Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karataş, "Hayatına şahit olmadığımız veya yüzyıllar önce yaşayan birinin dünya macerası, her ne kadar bilgi ve belgelerin izini sürerek kaleme alınsa da bunların yetmediği yerde hayal gücü devreye girer. Bütün boşluklar yazarın hayal gücüyle doldurulur. Bu da bizi gerçek dünyadan uzaklaştırabilir." dedi.
Sakarya Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesince düzenlenen, "Hazreti Peygamber'i Sanatla Anlatmak" konulu sempozyumun "Türk Romanında Hazreti Peygamber" başlıklı oturumu gerçekleşti.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde gerçekleşen ve yöneticiliğini Prof. Dr. Mehmet Narlı'nın yaptığı "Türk Romanında Hazreti Peygamber" başlıklı oturuma Prof. Dr. Turan Karataş, Prof. Dr. Alaattin Karaca ve Yrd. Doç. Dr. Mesut Koçak katıldı.
Oturumda konuşan Prof. Dr. Turan Karataş, "Hangi üslupla yazılırsa yazılsın, hayatı metne dönüştürme eylemi rüzgarda açık duran pencere misali korunaksızdır. Çünkü gerçek bir hayatı anlattığını iddia eden metinler, yazanı, okurunu veya toplumu tedirgin edebilir. Bu metinler, yanlış tasavvurlar ve imajlar oluşturmaya müsaittir. Tarafsız olması beklenilen biyografilerde, yazarın duyguları yazıya müdahale edebilir. Yazılan insan olduğu gibi yazan da insandır." diye konuştu.
Her ne kadar romanda, hayatın içinden izler bulunsa da yazarın kendi hayal gücüyle kurguladığı gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiğini söyleyen Karataş, şöyle konuştu:
"Hayatına şahit olmadığımız veya yüzyıllar önce yaşayan birinin dünya macerası, her ne kadar bilgi ve belgelerin izini sürerek kaleme alınsa da bunların yetmediği yerde hayal gücü devreye girer. Bütün boşluklar yazarın hayal gücüyle doldurulur. Bu da bizi gerçek dünyadan uzaklaştırabilir."
Karataş, Hazreti Peygamber'in hayatını anlatan siyer kitaplarındaki bilgilere romanda birebir sadık kalınmasının mümkün olmayacağını ve duygusallıkla, şiirsel ifadelerle Hazreti Peygamber'in bir ikona dönüştürülmesi tehlikesini taşıdığını aktardı.
Romanda Hazreti Peygamber'in konu edilmesinin romancıyı zorluklarla karşı karşıya bıraktığını söyleyen Prof. Dr. Alaattin Karaca, "Peygamber Efendimizi anlatan roman türlerinin iki roman tarzıyla ortaya çıkması gerekiyor. Yani hem tarihi roman özellikleri hem de biyografik roman özelliklerini içermesi gerekiyor. Hazreti Peygamber'i romanda konu edinmenin zor yanları var. İslam'ın hassasiyetleri bu konuda ortaya çıkıyor. Bu nedenle Türk edebiyatında genellikle şiir tarzına konu edildiğini görüyoruz. Sebebi, bu yasaklara en uygun soyut sanat tarzı olmasıyladır." ifadelerini kullandı.
Tarihi romanların Hazreti Peygamber'in yaşadığı dönemin tarihi atmosferini çok iyi yansıtması ve bu nedenle de yazarın bu donanımı taşıması gerektiğini belirten Karaca, şunları söyledi:
"Hayal gücü olmadan bir şeyin sanat eserine dönüşmesi mümkün değildir. Hazreti Peygamber'in konu edildiği bir metinde tahayyül ne kadar mümkün olabilir. Bu da romancıyı sınırlayan bir durum. Mesela Hazreti Peygamber'in psikolojisini anlatırken çok sınırlı hareket etmek durumunda kalacaktır. Bilgiye sadık kalınması gerçekliği ortaya çıktığında, çağdaş romancının eli kolu bağlı oluyor. Bu nedenle ben romanda Hazreti Peygamber'i anlatmanın pek mümkün olabileceğini düşünmüyorum."
Yard. Doç. Dr. Mesut Koçak, "Roman türü bireyselliğe dayalı orijinalliğe önem veren bir türdür. Roman, geleneksel bağlardan uzak, kutsalla bağını koparmış, Tanrı'yı merkez almaktan çıkarmış ve bilgeliği aptallıkla birleştirmiştir. Roman, dışsal gerçeklik modellenerek detaylandırır. Bu, modern zihnin gerçekliğe açtığı bireysel bir penceredir. Başarısını ise yanılsamaya bağlı inandırıcılıktan alır." dedi.
Romanın siyerden farkının, bağımsızlığı ve kuralsızlığı olduğunu ifade eden Koçak, Hazreti Peygamber'i konu edinen bazı romanlardan örnekler getirerek, romanda gerçekliğin bir yanılsama olarak ortaya koyulduğunu ve romanda akışı sağlayan hikayelerin gerçeklikten uzaklaştığını sözlerine ekledi.
