale gelmiş durumda.
Bizim belediyelerle yaptığımız iş birliğinde çok önemli bir kazanım oldu, kimse farkında değil. Açın doyurulması, çıplağın giydirilmesi denir. Yani yoksulluğun giderilmesi için yardımlar belediye üzerinden organize ediliyordu.
Seçimlerde yapılanı herkes gördü, bütün bu yardımlar kesilecek deniyordu. Şimdi belediyeler eliyle, özellikle Ankara ve İstanbul'u takip ediyorum. Gördüğüm şey şu:
Alkışlar olmadan, komşulara mahcup edilmeden bir yardım sistemi gündeme girdi. Çok güzel sonuçlar bunlar. Bu iki belediyenin alınması, buna karşılık yoksula karşı hiçbir şeyin değişmeyip israfın ve üçkağıdın da ortadan kaldırılması ile daha fazla insana yardım edilir hale dönmesi, bir şeyi yıktı.
Vatandaş farkında, 5 müteahhide 30 milyar konuldu bütçeye, tarıma yardım 22 milyarda kaldı. Bunları söyleyerek geldik. Şimdi "Sen istihdam için ne yapacaksın?" diye sorulmaya başlandı. Biz bunları artık cevaplandırıyoruz.
Siyasetçi bunu çözmek zorunda. Korku ilginç bir psikolojidir. Çok korktuğunuz zaman korkutursunuz. Belki psikiyatrik bir tanım olabilir. Siz korkarsanız, korkutmaya çalışırsınız. Türkiye böyle bir döneme girdi. Korkuluyor, onun için de korkutulmaya çalışılıyor.
Ama benim sahada gördüğüm, tüm bunlar istiap haddini dolduran şeyler. Bardak taşırmaya dönük hareketler. Fakat bu bardak sandık dışında taşmayacak. Bu netlikte söyleyeyim. Sandıkta da bu milletin, bu seçmenin en önemli özelliği demokrasiye, milli iradeye bakış açısı oydur. Bu oya uzanan eli sandıkta kırıyor. Örnek İstanbul, 13 bin farkı, 805 bine çıkardı.
Ben öyle öngörüyorum. Ben Haziran'da seçim bekliyorum dedim ama yanlış anlaşılmasın, bilgim, duyumum yok. Ama atılan adımlara baktığımda, 'Biden beni evde ziyaret etti' dendiğinde, bunun tercümesi "benim adamla aramı bozmayın"dır.
Erdoğan kazanmayı öngörerek -bunlar kazanmaya yönelik işler- Biden'ın karşısına güven kazanmış bir kişi olarak oturmayı tercih edebilir. Seçimin gerekçesi olarak söylüyorum. Atılan adımların seçime doğru olduğuna dair benim okumam var. Bu algoritma bu derece olmaz ki. Can Ataklı gazeteci, Sağlar emekli siyasetçi, Başbuğ emekli asker… Buradan bir darbe çıkarıyorsun…
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Cuma namazı sonrası cami avlusunda 21 yaşında bir kız çocuğu 67 yaşında bir adam tarafından torunu olacak yaşta bir kız çocuğu büyük hakarete uğradı. Vitrin süsü denildi, insanların önüne atıldı. Başörtüsü meselesi vicdanlarda kapandı ki. 'Aynı belediyeleri alırlarsa yardımlar kesilir, bu kez de bunlar kafalarınızı açar'ı hatırlatmak amaçlı bir tavır olabilir. Hepsi seçime doğru iş.
İYİ Parti, iktidar tarafından sürekli şöyle bir soruya muhatap oluyor. HDP ile ilgili fikirlerimiz soruluyor bize. Bu konuda da, FETÖ meselesinde olduğu gibi birden gözümüz açıldı. HDP'nin kapatılmasını arzu eden Sayın Bahçeli müracaat edecek mi?
