"Türkçesi? Hiç sormayın: Tam bir felaket! Zamane gençliğinin İngilizce ayarlı (Q klavye) bilgisayar tuşlarından öğrendiği bütün deforme ifadeler ve anlık duyguları aktarmak için bilgisayar kurtlarının ataları tarafından icad edilip belki de tam anlamıyla küreselleşen ilk markaya dönüşen nev'i şahıslarına münhasır imla efektlerinin hemen yanında, yazanın "hiçbirine tam anlamıyla vakıf olmadığını" okuyanın üzerine adeta 'kusan' doğu ve batı dillerinin acayip bir sentezinden ibaret: Kah naif lirizm, kah haiku özentisi. Post-kolonyel tanımıyla 'melez'(hybrid) diyebilir miyiz tarzına? Eh, belki... Bu da yetmezmiş gibi, neredeyse tanrısallığını ilan eden küstah üslubuyla bol keseden argo atıp tutuyor edepsiz!Kafasının içi, dışa vurabildiğinden çok daha vahim durumda olsa gerek. Kendisiyse, nereden baksan Yalnız. Hiçbir 'imaj'ı oturtamadığı görüntüsüyle şiddetli geçimsizlikten bir türlü boşanamayan ruhunun esas sorunu muhtemelen aralarındaki yaş uçurumu ya, kendi bile farkında değil. İyi ki de değil, yoksa mazallah, Tanrı'yla konuştuğu için (dua ediyor) sayılacağı yerde Tanrı onunla konuşuyor diye (deli mi ne??!) sonu pek de hayırlı olmazdı. Neyse ki kendini oyalacak birşeyler bulmuş: Yazıyor...Çiziyor...Çekiyor... Dinliyor...Söylüyor... İşte öyle, kendi çapında birşeyler ürettiğini zannederek avunuyor. Çoğunluk onun hakkında bu satırlara sığan düşüncelerini alenen yüzüne vurduğu halde O bildiğini okuduğuna göre, ya bir derdi var ya da bütün bunları istemdışı yapıyor. Dibe vuran memleket ekonomisi, deprem, işsizlik, terör derken bilimum dış ve içsel krize ne hikmetse dayanıyor bünyesi. 'Doğuştan Şanslı'gillerden mi yoksa potansiyeli olduğundan mı bilinmez, az buçuk mürekkep yaladığı da aşikar. Belki bu yüzden bu kadar kırgın 'öteki'lere; yine bu sayede bu kadar barışık yalnızlığıyla..." Bütün bunlar nereden tanıdık geliyor? İşte tam bu anda, kısacık yaşamında geçtiği onca kırılma noktasının peşisıra takıldığı aynadaki aksine bakıp bakıp nerede, ne zaman, nasıl yitirdiğini bir türlü anımsayamadığı aidiyetlerini sancılar içinde aramaya gömülen İnsan, yüzünü ötekilere dönüp anasının, babasının, sevgilisinin gözlerini birden keşfediyor!Geçen zamanda çok şey değişmiş belki ama hiç olmazsa İnsan, yeniden "okuyor".Okumaktan ne anladığını sorgulayanlara...(Tanıtım Yazısı'ndan)Türkiye'de Postmodernizm üzerine pek çok eser yazıldı ve yayımlandı. Ancak, bugüne kadar -özellikle metropollerde günlük hayatlarımızı belirleyen- Postmodernitenin kendi içinden fanzinler dışında hiçbir türkçe kitap çıkmamıştı. İşte bu kitap, Türkiye'nin ilk Postmodern Kadın Şairi tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, yazarının kendi çektiği ve yer yer bilerek deforme ettiği fotoğraflarla özgün bir proje boyutu kazanıyor. Yazar, aynı zamanda genel beklentilerin tam tersine okuyucuları kitabı "interaktif bir proje" olarak algılayıp; karalamaya, yırtmaya, üzerine notlar almaya, kısacası ona etraflarındaki insanlara davrandıkları gibi davranmaya teşvik ediyor. Kitabın ana hedef kitlesi, bu tanıtımı en iyi anlayacağına inanılan 1970-80 arası doğumlu "X Kuşağı" gençleridir: Kitap, söz konusu kuşağın karşılaştığı kişisel ve toplumsal travmalarla önce kendilerini, sonra da içinde yaşadıkları toplumu yüzleştirmeyi amaçlıyor. Bu Proje/Kitabın bir başka önemli özelliği de; sınırlı sayıda satışa sunulduğu için üzerinde yazarının sürpriz el yazısı düzeltmesinin bulunması, bu sayede projenin koleksiyon değeri kazanıyor olmasıdır.Kitabın tüm geliri Kültürlerarası İletişim, Eğitim, Çalışma, Araştırma Derneği KİLEÇAD yararına kullanılacaktır.
Yazar: Burcu Öztürk
Yayınevi: +1 DRC Yapım-Yayın
ISBN: 9799756100003
Boyut: 12.0x20.0
Sayfa Sayısı: 96
Basım Yılı: 2005
Cilt Durumu: Ciltsiz
Kağıt Türü: 1. Hamur
Dil: Türkçe
Son Dakika › Kültür Sanat › Lavinia_asaf@postmortem.morg Kitabı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?