Kendi küllerinden inşa edilmişçesine yükselen görkemli yapılar karşısında bir an hayretimizi gizleyemeyiz. Hakikatte, vücuda gelen devasa büyüklüğün; fırça darbeleri, cam parçaları, çakıl taşlarına kadar inen ayrıntıları vardır. Ama biz, birçok nesneyi, varlık türünü, bütün olan yapıdan soyutlayarak anlamlandırabiliyoruz. Bu yöntem karmaşık yapıları çözümleme konusunda belli kolaylıklar sağlasa da aşırı genelleme ve tektipleştirmeler bazen insanda mucizevî bir suskunluk etkisi bırakabilir: Yeni modelleri ve bilgi rejimlerini kendimizi hareketsiz bırakacak kadar mükemmelleştirebiliriz. Genellikle, tarihi algılama konusunda da benzer bir yöntemi takip ederiz. Ayrıntılara inmeden, tek tek parçalara bakmadan kimi uygarlıkları “imkânsızlığın heykelleri” olarak bir bütün halinde görürüz. Örneğin, Yunanlıların matematiği Mısır’dan, astronomiyi Babil’ den getirdiği kabul edilirse, Yunan mucizesine gölge düşecektir. Kaldı ki, Yunanlılar Pers savaşlarında “barbar”lar sayesinde “barbar” sözünü telaffuz ettikten sonra kimliklerinin bilincine daha çok varmışlardır. Copleston gibi felsefe tarihçileri Yunanlılar sayesinde bilimde “sistematik” bir başlangıcın olduğunu iddia eder ancak “hegemonik” üslupla yazılan tarihlerin barbar, pagan, Asyalı ve heretik gibi ikincil kaynakları kolayca es geçtikleri unutulmamalıdır.
Doğu Batı’nın bu sayısı Avrupa’nın bir kez değil birçok kez kurulduğu tezinden hareket etmektedir. Temel iddia, ne Yunan görkemini dile getirmek ne de her şeyi Avrupa’nın sınırlı tarihsel olaylarıyla sınırlandırıp, sözgelimi Romalılık hastalığıyla (romanité) bütün bir yapıyı açıklamaya çalışmaktır. Avrupa’yı sadece bir yapı olarak değil, yapıçevre, altüst, AvrupaTürkiye (mesela PastaKrema) denklemleriyle açıklamaya çalıştık. Zira, Avrupa karşılıklı etkiler bakımından her dönemde yeniden yapılanmış, dolayısıyla birçok kez Avrupalılaşmıştır. Avrupa’nın Grekleşmesi, Latinleşmesi, Romalılaşması, Germenleşmesi, Hıristiyanlaşması ayrı ayrı süreçler, ayrı ayrı etkileşimlerdir. Her adaptasyon farklı bir Avrupa yaratmış, her bölünme Avrupa’nın kültürel sınırlarına esneklik kazandırmıştır. Doğu’dan gelen Hıristiyanlık sabit bir İncil coğrafyası ortaya çıkaramamıştır ve Hıristiyanlık toprakları, dolayısıyla Hıristiyanlık bilinci ve epistemesi sürekli değişmiştir. Aydınlanma döneminin değerleri bazen insanlığa müjde olarak sunulmuş, aynı değerler bazen Kant, Voltaire, Montesquieu gibi düşünürlerin elinde üstün bir kültürün, yer yer Avrupamerkezli bir ayrımcılığın şiddetine bürünebilmiştir.
Avrupa’nın birincil kaynakları var mıdır yoksa tüm özgünlüğü ikincil kaynakları biraraya getirip buradan –sentez yoluyla– olağanüstü sonuçlar üretmesinde mi aranmalıdır? Avrupa’nın papalık, krallık ve burjuvazi üçgenindeki alışverişinden nasıl ortak bir kimlik üretebiliriz? Kaldı ki, kendi çıkarlarına mahkûm, son derece kıskanç ulusdevlet birliklerinin ortak bir kimlik arayışını engellediğini düşünecek olursak… Burada, Avrupa tarihi açısından çatışma kültürü büyük bir önem arz etmektedir. Mitolojideki erdemle yüklü kahramanlar ile parmaklarının ucundan şehvet damlayan kahramanların çelişkisinden, akıl ve nihilizm arasındaki sonsuz sayıda yuvarlanmalara varıncaya dek sanatsal, kültürel ve felsefi olarak Avrupa kendini farklı biçimlerde açığa sermiştir.
Avrupa hakkındaki bir soruşturmada, çekilecek fotoğrafın hangi kareleri öne çıkarılabilir? Öncelikle öne çıkarılması gereken tek bir kare var mıdır? Arka planda bırakılan konumlar, –örneğin Orta Çağ– Avrupa tarihinin gerisinde durması gereken karanlık bir devir midir? Kiliseyle devlet arasındaki sözleşme geleneği, temsilî hükümet modeli, sınırsız iradenin yasaklanışı gibi fikirler Orta Çağ olarak adlandırılan dönemde ortaya atılmıştır ve bunlar demokrasi tarihi açısından antik çağ kadar önem taşımaktadır. Felsefi ve siyasal eşitlik düşüncesine Orta Çağ’daki ruhani eşitlik düşüncesinden geçilmiştir. Yine Orta Çağ’daki Tanrıbilim, Ruh’ülkudüs gibi dinsel tartışmalara katılmadan Batı metafiziğini ve Batı bireyini sağlıklı değerlendirmek mümkün görünmemektedir. Bütün bu gelişmeleri geri plana itmek tarihi kamaştırıcı ve albenili giysilerle süslemektir ama bu bağlamda bilimin estetik zevkinin çok da geliştiği ve renk tonlamalarıyla pek fazla uğraştığı söylenemez.