Sayın Erdoğan, 'arkadaş önden buyur' diyecek mi? Bunlar farzımuhal. Farzımuhal üzerinden konuşmuyoruz artık böyle bir karar aldık. Farzımahal olsun bakacağız duruma. Çünkü biz makulün peşindeyiz. Ben merkez sağ-sol gibi tanımlar yapmıyorum. Ben makul tanımı yapıyorum, arkadaşlarımız makul üzerinden yürüyor. Çünkü Türkiye'nin bu makul dile tavra ihtiyacı var. Birilerinin de dengeyi oluşturması lazım. Biz de ona talibiz.
Her bir Kürt'ün HDP'nin doğal seçmeni gibi tanımlanmasına, Türkiye'de tüm seçmenlerin herhangi bir siyasi partinin zorunlu seçmeni gibi tariflenmesine, yani seçmenin marabalaştırılmasına şiddetle karşıyız. Oyunu verir, vermez, önceliğiniz sandığa gitmek ve oyunu vermektir.
İki ittifak arasında çok önemli farklar var. Biri duygusal et-tırnak, hemhal olmuş tekleşmiş bir yapı. Küçük ortağın genel başkanı adayımız "cumhurbaşkanımız Erdoğan" diyor.
Biz ise 24 Haziran'a 4 parti girmişiz. 31 Mart'a 2 parti gitmişiz. İki de yeni parti kurulmuş. Bu partilerin genel başkanlarına ittifak ile ilgili bir şey sorduğunuzda cevap vermiyorlar. Şu anda sistemlerini oturtmak durumundalar. Haklılar da. Bizimki bir işbirliği.
Ayrı kurumsal kimlikleriz biz. Vatandaştan gelen talebe uygun bir iş birliği var. Birbirimize racon kesmiyoruz, küsmüyoruz, yanlış anlamalar olunca gelip dürüstçe konuşuyoruz.
Şimdi seçim geldi diyelim. Bu Millet İttifakını hangi siyasi partiler oluşturacak ona bakılacak. Ondan sonra ortak aday mı çıkarılması lazım, yoksa 2018'deki gibi mi? Onu bir deneme yaptık biz. Demek ki oradan bir ders çıkardık. Ondan sonra da nasıl bir sistem üzerinde yürünecek. Bunlar ortaklaşılarak yapılacak işler.
Ben kendi adıma konuşabilirim. Türkiye'nin geleceğini kişisel hedeflerle zora sokmayacağım diyorum. Bunu bir genel başkanın bu netlikte söylediği de vaki değildir. Ben söylüyorum. Çünkü bizim partimiz bu sistemin Türkiye'ye nelere var olacağını gördüğü için kurulmuş bir parti olduğu için.
Ben 24 Haziran'dan çok önemli bir ders çıkardım kendime. Mesela müthiş bir heyecan estirildi, "birinci turda alıyoruz"a gidildi. Ben şahsen ders çıkardım. Ne oldu? Bana telefonlar açıldı, istifa et diye, 15 gün kala. "Birinci turda biter sen bu işi bozuyorsun" diye. Ağzımı açtım mı? Zora sokacak bir cümlemi duymadınız. Sonra seçimler bitti, (Muharrem) İnce ile benim aldığım oy Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aldığı oy kadar...
Döndürdü aynı muhalif seçmen kitlesi bu kez "Neden YSK önüne gitmediniz" dedi. Ben yüzde 7,3 almışım neyine itiraz edeceğim? Ama neden o seçmen -bana daha az ama- benim ve İnce'nin önüne o faturayı koydu? Birinci turda kazanılacağına inandırıldığı için. Gerçeklikten kopulduğu için. Halbuki ikinci tura kalınabilirdi.
Şimdi o seçmene benim kızma hakkım var mı, yok. Neden? Onun umudunun aşağı düşmesinde rol sahibi olmuş oldum. Akşener'den değil muhalefet yapanların tümünden bahsediyorum. Şahsen ben değil.
O umudu yeniden tahkim etmek bizlere düşüyor. 31 Mart projesi bunun bir eseridir. 31 Mart'ın ısrarla altını çizmemin nedeni, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili bir ölçü olsun diye.
Son Dakika › Dünya › İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: Atılan adımlar erken seçime yönelik - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?