Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, özel sektörün dışarıdan borçlanırken KKDF'den kurtulmak için 366 günlük borçlandığını, bunun da istatistiklerde kısa vadeli dış yükümlükleri olduğundan çok daha fazla gösterdiğini belirterek, "Biz onu daha uzun süreye yayabilmek için KKDF ile biraz oynayacağız, onun hazırlığını yaptık" dedi.
Babacan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) 2013 yılı bütçeleri üzerinde yapılan görüşmelerde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
Dünya Bankası'nın sınıflandırmasında Türkiye'nin 2002 yılında düşük orta gelirli ülke kategorisinde olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin şu anda ise yüksek orta gelirli ülke konumunda bulunduğunu söyledi. Babacan, "Allah'tan bir mani olmazsa, her şey planladığımız gibi giderse 2015'te Türkiye artık yüksek orta gelir grubundan yüksek gelirli ülke grubuna yükselecek" diye konuştu.
Babacan, hem ABD hem AB hem de Japon merkez bankalarının ölçüsüzce para bastığı bir dönemde sıcak para hareketlerine çok dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.
Bunda en önemli enstrümanın Merkez Bankası'nın birkaç yıldır uyguladığı para politikaları olduğunu anlatan Babacan, "Özellikle faiz koridoru ve faiz koridorunda gerektiği zaman kısa vadeli sermaye hareketi içinde belirsizlik oluşturabilme imkanı, kısa vadeli hareketleri Türkiye'den önemli ölçüde caydırmıştır. Bu politika açıklandıktan sonra Türkiye'den kısa vadeli sermayede çok ciddi bir çıkış oldu" dedi. Bundan yüzde 100 kurtulmanın mümkün olmadığını kaydeden Babacan, Merkez Bankası'nın politikalarıyla bunun önemli ölçüde idare edilir durumda olduğunu ifade etti.
-"Kamunun borcu azaldı"-
Babacan, kamunun borçluluğunun azaldığını belirterek, "Reel sektörün dış borcunda bir artış olduğu doğru. Özel sektörün dış borcunun milli gelire oranı 2002'de yüzde 18,7'ymiş. Bu rakam 2007'de 24,7'ye çıkmış. 5 yılda 6-7 puanlık artış var ama 2007'den bu yana rakam fazla değişmiyor. 2012'de bu rakam sadece yüzde 26,6'da" diye konuştu.
Özel sektörün dış borcu diye görülen rakamın önemli bir kısmının aslında, özel sektörün kendi parası olduğunu bildiren Babacan, şunları söyledi:
"Bu kadar yüksek miktarlarda krediyi bankalar bir şekilde hallediyor ama reel sektör kuruluşlarının dışarıdan nasıl aldığını açıklamak zor. Şirket sahibinin orada şahsi parası duruyor, onu teminat gösterip kendi şirketine krediyi kullandırıyor. Serveti Türkiye'de göstermemek için ya da vergi yönetimi için. Dolayısıyla Türkiye'nin gerçek dış borçluluğu konusunda çok emin değiliz. Bunu zaten Türkiye'ye kredi açanlar da görüyor. Onun için özel sektörümüz bu kadar rahat, bu kadar yüksek miktarlarda borçlanabiliyor. Bizim kendi bankalarımız bile bu kadar teminat konusunda ihtiyatlı giderken, bir özel sektör kuruluşunun 100 milyonlarca dolar dışarıdan kolayca kredi bulması o kadar kolay bir olay değil. Dolayısıyla burada ciddi bir teminat sisteminin ve şahsi varlığın olduğunu düşünüyoruz.
Özel sektör dışarıdan borçlanırken KKDF'den kurtulmak için 366 günlük borçlanıyor. Fakat 366 gün borçlandıktan sonra ertesi gün o borç kısa vadeli borç durumuna düşüyor. Bizim istatistiklerimizde kısa vadeli dış yükümlüklerimiz, olduğunda çok daha fazla gözüküyor. Biz onu daha uzun süreye yayabilmek için KKDF ile biraz oynayacağız, onun hazırlığını yaptık. İnşallah sonuç alacak bir hazırlık yaptık."
Babacan, hane halkının borcunun milli gelire oranının şu anda yüzde 20'ye yaklaşmış durumda bulunduğunu ifade ederek, AB'de bu rakamın yüzde 65 olduğunu söyledi. Bunun artmaması için tedbirler aldıklarını anlatan Babacan, bütün bunların amacının, kredi hacmindeki hızlı artıyı bir miktar engellemek, makul bir oranda artmasını sağlayabilmek olduğunu kaydetti. Borçlanarak refahın, suni bir refah olduğunu belirten Babacan, borçlanarak sağlanan refahın çok sıhhatli ve sürdürülebilir bir tablo olmadığını kaydetti.
-"Gelir dağılımı muntazam olarak düzeliyor"-
Türkiye'de gelir dağılımının son 10 yıldır muntazam olarak düzeldiğini anlatan Babacan, OECD raporunda gelir dağılımı en hızlı düzelen ülkenin Türkiye olduğunun belirtildiğini ifade etti. Bunu yeterli görmediklerini kaydeden Babacan, bunun daha da düzelmesini amaçladıklarını bildirdi.
Türkiye'nin bu sene külçe altın ihracatının artmasının en önemli sebebinin İran olduğuna dikkati çeken Babacan, şunları söyledi:
"Türkiye olarak İran'dan aldığımız gazın parasını biz TL olarak İran'ın Türkiye'deki hesabına yatırıyoruz. Fakat İran'ın o parayı dolar olarak kendi ülkesine götürmesi mümkün değil, uluslararası kısıtlamalar, ABD'nin yaptırımları sebebiyle. Dolayısıyla İran bunu döviz olarak kendi ülkesine götüremeyince, o TL'yi kendi hesabından çekiyor, altın alıyor piyasadan. Altını kendi ülkesine götürüyor. Bunu nasıl götürüyor bilmiyorum ama işin özü bu. Oraya altın ihracatı aslında bizim doğalgazı almak için ödediğimiz karşılık gibi bir şey oluyor."
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin altın üretiminin de arttığına işaret ederek, altın üretiminin 2-2,5 milyar dolara ulaştığını belirtti. Külçe altın alıp satmanın sadece katma değerinin milli gelir ve büyüme rakamlarına yansıdığını ifade eden Babacan, toplamda bakıldığında "altın sattık da öyle büyüdük" diye bir şeyin olmadığını kaydetti.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve SPK'nın 2013 yılı bütçeleri kabul edildi.
(Bitti)
Muhabir: Tamer Toğanaş-Kubilay Çelik
Yayıncı: Tarkan Demir - TBMM
Son Dakika › Ekonomi › 2013 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?