İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, 9 Mayıs Avrupa Günü'ne ilişkin, "Bundan sonraki 9 Mayıs'ları, AB'nin geleceğini şekillendiren, bunu hisseden ve hissettiren bir ülke olarak kutlamayı diliyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Vardan, yazılı açıklamasında, Türkiye'nin AB vizyonunun AB'nin temellerinin atıldığı yıllara dayandığını belirterek, 50 yılı aşkın süredir devam eden bu süreçte Türkiye'nin, 1999'dan bu yana aday ülke konumunda olduğunu, 2005'ten beri katılım müzakerelerini yürüttüğünü anımsattı.
Bu hususun, AB ve Türkiye açısından önemli olduğu kadar dünya için de hem sembolik hem de somut olarak büyük anlam taşıdığını ifade eden Vardan, "Türkiye gibi bölgesel etkinliğini artıran, kültürel açıdan iki farklı bölgeye hitap edebilen ve sosyal ve ekonomik gelişme yönünde önemli bir mesafe kat etmiş olan bir ülkenin AB'ye üye olması, tüm dünya ülkeleri açısından esin kaynağı olabilecek bir başarı öyküsü olarak nitelendirilebilir. Bu başarı, hem AB'nin vizyon sahibi olmasına hem de Türkiye'nin kararlılığını koruyarak, demokrasi, hukuk devleti ve çağdaş ekonomik yönetişim yönünde ilerlemesine bağlıdır. Bundan sonraki 9 Mayıs'ları, AB'nin geleceğini şekillendiren, bunu hisseden ve hissettiren bir ülke olarak kutlamayı diliyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Özellikle AB ile müzakere süreci başladıktan sonra Türkiye'nin Güney Kıbrıs'tan gelen taşıtlara liman ve havalimanlarını açmaması gerekçe gösterilerek, 8 faslın açılmama ve hiçbir faslın geçici olarak kapatılmaması kararı alınmasının, Fransa ve Almanya'da Türkiye'nin üyeliğine karşı olan iktidarların olumsuz tavırlarının ve Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek taraflı vetolarla süreci tıkamasının halkın AB hevesini kaçırdığını ifade eden Vardan, şunları kaydetti:
"Türkiye ise gerek Orta Doğu'daki hızlı gelişmeler gerekse yurt içindeki bazı krizler sebebiyle AB reform sürecine yeterince eğilemedi. Özellikle 2008'de başlayan küresel ekonomik kriz nedeniyle AB'nin kendi içindeki sorunlara odaklanmasının da etkisiyle Türkiye'nin üyelik müzakereleri derin dondurucuya koyulmuştu. Geçtiğimiz kasım ayında 22. faslın müzakerelere açılması, AB ile hassas bir mesele olan geri kabul anlaşmasının aralık ayında imzalanması ve vize muafiyeti sürecinin de başlatılması ve son olarak Avrupa Komisyonu'nun Dünya Bankası'na hazırlattığı Gümrük Birliği ile ilgili çalışmanın açıklanması ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusunun gündeme gelmesi, süreçte hareketlenmeye vesile oldu. Önümüzdeki günlerde müzakere sürecinde olduğu kadar Gümrük Birliği ile geri kabul ve vize konularında da önemli gelişmeler olacağını öngörmek mümkün ise de Kıbrıs gibi tıkanıklığa yol açan konularda hala somut bir çözüme ulaşılamamıştır. Bunun yanında BM nezdine başlayan görüşmeler ileriye dönük olarak ümit vericidir."
Vardan, diğer bir önemli sorunun ise açılan hiçbir faslın geçici olarak kapatılamaması olduğunu bildirerek, bu durumun müzakerelerde gerçek anlamda ilerlemeyi engellediğini, sürecin tam hızla ilerleyebilmesi ve Türkiye'de üyeliğe hazırlık için gerekli dönüşümlerin yapılabilmesi için AB Konseyi'nin 2006 kararının kaldırılması ve tek taraflı blokajların geri çekilmesi gerektiğini kaydetti.
Ömer Cihad Vardan, 9,5 yıldır devam eden AB katılım müzakerelerinin artık kritik bir noktaya yaklaştığının görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"Müzakerelerin yakın bir zamanda tamamlanmaması ne yazık ki sürecin yavaş yavaş terk edilmesi anlamına gelebilir. Özellikle Türkiye'nin günümüzde yaşadığı sorunlara da cevap niteliği taşıyan Yargı ve Temel Haklar (23. Fasıl) ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik (24. Fasıl) başlıklarının müzakerelere açılması, sürecin devamlılığı açısından bir çıkış yolu sunabilir. Stefan Füle, François Hollande ve Angela Merkel gibi AB ve üye devlet yetkililerinden gelen açıklamalar da 23 ve 24. fasılların açılmasını desteklemektedir. Muhakkak ki Kıbrıs müzakerelerindeki olumlu gelişmeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından bloke edilmiş olan bu fasılların açılmasını hızlandıracaktır."
Son aylarda ortaya çıkan Ukrayna krizinin, AB'nin enerji arz güvenliğini tekrar tartışmaya açtığını ifade eden Vardan, "Türkiye'nin de bu konuda öneminin altını çizmiştir. Bunun yanında, İsrail ve Kıbrıs açıklarında doğal gaz kaynaklarının keşfi ile bunların tüketim noktalarına iletimi ve Kuzey Irak'taki petrol ve doğal gaz kaynaklarının transferi AB açısından Türkiye'nin önemini daha da arttırmıştır. Bütün bu gelişmeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından bloke edilen 15 nolu enerji faslının açılmasını da gündeme taşımıştır. 23 ve 24 nolu fasılların yanında bu faslın açılması da hiç şüphesiz Türkiye'nin müzakere sürecine ivme kazandıracak ve AB ile soğuyan ilişkileri yeniden canlandıracaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Vardan, Türkiye'nin AB hedefinin bir çırpıda vazgeçilebilecek ya da zamana bırakılabilecek bir konu olmadığını belirterek, tüm bu süreç içinde AB'nin de hızla değiştiğini ve yeni hedeflere doğru ilerlediğini kaydetti.
Bu yıl ilk kez Avrupa Komisyonu başkan adaylarının çok uluslu Avrupa parti grupları tarafından aday gösterildiğini belirten Vardan, şöyle devam etti:
"Bu durum AB'nin daha derin ve sıkı bir bütünleşme modeline doğru ilerlediğini ortaya koymaktadır. Bu gelişmeler, müzakere sürecinin ivme kazanması gerektiğinin göstergeleridir. Türkiye'nin AB müzakere sürecindeki tıkanıklığın önümüzdeki yıllarda da devam etmesi halinde, ilişkilerin farklı bir yönde evrileceği ve Türkiye'nin farklı sulara doğru yüzeceği bir durumla karşı karşıya gelinebilir. Türkiye'nin AB sürecinde elde ettiği kazanımları feda etmeden, hedefleri doğrultusunda kararlılıkla sürece odaklanması ve AB masasında hak ettiği yeri alması gerekir. Arzumuz, AB üyeliğinin gerçekleşmesiyle birlikte Avrupa yönetişiminde söz sahibi olan, dünya ekonomisi ve siyasetinde daha etkili bir konuma ulaşan ve her şeyden önemlisi Avrupa demokrasiler ailesinin bir ferdi olan Türkiye'dir." - İstanbul
Son Dakika › Ekonomi › 9 Mayıs Avrupa Günü - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?