Son Dakika › Kültür Sanat › Hazreti Peygamber'i Sanatla Anlatmak' Sempozyumu - Son Dakika
Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) tarafından düzenlenen 'Dragons and Mythical Beasts' kukla gösterisi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında Maximum Uniq Hall'de seyirciyle buluştu. Yazar ve yönetmen Derek Bond'un mitolojik hikayelere yer verdiği gösteri, çocukların zihnindeki canavar algısını değiştirmeyi hedefliyor. Seyirciler arasından seçilen çocuklarla interaktif bir oyun oynanan gösteride, oyuncu Ata Dirilgen çocuklara hem hikaye anlatıcısı hem de kahraman yetiştiricisi olarak eşlik ediyor. Gösterinin amacı, çocukların hayal güçlerini geliştirmek ve onlara cesaret vermek. İngiltere tiyatrosunun önemli ödüllerinden Olivier Ödülü'ne aday olan kukla şovu, devasa taş trol, gizemli Indrik, görkemli Griffin, tek boynuzlu at, diş perisi ve ejderha gibi birçok kukla ile çocukları fantastik hikayelerle tanıştırıyor. Gösteri, 20-23 Nisan tarihleri arasında sahnelenmeye devam edecek.
Başkentte çeşitli meslek gruplarından gönüllülerin oluşturduğu Cumhuriyet Korosu, 'Yüzyılın Başkenti Ankara' adlı Türk halk müziği konseri verdi. Yenimahalle ilçesindeki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlikte, Ankara'nın türkülerinin yanı sıra Rumeli, Kütahya, Burdur, Kırıkkale, Sivas, Erzincan, Artvin yöreleri ile Kıbrıs ve Azerbaycan'dan ezgiler dinleyicilerle buluştu. Başkentteki, Ulusal Mimarlık akımlarına örnek teşkil eden tarihi yapı ve binaların da tanıtıldığı konserde, çeşitli halk oyunu gösterileri yapıldı. Şef Serdar Yasun yönetiminde 30 eserin seslendirildiği konsere Ankaralılar yoğun ilgi gösterdi.
Adana'da düzenlenen Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı kapsamında şarkıcı Tuğba Yurt, Seyhan Nehri kıyısındaki Merkez Park'ta konser verdi. Konserde çok sayıda kişi şarkılara eşlik etti ve Yurt'un performansı büyük alkış aldı.
Bitlis'in Güroymak ilçesinde, Kaymakamlık tarafından başlatılan proje kapsamında Kaleli Köyü ve Köşk mezrasında yaşayan çocuklar için sinema etkinliği düzenlendi. Ahmet Mücteba Albayrak Bilgi Evi'ne getirilen çocuklar, yeni açılan sinema salonunda film izledi. Etkinlikle çocukların kültür ve sanatla buluşması hedeflendi.
Bingöl'de kış turizminin gözde tesislerinden biri olan Hesarek Kayak Merkezi, Cumhurbaşkanı kararı ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edildi. Bingöl Valisi Ahmet Hamdi Usta, bu kararın Bingöl'ün cazibe merkezi haline gelmesini sağlayacağını belirtti.
Van Kalesi'nin zirvesinde bulunan Süleyman Han Camisi, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından ibadete açıldı. Van Valisi Ozan Balcı, caminin açılışında yaptığı konuşmada, Van'ın imarı ve inşası konusunda önemli çalışmalar yaptıklarını belirtti ve Van Kalesi'nin restorasyonunun tamamlanmasıyla birlikte Van'ın kültür, turizm ve ekonomisine büyük katkı sağlanacağını ifade etti.
Devlet sanatçısı Devrim Erbil'in 60. yılını kutlamak amacıyla düzenlenen Inspirations adlı karma sergi, İstanbul Sinema Müzesi'nde açıldı. Sergide, Erbil'in daha önce sergilenmemiş eserlerinin yanı sıra farklı sanatçıların da eserleri yer alıyor. Erbil, sergiyle birlikte sanat hayatının 60. yılını geride bıraktığını belirterek, sanata ve sanatın içinde olmaya doyamadığını ifade etti. Sergi, 30 Haziran'a kadar ziyaret edilebilecek.
Münih'te düzenlenen 35. Münih Türk Film Günlerinde Yeşilçam'ın usta oyuncusu Müjde Ar'a 50. Sanat Yılı dolayısıyla 'Yaşam Boyu Başarı Ödülü' verildi. Müjde Ar ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada kadınları desteklemeye adadığı hayatını anlattı ve kendisine verilen ödülün iki sahibi olduğunu belirtti. Ayrıca, Müjde Ar'ın Şener Şen ile başrolleri paylaştığı 'Şalvar Davası' adlı film restore edilerek festivalde gösterildi.
Sizin düşünceleriniz neler ?