Salvadore Dali’ye bir de şu soru sorulmalıydı: Pasta mı önce yenmeliydi yoksa krema mı?
Yazar: Kolektif
Yayınevi: Doğu Batı Dergileri
ISBN: S00101-14-001
Boyut: 16x24
Basım Yılı: 2014
Basım Yeri: Ankara
Cilt Durumu: Karton Kapak
Kağıt Türü: 2. Hamur
Dil: Türkçe
Son Dakika › Kültür Sanat › Doğu Batı Düşünce Dergisi Sayı: 14 Avrupa Kitabı - Son Dakika
Sultangazi Belediyesi, Ramazan etkinlikleri kapsamında Yazar Sıtkı Aslanhan'ı konuk etti. Aslanhan'ın Ramazan, Aile ve Çocuk adlı söyleşisi izleyiciler tarafından beğenildi.
Düzce Üniversitesi'nde Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü tarafından düzenlenen Türk Tasavvuf Müziği konserinde, tasavvuf eserleri seslendirildi. Konserin sonunda Rektör Prof. Dr. Nedim Sözbir, emeği geçenlere teşekkür belgesi verdi. Konserde Rektör Yardımcısı, Genel Sekreter, Dekan, akademik ve idari personel ile öğrenciler de yer aldı.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde düzenlenen Ramazan şenliklerine 7'den 70'e birçok kişi katıldı. Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, halk dansları ve karışık Türk müziği ile devam eden programlar büyük ilgi gördü. Rektör Fuat Erdal, Ramazanın bereketiyle birlik ve dostluğun pekiştirildiği zamanlarda bir araya gelmeye çalıştıklarını belirtti.
Amasya Üniversitesi Hüseyin Hüsamettin Yasar Merkez Kütüphanesi'nde 60. Kütüphane Haftası dolaysıyla, 'Müzik Etkileşimli Kitap Okuma' etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ali Bilici piyano, Dr. Öğretim Üyesi Burcu Akbulut Bilici ise yan flüt ile katıldı. Etkinlikte kitap okumanın önemi müzikle vurgulanarak, dinleyiciler müzik eşliğinde kitap okudu ve verimli bir okuma ortamı oluşturulması hedeflendi.
Beykoz Belediyesi tarafından hayata geçirilen Yalı Kütüphanesi, zengin koleksiyonuyla 7 gün, 24 saat hizmet veriyor. Boğaz manzarasına karşı modern alanlara sahip kütüphanede aynı anda 120 kişi ders çalışabiliyor. Kütüphanede 11 bin kitaplık bir koleksiyon, Beykoz Kitaplığı yayınları ve İstanbul Kitaplığı Köşesi bulunuyor. Ücretsiz kafeterya hizmeti de sunulan kütüphane, online rezervasyon sistemiyle çalışıyor ve tüm İstanbullulara açık.
Bağcılar Belediyesi Başkanlık Sahnesi'nde Dünya Tiyatro Gününe özel 'Ziyafet Sofrası' oyunu sahnelendi. Bağcılar sakinleri yoğun ilgi gösterdi. Oyunun yönetmeni ve oyuncular Filistin'e bağışta bulundu. Etkinlikler, Kadir Topbaş Halk Sarayı ile Başkanlık Sahnesi'nde gerçekleştiriliyor. 'Ziyafet Sofrası' komedi oyunu Hüdayi Dergahı'na gelen iki sarhoşun hikayesini anlatıyor.
Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınan yazar Hanri Benazus'un 94. doğum günü anma programı İzmir Atatürk Lisesi mezunlar derneği tarafından düzenlendi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in de katıldığı programda, Hanri Benazus'un değeri ve iz bırakma gücü vurgulandı.
Bolu'da çeşitli nedenlerle ölen yaban hayvanlarının tahnit işleminden geçirildikten sonra sergilendiği Abant Gölü Milli Parkı'ndaki müzeyi, 10 yılda 5 milyon 760 kişi ziyaret etti. Müzede, ayı, kurt, tilki, karaca, gelincik, atmaca gibi 21 türe ait tahnit edilmiş 33 hayvan sergileniyor. Müze, ziyaretçilere yaban hayvanları hakkında bilgi vererek doğa sevgisi ve hayvan koruma bilincini aşılamayı amaçlıyor.
Tasavvuf müziği sanatçısı ve akademisyen Ubeydullah Sezikli, Eyüpsultan Belediyesi'nin düzenlediği 'Ramazan Sohbetleri' programına konuk oldu. Sezikli, Zal Mahmut Paşa Külliyesi'nin avlusunda gerçekleşen etkinlikte, ramazan ayının coşkusunu yaşatmak ve maneviyatına uygun bir şekilde geçirmek için sevilen ilahileri ve Naat-ı Şerifleri seslendirdi.
Yönetmen Tolga Örnek'in 6 farklı Aziz Nesin öyküsünden uyarladığı 'Mucize Aynalar' filmi, 5 Nisan'da seyirciyle buluşacak. Komedi türündeki filmde Cengiz Bozkurt, Boran Kuzum, Şebnem Bozoklu, Zerrin Sümer, Eren Demirbaş, İştar Gökseven ve İdil Fırat gibi oyuncular yer alıyor. Hayalleri gerçeğe dönüştüren aynaların icadından itibaren başlayan hikaye, trajikomik tesadüflerle devam ediyor.
Samsun'un Atakum Belediyesi tarafından yapılan Ata Sahne Sanat Merkezi, 'Dünya Tiyatrolar Günü'nde 'Bimarhane' isimli tiyatro oyunu ile kapılarını açtı. Merkez, tiyatro, konser ve sanat etkinliklerinin düzenlenebileceği modern bir mekandır.
Sizin düşünceleriniz neler ?